Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik, Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi’nin (SESRIC) düzenlediği ‘Kudüs'ün Turizm Potansiyeli Çalıştayı’nın açılış programına katıldı.
İstanbul’da iki gün boyunca Kudüs’ün çeşitli boyutlarıyla ele alınacağı ve İslam ülkelerinin temsilcilerinin katıldığı çalıştayın açış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Müslümanların kalben ve ruhen Kudüs’e bağlı olduklarını vurgulayarak, “Modern zamanlarda mana ve muhtevası değişen ‘turizm’ kavramının, Kudüs ziyaretini ifade edemeyecek kadar anlam çerçevesi küçülmüştür. Kudüs ziyareti sıradan bir turistik seyahat değildir. Kudüs ziyareti, iki milyarı bulan Müslümanın inanç özgürlüğüyle, ibadet özgürlüğüyle ilgili bir konudur. Kudüs ziyareti, çok daha büyük anlamları olan dini bir vazifedir.” diye konuştu.
Konusu Kudüs olan her toplantının hayırlı ve bereketli olduğunu belirten Başkan Görmez, işgalden sonra Kudüs ziyaretinin İslam alimleri tarafından tartışıldığını hatırlatarak şunları söyledi;
“KUDÜS, İŞGALCİLERE TERK EDİLEMEZ…”
İşgal ve ihtilalden sonra Kudüs ziyaretinin İslâm âlimlerinin ihtilafına konu olduğunu ifade etmek istiyorum. Bildiğiniz gibi âlimlerin büyük bir kısmı ihtilali ve ihtilalcileri meşrulaştırma endişesiyle Kudüs ziyaretini caiz olmayacağını ifade etmişlerdir. Bazı âlimler ise ziyareti terk etmenin, kendi haline bırakmanın, murabıtları, Kudüs ve Beyt-i Makdisi yalnız bırakmak anlamına geleceğinden Kudüs’e, Kudüslülere ve Filistinlilere daha fazla zarar vereceği kanaatine varmışlardır. Şüphesiz her iki görüş de gaye bakımından değerlidir. Kanaatim odur ki, Müslümanların Kudüs’ü işgalcilere tamamen terk etmesi, Kudüs ziyaretinin caiz olmadığı söylemlerinin bugün fazla bir fayda getirmediği anlaşılmaktadır. Bilakis ümmetin çocukları nezdinde Kudüs bilincinin zayıflamasına, Kudüs’ü, Kudüslüleri ve Kudüs murabıtlarını yalnızlaştırdığı çok açık bir şekilde ortadadır.
“KUDÜS’Ü ZİYARET ETMEMEK, SADECE KUDÜS’Ü DEĞİL, FİLİSTİNLİLERİ DE CEZALANDIRMAKTIR…”
Her şeyden önce işgalcilerin meşruiyetinin tanınmış olacağı endişesiyle Kudüs ziyaretini reddedenler, bugün ziyaret etmenin caiz olmadığını söyleyen alimler var. Biz de diyoruz ki, ‘Hayır, bu bilakis Kudüs’ü işgalcilere terk etmek olur. Bu, sadece Kudüs’ü değil Kudüs’ün murabıtlarını, Filistinlileri de cezalandırmak, onları yalnızlığa terk etmek olur’ diyoruz. Maksat ve neticeyi birlikte ele aldığımızda bu fetvanın Filistin’e ve Filistinlilere zarar vermeye başladığını görüyoruz.
“KUDÜS’Ü ZİYARET ETMEYEREK İSRAİL’İ BOYKOT ETMENİN DİNİ BİR TEMELİ YOKTUR…”
Kudüs’ü ziyaret etmeyerek boykot yapılıyor. Boykot edilecek o kadar çok şey varken Kudüs-ü Şerifi neden boykot ediyorsunuz? Çocuklarınızı İsrail’e en büyük desteği veren ülkelerde okutuyorsunuz. Oralarda malikaneler alıyorsunuz. Ekonomik güçlerinizle oralara destek veriyorsunuz. Buralarla ilgili bir boykot yok ama sadece Kudüs ziyaretiyle tepki veriyorsunuz. Buna saygı duyarım ancak bunun dini bir temele dayandığını iddia etmek, ziyaret etmenin caiz olmadığını ifade etmek doğru değildir. Bizatihi bunun acısını çeken Filistinli dostlarımızı dinlemek gerekiyor. Hayatını oraya vakfetmiş hanımefendiler, işgalci askerlere karşı mücadele verirken ‘Lütfen bizi yalnız bırakmayın, buraya gelin’ diyorlar.
“KUDÜS ZİYARETİ MÜSLÜMAN GENÇLERDE KUDÜS BİLİNCİNİ AYAKTA TUTUYOR…”
Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Kudüs ziyaretini umrenin bir parçası haline getirmemiz milletimiz tarafından çok büyük bir teveccüh ile karşılandı. Osmanlı döneminde Kudüs ziyaretini haccın ve umrenin ayrılmaz bir parçası olarak kabul etmişiz. Kudüs ziyareti mi Kudüs bilincini ayakta tutar? Yoksa Kudüs ziyaretini boykot mu Kudüs bilincini İslam ümmetinin çocuklarının zihninde diri tutar? Biz yaşadık ve gördük ki; bizatihi Kudüs ziyareti, Müslüman gençlerde Kudüs bilincini ayakta tutuyor.
“KUDÜS, ORTA DOĞU VE İSLAM DÜNYASININ YENİDEN DİRİLİŞ MEKANIDIR…”
Bugün, Beyt-i Makdis küresel güçlerin çatışma alanına dönüştürdüğü, Orta Doğu ve İslam dünyasının yeniden diriliş mekanıdır. Bugün bütün Müslümanların yapacağı en önemli şey sadece Kudüs’ü ziyaret değil, oraya ışık taşımaktır. İnsanlığa yeniden nur taşımak, insanlığa yeniden ışık taşımaktır. Bütün İslami naslar dini ve fikri bakımdan Mekke-i Mükerreme ile Mescid-i Haramı, Medine-i Münevvere ile
Mescid-i Nebeviyi daima yan yana zikretmiştir. Efendimiz, ‘Üç mescitte namaz kılmak için yola çıkılır. Mescidi Haram, Mescidi Aksa ve Mescidi Nebevi’ buyurmuştur.
“KUDÜS, MÜSLÜMANLAR TARAFINDAN İDARE EDİLİRKEN, EMNİYETİN, HİKMETİN, SULHÜN VE MERHAMETİN EN GÜZEL ÖRNEKLERİNİ YAŞADI…”
Kudüs, Müslümanlar tarafından idare edilirken, emniyetin, hikmetin, sulhün ve merhametin en güzel örneklerini yaşadı. Farklı dinler, diller, ırklar birlikte ahlak, hukuk ve barış içerisinde yaşadılar. Ama 1. Dünya savaşının ardından bunlar kayboldu. Filistin işgalinden sonra Müslümanlar her türlü baskıya, zulme, işkenceye, katliama maruz kaldılar. Bunların hepsini görüyoruz.
“BUGÜN BÜTÜN İNSANLIĞIN BİR MERHAMET SÖZLEŞMESİNE İHTİYACI VAR…”
Bugün, bütün insanlığın bir merhamet sözleşmesine ihtiyacı var. Merhamet sözleşmesinin imzalanacağı yer Kudüs’tür. Bütün dünya dinlerinin temsilcilerini Kudüs’te toplayalım. Bir merhamet sözleşmesi metni üzerinde çalışalım. Bu merhamet sözleşmesi, birlikte yaşama ahlakı ve hukukunun kriterlerini ortaya koysun. Bu kriterlere de biz ‘Kudüs Kriterleri’ adını verelim.
“ORTA DOĞU’NUN KÜRESEL GÜÇLERİN ÇATIŞMA ALANI OLMAKTAN ÇIKMASI GEREKİYOR…”
Orta Doğu’da yaşadığımız büyük acılar sadece birkaç gün önce ortaya çıkan cinayet şebekelerinden kaynaklanmıyor. Bu coğrafyanın küresel güçlerin çatışma alanı olmaktan çıkması gerekiyor. Bu coğrafyayı küresel güçlerin çatışma alanı ilan ettikten sonra İsrail’i bu çatışmanın bekçisi olarak bu topraklara dikmekten küresel güçlerin vazgeçmesi gerekiyor. Allah bütün insanlığa yeniden barışı ve hikmeti bulmayı nasip etsin. Allah Kudüs’te ‘Kudüs Kriterleri’ni içeren, ilhamını Hz. İbrahim ve Efendimizden, Hz. Ömer ve Selahaddin Eyyübi’den alan, birlikte yaşama ahlakını ve hukukunu insanlığa ilan etmeyi bizlere nasip etsin.