Bingöl-Elazığ karayolunda 24 Mayıs 1993'te usta birliklerine giderken PKK'lı teröristler tarafından rehin alınan silahsız ve sivil 33 askerin şehit edildiği saldırıdan sağ kurtulan İbrahim Atik, “Ölüme gidişin ücretini ödedik. Yola çıkarken yanımızda hiçbir koruma ve silah yoktu. Biz şoförlerin de terörist olabileceğini düşünmemiştik” dedi.
24 Mayıs 1993 tarihinde Bingöl-Elazığ karayolunda PKK’lı teröristler tarafından rehin alınan 33 silahsız erin şehit edildiği katliamın canlı tanığı olan ve olaydan sağ kurtulan Denizlili İbrahim Atik, o gün yaşananları anlattı. Üzerinden geçen 33 yıla rağmen şehit arkadaşlarının acısının dinmediğini ifade eden Atik, kendilerinin ise psikolojik tedavilerinin sürdüğünü söyledi. Hatay’ın Serinyol ilçesinde ve memleketin farklı bölgelerinde askerlik eğitimlerini tamamlayan erlerle Malatya’ya gittiklerini ifade eden Atik, otogara indikten sonra İl Jandarma Komutanlığına götürüldüklerini söyledi. Otobüs sürücülerinin PKK’lı teröristlere yardım ettiğini ifade eden Atik, “Öğleye kadar il jandarmada konakladık. Burada bir astsubayımız, 'Bu askerler burada beklemesin. Bir otobüs bulalım, ulaşımlarını sağlayalım' dedi. Dışarıdan iki tane otobüs tutuldu. Otobüslerin ücretini de biz ödedik. Ölüme gidişin ücretini ödedik. Yola çıkarken yanımızda hiçbir koruma ve silah yoktu. Biz şoförlerin de terörist olabileceğini düşünmemiştik. Bize çok iyi davranıyorlardı, çay içiyorduk, baraj yanında duruyorduk. Böylelikle bizi oyalamışlar. Gitmemiz gereken yere biz beş saatte varamadık” dedi.
“Şoför kapıyı açar açmaz teröristlere 'T.C. köpeklerini size getirdik' dedi”
Bingöl’e 20 kilometre uzaklıkta yaklaşık 150 kişilik terörist grubun yolu kestiğini anlatan Atik, otobüs şoförüne durmasını ve geri dönmesini söylediklerinde şoförlerin “Nevruz Bayramı'nı kutluyorlar. Sorun yok” cevabını verdiğini söyledi. Ağır işkencelere maruz kaldıklarını ifade eden Atik, “Şoför kapıyı açar açmaz teröristlere 'T.C. köpeklerini size getirdik' dedi. Teröristler içeriye girip bizi tekme tokat aşağıya indirdiler. Yolun yukarısında sivil araçlardan indirdikleri vatandaşlar vardı. Onlara 'Görün işte T.C.’nin köpeklerini yakaladık. Bunlar T.C. askeri. Biz insaflıyız, bunların hepsini bırakacağız' diye orada propaganda yaptılar. Kalabalık grup bizi alıp tepe tepe gezdirmeye başladılar. Bir tepede araçlarla sivil kıyafetler getirmişler. 'Buradan üzerinize giyeceğiniz kıyafetleri alın. Sizi kampa götüreceğiz' dediler. Bizi iki gruba ayırdılar. Diğer grubu yanımızdan başka yere götürdüler. Bizi Kuzey Irak’taki kamplarına götüreceklerini söylediler. Oradan cezaevindeki arkadaşlarına karşılık bizi takas olarak kullanacaklarını söylediler. Bir süre sonra bizi dövmeye, işkence yapmaya başladılar. Orada çok ağır işkenceye maruz kaldık” ifadelerini kullandı.
“Meğer orada da hainliklerini yapmışlar, bizi kendi askerimizin üzerine sürmüşler”
Rehin alındıktan sonra kilometrelerce mesafe yürütüldüklerini söyleyen Atik, bir süre sonra askerler tarafından etraflarının sarıldığını belirtti. Çatışmanın başlamasıyla rehin alınan askerlerin ellerinin ve ayaklarının bağlandığını belirten Atik, “Sırtımıza büyük taşlar koydular. Benimde bel sakatlığım buradan kaynaklanıyor. İki F-16, iki helikopter etrafımızı bombalamaya devam ediyordu. Etrafımızda ağaçlar falan devriliyordu. Bize 'Sizi bırakacağız. Bu patikayı takip edin, sizi Bingöl yoluna çıkaracak. Memleketlerinize gidin, bir daha bu topraklara dönmeyin' dediler. Meğer orada da hainliklerini yapmışlar. Bizi kendi askerimizin üzerine sürmüşler. Önce bize doğru ateş açıldı, rehin askerler olduğumuzu söyledikten sonra Özel Harekat komutanı geldi. Adam doğrudan gelip bize sarıldı. 'Geçmiş olsun. Sizin için ne yapsak azdır' dedi. Biz onlara ayrılan gruptaki arkadaşlarımızı sorduk. Komutan 'Vatan sağ olsun' dedi. Biz o anda bittik, olduğumuz yere yığıldık kaldık. 'Keşke biz de onlarla ölseydik' demekten başka bir şey yapamadık” şeklinde konuştu.
“Keşke biz de arkadaşlarımız gibi şehitlik mertebesine erseydik”
Olayın ardından geçen 33 yıla rağmen travmalarının sürdüğünü dile getiren Atik, “Olay yerine gittiğimizde bin 570 tane mermi sıkmışlar. Sadece Konyalı bir arkadaşımızın vücudunda 52 tane mermi giriş çıkışı vardı. Kol kola geçirtmişler taramışlar. O kadar korkuyorlarmış ki bizden, gidip öldüklerine emin olmak için teker teker kafalarına sıkmışlar. Bu olaydan sonra üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen psikolojik tedaviler görüyoruz, hala daha sıkıntılar yaşıyoruz. Travmamız geçmedi. Bazılarımız şehitlikle nurlandı. Keşke biz de arkadaşlarımız gibi şehitlik mertebesine erseydik” diye konuştu.