MÜGE ÇEVİK (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terör eylemlerinde hayatını kaybeden sivillerin de artık şehit kategorisine alındığını belirterek, "Terör sebebiyle hayatını kaybeden ya da malul olan sivillere ve yakınlarına tazminatın yanında aylık bağlıyoruz. Örneğin Batman'da şehit edilen Mizgin Doruk, örneğin Bingöl'de şehit edilen Hatice Belgin, Kumrular Sokak'ta şehit edilen Mustafa Bingöl artık kanunen de şehit sayılacak" dedi.
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında, şehit aileleri ve gazilere yönelik yeni bir düzenlemeyi açıkladı. Dünyalar da bağışlansa şehit olmuş bir ailenin evladının geri gelmeyeceğini, kaybedilmiş bir uzvun yerine konmayacağını ifade eden Erdoğan, "Ancak şehitlerin yakınları, milletçe hepimiz üzerinde kutsal bir emanettir. Aynı şekilde gaziler bize tevdi edilmiş çok büyük emanetlerdir Vatanları için canını feda etmiş şehitlerimizin yakınlarına, vatanları için fedakarlıkta bulunmuş gazilere sahip
çıkmak bizim en önemli asli vazifemizdir" dedi.
Şu an itibariyle şehit dul ve yetimleri ile gazilere çeşitli kanunlar çerçevesinde ayni ve nakdi yardımlar yapıldığını, bir defalık olmak üzere devlet ve vakıflar tarafından çeşitli tazminatlar ödendiğini hatırlatan Erdoğan, bu kişilere aynı zamanda aylık ödemeler de yapıldığını söyledi. Erdoğan, SGK tarafından yılda bir kez çocuklara eğitim yardımı verildiğini, TOKİ tarafından faizsiz konut kredisi imkanı sağlandığını, şehit veya malul olanların hak sahiplerinden birine iş imkanı sağlandığını,
şehitlerin dul ve yetimleri ile malullere elektrik ve su paralarında indirim yapıldığını, bu kişilerin toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlandıklarını, 10 yıl süreyle kiralarının ödendiğini, askerlik muafiyetinden faydalandıklarını, çeşitli vergi muafiyetleri uygulandığını kaydetti.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na bağlı olarak şehit aileleri ve gazilerle doğrudan ilgilenecek bir Daire Başkanlığı kurduklarını bildiren Başbakan Erdoğan, bu daire başkanlığının koordinasyonunda ilgili kanunların tarandığını, ihtiyaçların belirlendiğini, şimdi de şehitlerin dul ve yetimleri ile gazileri ilgilendiren kanun ve KHK'larda 20 maddeyi değiştireceklerini kaydetti.
ŞEHİT YAKINLARI VE GAZİLERE YENİ İMKANLAR
Bu değişiklikle şehitlik, gazilik, malullük kapsamını daha da genişlettiklerini, şehit yakınları ile gazilere daha geniş imkanlar sunulacağını vurgulayan Başbakan Erdoğan, bu yeni imkanları şöyle sıraladı:
"Şehit yakınları ve gazilere yapılacak gayrımenkul hibelerine muafiyet getiriyor, bu hibelerin vergi matrahından düşürülmesini sağlıyoruz. Tüm yurtta toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlanma şartını yeniden düzenliyoruz. Şehit ve gazilerimizin tüm çocukları bu haktan yararlanacak. Toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlanmak için artık sosyal güvence şartı aranmayacak. Bürokratik engellerin kaldırılması için de Aile ve sosyal Politikalar Bakanlığımıza yönetmelik çıkarma yetkisi veriyoruz. Terörle
mücadele kanunu kapsamındaki er ve erbaşlar ile geçici köy korucularının da artık faizsiz konut kredisi imkanından yararlanmasını getiriyoruz. 2008 yılının Ekim ayından sonraki harp malullerinin de faizsiz konut kredisinden yararlanması getiriyoruz. Malul olan gazilere sağlanan bakım desteğini, köy korucuları ve sivil vatandaşları da kapsayacak şekilde genişletiyoruz. Bakım miktarını bir asgari ücret tutarından iki asgari ücret tutarına çıkarıyoruz. Terörle mücadele görevini ifa ederken yaralanan kamu
çalışanı ve sivillerin malullükleri kesinleşinceye kadar her türlü sağlık ve tedavi hizmetleri artık hiçbir katılım payı alınmadan yapılacaktır. Terörle mücadele esnasında yaralanan ve tedavisi devam eden personele bir yıl ödenen 'özel harekat ve operasyon tazminatının ödeme süresini 12 aydan 24 aya kadar çıkarıyoruz.
Terörle mücadele görevi sırasında olmasa bile görevleri esnasında yaralanan, bakıma muhtaç olan, vazife harp malulleri ile köy korucuları da artık ihtiyaç duydukları her türlü iyileştirici, rehabilite edici araç gereçlerden veya araç gereçlerin temininde katkı payı ödemeyecekler. Maluliyeti sürekli olan kardeşlerimiz, sağlık durumlarında meydana gelen değişikliğe göre malullük derecelerini değiştirebilecekler."
"SİVİLLER DE KANUNEN ŞEHİT SAYILACAK"
Başbakan Erdoğan, en önemli değişikliklerden ilkinin ise şehit ve gazi sayılma kapsamının genişletilmesi olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: "Terör olayları sebebiyle göreve gidiş, dönüşler esnasında meydana gelen kazalar sonucu yaralanan, sakatlanan ve hayatını kaybedenleri kanun kapsamına alıyoruz. Trafik ve yol güvenliği ile tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakillerinde görevliyken meydana gelen olayları aynı şekilde bu kapsama alıyoruz.
Mülki idare amirleri ile ilgili dar kapsamı genişletiyoruz. Her derecede polis okulları ve askeri okullarda okumaya hak kazanıp geçici kaydı yapılan veya yaşları 18'in altında olan öğrencileri de bu kapsama alıyoruz. Çok önemli bir düzenleme; Terör eylemlerinde hayatını kaybeden sivilleri şehit kategorisine alıyoruz. Terör sebebiyle hayatını kaybeden ya da malul olan sivillere ve yakınlarına tazminatın yanında aylık bağlıyoruz. Örneğin Batman'da şehit edilen Mizgin Doruk, örneğin Bingöl'de şehit edilenHatice Belgin, Kumrular Sokak'ta şehit edilen Mustafa Binge tarandığını, ihtiyaçöl artık kanunen de şehit sayılacak."
"KAMUDA ŞEHİT YAKINI İSTİHDAMI İKİ KİŞİYE ÇIKARTILDI"
Başbakan Erdoğan, mevcut durumda şehitlerin yakınlarına, ailesinden birine, eşine veya çocuğuna kamuda bir istihdam hakkı tanındığını hatırlatarak, "Yapacağımız düzenleme ile biri eşi ya da çocuğu, diğeri ailesi olmak üzere istihdam hakkını ikiye çıkartıyoruz. Anne babaya ödenen maaşlarda halihazırda malullük ve muhtaçlık şartı aranıyor; bu şartı da ortadan kaldırıyoruz. Artık anne babalara maaş bağlanması için malullük ve muhtaçlık şartı aranmayacak, muhtaçlık belgesi de istenmeyecek. Allah hiç kimseyeevlat acısı, eşini, babasını, kardeşini kaybetme acısı yaşatmasın" diye konuştu.
'AFGANİSTAN'DA NE İŞİNİZ VAR?' DİYENLER
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Afganistan'da Türk askerinin ne işi var?' şeklindeki eleştirilerle ilgili, "Bizim yurtdışındaki askeri varlığımız o ülke halklarının hilafına bir varlık değildir. Tam tersine güvenin, kardeşliğin, barışın sembolüdür. Bizim birliklerimiz görev yaptıkları yerde, o ülkenin ve Türkiye'nin çıkarlarından başka hiçbir çıkarı gözetmez, gözetemez. Türk askerine, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine, Türkiye Devletine taşeronluk yakıştırması yapanlar bu ülkeyi, bu milleti
de tanımayan zavallılardır" dedi.Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında, Afganistan'da 12 askerin şehit olduğu olay ve sonrasındaki tartışmalara değindi. Her ülkenin hassas olduğu değerleri bulunduğunu belirten Başbakan Erdoğan, "Şehitlerimiz bizim milletçe üzerlerinde ittifak ettiğimiz, kendilerini her türlü münakaşanın, her türlü ideolojinin, hür türlü rekabetin üzerinde gördüğümüz mukaddes değerlerimizdir" diye konuştu.
Şehitlerin, günlük çekişmelerin, siyasi çıkarların, özellikle de gündelik siyaset dilinin malzemesi olmayacak kadar aziz, mübarek ve kutsal olduğunun altını çizen Başbakan Erdoğan, bu hissiyatlarını da her fırsatta dile getirdiklerini söyledi. Şehitlerin ve şehit cenazelerinin siyasi malzeme yapılmaması, siyasi istismar aracı yapılmaması için herkesin sorumlu, sağduyulu ve vicdanlı davranması gerektiğini de defalarca ifade ettiklerini vurgulayan Erdoğan, "Hele hele başında 'milliyetçi' sıfatı bulunan
partinin hiç gizleme gereği duymadan, şehitleri ve şehit cenazelerini siyasi bir protesto gösterisine dönüştürmesinin, milli manevi değerlerimiz adına, şehitlerimizin aziz hatırası adına son derece çirkin, sorumsuz, edep ve adap dışı bir davranış olduğunu defalarca tekrar ettik" dedi.
Afganistan'daki bu acı hadisenin ardından bu siyasi istismar mekanizmasının tekrar çalıştırıldığını belirten Erdoğan, daha şehitler Türkiye'ye gelmeden, daha hadise aydınlanmadan ayaküstü açıklamalar yaparak 12 şehit üzerinden rant devşirmeye çalışmanın, milli manevi hiçbir değerle bağdaşmadığı gibi bu sorumsuz açıklamayı yapanları küçülttüğünü ve fırsatçı konumuna düşürdüğünü söyledi. Başbakan Erdoğan, "Hele hele şehitlerimiz daha toprağa verilmeden şehitlerimiz daha vatanlarına gelmeden kamuoyunu
yanıltacak açıklamalar yapmak mülevves bir siyaset anlayışının yansımasından başka bir şey değildir" şeklinde konuştu.
"BUTİK DEVLET OLMAKTAN ÖTE GEÇEMEDİLER"
Ülke sınırları dışında görev yapan askerlerin, Türkiye'nin de milletin de gururu olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, bu askerlerin, bu birliklerin görev yaptıkları yerlerde büyük bir ülkeyi, büyük bir milleti, köklü bir tarihi şanla, şerefle ve kahramanlıkla temsil ettiklerini söyledi. Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: "'Afganistan'da ne işiniz var?' diyenler, Somali'de, Bosna'da, Kosova'da, Lübnan'da Türk askerinin ne işi var?' diyenler, bunu sorgulayanlar; ufukları Sivas'ın ötesine, ufukları İstanbul'un ötesine geçemeyenlerdir. Ufku olan, vizyonu olan, bu ülkenin tarihini az çok okumuş olan herkes, bizim yurtdışındaki askeri varlığımızdan gurur duyar ve duymalıdır. Büyük iddialarınız olursa büyük ülke olursunuz; küçük iddialarla büyük ülke olunmaz. Ama bunlar maalesef butik devlet olmaktan öte geçemediler. Bizim
yurtdışındaki askeri varlığımız o ülke halklarının hilafına bir varlık değildir. Tam tersine Türk askeri Afganistan'da, Kosova'da, Bosna Hersek'te, Somali'de, Lübnan'da güvenin sembolüdür, kardeşliğin, barışın sembolüdür. Mehmetçik görev yaptığı her ülkede o ülke halklarının topyekun ittifak ettiği, kucakladığı, evini, gönlünü açtığı bir askerdir. Bizim birliklerimiz görev yaptıkları yerde, o ülkenin ve Türkiye'nin çıkarlarından başka hiçbir çıkarı gözetmez, gözetemez. Türk askerine, Türkiye Cumhuriyeti
hükümetine, Türkiye Devletine taşeronluk yakıştırması yapanlar bu ülkeyi, bu milleti de tanımayan zavallılardır."
"TÜRK ASKERİ YAPMAYACAK DA KİM YAPACAK?"
Afganistan'da NATO içi ve dışı 50 ülkenin askeri bulunduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"'Türkiye burada olmasın' ne demek. 'Türkiye buradaki varlığını sorgulasın' ne demek. Allah aşkına, Afganistan'da, Lübnan'da, Somali'de, Kosova'da, Bosna Hersek'te barış için, güvenlik için, istikrar ve huzur için Türk askeri görev yapmayacak da kim yapacak soruyorum size. Ey Bahçeli, ey Kılıçdaoğlu tenezzül edip Çanakkale şehitliğine giderseniz, orada Kosovalı, orada Boşnak şehitlerin mezarlarını görürsünüz. Sarıkamış&a giderseniz orada Lübnanlı, Suriyeli, Iraklı, Filistinli şehitlerin isimlerini
görünsünüz. Hiç kimse Boşnaklara Makedonlara 'Çanakkale'de ne işiniz var?' diye sormadı, sorgulamadı. Bu ne gaflettir, bu ne cehalettir. Değerler silsilesi içinde nerede olmamız gerektiğini bilmeyecek kadar maalesef bunlar bu işten uzaklar. Onlar niçin buraya geldiler? Kardeşleri ile omuz omuza bu toprakları müdafaa ettiler. Şimdi birbirlerinin kucağında şehitlikte yatıyorlar. Nakdi yardımlarımızla dünyaya ulaşacağız, eğitim yardımlarımızla dünyaya yayılacağız, dünyanın dört bir yanına yayılmış ata yadigarı eserlere sahip çıkmak için de gideceğiz. İhracatı artırmak için, dış ticareti büyütmek için gideceğiz. Dostluk adına, kardeşlik adına, dayanışma adına ulaşabildiğimiz her yere ulaşacak, katkımızı vereceğiz. Ufku dar, vizyonu dar, Sivas'la İstanbul arasına sıkışmış, Ankara'dan başını dışarıya uzatamayan siyasetçilere, siyasi partilere rağmen biz dünyayı kucaklamaya, adaletle devam edeceğiz."
"(4+4+4 GÖRÜŞMELERİ) ANLADIKLARI DİL NEYSE O DİLLE KONUŞACAK VE BU YASAYI DA BİZ BU MECLİSTEN ÇIKARACAĞIZ"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 4+4+4 eğitim sisteminin haftaya Genel Kurul'da görüşüleceğini ve muhalefetin anladığı dil ne ise o dille konuşarak yasayı çıkartacaklarını belirterek, AK Parti'li milletvekillerine, "Genel Kurul çalışmalarında inşallah biz Kore ve İran'da iken bize müjdeleri gönderirsiniz" diye seslendi. Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında, bu sabah TBMM Milli Eğitim Komisyonu tarafından TBMM Başkanlığına gönderilen 4+4+4 eğitim sistemiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Bu konuyla ilgili 'ana muhalefet ve yanındaki destek kıtalarının' yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış kabilinden bir çalışmanın içinde olduğunu söyledi. Yasa teklifi görüşmelerini normal komisyon yerine KİT Komisyonu salonunda yapmak suretiyle bir iyi niyet sergileyen komisyonun, bu iyi niyetinin karşılığın göremediği gibi
'Bizi salona sokmadılar' diyecek kadar dürüst davranmayan, doğru konuşmayan bir anlayışla karşılaştığını söyledi. CHP'li milletvekillerinin salona girdiklerinin tespiti bulunduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti: "Sizler daha önce nasıl önceden gelip salona girdiyseniz, bu son Pazar gününde de AK Parti grubundan komisyon üyesi olmayan arkadaşlarımız da daha farklı bir kalabalıkla salona girmişlerdir. Çünkü ondan önceki gün yaptıkları bu, anladıkları dil o, o öyleyse biz de önceden salona gelir otururuz. Arkadaşlarımız geldi ama yaptıklarını gördünüz, bunlar kayıtlarda mevcut. Yani partinin sorumlu bir insanı konumunda olanın eline bir selobant tankını alarak komisyon başkanına fırlatacak kadar edepten, adaptanuzak ve bu insan politika yapıyor. Bu nasıl bir edeptir, bu nasıl bir anlayıştır? Buna yönelik medya ne yaptı, ne yazdı, ne söyledi? Komisyona başkana sen kalkıp o tankı atacak kadar, ki 500 gramın üstünde, bu başkanımızın yüzüne gelebilirdi, Allah'tan sıyırıp geçti. Nerede hak? Hani nerede hukuk? Hani demokrasiyi savunanlar. Hepiniz de masalarınızın altına girdiniz. Köşe yazılarınızı siz niçin, ne zaman ne adına kullanıyorsunuz? Hepse meydana çıktı. Ama biz gücümüzü milletten alıyoruz. Onun için diyorum
işte; anladıkları dil neyse o dille konuşacak ve bu yasayı da biz bu meclisten çıkaracağız. 226 milletvekili vermiş bu millet. 'Benim hakkımı koruyacaksan, hukukumu arayacaksın' diyor. Diğerlerinin milletvekili sayısı ortada, hepsini toplasan neredeyse bizim yarımız kadar. Hak, hukuksa bunu arayacağız, bunu ortada bırakamayız, bunu mücadelesini vereceğiz, vermeye mecburuz."
"MÜJDE GÖNDERİN"
Başbakan Erdoğan, 4+4+4 sisteminin Türkiye'de cumhuriyetin kuruluşuyla gelmiş bir uygulama olmadığını, bir 28 Şubat uygulaması olduğunu belirterek, "Şu anda atılan adım nedir? Tekrar aslına rücu etmesi, ama dünyadaki gelişmeleri en güzel şekilde incelemek suretiyle, ki Milli Eğitim Bakanlığı bununla ilgili bir hazırlık yapıyor, bunlar bir kitapçık olarak dağıtılacak. Nerede nasıl bir uygulama yapılıyor ve en iyi uygulamayı inşallah ülkemizde de gerçekleştireceğiz. Bir defa fiziki şartlar noktasında hiçbir dönemde olmayanı yaptık. Yeterli görmüyoruz, daha da iyi bir noktaya getireceğiz. Çağdaş eğitim teknolojisi neyse onu getiriyoruz. Dünya ile bütünleşme adına ne gerekiyorsa bunu yapıyoruz" diye konuştu. Erdoğan, haftaya yapacağı ziyaretlere işaret ederek, "Genel Kurul çalışmalarında inşallah biz Kore ve İran'da iken bize müjdeleri gönderirsiniz" dedi.
"BİR TARAFTA POLİSİMİZ, ASKERİMİZ ŞEHİT EDİLİRKEN BEYEFENDİLERİN HİÇ SESLERİ ÇIKMAYACAK, AMA BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜ VEYA UZANTISINDA HERHANGİ BİR SIKINTI YAŞANINDA KIYAMETİ KOPARACAKLAR, HER TARAFI AYAĞA KALDIRACAKLAR"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BDP'nin bir kez daha Kandil'den aldığı talimatla 2012 Nevruzunu bir gövde gösterisine çevirmek istediğini ancak istediği başarıyı sağlayamadığını belirterek, "Kürt meselesinin çözümünde inisiyatif almaktan kaçınan BDP, bu Nevruzda da çözümü değil, kanı, gözyaşını, çatışmayı tercih eden yani sorunu derinleştirmekten medet uman bir tutum sergilemiştir" dedi. Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında, Nevruz Bayramı'nda yaşanan olaylara değindi. Dünkü kanunsuz gösterilerde güvenlik güçlerine ateş açılması sonucu Yüksekova'da 3, Cizre'de 2 polisimin yaralandığını, yaralı polis memurlarından Ahmet Toprakoğlu'nin bu sabah şehit olduğunu belirten Erdoğan, "Ahmet kardeşimize Allah'tan rahmet, yaralı polislerimize de acil şifalar diliyorum" dedi.
KÖŞE YAZARLARINA TEPKİ
Başbakan Erdoğan, Nevruz kutlamalarının Pazar günü yapılmasına izin verilmemesiyle ilgili hükümeti eleştiren köşe yazarlarına tepki göstererek, "Sizlerin alamadığı haberleri niçin bizim alabileceğimizi düşünmüyorsunuz. Aldığımız bu haberler de bizi ister istemez daha temkinli hareket etmeye sevk etmektedir. Terörist liderlerinden birinin 'kan gölüne çevireceğiz' diye yaptığı açıklamayı duymuyor musunuz? Kulağınız var sağır mısınız? Gözünüz var görmüyor musunuz?" dedi.
Pazar günü meydana gelen olaylara işaret eden Erdoğan, köşe yazarlarına şöyle seslendi:
"Huzurlu bir ülkeyi huzursuz bir ülkeye çevirme gayretindekilerle beraber ne zamana kadar hareket edeceksiniz? Bizim bu tavırlarımızı çekme gayreti içinde olan beyefendiler tabii ki siz köşelerinizde rahatsınız. Çünkü zaman oluyor size dağdan, adadan davet geliyor; 'gelsin de bunlarla konuşalım' diye. Bundan dolayı mı bu yazıları yazıyorsunuz. Münasebetleriniz gayet güzel maşallah. Kaynağınız burası demek ki. Kusura bakmasınlar bizler bir devlet olarak, hükümet olarak, halkımızın huzuru, refahı içinatılması gereken adımları atmaya sonuna kadar devam edeceğiz. Bunlar şu veya bu şekilde bir anlayışın değil, sadece milleti yönetmenin, ülkeyi yönetmenin bize yüklediği sorumluluğun gereğidir. Çünkü böyle bir sorumluluğumuz var. Bir tarafta polisimiz, askerimiz şehit edilirken beyefendilerin hiç sesleri çıkmayacak, ama bölücü terör örgütü veya uzantısında herhangi bir sıkıntı yaşanında kıyameti koparacaklar, her tarafı ayağa kaldıracaklar. Kusura bakmasınlar, gereği neyse bu yapılmaktadır ve bu
yapılacaktır."
"BDP'NİN OYUNUNU BOZACAK TEK PARTİ AK PARTİ'DİR"
Gerçek Nevruz Bayramı'nda barış olduğunu, silah olmadığını, çocukların eline taş ve molotof kokteyli vererek polise saldırtmak olmadığını belirten Erdoğan, baharın müjdecisi olan Nevruz'un özellikle bugünlerde bir kez daha derin acılar yaşayan coğrafyada, yüreklerde ve ruhlarda da bahara vesile olması dileğini ifade etti. Terör örgütü ve siyasi uzantısı olan BDP'nin bu yıl da Nevruzu içeriğinden, sevincinden ve coşkusundan kopartmak için çirkin provokasyonlara başvurduğunu belirten Başbakan Erdoğan, "Buoyunu bozacak tek siyasi parti AK Parti'dir. Bun böyle bilin" dedi.
Pazar başlayan ve devam eden olaylarda başta İstanbul olmak üzere birçok şehirde esnafa, kamu binalarına, sivil ve kamu araçlarına ciddi zarlar verildiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Allah aşkına, Nevruz böyle mi kutlanır, bahar böyle mi karşılanır? Ne günahı var o insanların? Oradaki esnafın ne günahı var. Halk otobüsünün, belediye otobüsünün, onun içindeki insanların ne günahı var? Bunlar halka hizmet vermiyor mu? Ne yapmak istiyorsunuz? Emniyet güçlerimizin sağduyulu, sabırlı tavırlarına rağmen gerek göstericiler, gerek emniyet mensuplarından yaralananlar oldu. Nevruzu taşla, sopayla, molotofkokteyliyle, kırarak, dökerek kutlamak Nevruzun manasına, ruhuna, özellikle de barış vebahar anlamlarına tamamen aykırıdır. Bir bayram gününü tahrik ve istismar yoluyla matem gününe, kırıp dökme, vurup parçalama gününe dönüştürmek büyük bir sorumsuzluktur. BDP bir kez daha en iyi yaptığı şeyi yapmış; kitleleri galeyana getirerek, tahrik ederek, yönlendirerek adeta şehirlerimizi savaş alanlarına çevirmenin provasını yapmıştır. BDP bir kez daha Kandil'den aldığı talimatla 2012 Nevruzunu bir gövde gösterisine çevirmek istemiş tabii bunda istediği başarıyı sağlayamamıştır. Terör örgütü bir kez
daha en iyi bildiğini yapmış, bahar bayramını örgütsel amaçları için istismara kalkışmıştır. Terör örgütünün aylardır yaptığı çağrılar, Nevruzu bir isyana, bir başkaldırıya, bir direnişe dönüştürmeye yöneliktir. BDP'de terör örgütünün bu oyununa artık alet olmuş demeyeceğiz, çünkü bir uzantı olarak o da görevini ifa ediyor."
"BDP KENDİ RÜŞTÜNÜ İSPAT EDEMEMİŞ BİR PARTİDİR"
Başbakan Erdoğan, bu nevruzda da BDP'nin barıştan, huzurdan, kardeşlikten ve dayanışmadan yana değil çatışmadan, kandan, gözyaşından yana olduğunu açık ve net şekilde ortaya koyduğunu söyledi. BDP'nin de, onu yönlendiren Kandil'in de kan akması, halkla emniyet güçlerinin karşı karşıya gelmesi için büyük gayret gösterdiğini bildiklerini belirten Erdoğan, "Şu anda Cudi dağlarında çatışma var. Cudi dağlarında şu anda terör örgütü ile güvenlik güçlerimiz çatışıyorlar. Durmak yok, sonuna kadar bu devamedecek, bunu böyle bilsinler" dedi. BDP'nin rüştünü ispat edemediğini, terör örgütün vesayetinden kurtulamadığını bu nevruzda bir kez daha gösterdiğini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: "Arkadaşlarımızla yaptıkları görüşmelerde zaten bunu söylüyorlar. Ama bunu mecliste söyleyemiyorlar. Kürt meselesinin çözümünde inisiyatif almaktan kaçınan BDP, bu Nevruzda da çözümü değil, kanı, gözyaşını, çatışmayı tercih eden yani sorunu derinleştirmekten medet uman bir tutum sergilemiştir. Buradan özellikle Kürt kökenli kardeşlerime seslenmek istiyorum. Kardeşlerim, BDP kendi ayakları üzerinde duramayan, kendi politikasını üretemeyen bir partidir. BDP sizin haklarınızı, hukukunuzu koruma rüştüneerememiş bir partidir. BDP, şu anda kendi rüştünü yakalayamamış bir partidir. Kendi rüştünü yakalayamamış bir siyasi partinin benim Kürt kökenli kardeşlerimin hakkını, hukukunu koruma gibi bir derdi olabilir mi? Terörün vesayetinden kendini kurtaramamış bir partidir. Halktan değil, Kandilden talimat alarak hareket ettikleri bir partidir. Böyle bir partinin Kürt kökenli kardeşlerimizin sorunlarına çözüm üretmesi asla ve sala mümkün değildir. Sizin sorunlarınızın çözüm adresi AK Parti'dir, AK Parti iktidarıdır. Biz 75 milyon için varız. Benim Kürt kökenli kardeşim BDP'nin gerçek yüzünü görmeli. BDP'nin kendisine ait bir iradesinin olmadığın fark etmelidir. Benim Kürt kökenli kardeşim böle bir nevruz kutlamasını asla hak etmiyor."
Erdoğan, olaylarda sağduyulu ve sabırlı davranan emniyet güçlerine de teşekkür etti.
SÜT YARDIMI
Başbakan Erdoğan, ayrıca, pilot illerde gerçekleştirilen bir uygulamanın da bu yıl tüm Türkiye'ye yayılacağını belirterek, bu çerçevede, resmi eğitim kurumlarında okul öncesinden 5. sınıfa kadar eğitim gören 7 milyon öğrenciye her süt dağıtılacağını söyledi. Erdoğan, çocukların yeterli beslenmelerinin büyük önem arz ettiğini belirterek, "Zengin fakir demeden, asla ayrım yapmadan ana sınıfından beşinci sınıfa kadar 7 milyon 63 bin 768 yavrumuza hafta beş gün 200 mililitre uzun ömürlü süt dağıtacağız.Böylece süt arzı fazlalığını da değerlendirmiş olacağız. Üretimde istikrarı tesis etmiş olacağız" dedi.