Eğitim-Bir-Sen 2 nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, Yeni Zelanda'nın Christchurch kentinde meydana gelen silah saldırı hakkında bir açıklama yayımladı. Karataş, “ İnsanlıktan, nasibini almamış zihniyetin ve ruh halinin sonucu olan terör saldırısını şiddetle kınıyor, faillerini, demeçleri, yazıları, tavırları ile bu nefret ortamına zemin hazırlayanları lanetliyoruz” dedi.
Eğitim-Bir-Sen 2 nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş yayımladığı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Yeni Zelanda'nın Christchurch kentinde Nur Camiine yapılan silahlı saldırıda ilk belirlemelere göre ibadet amacıyla camide bulunan 40’tan fazla Müslüman acımasızca, hunharca şehit edildi. Adının Breton Tarrant olduğu iddia edilen saldırganın, saldırı için seçtiği yer ve zamandan silahların üzerine kimi İslâm karşıtı teröristlerin ve Müslümanlara karşı mücadele etmiş tarihi kişilerin isimlerinin yazılı olmasına, katliamın yapılma biçimine, saldırı anının sosyal medyada yayınlanmasına kadar birçok sembol İslamifobya’nın ne ölçüde tehlikeli bir aşamaya geldiğini göstermektedir. Bu insanlıktan, nasibini almamış zihniyetin ve ruh halinin sonucu olan terör saldırısını şiddetle kınıyor, faillerini, demeçleri, yazıları, tavırları ile bu nefret ortamına zemin hazırlayanları lanetliyoruz. Saldırıda hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Saldırganın saldırıdan önce Türkleri de hedef alan 87 sayfalık manifesto yayınladığı, manifestoda Türklerin Avrupa’dan tamamen söküleceğinin ve İstanbul’daki bütün camilerin yıkılarak, Ayasofya’nın kiliseye çevrileceğinin ifade edildiği bilgisi, şeytanca niyetleri olan odakların, insanlığa dine dayanarak vahim, korkunç bir kurgu ve komplo kurduklarını göstermektedir. Daha önceden benzer versiyonlarını Avrupa ve ABD’nin birçok şehrinde gördüğümüz bu saldırılar, dini inançların, siyasal güç mücadeleleri ve sömürü hesapları için kullanılmasından kaynaklanmaktadır. İslâmifobi ile ortak insanlık medeniyetimizin, insan hakları, bir arada barış içinde yaşama, özgürlük gibi temel ilkeleri fütursuzca, sorumsuzca çiğnenmekte Müslümanlara, İslâm kültür, uygarlık ve yaşama biçimine nefret köpürtülmektedir. Dünyanın barışa en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde, kimi ülkeler, dinler çatışmasını körükleyecek tarzda İslam karşıtlığını adeta siyasi tutuma dönüştürmüştür. Bu çok korkunç ve tehlikeli bir yoldur. Kimi batılı ülkelerin, sokaklara, caddelere, mabetlere korku salan, hayatın ritmini, düzenini, huzurunu bozan bu çarpık, sahte ve ikiyüzlü yaklaşımı, kendi ülkeleri ve insanlık için felaketten başka bir şey getirmedi, getirmez. Biz, ırkı, dili, dini, coğrafyası ne olursa olsun medeniyet değerlerinin bütün insanlara ait olduğunu, zor ve şiddet kullanmak, nefret yaymak gibi terörist yöntemlerin dini, dili, coğrafyası ne olursa olsun reddedilmesi gerektiğini savunduk, savunuyoruz. Ölüm ve kan üzerine kurulu hiçbir girişimi, oluşumu, yaklaşımı kabul etmiyoruz. ‘Öteki’ üzerinden kışkırtılıp tahrik edilen ve en nihayet teröre yöneltilen sapkın duygular sonunda dönüp sahiplerini vurur, vurmaktadır, vuracaktır. Özellikle batılı aydın ve siyasetçiler, fazla vakit geçirmeden yuvarlanmakta oldukları uçurumun kıyısından dönmeli, insanlığın huzuru, mutlu geleceği için kayıtsız koşulsuz barışı ve insan haklarını desteklemelidir. Bu vahşette hayatını yitirenlere tekrar Allah’tan rahmet, yaralılara sağlık ve ailelerine sabırlar diliyoruz. Herkes, başta siyasiler, yöneticiler, aydınlar, sivil toplum örgütleri, gazeteciler olmak üzere dünyanın bütün insanları sorumlu davranmalı, haktan, adaletten, mazlumdan yana tavır almalıdır”