Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “Bize sürekli olarak ‘Neden hemen bir şey yapmıyorsunuz?’ diyorlar. Hemen bir şey yaptığımızda hemen bir şey yapmamış olacağız. Türkiye’nin eğitim sorunlarına yenisini ilave etmiş olacağız. Bu tür süreçler maraton koşusudur. Biz yüz vagonlu bir trenin yolcusuyuz ve bunun dönme kabiliyetinin belli bir zaman istediğini biliyoruz. Bu bağlamda önemli olan yol haritamızın ne olduğu, ne şekilde yapmayı planladığımız. Vizyon belgesinin tam anlamıyla dört dörtlük olduğunu söyleyemeyiz. Elbette eksiği vardır. Uyarılara bakıyoruz, eksiklikleri tamamlamaya çalışıyoruz” dedi.
Milli Eğitim Bakanlığı ile Yükseköğretim Kurulu (YÖK) arasında öğretmen yerleştirmeye yönelik olarak sürdürülen koordinasyon ve iş birliği kapsamında “Uygulama Öğrencilerinin Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim ve Öğretim Kurumlarında Yapacakları Öğretmenlik Uygulamasına İlişkin Koordinasyon ve İş Birliği Protokolü” imzalandı. YÖK Konferans Salonu'nda gerçekleşen protokol imza töreninde konuşan Bakan Selçuk, 2023 eğitim vizyonuna değinerek, “Bakanlık olarak böyle bir dokümanı bürokratik bir gereklilikle hazırlamadık. Topluma karşı bir taahhüt altına girmek istedik. Hangi ay, hangi yıllarda neler yapabileceğimizi, yapmak isteğimizi topluma ifade edebilmek istedik. Eğitim, belirsizliği çok fazla kaldıramayan bir alan ve çocuklarımızın, ailelerimizin ne zaman hangi iş ve işlemin ne zaman yapılacağı konusunun ortaya konulması gerektiğini düşünüyoruz. Doğu felsefesinde bir ifade var; Ölen her şeyin hareketi yukarıdan aşağı doğrudur, doğan her şeyin hareketi aşağıdan yukarı doğrudur. Bizim bu hareketi yukardan, yani bakanlıktan bir hareket olarak değil de okul temelinden, öğretmen temelinden bir hareket olarak yapılandırma arzumuz burada bir farklılık oluşturuyor. Toplumun temel biriminin aile olduğunu düşünürken, eğitimin temel biriminin de okul olduğunu düşünüyoruz ve okul temelli bir gelişim modeline ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Aşağıdan yukarı doğru bir hareket olması için okulların tümünün profillerinin çıkartılması, çevrimiçi olarak bütün okulların izlenebilmesi, yarıştırılmadan bütün okulların eksiğinin giderilebilmesi için önlemler alınabilmesi, okullar düzeyinde bir endeks matrisinin oluşturularak okulların hangi konularda ne yaparlarsa mesafe alabilecekleri ve bir okul yöneticisinin neleri yaptığında başarılı bir okul yöneticisi olacağına dair nesnel ölçütler konulması da önemli bir konu” açıklamasını yaptı.
Ulaşım, bankacılık, sağlık altyapısının tümüyle yapısal olarak dönüştüğünü ve uluslararası kriterlerle bağlantılı hale geldiğini ancak eğitim altyapısının yapısal olarak dönüşmediğini söyleyen Selçuk, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Eğitimin çeşitli ideolojik nedenlerle veya rejim konusundaki bazı endişelerle sürekli kontrol altında bir form içerisinde tutuluyor olması, eğitimin kendi tabiatı ve seyri üzerinde devam etmesi hususunu zorlaştırdı ve eğitim hep kontrol edilen bir alana dönüştü. Eğitim fakültesinin ders çizelgeleri dahil kontrol edilen, bütün ilkokullar, ortaokullar, liseler sürekli olarak denetlenen bir kurumsal algıya dönüştü. Eğer biz yapıyı dönüştürmezsek süreçleri tasarlayamayız, süreçleri tasarlamaz isek fonksiyonlar üzerinde bir icraatımız olamaz. Bizim fonksiyonlar üzerinde, işlevler üzerinde yaptığımız her değişiklik yapı değişmedikçe sürece sirayet etmez. Bu nedenle bir değişiklik yapacaksak öncelikle bir amaç üzerinde değişiklik yapmamız gerekiyor. Eğitim sistemi, ister eğitim fakültesi düzeyinde olsun ister ilkokul düzeyinde olsun, işlevleri dönüştürülerek dönüşen bir sistem değil. Bu sebeple, bizim yapısal bir bakış açısına ihtiyacımız var ve bu yapıyı dönüştürdükten sonra süreç tasarımı üzerinde konuşabiliriz. İşlevler sonraki mesele. Eğer veri konusunda gerekli altyapıyı kurarsak; bu sadece yazılımsal bir altyapı değil, bir zihniyet altyapısı, kültür altyapısı da gerekiyor veriyi kullanma noktasında. Milli Eğitim Bakanlığında bir karar destek sistemi oluşturma olasılığımız çıkar ve politika geliştirirken bu politikaları neden gerçekleştirdiğimizin nitel ve nicel unsurları ortaya çıkar. Büyük bilgeliğe doğru gitmesi gereken bir veri anlayışına ihtiyacımız var. Veriye dayalı yönetimi çok önemsiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığının özellikle karar destek sistemleri açısından veriyle ilişkisinin önümüzdeki süreçte dönüşmeye başlayacağını söyleyebilirim.”
Bakan Selçuk, eğitimin kendi başına yaşayan bir kurum olmadığını belirterek, “Ekonominin ihtiyaçları kapasitesiyle eğitimin ihtiyaç ve kapasitesinin muhakkak örtüştürülmesi ve üretim temelli bir bakış açısına ihtiyacımız var. Eğitimin demokrasiyle ilgisi, ekonomiyle ilgisi kadar önemli bir husus. Demokrasinin gelişmemesi halinde eğitimin giderek donuklaştığı ve katılaşan birtakım yapılara dönüştüğünü ifade etmek mümkün. Vizyon 2023 Dokümanının Milli Eğitim Bakanlığı tarafından birçok boyutu var. Fakat bu boyutlardan birisi de yükseköğretim ile olan bağlantısıdır. Yükseköğretimle olan bağlantısı gerek yükseköğretime geçiş mekanizmaları açısından, gerekse de öğretmen yetiştirme mekanizmaları açısından iki boyut ifade ediyor. Yükseköğretime geçiş meselesi son derece önemli. Yükseköğretimin kalitesini belirleyen ana faktörlerden bir tanesi ortaöğretimin kalitesi. Ortaöğretim ne kadar kaliteli olursa yükseköğretimin girdisi de o kadar nitelikli olacaktır. Ortaöğretim eğer düzelmezse sadece yükseköğretime geçişle ilgili sıkıntılarımız söz konusu olmaz, gençliğimizin kültürel kodları, hobisi, sanatla irtibatı, sporla ilişkisi, kültürel olarak dönüşümümüz de mümkün olmaz. Çünkü gençliği biz sınavla bloke ettiğimizde çocuk sınavın dışında herhangi bir şeyle alakalı olarak düşünme fırsatına sahip değil. Böyle bir gençliğin gelecek tasavvuru açısından da yaşayabileceği sıkıntılar rahatlıkla anlaşılabilir. Yükseköğretime geçişi önemsiyoruz ama bunu sınavlar üzerinde birtakım mekanizmaları değiştirerek yapmaktan yana değiliz. Biz eğer ortaöğretimde bütün Anglosakson geleneğe baktığımızda 5, 6 veya 7 ders varken liselerde, bizim liselerimizde 15-16 ders var. Bizim çocuklarımızın bu kadar dersi hakkını vererek, anlayarak, algılayarak yürütmesini beklememiz doğru değil. Çocuklarımız, yükseköğretimde hangi alana gidecekse bu alanla ilgili irtibatının derinleştirilmesi ve çocukların bir nevi ihtisaslaşmasının sağlanması konusunda tedbirler almamız gerekiyor. Bunu yaparken birdenbire hemen ikinci dönem şunu yapacağız biçiminde değil. Bunun bütün fiziksel altyapısını, insan kaynakları altyapısını, modelleyerek dönüştürmemiz ve biraz zaman bırakmamız lazım. Aksi takdirde yeni çözümler yeni sorunlara yol açar. Bize sürekli olarak neden hemen bir şey yapmıyorsunuz diyorlar. Hemen bir şey yaptığımızda hemen bir şey yapmamış olacağız. Türkiye’nin eğitim sorunlarına yenisini ilave etmiş olacağız. Bu tür süreçler maraton koşusudur. Biz 100 vagonlu bir trenin yolcusuyuz ve bunun dönme kabiliyetinin belli bir zaman istediğini biliyoruz. Bu bağlamda önemli olan yol haritamızın ne olduğu, ne şekilde yapmayı planladığımız. Vizyon belgesinin tam anlamıyla dört dörtlük olduğunu söyleyemeyiz. Elbette eksiği vardır. Uyarılara bakıyoruz, eksiklikleri tamamlamaya çalışıyoruz” dedi.
Konuşmaların ardından Milli Eğitim Bakanı Selçuk ile YÖK Başkanı Saraç, “Uygulama Öğrencilerinin Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim ve Öğretim Kurumlarında Yapacakları Öğretmenlik Uygulamasına İlişkin Koordinasyon ve İş Birliği Protokolü”nü imzaladı. Daha sonra basına kapalı olarak soru-cevap bölümüne geçildi.