ANKARA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'daki olaylı Cumhuriyet Bayramı etkinliğiyle ilgili CHP'nin tavrını sert dille eleştirdi. Erdoğan, "Sokakları terörize ederek gasp etmek isteyenler daima hüsrana uğramışlardır, bundan sonra da hüsrana uğrayacaklardır. Cumhuriyet Bayramını mecrasından çıkarmak isteyenleri milletimin ferasetine havale ediyorum. Ana muhalefeti Cumhuriyet'in ruhuna saygılı olmaya davet ediyorum" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada Ulus'taki alternatif 29 Ekim etkinliğiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Kurtuluş savaşının, bu toplumun herhangi bir kesiminin kurtuluş mücadelesi olmadığını belirten Erdoğan, "Cumhuriyet toplumun herhangi bir kesiminin değildir, Cumhuriyet cumhurundur" diye konuştu.
Milletin, çok partili hayata geçilmesinden sonra demokrasinin yanında yer aldığına işaret eden Erdoğan şunları kaydetti:
"Ankara'nın altını üstüne getirenler dikkatle dinlesin. Birinci Meclis'in bahçesine cebren ve hile ile girmek Cumhuriyete sahip çıkmak değildir. Cumhuriyeti, Türk bayrağını, Gazi Mustafa Kemal'i kendilerine siper ediyorlar. Bugüne kadar Cumhuriyet kutlamaları hep Hipodromda milletle devletin birlikte yaptığı kutlamalardır. Devlete rağmen illegal örgütlerin peşine takılmak suretiyle böyle bir eylemi, sokağı terörize ederek gerçekleştirdiniz. Hipodromda olanlar millet değil miydi. Bu toplantı CHP'nin müracaatıyla yapılmış değil. Ankara'da 8 tane toplantı yeri var. Bunlardan birinde yapabilirdin. Niye yasaklı olan bir yerde yapıyorsun ve bayramı sizin dışınızda olanlara zehir ediyorsun. Ne gerek var."
Dün 'ordu göreve' pankartı açanların bugün aynı orduya hakaret etmekten çekinmediklerini dile getiren Erdoğan, Cumhuriyet'in birilerinin değil cumhurun, yani halkın olduğunu vurguladı. Erdoğan, "Bekledikleri desteği elde edemeyince de hemen hakarete başlıyorlar. Onların dertleri Cumhuriyet değil. Bunların zihinlerinde 'cumhur olmasa şu cumhuriyeti ne güzel idare ederiz' anlayışı var. Bu cumhur Cumhuriyeti asla onlara teslim etmedi. Biz Türkiye'de cumhuru gerçek anlamda Cumhuriyetle buluşturduk. Sokakları terörize ederek gasp etmek isteyenler daima hüsrana uğramışlardır, bundan sonra da hüsrana uğrayacaklardır. Cumhuriyet Bayramı’nı mecrasından çıkarmak isteyenleri milletimin ferasetine havale ediyorum. Ana muhalefeti Cumhuriyet'in ruhuna saygılı olmaya davet ediyorum. Cumhuriyet Bayramı resmi bayram olarak kabul ettiğimiz bir bayramdır. Nasıl kutlanacağı, törenlerin nasıl, nerede, ne şekilde yapılacağı önceden belirlenmiştir" şeklinde konuştu.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun tavrını eleştiren Erdoğan, "Şekeri elinden alınmış çocuk hırçınlığıyla siyaset yapılmaz, ana muhalefet partisi genel başkanlığı hiç yapılmaz" dedi.
"CHP TÜRK BAYRAĞI'NI DA ATATÜRK'Ü DE İSTİSMAR ETTİ"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP'nin Türk bayrağını da Atatürk'ü de istismar ettiğini belirterek, "Ulus'ta Türk bayrağıyla dolaşmak kolay, Hakkari'de niye Türk bayrağı ile dolaşamadın. Bunların kilosu belli" dedi.
Başbakan Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı'nda gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Dün Ulus'ta gerçekleşen olaylı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına ilişkin, gazetelerin köşe yazarlarına seslenen Başbakan Erdoğan, "Bazı köşe yazarlarına da hayret ediyorum. Ne olur sanki serbest bırakılsaydı. 'Apo'nun posterine müsaade ediliyor da Atatürk posterine, Türk bayrağına neden müsaade edilmiyor' diyorlar. Yazıklar olsun size. Bu nasıl köşe yazarlığıdır, bu nasıl haddini bilmezliktir. Bugün güvenlik görevlerimizin bölücü başı ve terör örgütünün paçavralarının asılmaması yönünde mücadeleyi görmeyip de bunu nasıl söyleyebiliyorsunuz" şeklinde konuştu.
"CHP TÜRK BAYRAĞI'NI DA ATATÜRK'Ü DE İSTİSMAR ETTİ"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu sorumlu olmaya davet eden Başbakan Erdoğan, "Bunların derdi Cumhuriyet değil, istismardır. Bunlar Türk bayrağını da Atatürk'ü de istismar ettiler. CHP cumhuriyetçilik maskesi altında ayrımcılık yapıyor. Cumhuriyeti koruma görevi 'cumhur'undur. CHP bunu öğrenmedikçe sürünmeye devam edecektir. Bunlar dün laiklik adına yapıyordu bugün de cumhuriyetçilik adına ayrımcılık yapıyorlar" dedi.
"BUNLARIN KİLOSU BELLİ"
Kılıçdaroğlu'na seslenen Erdoğan, "Bunlar son seçimde BDP ile anlaşma yaptılar Hakkari'de bir tane bile Türk bayrağını açamadılar. Ulus'ta Türk bayrağıyla dolaşmak kolay, Hakkari'de niye Türk bayrağı ile dolaşamadın. Bunların kilosu belli, biz demokrasiye bağlılığımızı sonuna kadar sürdüreceğiz. Biz Türkiye'yi 2071 yılına hazırlamanın hayalini kuruyoruz. Bunlar Türkiye'yi 89 yıl geriye götürmenin gayreti içinde. İçinde biraz hakkaniyet olan bugün cumhuriyetin olması gereken yere geldiğini görecektir. Siyaset yapmak kimseyi köreltmemeli, adaletten uzaklaştırmamalı" ifadelerini kullandı.
"KILIÇDAROĞLU ENGELLİ ATLAMADA BAŞARILI"
"Haklı eleştirileriniz varsa buyurun söyleyin ama sırf bizi yıpratmak için bazı işlere girişmeyin. Hepimiz aynı gemideyiz" diyen Başbakan Erdoğan, "Dün Ankara'da önceki gün Sinan Erdem Spor Salonu'nda yaşananlar sadece Türkiye'ye zarar veriyor. Engelli atlamada Kılıçdaroğlu çok başarılı. İki engel atladı. Tek özelliği var destekli atladı. Bununla övünebilir" dedi.
"TERÖRİST HOLİGANLAR SİNAN ERDEM'İ TAHRİK ETTİ"
Başbakan Erdoğan, İstanbul Sinan Erdem Spor Salonu'nda bazı bakanların protesto edilmesine ilişkin şunları kaydetti:
"Bu ilk defa olmuyor. Biz inşa ettiğimiz bu spor salonunda dünya basketbol şampiyonasını yaptık. Ve biz bu şampiyonanın kupa töreninde benzer durumu orada bir grup salonu olumsuz istikamette tahrik ederek bu tür bir çirkinliği yaptılar. Tabii biz görevimizi ifa ettik. Kupaları verdik. Döndük ve dedik ki: 'Bunlar akıllanır herhalde' daha sonra çok büyük paralar verilerek kadınlar tenis turnuvası için zemin hazırladık. Orada da yine bakanlarımız kupaları vermek üzere salona indiklerinde yine belli bir grup, terörist holiganlar aynı şeyi yaptılar ve o çirkinlikle salonu tahrik ettiler. Aynı anda televizyonlar yüzü aşkın ülkede canlı yayında bunu veriyor. Biz 2020 olimpiyatlarına açığız. Böyle seyircinin olduğu ülkeye olimpiyat verilir mi? Ve yaptığımız incelemelerde aynı zihniyeti görüyoruz. Dün Ulus'ta hangi zihniyet varsa Sinan Erdem'de aynı zihniyet vardı. Biz bunlara rağmen bu mücadeleyi yürüttük ve yürüteceğiz."
‘MECLİS’TE ÇÖZELİM’ DEMEKLE BU İŞ ÇÖZÜLÜR MÜ?”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘terör sorununu Meclis’te çözelim’ dediğini belirterek, “Senin önerdiğin Ulus’ta toparlanarak Birinci Meclis’i işgale yönelmektir, yaptığın bu. Hiçbir teklifin yok. Meclis’te çözelim diyorsun. ‘Meclis’te çözelim’ demekle bu iş çözülür mü? Bal bal demekte ağız tatlanmaz; Varsa önerin getir işi çözelim” dedi.
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında teröre ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Terör örgütünün aldığı taşeronluk görevini yerine getirmek için kan dökmeye devam ettiğini belirten Başbakan Erdoğan, önceki gün Şırnak’ta bir polis memurunun şehit olduğunu hatırlatarak, şehit polis İbrahim Engin’e Allah’tan rahmet, ailesine emniyet camiasına başsağlığı diledi. Yaralı polis memurlarına geçmiş olsun dileklerini sunan Erdoğan, bu saldırıdan hemen sonra yapılan operasyonlarda 8 teröristin etkisiz hale getirildiğini ve operasyonların devam ettiğini kaydetti. Erdoğan, “Şimdi diyorlar ki, ‘silahlar bırakılsın’. Nasıl bırakılacak? Sen geliyorsun benim nöbette olan, görevini ifa eden polisimi roketatarla şehit edeceksin, ee ‘operasyon yapılmayacak’… Böyle bir mantık, anlayış olur mu? Benim Güneydoğu’daki, Doğu’daki Kürt kardeşlerimi de ‘işte devlet operasyonlar yapıyor, biz de onun için KCK ile PKK ile bunu sürdürüyoruz’… Bu anlayışla sonuna kadar mücadele etmeye mecburuz” diye konuştu.
Şehitlerin acısını, etkisiz hale getirilen terörist sayısıyla asla ölçmediklerini vurgulayan Erdoğan, “Bizim amacımız terörü bitirerek, hiçbir güvenlik görevlimizin, hiçbir evladımızın burnunun dahi kanamayacağı bir barış ve huzur ortamı tesis etmek. Barış sadece bizim çabamızla, güvenlik tedbirleriyle gerçekleşemez. Terörle mücadele ortak bir anlayışı, dayanışmayı, işbirliğini gerektiriyor. Terörle mücadele konusunda iktidarıyla, muhalefetiyle aynı yöne bakamazsak başarıya ulaşmamız zorlaşır” diye konuştu.
“BAL BAL DEMEKLE AĞIZ TATLANMAZ”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Gelin bu işi Meclis’te çözelim’ dediğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
“Tamam Meclis’teyiz, gel çözelim. Meclis’te çözmek adına ne öneriyorsun, söyle. Biz şu anda yürütmeyiz, elimizden geleni yapıyoruz. Sen Meclis’te çözme adına ne öneriyorsun, onu söyle. Senin önerdiğin Ulus’ta toparlanarak Birinci Meclis’i işgale yönelmektir, yaptığın bu. Ben bunu yapıyorsun. Var mı teklifin? Yok. Hiçbir teklifin yok, ‘Meclis’te çözelim diyorsun? ‘Meclis’te çözelim’ demekle bu iş çözülür mü? Bal bal demekte ağız tatlanmaz; balı yiyerek ağız tatlanır. Varsa önerin getir işi çözelim, ama yoksa milleti aldatmanın da bir anlamı yok.”
Bütün sivil toplum kuruluşları, vakıflar, dernekler, kanaat önderleri ve vatandaşların bu süreçte yüreğini ortaya koyması gerektiğini belirten Erdoğan, en azından duasıyla bu mücadeleye katkı sağlaması gerektiğini söyledi. Erdoğan, “Vatanın ve milletin güvenliğini sağlamaktan başka bir şey yapmayan polisimize, askerimize yönelen bu saldırılar, barışı ağzından düşürmediği halde terörden başka bir şey bilmeyenlerin eseridir. Tıpkı cumhuriyet adına cumhuriyeti katledenler gibi, barış adına barışı katletmeye çalışan bir anlayışla karşı karşıyayız” dedi.
CEZAEVLERİNDEKİ AÇLIK GREVLERİ
Terör örgütü ve onun güdümündeki kuruluşların dışarıda yaptıkları ölüm ve zulümleri yeterli görmedikleri için, şimdi de cezaevlerine el atmış durumda olduğunu kaydeden Erdoğan, şunları kaydetti:
“Terör örgütü bir kısım örgütsel ve siyasi taleplerle, cezaevindeki yandaşlarını ölüm orucuna yönlendiriyor. Adeta onlara ‘ölün’ talimatı veriyor. Ölüm oruçlarına gerekçe olarak ifade edilen konuların cezaevi şartlarıyla uzaktan yakından ilgisi yok. Önce şunu ifade etmek isterim, televizyonlarda birileri çıkıp bu süreci ajite etmeye çalışıyorlar. Ama ben gerçekleri konuşmak durumundayım. Cezaevinde bulunan herkesin, hangi suçtan bulunursa bulunsun, canı, sağlığı, onuru devlete emanettir. KCK değil, bölücü terör örgütüne de, BDP’ye de değil” diye konuştu.
Geçmişte Türkiye’deki cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin çok kötü şartlarda barındığını, buralarda çok kötü olayların yaşandığının bilindiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
“Cezaevinde yatmış, o iklimi o şartları bilen biri olarak bu duruma kayıtsız kalmam mümkün değil. Biz hükümete geldiğimizden beri cezaevlerindeki şartları iyileştirmek için her türlü adımı attık. Öncelikle fiziki mekanları iyileştirdik. Bunun yanında tutuklu ve hükümlülerin insan haklarına uygun muamele görmelerini sağlayacak bir sistem kurduk. Daha yeni Adalet Bakanımı gönderdim. Gitti, görüşmeler yaptı, taleplerini öğrendi. Hepsi de herhangi bir talebinin olmadığını ve bayramda açık görüşmelerde mümkün olduğunca bayrama sığdırmaya, sağmayanları da bayram sonrasında devamını sağlayarak, bu açık görüşte hamdolsun yürütüldü. Cezaevi şartlarından kaynaklı her türlü şikayete, talebe duyarlı olduk. Gayrı insani bir uygulama olan anadilde görüşme yasağını AK Parti iktidarı kaldırmıştır. Bizzat benim genelgemle biz bunu kaldırdık. Anadilde savunmayla ilgili çalışmaları da gündemine alan yine biz olduk. Tutuklu ve hükümlülere yakınlarının ağır hastalık veya ölümü halinde mazeret izni hakkı tanınmasını biz sağladık. Koşullu salıvermeyi biz getirdik veya daha az süre kalan hükümlülerin denetimli serbestlik yoluyla cezalarını tamamlamalarını sağlayan düzenlemeyi biz getirdik. Bu uygulamaların başlamasıyla 17 bin 287 kişi tahliye oldu.”
Cezaevlerindeki kötü muameleyi önlemek için çalışmalar yaparak, ulusal ve uluslararası incelemelerin önünü açtıklarını belirten Erdoğan, tutuklu ve hükümlülerin eşleriyle bir araya gelmelerine imkan tanıyan, çocuk hükümlülerin anne ve babalarıyla daha çok vakit geçirmelerini sağlayan düzenlemeleri de yine kendilerinin yaptığını söyledi. Erdoğan, “Şimdi yeni bir hazırlığımız, eşlerin bir araya gelmesini sağlayacak bir düzenlemenin hazırlığı içindeyiz ki burada da belli süre aralıkla 24 saat boyunca eşlerin bir arada kalmasını sağlayacak şu anda çalışmaları d ayine biz yapıyoruz. İnsani olan bu. Yani mahkum ettin diye her şeyden bunu koparmanın bir anlamı yok. Bunu birer ay arayla mı yaparız, iki ay arayla mı yaparız ama yapacağız. Şu anda bunun hazırlığını yapıyoruz. Bütün alt yapı tamam. İnşallah Meclisimize geliyor, Meclisimizden çıkartmak suretiyle fiziki mekanları da süratle hazırlayarak bu adımı atacağız. Cezaevi şartlarını iyileştirmek budur” diye konuştu.
“AÇLIK GREVİ KOLAYSA KENDİLERİ YAPSINLAR”
Çankaya Köşkü’nde dün akşam gerçekleşen Cumhuriyet resepsiyonunda da gazetecilere de ‘bunlar hep istismar’ dediğini hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
“İfade edilen talepler terörist başına özgürlükle, anadilde savunma hakkıyla, operasyonlar ve yargılamaların durdurulmasıyla ilgilidir. Şimdi bir taraftan ‘açlık grevi’ diyorlar. Kim? Açlık grevine karşı bir mücadeleden bahsediyorlar. Bunu söyleyenler 17 Temmuz 2012’de Kızıltepe’de Kasrı Kanco’da bir milletvekilinin evinde şu anda BDP’nin eşbaşkanı, diğer gruplar falan oturmuşlar orada kuzu kebabı yiyorlar. Orada kuzu kebabı yiyorsun, öbür tarafta da cezaevinde olanlara ‘ölün, açlık grevine girin’ diyorsun. Ben Kürt kardeşlerime sesleniyorum; sizi aldatanlara dikkat edin, sizi istismar edenlere dikkat edin. Onlar kuzu şiş götürürken, onlar kuzu kebap götürürken, içerde olanlara da ‘ölün, aç kalın’ diyorlar. Bunların samimiyetine nasıl güveniyorsunuz, nasıl inanıyorsunuz? Bu iş o kadar kolaysa buyursunlar kendileri yapsınlar.
Dikkatinizi çekiyorum, açlık grevindekilere özgürlük değil, sadece terörist başına özgürlük. Eylem emrini verenler kim? Hepsi de dışarıda olanlar, konforlarını ve hayatlarını hiçbir şekilde tehlikeye atmayan terör baronları. Ölüm oruçlarına gerekçe ifade edilen konuları siyaset zemininde dile getirmesi gereken siyasi partiye bakıyorsunuz, hala Kandil’i, İmralı’yı işaret ediyor. Bu eylemlerin talimatını veren terör baronlarının, mahkumları ölüme sürükleyen bu vicdansızlara laf söylemeyenler utanmadan devletin, hükümetin vicdanını sorguluyorlar. Siz önce bunun için baskı yapan terör ağalarının vicdanın sorgulayın. Hiç kimsenin yüzlerce gencin bedeni üzerinden, çocukların geleceği, canı üzerinden kendi kirli siyasetini yürütmeye, kendi çıkarlarını, davasını gütmeye hakkı yoktur.”
“DEVLETE CEZAEVİNDE ÖLMEKLE DE ŞANTAJ YAPILAMAZ”
Burada bir toplumun, bir halkın değil, sadece kimi Kandil’de kimi burada yaşayan bir kesimin çıkarlarının söz konusu olduğunu belirten Erdoğan, “Devlete dağda öldürmekle şantaj yapılamayacağı gibi, cezaevinde ölmekle de şantaj yapılamaz. Devlet şantaja da, dayatmaya da, tehdide de boyun eğmez, pabuç bırakmaz. Artık bu gerçeği herkesin görmesi gerekiyor. Terör örgütü ve yandaşları cezaevlerindeki insanların yakasından elini çekmelidir. Onların üzerinden hesap yapmayı bırakmalıdır. Biz ‘insanı yaşat ki devleti yaşasın’ diyoruz, onlar ölüm tüccarlığı yapıyorlar. Ölümler üzerinden siyasi menfaat sağlamaya çalışıyorlar. Kendi yürüttükleri mücadelenin başarısızlığını görenler, bunu örtmek için ortaya yüzlerce insanın hayatını sürüyorlar. Bunun ne insanı ne ahlaki ne de siyasi bir izahı yoktur, olamaz” dedi.
“YANACAK OLAN SİZİN EVLADINIZDIR”
Açlık grevlerinin terör örgütünün gerçek yüzünü ortaya koyan çarpıcı bir örnek olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, “Bir kez daha Kürt kardeşlerimize, örgütün pençesine düşmüş gençlerin anne babalarına sesleniyorum; sizin evlatlarınızın hayatı üzerinden statü edinenlere, kendilerine saltanat düzeni kuranlara asla müsamaha göstermeyin. Onlar kendilerini bu ateşten daime uzak tutarlar, eğer oralarda kalmaya devam edecek olursa yanacak olan sizin evladınızdır. Evladınızı bu ateşten çekin, çıkartın. Çocuklarınızın dağda silahla, cezaevlerinde ölüm orucuyla, sokakta bombaya hayatının kararmasına seyirci kalmayın. Çocuklarını gözlerini kırpmadan ölüme gönderenlerin kendi çocukları en iyi okullara giderken siz karalar bağlamayın. Canınızdan bir parça olan evlatlarınızı vicdanları titremeden ölüme gönderenler, kendi çocuklarının düğününde oynarken siz yas tutmayın. Eğer çocuklarınıza cezaevlerinde kötü muamele, işkence yapılıyorsa, hakları kısıtlanıyorsa biz sizinle beraberiz; gereğini yapmaktan çekinmeyiz. Eğer bugün insanlar evlerinden alınıp yargısız infaza tabi tutuluyorsa, köyleri yakılıyorsa, dışkı yediriliyorsa biz sizinle beraberiz. Sorumlusu kimse derhal yakasına yapışırız. Ama bunlar olmadığı halde tam aksine devlet şefkati ile vatandaşını kucaklamanın çabası içindeyken başka zeminlerde yürütülmesi gereken tartışmalar için çocuklarınızın hayatları tehlikeye atılıyorsa burada en büyük sorumluluk sizlere düşüyor. Kürt kardeşlerim, çocuklarınızla aranıza terör örgütün girmesine lütfen izin vermeyin. Siz çocuklarınızı yanınıza getirin, boyunlarına sarılın, onları doya doya öpün; biz de oların güzel bir geleceğe sahip olması için elimizden geleni yapalım. Biz bu çağrımızda samimiyiz. Bu çağrımızda ne bir taktik, ne bir strateji ne bir siyasi çıkar hesabı var. Ben gönülden konuşuyorum, vicdanımın sesini hissederek konuşuyorum; gelin aramızdan bu terör örgütünü, onun silahlarını, bombalarını, kana doymaz yöneticilerini, kukla siyasetçilerini çıkartalım, derdimiz bu” şeklinde konuştu.
O DEVİR ARTIK GERİDE KALMIŞTIR”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BDP’nin okulları boykot çağrısıyla ilgili olarak, “Şu anda bir ilimizde ciddi oranda çocuklar cebren, tehditle okullara gönderilmiyor. Bu nasıl özgürlük? Bu nasıl demokrasi anlayışı? Sen çocukları tehditle okullara göndermeyeceksin ve ondan sonra özgürlükten bahsedeceksin. Ondan sonra ‘devlet buna müdahale etmesin’ diyeceksin. Nasıl müdahale etmez ya, tabii ki müdahale edeceğiz” dedi.
Türkiye’de farklı inanç gruplarına mensup olanların devletini yanında görmesini, devletin kendisini sahiplendiğini görmesini istediklerini belirten Erdoğan, “Laiklik bu değil mi? Laiklik tüm inanç gruplarına devletin eşit mesafede olmasıdır. Tüm inanç gruplarının devletin güvencesi altında olmasıdır. Birilerinin güvence altında olması, diğerlerinin ötelenmesi değildir laiklik. Ama bizim ülkemizde ne yazık ki AK Parti iktidarına kadar bazı inanç grupları ötelenmiş, dışlanmış veya onlar zindanlara mahkum edilmiş ama diğerleri de laiklik adı altında korunma, güvence altına alınmıştır. Ama o devir artık geride kalmıştır. Biz Türkiye’yi demokraside, özgürlüklerde, refahta bölgesinin en iyi, dünyanın sayılı ülkelerinden biri haline getirme yolunda çok önemli mesafe kaydettik. Terör meselesini çözdüğümüzde bu hedeflerimize çok daha hızlı, çabuk ulaşacağız. İnşallah önümüzdeki dönemde halkımızın desteğiyle terör belasının çözümü konusunda çok önemli ilerlemeler kaydedeceğiz” dedi.
BDP’NİN OKULLARI BOYKOT ÇAĞRISI
Türkiye’nin bazı yerlerinde özellikle Güneydoğu’da ve özellikle bugün parlamento içinde olan bir partinin terör örgütüne destek vermek suretiyle okulların boykot edilmesini istediğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:“Şu anda bir ilimizde ciddi oranda çocuklar cebren, tehditle okullara gönderilmiyor. Bu nasıl özgürlük? Bu nasıl demokrasi anlayışı? Sen çocukları tehditle okullara göndermeyeceksin ve ondan sonra özgürlükten bahsedeceksin. Aileler kendi iradelerine bırakılmayacak, ondan sonra özgürlükten bahsedeceksin. Ondan sonra ‘devlet buna müdahale etmesin’ diyeceksin. Nasıl müdahale etmez ya, tabii ki müdahale edeceğiz. Çocukların eğitim özgürlüğü var. Sen bu parlamentonun çatısı altında bir siyasi parti olarak altına adını da koymak suretiyle nasıl oluyor da bildiriler dağıtıyorsun? ‘Siyasi partiler demokratik patın vazgeçilmez unsurlarıdır’ ilkesine terssin, özgürlüğe terssin. Çünkü senin kitabında eğitim öğretim özgürlüğü diye bir şey yok. Siz çocukları dağa kaçıran terör örgütü ile dayanışma içinde çalışma yapıyorsunuz, yaptığınız bu. O yavrucakları da kalkıyorsun 6, 7, 8 yaşındaki çocukları okula gitmekten alıkoyuyorsun. Bu üzüntü verici değil de nedir?”
KENDİ ÇOCUKLARI KOLEJLERDE OKUYOR
BDP’lilerin kendi çocuklarının kolejlerde okuduğunu belirten Erdoğan, “Onlara mahrumiyet yok, onlara özgürlük var. Ama Hakkari ilimizde yok. Çağrıları Türkiye’ye ama Türkiye genelinde böyle bir yaklaşımı göremiyorlar. Belli bir ile, ilçeye bu işi sıkıştırmanın gayreti içindeler. Bunu da çözeceğiz. Böyle gitmesi mümkün değil” dedi.
Başbakan Erdoğan, CHP’nin kendisiyle ilgili Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önerisi ile ilgili de değerlendirme yaptı. Erdoğan, “Bugün yine Meclis’te CHP Genel Başkanı'nın sulandırılmış bir müracaatı olmuş. Bu sulandırılmış müracaat bu defa şahsımla alakalı. Ben sizlere havale ediyorum çünkü ben de Almanya'ya yola çıkıyorum. Bizim işimiz var, bunların işi yok. Yapacakları da bir şey yok doğrusu. İşte birkaç kelimelik bir şeyler yazıp, karalayıp Meclis'i meşgul ediyorlar” diye konuştu.
Almanya'da Büyükelçilik binasının açılışını yapacağını belirten Erdoğan, oradaki sivil toplum kuruluşlarıyla da görüşeceğini ve yarın da Almanya Şansölyesi ile çalışma yemeğinde bir araya geleceğini bildirdi.
KIZILCAHAMAM KAMPI
Başbakan Erdoğan, 3 Kasım tarihinde 2002 yılından bu yünü süren iktidarlarının müjdecisi olan 3 Kasım 2002 seçimlerinin 10. yıldönümü olduğunu hatırlatarak, bu hafta sonu 3 Kasım’da Kızılcahamam’da Genişletilmiş Milletvekili Toplantısında 10 yıllık iktidarlarının kapsamlı bir değerlendirmesini yapacaklarını söyledi.