Erzurum Barosu tarafından, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle basın açıklaması yapıldı. Erzurum Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı İlknur Sarcan, ülkemizde her yıl yüzlerce kadının, kadına yönelik şiddet eylemleri neticesinde hayatlarını kaybettiğini söyledi.
363 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği'nin verilerine göre, 2018 yılı Kasım ayına kadar 363 kadının, erkekler tarafından öldürüldüğünü belirten Sarcan, Türkiye'de yaşayan her üç kadından birinin, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddete maruz kaldığı araştırma sonuçları ile sabit olduğunu bildirdi. Türkiye'de kadınların yarısının çalışmamakta olduğuna değinen Erzurum Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı İlknur Sarcan, "Çalışan kadınların yarısı ise hiçbir sosyal güvenceleri bulunmaksızın, kayıt dışı istihdam edilmektedir. Kadınlar, daha çok dezavantajlı işlerde çalışma alanı bulabilmektedir. 2017 yılında, Türkiye'deki üst düzey yöneticilerin yalnızca yüzde 18'inin kadın olduğu tespit edilmiştir. Son dönemlerde, yoksulluk nafakasını düzenleyen Medeni Kanun'un ilgili hükümleri üzerinde gündem toplantıları düzenlenmektedir. 'Nafaka zulmüne son' gibi söylemler popüler hale getirilmekte, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık konusunda kötü bir karneye sahip olduğumuz gerçeği inkâr edilmekte, toplumsal gerçeklerimize, istatistiklere ve verilere dayanmayan, istisnai örnekler bir esasmış gibi gündeme gerekçe gösterilmekte ve toplum vicdanı bu konu üzerinden yaralanmaktadır" diye konuştu.
KADINA YÖNELİK ŞİDDET BİR İNSAN HAKKI İHLALİDİR
Kadına yönelik şiddetin bir insan hakkı ihlali olduğunu kaydeden Sarcan, "Şiddet 'kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, toplumsal, kurumsal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya her türlü tutum ve davranıştır'. Günümüzde yalnızca kadın olmaları nedeniyle cinsiyete dayalı ayrımcılığa uğrayan, şiddete maruz kalan kadın sayısının giderek arttığını görmekteyiz. Yapılan tüm eğitim, bilinçlendirme çalışmalarına ve yasal düzenlemelere rağmen kadınların temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesi engellenememektedir. Kadınlar hukuki, ekonomik, sosyal ve siyasi alanda eşit bir biçimde yer alamamakta, yaşam hakları ihlal edilmekte, geliri eşit paylaşamamakta, savaş ve yoksulluktan en fazla etkilenen kesim olmakta, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele etmektedir" dedi.
HER 3 KADINDAN BİRİ ŞİDDETE MARUZ KALIYOR
Ülkemizde her üç kadından birinin fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddete maruz kaldığını, her yıl artan oranda yüzlerce kadın öldürülmekte olduğunu sözlerine ekleyen Sarcan şunları söyledi.
"Dünya Ekonomik Formu’nun 2017 yılı Küresel Cinsiyet Uçurumu raporuna göre ülkemiz cinsiyet eşitliği sıralamasında 144 ülke arasında 130'uncu sırada yer almaktadır. Kadınlarımız istihdam alanlarından çekilmekte; sosyal güvenceden yoksun bir şekilde zor çalışma koşullarında çalışmaya zorlanmaktadır. Kadınların siyasete katılma, karar mekanizmalarında yer alma oranları olması gereken düzeyde değildir. Yasalar yönünden güçlü bir mücadele zemini olmasına rağmen kadının insan hakları ihlalinin artmasının nedeni mücadelenin samimi bir şekilde yapılmaması, toplumsal zihniyet dönüşümünün sağlanmamış olmasıdır. Bir yandan yasaları çözüme odaklı değiştirirken, diğer yandan kadınlara karşı kullanılan dilin siyasi amaçlı olarak kadın haklarına aykırı olması toplumsal zihniyet değişikliğini engellemektedir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için devletin çok yönlü, bütüncül politikalar üretmesi yanında bu mücadelenin toplumsal düzeyde ortak, etkin ve kararlı bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Kadınlara yönelik şiddeti doğuran ve bunu sistematik hale getiren tutum ve davranışları ortadan kaldırmak için bireylerin ve toplumun kadına bakış açısını değiştirecek zihniyet dönüşümü oluşturacak politikaların ortaya koyulması ve samimi bir şekilde ısrarla uygulanması zorunludur."
AÇIKLAMALAR MÜCADELEYİ OLUMSUZ YÖNDE ETKİLİYOR
Kadın kazanımlarını hukuken ortadan kaldıracak yasal düzenlemelerin yapılmaya çalışılması, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşılması, üniversitelerde ve kamu-kurum ve kuruluşlarında kullanılan dil ve açıklamalar kadın mücadelesini olumsuz yönde etkilerini hatırlatan Sarcan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kadının insan haklarının ihlalinin artmasına yol açmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan bir ülke olmamıza rağmen, aile hukuku ve kadına karşı şiddet alanında uzlaşma ve arabuluculuk uygulamasının düşünülmesi, nafaka konusunda yapılmak istenilen değişiklik sözleşme hükümlerinin ihlali olacağı için kabul edilemez. Eğitim müfredatına toplumsal cinsiyet dersinin eklenmemesi, kadına ve çocuğa yönelik davalarda Barolarımızın katılma taleplerinin kabul edilmemesi, yargılamalar sırasında kadınların ikincil mağduriyetlerine yol açılması gibi bir dizi sorun kadına yönelik şiddetle mücadele etkinliğini azaltmaktadır. Devlet ve Siyasi iktidarlar, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın önlenmesi için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak, tedbirleri almak, toplumsal zihniyetin dönüşümünü sağlayacak politikalar üretmek ve bunun ödünsüz uygulaması için çalışmak, bu alanda faaliyet gösteren Barolarımız ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapmak durumundadır. Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu ve Baroların Kadın Hukuku Komisyonu/ Merkezleri olarak; dün olduğu gibi bugün de; kadınların Cumhuriyetle elde ettiği kazanımlara aykırılık oluşturacak yasal değişikliklerin karşısında olmaya devam ederek; kadınların insan haklarının ihlallerine yol açan her türlü davranışa, tutuma karşı, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın ortadan kaldırılması mücadelemizi etkin ve kararlı bir şekilde sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz."