Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Muhabbet ekenler muhabbetle karşılanırlar. Orada o ağır sorumluluğu bu kez tarihin bu kırılma evresinde böyle bir anlam ile yeni bir çerçeveye oturtmak gerektiğini düşünüyorum. Allah bizi bu muhabbet yolundan ayırmasın." dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Siyaset eğer manevi ölçüsünü, insan sevgisini ve muhabbetini kaybeder, sanatla bağını koparır kültür dünyasıyla irtibatını keserse işte o andan itibaren o siyasete derinlik kazandırmak imkansız hale gelir" dedi.
Davutoğlu, Topkapı Sarayı'nda düzenlenen 2014 Yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni'nde yaptığı konuşmada, bu mekanlarda bir araya gelişlerin bazen hesap edilmeyen anlamlarının ortaya çıktığını söyledi.
Törenin, iki gün önce milletin ağır bir sorumluluğu tekrar omuzlarına yüklemesinden sonraki katıldığı ilk faaliyet olduğunu belirten Davutoğlu, şöyle konuştu:"Onun için Topkapı Sarayı, İstanbul'a indiğim andan itibaren dedim bunda özel bir mana olmalı ve biz bunu keşfetmeliyiz. Çünkü planlamamıştık bu tarihte, derken 1 Kasım, 3 Kasım arasında böyle bir irtibat söz konusu olmamıştı. Katılmayı düşündüm toplantıya mutlaka, böyle bir sıralama içinde değildi. O zaman İstanbul'a inerken şunu düşündüm, tabii seçim neticelerini Konya'da almıştık. Hz. Mevlana'nın huzuruna çıktık. Orada sadece halka hitap etmek değil, Hz. Mevlana'nın manevi atmosferin olduğu ortamda 'Acaba bana ne der manen?' diye bir müddet de yalnız kaldım türbede ve tefekkür etme imkanım oldu. Bu sevgi üzerine söylediklerim o tefekkürün bir devamı mahiyetinde ve onun bir mütemmim cüzüydü. Şunu orada idrak ettim. Siyaset hiçbir şekilde manevi anlamından uzaklaştırılamaz, daha sonra insana muhabbeti olmayanın siyaset yapması zulmün kapısını aralamaktır."
"MUHABBET EKENLER MUHABBETLE KARŞILANIRLAR"
Hazreti Mevlana'nın "Biz bu tertemiz tarlalara sevgiden başka tohum ekmedik" derken, hem gönül tarlasına hem mekan olarak dünya arzını hem de bir tarihi kastettiğini dile getiren Davutoğlu, herkesin ne ektiyse onu biçtiğini anlattı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:"Muhabbet ekenler muhabbetle karşılanırlar. Orada o ağır sorumluluğu bu kez tarihin bu kırılma evresinde böyle bir anlam ile yeni bir çerçeveye oturtmak gerektiğini düşünüyorum. Allah bizi bu muhabbet yolundan ayırmasın. Sonra Ankara'ya geldim. Son cuma namazını Hacı Bayram'da idrak etmiştim. Genellikle öyle ağır sorumluluklar söz konusu olduğunda, bakan olduğumda da ilk sabah oradaydım. Daha sonra Başbakan olduğumda da. Orada da Hacı Bayram Veli'nin Çilehanesi'nde, aynen Hoca Ahmet Yesevi'nin Çilehanesi'nde hissedilen duyguyla tarihi, insani sorumluluğu ve bu topraklara ait olan tarihi sorumluluk yüreğinizi derinden etkiliyor ve yaşanan bütün siyasi ya da sosyal olaylara bir anlam katıyor. Ankara'nın başkent olmasıyla Hacı Bayram Veli'nin orada bulunması arasındaki irtibat dahi bunu bize gösterir. O da size tarihi bir yük getirir. Yani ilk başkentten son başkente. Cumhuriyetimizin başkentine gelirken Hazreti Mevlana ve Hacı Bayram Veli'nin dünyasına nüfuz edersiniz. İstanbul'a gelmeyi planlıyordum ama böyle bir vesileyle gelmek ve İstanbul'a Topkapı Sarayı ile birlikte bu atmosferi nüfuz ederek, bu çerçeveyi yeniden düşünmek, tefekkür etmek, büyük bir muhasebe imkanı da veriyor. İnşallah Ebu Eyyub-el Ensari'nin de huzuruna çıkacağız. Yine bu sefer bir cihan devletinin başşehri ve önümüzdeki dönemde de eminim küresel bütün gelişmelerin aktığı nehir olarak İstanbul'u idrak etmeden siyasi sorumluluğu da anlayamazsınız."
Manevi, tarihi ve bütün bu sorumluluklarla Topkapı Sarayı'na, aslında bir saray atmosferinden çok daha ağır bir sorumluluğu bu mekanda yaşamış insanları düşünerek girmek gerektiğini dile getiren Davutoğlu, "Sultan 1. Abdülhamid'in Özi Kalesi faciasından sonra burada sadece o haberi almak, dolayısıyla o ağır sorumlulukla ahirete irtihal etmesini düşündüğümüzde, siyaset sorumluluğunun aslında dünyanın her köşesinde, o siyasi emaneti size verenlerle kurduğunuz bağla irtibatlı olduğunu bir kez daha idrak edersiniz" değerlendirmesinde bulundu.
"SİYASET ANCAK VE ANCAK BİR SANAT BOYUTUYLA ESTETİK KAZANIR"
Topkapı Sarayı'nda, bir kez daha ecdattan aldıkları emaneti en iyi şekilde gelecek nesillere aktarma gücünü ve kudretini Allah'tan niyaz eden Davutoğlu, mekanın önemli olduğunu vurguladı.
Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:"Mekan önemli ve bu mekan bize bunları hatırlatmazsa ya biz bu mekanı anlayamamışız ve ondan kopmuşuz demektir ya bu mekan tarihi ve irtibatı kopmuş demektir. İkincisi olamayacağına göre, bizim tekrar tekrar bu mekanların anlamları üzerinde düşünmemiz iktiza eder. Vesile de Kültür ve Sanat Ödülleri. Yani derinlik. Hangi aracı kullanmış olursa olsun, ister söz ile edebiyat, ister musiki üzerinden, ister diğer alanlarda.... Sanat ve estetik boyutunu kaybetmiş her eylem gibi sanat, değerini, özelliğini kaybetmiş siyaset de bir müddet sonra kabalaşır, nezaketini, zarafetini kaybeder ve gönüllere hitap etmek yerine fiili olarak bedenlere hitap etmeye yönelir ki; bu da bir başka zulmün kapısını aralamak olur. O bakımdan hangi mevkide ve makamda bulunursak bulunalım, her şeyden önce sanatın ve estetiğin bize nasıl hitap ettiğini, onun arkasındaki, biraz önceki orkestramızın güzel ifadeleriyle 'aşkı' anlamaya vesile kıldığını görmek gerekir. Bu çerçevede de bu da güzel bir vesile tefekkür için."
Osmanlı sultanlarının her birinin bir sanatla hemhal olur şekilde yetiştirilmesinin sanatla siyaset arasındaki derin irtibatı ortaya koyduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Siyaset manevi ölçüsünü, insan sevgisini ve muhabbetini kaybeder, sanatla bağını koparır, kültür dünyasıyla irtibatını keserse, işte o andan itibaren o siyasete derinlik kazandırmak imkansız hale gelir" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, bu bakımdan, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın, Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'nin sadece bir ödül takdiminin ötesinde siyasetle sanat arasında kurulması gereken zorunlu ilişkiyi de hatırlattığını vurguladı.
Davutoğlu, "Siyaset ancak ve ancak bir sanat boyutuyla estetik bir derinlik kazandığı zaman insanileşir, tarihleşir, ulvileşir. Siyasetçi de ancak ve ancak sanat ehline hürmetle kendi haddini bilmeyi öğrenir ya da bir sanat icra ederek, o derinliği yaşar ya da bir sanatı dinleyerek, gözleyerek, takip ederek... Bu mekanda son katıldığımız toplantıdan biri Karahisari Hazretleri'nin hattı üzerindeydi. Orada da hat ile dünya arasındaki ilişkiyi ve hattın bizim dünyamızdaki yeriyle ilgili kanaatlerini paylaşmaya çalışmıştım" ifadelerini kullandı.