Kastamonu'da düzenlenen konferansta, zamanının büyük bölümünü doğada yalnız yaşayarak geçiren ve "Doğanın Oğlu" lakabıyla tanınan Bülent Erkan, üniversite öğrencilerine ilginç hikayesini anlatarak doğa ile ilgili önemli bilgiler verdi.
Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi tarafından gerçekleştirilen “Doğada Yaşam” konferansına "Doğanın Oğlu" lakabıyla tanınan Bülent Erkan konuşmacı olarak katıldı. Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Görevlisi Hikmet Haberal’ın moderatörlüğünü yaptığı konferansta, Erzurum’un İspir ilçesinde yaşayan ve zamanının büyük kısmını dağlarda geçiren Bülent Erkan, öğrencilere doğa ile ilgili önemli bilgiler vererek yaşam hikayesini anlattı. Konferansın açılışında konuşan Haberal, Yönetmen Yavuz Selim Taşçıoğlu’nun Bülent Erkan’ın hayatını konu alan “Dağların Oğlu” isimli belgeseliyle çeşitli uluslararası organizasyonlarda ödüller aldığını ve Bülent Erkan ile yollarının da dağlarda kesiştiği bilgisini verdi.
“Okutmadıkları için ben de dağlara çıktım”
Daha sonra konuşan Bülent Erkan, doğayı bir ev gibi gördüğünü belirterek, "İlkokul 3. sınıfa kadar okudum. Okumak istedim ama babam beni okutmadı. Babam, 'bizden adam olmaz, koyunların peşinden git’ dedi. Ben de okula gitmedim ve o günden sonra dağlara gittim. Bu şekilde dağcılığım başladı. Siz çok şanslısınız. Size çok değer veren anne babalarınız var. İnanıyorum ki sizler annelerinizin, babalarınızın emeğini boşa çıkarmayacaksınız. Hepiniz bu ülkede bir vatan evladı olarak çok iyi yerlere geleceğinize inanıyorum” dedi.
"Öldürmenin ne kadar kötü, yaşatmanın ne kadar güzel olduğunu anladım"
Yaşantısında çok fazla hikayesinin olduğunu söyleyen Erkan, “Benim için hayatımda dönüm noktası olmuştur. İlkokul 3’ten sonra doğaya yöneldim, büyüklerden ne görürsem onu yapıyorum. Yapmış olduğum şeyin de doğru veya yanlış olduğunu anlatan bir beyin de yok. Burada avcılığa başladım. Tabii ki bu yapmış olduğum şeyin hiç doğru tarafı yok. Tavşan, keklik gibi şeyler avlardım. Bir gün çengel boynuzlu dağ keçisiyle göz göze geldim ve bu çengel boynuzlu dağ keçisi Türkiye’de birçok yerde yok. Nesli tükenme aşamasında olan koruma altında bir türdür. Sadece resmi izin ve parayla vurulur. Bir iki metre kadar mesafe vardı. Tüfeği çevirdim, hayvan çaresiz kaldı. Şunu anladım ki çaresiz kalan bir canlı insana dahi yalvarıyor. Aradan yarım saat bir süre geçti. Yere bir göz damlası düştü. Bir baktım ki keçi ağlıyor. O gün dedim ki ‘yeryüzünün en cahil insanı benim.’ Ondan sonra öldürmenin ne kadar kötü olduğunu, yaşatmanın ne kadar güzel olduğunu anladım” diye konuştu.
“Doğanın dengesini bozarsanız insanın dengesi bozulur”
Doğanın dengesinin bozulmaması gerektiğini söyleyen Erkan, “Harcamadan kazanmak yok. Eğitimde okuyup uykusuz kalmadan, ter dökmeden, stres edinmeden sınav kazanmak yok. Şimdi insanlar domuzlarla ayılarla mücadele ediyor, sebebi ise kurtları yok ettiler, denge bozuldu. Yani doğanın dengesini bozarsanız insanın dengesi bozulur” şeklinde konuştu.
Doğadaki boz ayıların yanına bir metre kadar yaklaştığını anlatan Erkan, “İnsan kokusunu aldıklarında ayı kaçıp gidiyor. İnsanda çok ürkütücü bir koku var, doğada görmüş olduğum en tehlikeli canlı insan. Aynı zamanda doğa çok zengin. İnsana ilaç da sunuyor, şifa da sunuyor. Mesela sarı kantaron yağı çok faydalı. Doğa bir şekilde insana bakıyor ama insanın doğaya nasıl baktığı önemli. Doğadaki en az 70 bitkiyi yiyebiliyorum. Kimisini salata yapıyorsun, kimisinin yemeğini yapıyorsun. Bazı şeyleri anlamak için doğaya gidilmesi lazım. Bitkileri kullanırken sınırlı ve dozunda kullanmak lazım” ifadelerini kullandı.
Konferansın sonunda doğada öğrencilere kullandığı ekipmanlar hakkında bilgiler veren Erkan, doğada hayat kurtaran ekipmanların büyük önem taşıdığını ifade etti.