Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından tüm yurtta çeşitli etkinliklerle kutlanan Kutlu Doğum Haftası Erzurum Kapalı Spor Salonunda düzenlenen özel bir programla final yaptı. Erzurumluların yoğun ilgi gösterdiği final gecesine Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de katıldı.
BİZİM ÇOK FARKLI BİR PEYGAMBER SEVGİMİZ, SEVDAMIZ VAR
Salonu dolduran binlerce Erzurumluya, Hz. Peygamber, Din ve Samimiyet konulu bir konferans veren Diyanet İşleri Başkanı Görmez, bir hafta boyunca tüm yurtta Peygamber coşkusunun yaşandığını belirterek, “Bizim millet olarak sevgi merkezli bir peygamber tasavvurumuz var. Biz millet olarak sadece Kuran'ı okuyup Müslüman olmadık, bize kitabı getiren Peygamberi ve ashabını severek Müslüman olduk. Bizim çok farklı bir Peygamber sevgimiz, sevdamız var. Bizim o sevgiyi bilgiye dönüştürmemiz gerekiyor. Bizim bu sevgiyi, sevdayı Peygamberimizi bilmeye, onu anlamaya, onun örnek hayatını kendi hayatımıza örnek olarak almaya dönüştürmemiz gerekiyor” dedi.
Hz. Peygambere duyulan bu güçlü sevginin sadece bir sevgi olarak yeterli olmayacağını vurgulayan Başkan Görmez, şöyle konuştu;
“PEYGAMBERİMİZİ SEVMENİN YOLU, ONUN ÖRNEK HAYATINI KENDİ HAYATIMIZA TAŞIYABİLMEKTİR…”
Peygamberimizi sadece sevmek yeterli değil. Onu sevmenin yolu ona mevlit okumak, kaside, ilahi, şiir yazmak demek değildir. ‘Sevdim seni ya Resulallah, yandım ya Resulallah’ demek değil, onu sevmenin yolu onun gibi yaşamaktır. Onun gibi doğru olmak, onun gibi dürüst olmak, onun gibi ahlaklı olmak, onun gibi ahde vefa göstermek demektir. Onu sevmenin yolu onun yaptığı gibi çocuklara sevgi göstermek, anne babaya iyi davranmak demektir. Onun gibi bir komşu, onun gibi bir dost, onun gibi bir akraba, bir eş, bir evlat olmak demektir.
“KUTLU DOĞUM HAFTALARININ ASIL GAYESİ PEYGAMBERİMİZİ ANMAKTAN ZİYADE ANLAMAKTIR…”
Bu kutlu doğum haftalarımızın asıl gayesi onu anmaktan anlamaya doğru hareket etmektir. Sadece bu salonlarda anmak değil, bu haftadan başlayarak onun hayatını okuyarak nasıl bir medeniyet inşa ettiğini okumak gerekir. Yeryüzünün bedevi bir toplumundan nasıl medeni bir toplum inşa ettiğini okumak gerekir. Hakkı, adaleti nasıl ayakta tutmaya başladığını, ahlakı ve fazileti insanlığa nasıl yaymaya çalıştığını anlamalıyız ve böyle okumalar yapmalıyız. Asıl marifet budur.
“PEYGAMBERİMİZİN ON DÖRT ASIR ÖNCE SÖYLEDİĞİ ‘DİN SAMİMİYETTİR’ SÖZÜNE BUGÜN HER ZAMANKİNDEN DAHA ÇOK MUHTACIZ…”
Bu sene Diyanet İşleri Başkanlığı olarak kutlu doğum temasını Hz. Peygamber, Din ve Samimiyet olarak belirledik. Öncelikle hep birlikte kendimizi sorgulayalım. Allah’a, Peygamberine, kitabına ve birbirimize karşı ne kadar samimiyiz? Bütün bunları düşünmemiz gerekiyor. Dünya yapaylaştı ve imaj, reklam ve propaganda hayatımızı kuşattı. Hakikatle aramıza perdeler gerildi. Bugün Peygamberimizin on dört asır önce söylediği ‘Din samimiyettir’ sözüne her zamankinden daha çok muhtacız. Peygamber ‘Yaşadığınız iman yurtlarını eman yurdu haline getirin’ dedi. Biz iman yurtlarını eman yurdu yapamadık. ‘İslam yurtlarını selam yurdu yapın’ dedi. Biz İslam yurtlarını selam yurdu haline getiremedik. Bunun en büyük sebebi samimiyetsizliktir. Yüreklerimizdeki kardeşliği yeniden inşa etmeliyiz. Samimiyet üzerine yeniden bina etmeliyiz.
“SAMİMİYETİ ORTADAN KALDIRAN KALBİN HASTALIKLARI VARDIR…”
Samimiyeti gölgelendiren kalbin hastalıklarını anlatan Başkan Görmez, kardeşlik bağlarını yok eden, samimiyeti ortadan kaldıran sorunları şu şekilde sıraladı;Samimiyetimizi gölgeleyen, Müminler arasındaki kardeşliği yok eden, yüreklerde açılan kara delikler, samimiyetimizi ortadan kaldıran ana hastalıklar şunlardır, yüreğin inceliğini, rikkatini ortadan kaldıran kin… Kalbin arılığını, saflığını, temizliğini ortadan kaldıran öfke… Yürekleri işgal eden intikam… Kalbin yüceliğini alıp götüren kibir… Fevkinde kudret tanımayan güç tutkusu… Yığınla mal tüketmekle övünen servet tutkusu… Her şeyi mübah gören acımasız rekabetler… Merhametsizlikler üzerine kurulu saadetler… Ahlakın gücüne inanmayı terk edip gücün ahlakına teslim olmak… Kendisinden başkasını yok sayan sorumsuzluk… Ahireti yok sayan dünyevileşme… Bütün bunlar yüreklerimizi işgal eden samimiyetimizi ortadan kaldıran kötülüklerdir. Peygamberimizin en büyük hasleti affedici olmasıdır. Bizlerde birbirimize karşı affedici olmalıyız.
İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın da katıldığı programda Diyanet İşleri Başkanlığı Türk Tasavvuf Musikisi Korosu programa katılanlara Hz. Peygamberi anlatan eserlerden oluşan bir konser verdi.