Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Bayram namazını Sultanahmet Camiinde kıldırdı.
Halka bayram hutbesi irat eden Diyanet İşleri Başkanı Görmez, bayramın imanda sebat eden Müminlerin, elinden ve dilinden emin olunan Müslümanların, barışın, esenliğin yani İslam’ın bayramı olduğunu, yeryüzünü ifsat edenlerin değil, ıslah edenlerin, salaha ve felaha erenlerin bayramı olduğunu dile getirdi.
Hutbesinde İslam dünyasında yaşananlara ve Afrika kıtasındaki açlığa da değinen Başkan Görmez, “Bugün, iyilik ümidi olmak üzere kıyama durduğumuz, kötülüğün tortularını yeryüzünden silmek için secdeye kapandığımız gündür. Bugün, sevinç günümüzdür. Sevinmek ibadettir. Bugün en büyük sadaka sevinç taşımaktır. Bugün evlerden evlere, ülkelerden ülkelere, kıtalardan kıtalara sevgi ve merhamet taşıyacağımız gündür bugün” dedi.
Başkan Görmez’in Sultanahmet Camiini dolduran halka irat ettiği hutbesinden bazı başlıklar şöyle;
“BU BAYRAM, İMANDA SEBAT EDEN MÜMİNLERİN, ELİNDEN VE DİLİNDEN EMİN OLUNAN MÜSLÜMANLARIN, BARIŞIN, ESENLİĞİN YANİ İSLAM’IN BAYRAMIDIR…”
Bu bayram, imanda sebat eden Müminlerin, elinden ve dilinden emin olunan Müslümanların, barışın, esenliğin yani İslam’ın bayramıdır. Yeryüzünü ifsat edenlerin değil, ıslah edenlerin, salaha ve felaha erenlerin bayramı Bu bayram, cana kıyanların, kan akıtanların ve korku salanların değil, hayat verenlerin ve huzur verenlerin bayramıdır. Bu bayram, müminlerin bir gaye etrafında toplandığı ve aynı şuurla bir safta Rablerine yöneldikleri, her biri Mescid-i Haram’ın, Mescid-i Nebevi’nin Mescid-i Aksa’nın şubeleri olan camilerin ve mescitlerin bayramıdır. Bu bayram yoksula, yetime, kimsesize ve çaresize karşı sorumluluk hissetmenin, imkânımız yoksa bile tebessüm etmenin, sadakanın, zekâtın, fitrenin, infakın, yardımlaşmanın, dayanışmanın, paylaşmanın bayramıdır. Bu bayram, başkalarını aç bırakarak doyanlara, başkalarını yok sayarak var olanlara karşı hakka, hakikate, adalete, ahlaka ve fazilete çağıranların bayramıdır. Bu bayram, ‘Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Bölünmeyin, parçalanmayın” ilahi fermanına uyarak her türlü fitne ve tefrikanın karşısında duranların, imanda birleşenlerin, bir olanların birliğe koşanların bayramıdır.
“BİLİNİZ Kİ BUGÜN, BİRBİRİMİZİ CENNET DİYE AĞIRLADIĞIMIZ, BİRBİRİMİZİ SEVİNDİRMEK İÇİN TER DÖKTÜĞÜMÜZ ŞU VAKİTLER, ŞU BAYRAM SABAHI, TÜM İNSANLIK İÇİN EBED ÜMİDİDİR…”
Bu bayram, günahlarımıza, hatalarımıza, ayıplarımıza rağmen, isyanlarımıza, kötülüklerimize rağmen, sonsuz merhamet sahibi Rabbimizin bizden ümit kesmediğinin nişanesidir. Şüphesiz ki, bayramların en güzeli affedilmiş olmaktır. Bilin ki, zaferin en büyüğü bağışlanmış olmaktır. Cenab-ı Hakk’ın engin rahmetinin gölgesine sığındığımız gündür bugün. Biliniz ki bugün, birbirimizi cennet diye ağırladığımız, birbirimizi sevindirmek için ter döktüğümüz şu vakitler, şu bayram sabahı, tüm insanlık için ebed ümididir. Bugün, kin ve nefretin sonunda yenileceğini, küfür ve nankörlüğün başından beri çirkin olduğunu birbirimizin gözlerinden okumaya geldiğimiz gündür.
“BUGÜN, İYİLİK ÜMİDİ OLMAK ÜZERE KIYAMA DURDUĞUMUZ, KÖTÜLÜĞÜN TORTULARINI YERYÜZÜNDEN SİLMEK İÇİN SECDEYE KAPANDIĞIMIZ GÜNDÜR…”
Bugün, iyilik ümidi olmak üzere kıyama durduğumuz, kötülüğün tortularını yeryüzünden silmek için secdeye kapandığımız gündür. Bugün, sevinç günümüzdür. Sevinmek ibadettir. Bugün en büyük sadaka sevinç taşımaktır. Bugün evlerden evlere, ülkelerden ülkelere, kıtalardan kıtalara sevgi ve merhamet taşıyacağımız gündür bugün.
“BU BAYRAM SEVİNÇLERİMİZ GÖLGELİ… MESCİD-İ AKSA MAHZUN, GAZZE MAHPUS…”
Biliyorum, sevinçleriniz gölgelidir. Zira biz bayram yaparken, Kudüs kuşatılmış… Mescid-i Aksa mahzun… Biliyorum, Kalbiniz acıyor, yürekleriniz kanıyor, zira biz bayram yaparken, Gazze mahpus… Üzerine bombalar yağıyor… Dünyaya egemen olanlar ise sessiz, bütün vicdanlar yaralı. Biliyorum, Sevinmeye dahi utanıyorsunuz, zira biz bayram yaparken, Afrika, hem açlığın ve susuzluğun pençesinde hem de iç çatışmaların, baskının ve zulmün altında inim inim inlemeye devam ediyor. Biliyorum, İyiyim demekten bile çekiniyorsunuz. Zira biz bugün bayram yaparken, Asya’da sahipsiz Myanmar Müslümanları her gün ölümle yüzleşiyor…
“BU BAYRAM, YERYÜZÜNÜ İFSAT EDENLERİN DEĞİL, ISLAH EDENLERİN, SALAHA VE FELAHA ERENLERİN BAYRAMIDIR…”
Biliyorum yüreğiniz buruk, kalbiniz kırık, zira biz bayram yaparken, Bağdat’ta, Şam’da, Kerkük’te, Musul’da bombalar patlıyor, canlar yok oluyor, yürekler parçalanıyor. Müslüman Müslümana saldırıyor, kan akıtıyor, can alıyor. Allahuekber diyerek insanlar ölüyor ve öldürülüyor. Ölen de öldürülen de aynı kıbleye yöneliyor. Öldürürken de ölürken de aynı sözler söyleniyor. Akif’ in ifadesi ile din namına dindaş katleden biçare dindaşlar dini mübini İslam’a zarar veriyor. Biliyorum kalbiniz mahzun, zira biz bayram yaparken, İslâm diyarlarında yerlerinden yurtlarından edilmiş, ölüm korkusuyla evlerini terk etmiş insanlar, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, mülteciler ve kimsesizler var…
“BU BAYRAM, GÜNAHLARIMIZA, AYIPLARIMIZA RAĞMEN, SONSUZ MERHAMET SAHİBİ RABBİMİZİN BİZDEN ÜMİT KESMEDİĞİNİN NİŞANESİDİR…”
Bayramlar sadece sevinçlerin paylaşıldığı günler değildir. Sevinçlerimizi paylaştığımız gibi hüzünlerimizi ve acılarımızı da paylaşacağız. İnsanlık tarihine kara bir leke olarak geçecek bu zor zamanlarda bayramları hakkıyla kutlayabilmek şüphesiz kolay değildir, çünkü yaralarımız bayramda da kanamaya devam etmektedir. Ancak bugün bize düşen, yangın yerine dönen yüreklerimizi bayram neşesiyle canlandırmak, viran olan hanelerimizi bayram sevinciyle mamur eylemektir.
“BUGÜN BİZE DÜŞEN, RAMAZAN’DA İFTAR SOFRASINDA KATLEDİLİP BAYRAMI GÖREMEYEN KARDEŞLERİMİZ ADINA DA BAYRAMI HAKKIYLA EDA ETMEKTİR…”
Bugün bize düşen, Ramazan’da iftar sofrasında katledilip bayramı göremeyen kardeşlerimiz adına da bayramı hakkıyla eda etmektir. Bugün bize düşen, huzurlu bir bayram sabahına gözlerini açamayan yavrular adına da bayramı sürur içerisinde geçirmektir. Bugün İslam alemi olarak bize düşen, yüreklerimiz mahzun olsa da bayramımızın hakkını vermek ve onu mahzun göndermemektir.
“İSLAM DÜNYASI OLARAK YEKVÜCUT OLUP BAYRAMLARIN YÜZÜNÜ GÜLDÜREBİLİRSEK ANCAK YÜZÜMÜZ GÜLEBİLİR…”
İslam dünyası olarak yekvücut olup bayramların yüzünü güldürebilirsek ancak yüzümüz gülebilir. Hak ve hakikat adına, adalet ve vicdan adına matemi de sevinci de birlikte tadarsak ancak bayram sevinçlerimiz büyüyebilir. İşte o zaman Sultanahmet’teki bayram sabahı coşkusuna Gazze’deki, Telafer’deki, Kerkük’teki, Urumçi’deki kardeşlerimiz eşlik edebilir. İşte o zaman ümmetin çocukları en güzel giysileriyle, yüzlerindeki tebessümlerle bayramı hep birlikte karşılayabilir.
“TÜM PEYGAMBERLERİN ORTAK MESAJI İSLAM’IN EVRENSEL MESAJIDIR. ZULMETMEYECEKSİN, ADAM ÖLDÜRMEYECEKSİN, YERYÜZÜNDE FİTNE VE FESAT ÇIKARMAYACAKSIN…”
Tüm peygamberlerin ortak mesajı İslam’ın evrensel mesajıdır. Zulmetmeyeceksin, adam öldürmeyeceksin, yeryüzünde fitne ve fesad çıkarmayacaksın. Herkesin namusunu, canını, nesebini, iffetini, şerefini ve haysiyetini dokunulmaz sayacaksın. Hiç kimsenin başkası üzerinde imtiyaz hakkı olmadığı gibi, sadece güce, zorbalığa ve silaha dayalı bir otorite ile insanlar yönetilemez.
“İNSANLIK TARİHİ TEVHİTLE ŞİRKİN, İYİYLE KÖTÜNÜN, HAK İLE BATILIN VE ADALETLE ZULMÜN ARASINDAKİ MÜCADELEYLE GEÇMİŞTİR…”
İnsanlık tarihi tevhitle şirkin, iyiyle kötünün, hak ile batılın ve adaletle zulmün arasındaki mücadeleyle geçmiştir. Habil ile Kabil arasında başlayan bu mücadele hayatında peygamberler, salihler ve muhsinler bir tarafı; firavunlar, karunlar, nemrutlar ve belamlar diğer tarafı oluştururlar. Zalimler zulmünü acımasızca uygularken, mazlumlarla beraber olan peygamberler insanı fıtratından uzaklaştıran şirkten ve zulümden kurtarma mücadelesi vermişlerdir. Allah müstekbirlere karşı mustazafların sessizliğe boğulmasını değil, sabırla, metanetle ve itidalla direnmelerini ve peygamberi ahlakla mücadele etmelerini istemiştir.
“ASLOLAN HİÇBİR ZAMAN, ZALİMLERİN VE KATİLLERİN SAFINDA OLMAMAKTIR. NEMRUTLARA KARŞI DAİMA İBRAHİM’İN YANINDA OLMAKTIR…”
Nemrutlara karşı daima İbrahim’in yanında olmaktır. Aslolan hiçbir zaman, zalimlerin ve katillerin safında olmamaktır. Nemrutlara karşı daima İbrahim’in yanında olmaktır. Ne kadar İbrahim’ce var olursak, ne kadar İbrahim ahlakını benimsersek, Nemrutların yaktığı ateş o kadar kâr etmeyecektir insanlığa.
“ASLOLAN FİRAVUNLAŞMIŞ RUHLARA KARŞI DAİMA MUSA’NIN TARAFINDA YER ALMAKTIR…”
Aslolan Firavunlaşmış ruhlara karşı daima Musa’nın (as) tarafında yer almaktır. İmanımızı elimizde ne kadar asa-yı Musa’ya dönüştürebilirsek Firavunların zulümleri o kadar tesir edemeyecektir insanlığa. Burada aslolan “fil ashabına karşı” daima Kâbetullah’ın yanında yer almaktır. Unutmayalım ki, güçlerini fil edinenler, silahlarını kalkan bilenler dualarımızla kanatlanan ebabil kuşlarınca perişan olacaklar, ayakları kendi tuzaklarına dolanacak, hiç ummadıkları yönden acı yenilgiler tadacaklardır.
“ASLOLAN EBU LEHEB’LERE KARŞI DAİMA MUHAMMED MUSTAFA’NIN YANINDA YER ALMAKTIR…”
Unutmayalım ki, yalancı lobilerine yaslanan muktedirler, algı operasyonlarıyla masumları suçlu ilan eden insafsızlar, bir gün yenilmiş ekinler gibi savrulacak. İzzetleri ayaklar altında kalacaktır. Aslolan Ebu Leheb’lere karşı daima Muhammed Mustafa’nın yanında yer almaktır.
Unutmayalım ki Ebu Leheb’in elleri kuruduğu gibi çağdaş Ebu Leheblerin elleri de kuruyacak. Ne malları ne kazançları onlara fayda vermeyecek. Onların yaktığı ateşe odun taşıyan işbirlikçiler de kendi ateşlerinde boğulacaklardır.
“MEZHEBİ DİNLE AYNİLEŞTİRMEK YA DA MEZHEBİ MENSUBİYETLİĞİ İSLAMİ AİDİYETİN ÜSTÜNDE GÖRMEK KABUL EDİLEMEZ…”
Bugünlerde İslam dünyası zor süreçlerden geçmektedir. Yaşananlar herkesi derinden yaralamaktadır. Mezhepler İslam dininin anlaşılmasındaki farklı fikir ve kanaatleri temsil eden zamanla oluşmuş beşeri yapılardır. Mezhebi dinle aynileştirmek ya da mezhebi mensubiyetliği İslami aidiyetin üstünde görmek kabul edilemez. Mezhebi din gibi algılamak ve bunu topluma bir hakikat gibi dayatmak dinin özündeki kardeşliği yok eder. Bir mezhebin kendisini dinin yegane temsilcisi olarak görmesinin yol açacağı sonuç diğerlerini dinden dışlaması, onları dalaletle, sapkınlıkla hatta küfürle suçlaması anlamına gelir. Bu durumda ümmetin birlik ve beraberliği kaybolur. Toplumsal barış yok olur.
“KİMSE BİR BAŞKASINI İSLAM’I KENDİSİNİN ANLADIĞI GİBİ ALGILAYIP YAŞAMADIĞINDAN ÖTÜRÜ TEKFİR EDEMEZ…”
Kimse bir başkasını İslam’ı kendisinin anladığı gibi algılayıp yaşamadığından ötürü tekfir edemez. Müslüman bir başka Müslümanı müşrik görerek onunla savaş halinde olamaz. Böyle bir çatışma durumu İslam’ın en ulvi kavramlarından olan cihat ile beraber anılamaz.
“CİHAT TERÖRÜN, VAHŞETİN VE ÖLDÜRMENİN DEĞİL DİRİLTİCİ BİR GAYRETİN HAYAT VEREN BİR MÜCADELENİN ADIDIR…”
Mezhebine, fikrine, ve siyasi anlayışına uymayanı tekfir ederek onu öldürmeyi kimse cihat olarak tarif edemez. Toplumda kaos ve kargaşa var etme, insanları topluca öldürme, camileri bombalama, katliam yapmanın adı terördür, cihat olarak gösterilemez. Cihat terörün, vahşetin ve öldürmenin değil diriltici bir gayretin hayat veren bir mücadelenin adıdır.
“ALLAH-U EKBER BİR ÖLDÜRME SLOGANI DEĞİL, BİR ÜMİT SESİDİR, BİR HAYAT NEFESİDİR…”
Müslümanlar nefretle işlenen cinayetlere, bağnazlıkla yürütülen düşmanlıklara taraf olamaz. Haşa Allah-u Ekber bir öldürme sloganı değil, bir ümit sesidir, bir hayat nefesidir ve bir işrak tekbiridir. Kelime-i Şahadet merhametsiz infazların adı değil, merhamet ve şefkatin kaynağıdır. İslam şiddetin değil, barışın adıdır ve huzurun teminatıdır.
“HERKES KENDİ İNANCI, DÜŞÜNCESİ VE ANLAYIŞIYLA GÜVEN İÇERİSİNDE YAŞAMA HAKKINA SAHİPTİR…”
Farklılıklarımızı bir çatışmanın ve çekişmenin nedeni olarak kabul edemeyiz. Hiç kimse kendi düşüncesini başkası üzerinde bir baskı aracı olarak göremez. Binyıldır yaşadığımız bu topraklarda herkes kendi inancı, düşüncesi ve anlayışıyla güven içerisinde yaşama hakkına sahiptir. Bu hakkı kimse din adına, İslam adına ve siyaset adına ortadan kaldıramaz.
“BİZLER BU TOPRAKLARDA FARKLI DİN, DİL, MEZHEP, MEŞREP VE DÜŞÜNCELERLE BUGÜNE KADAR GELDİK…”
Bizler bu topraklarda farklı din, dil, mezhep, meşrep ve düşüncelerle bugüne kadar geldik. Bu birlikteliğimizi içeriden ve dışarıdan hiçbir kuvvet günlük kısır siyasi çekişmelerin kurbanı yapamaz; buna hiçbir Müslüman fert ve toplum bu fırsatı veremez.
“GELİN BUGÜN, KARDEŞ OLALIM. BİZİ BİRBİRİMİZE DÜŞÜRMEK İSTEYENLERİ UTANDIRALIM…”
Ey göğsünde şefkat ve merhameti, himmet ve gayreti ulu çınarlar gibi özenle büyüten, kalplerini başkalarının acıları için yoran aziz kardeşlerim, gelin bugün, “aynı sofrada sevindiğimiz gibi, aynı kıblede buluştuğumuz gibi, aynı Peygamber’de birleştiğimiz gibi, aynı Kitap’a inandığımız gibi, kardeş olalım. Bizi birbirimize düşürmek isteyenleri utandıralım, ayağımıza dolanan bütün tuzakları bozalım.
“GELİN BUGÜN, TAİF’TEKİ PEYGAMBER GİBİ, BİZİ TAŞLAYANLARA BİLE “ALLAH’IM, ONLAR BİLMİYORLAR, SEN BAĞIŞLA!” DEME BÜYÜKLÜĞÜNÜ GÖSTERELİM…”
Ey kalbine peygamber muhabbeti sinmiş, diline ayet ayet müjde değmiş, elinden yetimler doymuş kardeşlerim, gelin bugün, Taif’teki Peygamber gibi, bizi taşlayanlara bile “Allah’ım, onlar bilmiyorlar, Sen bağışla!” deme büyüklüğünü gösterelim. Gelin bugün, Mekke’ye muzaffer bir komutan olarak giren Allah Resülü’nün kendisine her türlü haksızlığı yapan düşmanlara, bugün Yusuf’un kardeşlerine söylediğini söylüyorum. “bugün size hiçbir kınama yoktur.” Diyebilecek büyüklüğü gösterelim. Gelin, şehrin öte yakasından gelen adam gibi, kavminin selametini cennetin eşiğinde bile unutmayan şefkat kahramanı gibi, “Keşke kardeşlerim de bilse gerçeği, keşke kardeşlerim de cennetlik olsa” deme erdemini sergileyelim.
“GELİN BUGÜN UMUTLAR TAŞIYALIM BÜTÜN DÜNYAYA…”
Ey kalbini bir yağmur bulutu gibi yeryüzünün bayramsız köşelerine indiren kardeşlerim, Şefkatini bayram hilali gibi ümitsizlerin göğüne asıveren kardeşlerim, gelin bugün, avuç avuç bayram taşıyalım Gazze sokaklarına, gelin bugün kucak kucak sevinç taşıyalım Bağdat’a, Şam’a, Musul’a, Kerkük’e… Gelin bugün büyük büyük umutlar taşıyalım, Asya’ya, Afrika’ya ve bütün dünyaya…
“GELİN BUGÜN MİSAKIMIZI YENİDEN HATIRLAYALIM, YERYÜZÜNDE KİMSENİN BURNU KANAMASIN DİYE ÇIRPINALIM…”
İnsanlığın en uzun ömürlü barış adasını inşa etmiş ecdadın torunları olan kardeşlerim, gelin bugün, misakimizi yeniden hatırlayalım. Yeryüzünde kimsenin burnu kanamasın diye çırpınalım. Başkalarının kurtuluşu için nefes tüketelim. Afganistan’daki, Pakistan’daki gözyaşlarını, Sudan’da hastalarını inleyişlerini, Suriye’deki ateşi, Mısır’daki acıyı, Bağdat’taki, Musul’daki, Kerkük’teki yangını, Gazze’de akan kanı ve daha nice dertleri dert edinelim.
“GELİN, HERKESİN KARDEŞÇE YAŞADIĞI MUHTEŞEM BİR MEDENİYETİN MİRASÇILARI OLARAK EVVELA ÜLKEMİZİ GÜL GÜLİSTAN EDELİM…”
İnancın her türlüsüne kol kanat germiş Kardeşlerim, gelin, herkesin kardeşçe yaşadığı muhteşem bir medeniyetin mirasçıları olarak evvela ülkemizi gül gülistan edelim. Kan ve kinle sarsılan dünyaya bir ümit adası olalım. Birbirimizi inançlarımızdan ötürü hor görmeyelim. Dünyaya kardeşlik örneği sunalım.
“GELİN BUGÜN TÜM DÜNYAYA İNSANLARIN HOR GÖRÜLMEDİĞİ, KADINLARIN EZİLMEDİĞİ ÇOCUKLARIN ÜZÜLMEDİĞİ BİR GÜZEL MEDENİYET ÖRNEĞİ SUNALIM…”
Ey oruç tuttukça şefkat ve merhameti kuşanan, güneşin batışını sevinçle, gündoğumunu huzurla karşılayan kardeşlerim, geliniz bugün, tüm dünyaya insanların hor görülmediği, kadınların ezilmediği çocukların üzülmediği bir güzel medeniyet örneği sunalım. Hazreti Süleyman misali, gücümüzü ve imkânımızı karıncayı bile incitmeyecek nezaketle kullanalım.
“GELİN BUGÜN ŞEHİRLERİMİZİ KAVGANIN DEĞİL, BARIŞIN, HUZURUN, KARDEŞLİĞİN ŞEHİRLERİ YAPALIM…”
Ey kanadı kırık kuşlara bile yuva yapan, dünyanın her köşesinde ezilenlerin yanında duran, cömertliği ve keremi, ihtimam ve şefkati insanlığın ufkuna taşıyan milletin evladı, gelin, ecdadımıza layık evlat olmak için çalışalım. Komşumuzu incitmeyelim. Birbirimize kol kanat gerelim. Şehirlerimizi kavganın değil, barışın, huzurun, kardeşliğin şehirleri yapalım. Farklılıklarımızı hoş görelim.
“GELİN, BAYRAM SEVİNCİNİ, GÖNÜLLERDEN GÖNÜLLERE, EVLERDEN EVLERE, ŞEHİRLERDEN ŞEHİRLERE, ÜLKELERDEN ÜLKELERE TAŞIYALIM…”
Gelin, bayram sevincini, coşkusunu içimizde hissederek onun muştusunu gönüllerden gönüllere, evlerden evlere, şehirlerden şehirlere, ülkelerden ülkelere taşıyalım. Gelin, evlerin canlı bayramları olan çocuklarımızı bayramın coşkusuyla tanıştıralım. Yaralı gönülleri, bitap düşmüş yürekleri onaralım. Yetimlerin, gariplerin, kimsesizlerin tebessümü ile bayramlarımıza tat katalım. Bayram yapamayanlara bayram yaptıralım. Gelin, yüreklerin en ağır yükü olan küslüklere bugün son verelim.
“BAŞTA GAZZE’DEKİ KARDEŞLERİMİZ OLMAK ÜZERE, İNSANLIK COĞRAFYASININ CÜMLE MAZLUMLARINA VE MAĞDURLARINA, DARDA VE ZORDA OLAN KARDEŞLERİMİZE DUA EDELİM…"
Başta Gazze’deki kardeşlerimiz olmak üzere, insanlık coğrafyasının cümle mazlumlarına ve mağdurlarına, darda ve zorda olan kardeşlerimize dua edelim. Topraklarımıza hicret etmiş kardeşlerimize, topraklarımızda çaresiz kalmış kardeşlerimize Ensar ruhunu gösterelim, onların yanlarında olalım, onların yanında olalım. Bu sabahı bize bayram eden, mekânımızı sevince boyayan, günümüzü rahmetinin ayinesi eyleyen Rabbimizin hatırını cümle hatırların üzerinde tutalım.
“BİRBİRİMİZİ TUTALIM, BİRBİRİMİZE TUTUNALIM, ÖLMÜŞ KARDEŞLİĞİ DİRİLTELİM, YARALANMIŞ HUZURU ONARALIM…”
Birbirimizi tutalım, birbirimize tutunalım, ölmüş kardeşliği diriltelim, yaralanmış huzuru onaralım. Bu gök kubbenin altında insanlığın bayram ümidi olduğumuzu unutmayalım. Düşmanlıkları unutalım. Kin ve kan hesabı güdenlerin hesaplarını boşa çıkaralım.
“BU GÖK KUBBENİN ALTINDA İNSANLIĞIN BAYRAM ÜMİDİ OLDUĞUMUZU UNUTMAYALIM…”
Bayramınız mübarek ola, kalpleriniz birlik ola… Gelin, bu bayram, bayramın hakkını vermek için kalkın yerinizden. Yoksa Ramazan’ın içimizde yaktığı ateşi çarçabuk söndürürüz. Yoksa, orucun kalplerimizde kurduğu merhamet ocağını küllendiririz. Yoksa, bayramı elimizden kaçırırız. Bu duygu ve düşüncelerle, ülkemizin, gönül coğrafyamızın, yurt dışındaki millet varlığımızın ve İslâm âleminin mübarek Ramazan bayramlarını en içten duygularla tebrik ediyor; bayramın İslâm dünyasında kardeşlik, dayanışma, barış, huzur ve güven ortamının yeniden tesis edilmesi, İslâm ülkelerinin tekrar barış ve esenliğin diyarı olması için Allah’a dua ve niyaz ediyorum. Rabbim bizleri mahcup etmesin. Rabbim bizleri ve sizleri hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten alıkoyanlardan eylesin. Rabbim bizleri ifsad edenlerden değil, ıslah edenlerden eylesin. Rabbim bizleri zalimlerden yana olanlardan değil, mazlumlarla beraber olanlardan eylesin. Rabbim başta Filistinliler, Gazzeliler olmak üzere bütün Müslümanlara zalimlere karşı direnme gücü ve kuvveti versin. Rabbim Müslümanların mağduriyetlerini ve mazlumiyetlerini ortadan kaldırsın.
“BAYRAMINIZ MÜBAREK OLA, KALPLERİNİZ BİRLİK OLA…”
Allah’ım bizleri misakını bozanlardan, can alanlardan, kardeşlerini öldüren zalimlerden eyleme. Allah’ım tüm Müslümanları her türlü beladan, musibetten, felaketten koru. Allah’ım bizleri şeytanın şerrinden, insanların şiddetinden, birbirimizin fitnesinden, başkasının fesadından ve nefsimizin zaaflarından muhafaza eyle. Bizi bize bırakma, bizi nefsimize bırakma, bizi zaaflarımıza esir eyleme. Bizleri her türlü tutsaklıktan kurtar. Bize güç ver, cesaret ver. Bizde imanının güvenini, İslam’ın selametini ve ihsanın güzelliğini göster. Bizi kendimizle, birbirimizle imtihan eyleme. Bizi imanda kardeş eyle. Ya rab senden başka sığınağımız yok. Ancak senden yardım dileriz. Bütün Müslümanlara yardım eyle. Filistin Kudüs ve Gazze başta olmak üzere dünyanın her yerinde darlık ve zorluk içinde olan tüm müminlere kolaylıklar ihsan eyle. Onların üzerlerindeki belaları, musibetleri def eyle. Azgınları ıslah eyle. Islah olmayanları kahru perişan eyle.