Kartepe Zirvesi’nde Yeni Dünya Düzeni Kavramı, İslamofobi ve Yabancı Düşmanlığı konuları ele alındı
Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Kamil Aydın, “21’inci yüzyılda algılar her şeyin önüne geçmiştir. Çok temel bir ilkemiz vardır, bakıp görmemiz lazım. Algı gerçek değil gerçeğin bir şekilde yansıtılıp sunulmasıdır. 1980’de Avrupa’ya gittiğimizde ülkemizle ilgili birçok yanlış algılar bulunuyordu. Ülkemizle ilgili sözde Ermeni meselesiyle ilgili kaç tane adam kestiniz gibi yanlış algılar bulunuyordu. Algıyı da yaratan güçtür, bilimi de yaratan güçtür. Algıyı yaratan toplumlara baktığımız sporda, sanatta ve diğer birçok şeyde ileridedirler. Güç algıyı yaratandır. Güç kimde ise algıyı o yaratıyor. Türkiye’de yaşanan göç değildir. Göç karşılıklı işbirliği ile gerçekleştirdiği hareketliliktir. Sığınmacı ile göçmen birbirine karıştırılmamalıdır. Türkiye’nin şu anda yaşadığı sığınmacı akınıdır. Türkiye’ye sığınmacılarla ilgili yaptığı onca hizmete rağmen hala şunu yaptınız mı bunu yaptınız mı diye sorgulanıyor” dedi.
Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Şirin, “İslamofobi’nin oluşmasında iki etken bulunmaktadır. İlki Berlin Duvarı’nın yıkılması ve devamında Sovyetlerin çökmesi ile İslam dışlanmıştır. İslam’ın dışlanmasının yani İslamofobi’nin oluşmasının ikinci nedeni olarak da 11 Eylül saldırılarıdır. İslamofobi denildiğinde aslında Araplar veya diğer milletler değil de Türk korkusu geliyor. Bu aslında tarihten örneğin Atilla’dan geliyor. Edward Said’e önemli oranda katılıyorum ama bence İslamofobi korkusunda korkulan Araplar değil de, Türkler ve Osmanlı’dır” diye konuştu.
İslam Azad Üniversitesi’nden Doç. Dr. Seyed Reza Eftekhari, “Çocuklar, mülteci değildir. Çocukların anayasal hakları bizim tartışma konumuz değildir. Bu insanların zaten vatandaşların temel hak ve özgürlüklere sahip olma hakkı var. Bu konuda mülteci çocuklar hem vatandaşların sahip olduğu haklara sahiptir hem de yaşamlarını devam ettirme haklarına sahiptir. Burada devletlerin üstlenmesi ve onlara empoze edilmesi gereken sorumluluklardan bahsediyorum. İşbirliğine açık bir yaklaşım benimseyen devletlerden bahsediyorum. Bu devletlere, yasa veya proje hazırlamaları konusunda teklifte bulunabiliriz. Yalnızca çocukların, anayasal haklarını çok iyi bir şekilde gözetmiş olabiliriz. Bu onların kararı değil, onların hakları çok daha önemli. Bu çok büyük bir sorumluluktur. Vatandaşlık hakkı elde edebilirlerse, o zaman şunu söyleyebiliriz: Hayatlarında hak ettikleri haklara şuan sahipler. Bu toplumsal olabilir, insanlığın bıraktığı bir miras bu haklar ve onlar da bizlerin geleceğe bıraktığı miraslar. Onlar geleceğimizdir. Ben burada sivil ve vatandaşlık haklarına sahip olabilecekleri, uluslararası bir düzenlemeden bahsediyorum” şeklinde konuştu.