ERZURUM (İHA) - Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.. Dr. Kerem Karabulut, “Türkiye ekonomisinde yaşanan yüksek cari açık durumu, ekonominin 'yumuşak karnını oluşturmaktadır ve sıcak para ile finanse edilmeye çalışılan bu açık, sıcak para girişinin durmasıyla ekonomiyi krize sürüklemeye adaydır. Cari açık doğrudan yabancı yatırım sermayesiyle finanse edilirse sorun olmaz''dedi.
CARİ AÇIK MESELESİ
Karabulut, yaptığı açıklamada, Türkiye'de hazır kurulu işletmeleri özelleştirme yoluyla alan yabancı sermayenin de cari açık için çözüm oluşturamayacağını belirterek, bu sermayenin özellikle uzun dönemde karını, sermayesini ve diğer kaynaklarını yurt dışına çıkaracağını ifade etti.
Yabancı sermayenin, kendisi ülke içinde yatırım yaparak istihdama ve sermaye birikimine katkı sağlayarak, cari açığın giderilmesinde olumlu etki oluşturacağını belirten Karabulut, ihracatı artırıcı, ithalatı azaltıcı politika uygulamalarının geliştirilmesi de cari açığın giderilmesine olumlu katkı yapacağını, TL'nin değerinin düşürülmesi en önemli uygulama olacağını kaydetti.
TÜRKİYE İLK SIRADA
Cari işlemler açığında gelişmiş ülkeler sıralamasında ABD, gelişmekte olan ülkeler sıralamasında da Türkiye'nin birinci sırada yer aldığını anımsatan Karabulut, ''Türkiye ekonomisinde yaşanan yüksek cari açık durumu, ekonominin ''yumuşak karnını oluşturmaktadır ve sıcak para ile finanse edilmeye çalışılan bu açık, sıcak para girişinin durmasıyla ekonomiyi krize sürüklemeye adaydır. Cari açık doğrudan yabancı yatırım sermayesiyle finanse edilirse sorun olmaz. Cari Açık, basit tanımlamayla, ülkeye giren dövizle çıkan döviz arasındaki farktır. Cari açık, diğer ülkelere satılan mal ve hizmetlerden elde edilen gelirlerin, o ülkelerden alınan mal ve hizmetlere ödenen harcamalardan daha az olmasının süreklilik göstermesi ve gittikçe büyümesi durumunda sorun olmaktadır'' diye konuştu.
Türkiye ekonomisinde son yıllarda giderek büyüyen cari açık sorunuyla ilgili olarak temel iki görüş oluştuğunu belirten Karabulut, ''Birincisi, cari açığın finanse edildiği sürece ekonomide bir sorun oluşturmayacağıdır ve Türkiye bunu gerçekleştirmektedir. Bu nedenle cari açığın Türkiye ekonomisi için önemli bir problem olarak algılanması yanlıştır. İkincisi ise, cari açığın Türkiye ekonomisinin kriz yaşamasına sebep olabilecek bir gösterge olduğu ve finansman şeklinin yanlış olduğu görüşü şeklindedir'' dedi.
EKONOMİK KRİZİN SEBEPLERİ
Türkiye'de yaşanan ekonomik kriz sebeplerine değinen Karabulut, şunları kaydetti: “Parasal istikrarsızlıklar, TL'nin aşı değerlenmesi dolayısıyla ihracatın ithalatı karşılama oranındaki düşüş süreci, kamudaki savurganlıklar, borç yükünün artması,siyasi istikrarsızlıklar, faiz oranlarındaki dengesizlikler, işsizlik oranındaki artışlar, cari açıktaki sürekli artış,bu sebepleri çoğaltmak mümkündür. Bu tür gelişmeler ülkelerin bir ekonomik krize sürüklenmesine sebep olmaktadır. Cari açık başlığında krizin sebeplerinden bahsedilmesinin sebebi, bu açığın ilerlemesi ve devam etmesinin sonunun kriz olmasıdır.”
DIŞ TİCARET AÇIĞI
Dış ticaret açığının ithalat ve ihracat arasındaki fark olduğunu belirten Karabulut, Türkiye'de cari açığı oluşturan en büyük etkenin dış ticaret açığı olduğunu, cari işlemler açığında gelişmiş ülkeler sıralamasında ABD, gelişmekte olan ülkeler sıralamasında da Türkiye'nin birinci sırada yer aldığını kaydetti.
2004 yılında 15,6 milyar dolar olan cari açığın 2005 yılı sonunda yaklaşık 23 milyar dolar, 2006 yılı sonu itibarıyla 32,9 milyar dolar ve 2007 ocak ayı itibarıyla da 33,5 milyar dolara ulaştığını belirten Karabulut, ''2007 yılı sonu itibarıyla bu rakam yaklaşık 38 milyar dolar ve 2008 yılında da 42 milyar dolar olmuştur. 2009 yılında 2008 yılına göre, krizin dış ticaretteki azaltıcı etkisine bağlı olarak yaklaşık yüzde 67'lik bir azalışla cari açık 14 milyar dolar olmuştur. Bu azalıştan sonra 2010 yılında tekrar 48 milyar dolara çıkmış ve 2011 yılının sonu itibarıyla da 75-85 milyar dolar civarında olacağı tahmin edilmektedir'' dedi.
CARİ AÇIK ARTIŞI SEBEPLERİ
Cari açığın artışındaki ana sebebin ise İthalatın ihracattan yüksek olması olduğunu kaydeden Karabulut, ''1950'den günümüze bu hep böyle olmuştur. 1988 yılında ihracata verilen teşviklere bağlı olarak ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 81 gibi bir düzeye çıkmış, sonrasında tekrar gerileyerek günümüz itibarıyla yaklaşık yüzde 63 civarında seyretmektedir'' diye konuştu.
Türkiye'de cari açığın büyüklüğü kadar, finansman biçiminin de önemli olduğunu belirten Karabulut, cari açıkların yüksek miktarda kısa vadeli spekülatif nitelikteki sermaye akımlarıyla finanse edildiğini kaydetti.
Hisse senedi, iç borçlanma kağıtları, mevduat ve kısa vadeli kredilerden oluşan sıcak para girişinin 2003 yılından bu yana arttığına dikkat çeken Karabulut, şunları kaydetti:
“2005 yılının ilk dokuz ayındaki sıcak para girişi 17,1 milyar dolardır. Bu bir önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 106 oranında artış demektir. 2005 yılında yabancıların Türkiye’deki hisse senedi ve tahvil-bono gibi değerleri alıp satmaları hızla devam etmiştir. Bu süreç 2006’dan günümüze kadar nispi bir iyileşme olsa da devam etmektedir”
Cari açığın doğrudan yabancı yatırım sermayesiyle finanse edilmesinin sorun olmayacağını belirten Karabulut, ''Türkiye'de sıcak para ve borçlanma cari açığın temel finans yolu olduğu için sorun giderek derinleşmektedir. Diğer taraftan, Türkiye'de hazır kurulu işletmeleri özelleştirme yoluyla alan yabancı sermaye de çözüm değildir. Çünkü bu sermaye özellikle uzun dönemde karını, sermayesini ve diğer kaynaklarını yurt dışına çıkaracaktır. Bu nedenle, kendisi ülke içinde yatırım yaparak istihdama ve sermaye birikimine katkı yapan yabancı sermaye, cari açığın giderilmesine olumlu katkı yapabilir. Ayrıca, ihracatı artırıcı, ithalatı azaltıcı politika uygulamalarının geliştirilmesi de cari açığın giderilmesine olumlu katkı yapacaktır ki, TL'nin değerinin düşürülmesi en önemli uygulama olacaktır''dedi.
Karabulut, cari İşlemler hesabı ile sermaye hareketleri hesabındaki karşılıklı bağımlılıktan dolayı, ülkenin cari açığının arttıkça, sermaye hareketleri hesabının büyümesinin ülkenin dışa bağımlılığını artırdığını kaydetti.