ILICA DA DEVE OYNATMA GELENEĞİ YAŞATILDI
Ilıca ilçesinde yılın ilk gününde deve oynatma geleneği yaşatıldı. İlginç görüntülerin oluştuğu ilçe sokaklarında, kadın giysisi giyen erkekler, ilçe halkından para istediler.
Erzurum’un önemli geleneklerinden biri olan biri olan deve oynatma oyunu, Deve kuklasının içine başarı ile gizlenenler ve deve oyuncuları ikisi çalgıcı olmak üzere beş kişiden oluşurken,. Kevellere ve postlara bürünmüş deveci başı ile yamakları bu oyunun başkahramanlarından oluşuyordu. Uzun zamandan beri yaşatılmayan gelenekle ilçe sokakları renkli görüntülere sahne oldu.
ŞEHİR OYUNLARI, BELDELERİN; TARİHİ, KÜLTÜREL ŞİFRELERİDİR
Amaçlarının Erzurum Kültürünü yaşatmak olduğunu belirten Ahmet Yılmaz, “Bundan yıllar öncede deve oynatma oyunu yaşatılırdı. Deveci başı devenin yularını tutarken yamaklar çalınan havaya uyarak oynar, bahşişin bol geleceği sezilince bu oyuna deve kuklası da katılırdı. En büyük bahşiş, Deveyi yıkıp tekrar kaldırma numarasına verilirdi. Biz çocuklar bu numaradan etkilenir, deve öldü zannederek ağlayan deveci yamaklarının hüznünü yaşar, canlı bir nağme eşliğinde yerden kalkıp çılgınca oynamaya başlayan deve ve devecilerle mutlu olurduk. Şehir oyunları, beldelerin, tarihi, kültürel şifreleridir. Şehirleri birbirine bağlayan deve kervanlarının kir ve çamura batmış bu sürücülerine, şehrin müstehzi nazarlarını anlatan "Deve Oyunu" belki Erzurum tüccarlarının deve esnafına verdiği önemden gelmektedir” dedi.
DEVE İLE İLGİLİ NİCE MASALLAR DİNLEDİK
Deve oyunun tarihi geçmişi hakkında bilgiler veren Yılmaz, “Deve ile ilgili nice masallar, hikâyeler dinlemiş; bilmeceler, ata sözleri, tekerlemeler, türküler duymuş çocuk dünyanızla canlı bir deve görmenin önemini anlıyorduk. Develer pınarı, büyük ve mevzuûn kurunları portlaya akan su lüleleri ile öyle sıradan bir çeşme olmadığını anlatırdı. Tebriz-Erzurum-Trabzon güzergahında yüzlerce yıldan beri gidip gelen deve kervanları yerini artık kamyon ve kamyonetlere terkediyordu. Deve kervanları, Tebriz, Hoy, Tahran, Tiflis, Ravan havuzunun maddi ve manevi değerlerini Erzurum'a ve Erzurum üzerinden Anadolu'ya taşırken; kamyon ve kamyonetler Doğu Karadeniz dünyasını Erzurum Şehir Kültürüne yaklaştırıyordu. 1950'ye kadar Erzurum ticaretindeki hâkim dış unsur Tebriz, Hoy ve Tahran'lı tüccarlardı. Bu insanlar Erzurum'a gelip giden kervanların âdeta bir parçasıydı. Kervanlar yerini kamyon ve kamyonetlere terkedince Doğu Karadenizli Tüccarlar Erzurum ticaretindeki hakim dış unsur oldular. 1950 öncesinde Erzurum çarşı ve pazarlarında Acem Tüccarlar diye isimlendirilen pekçok mağaza ve han sahibi varken, bu insanlar şehire küsüp kaybolan deve kervanları ile söz birliği etmişçesine bir anda yok oldular. Büyüklerimiz, bu acem tüccarların İran Şahı Rıza Pehlevi'yi Erzurum'da muhteşem bir törenle karşıladığını anlatırlar. Mâlum olduğu üzere Rıza Pehlevi Türk asıllı Kaçar hanedanını İngilizlerin yardımıyla tasviye ederek İran'ın başına geçmişti. Mustafa Kemal, Rıza Pehleviyi Türkiyeye davet eder. İran şahı Erzurum Üzerinden Trabzona, ordan da deniz yoluyla İstanbul ve Ankara'ya gidecektir. İşte Acem tüccarların şahlarını karşılama merasimi, bu vesile ile yapılır, tören sırasında nâdide halılar yollara serilir, Erzurum'daki Acem Kolonisi büyük bir kalabalıkla misafire arz-ı muhabbet ederlermiş işte bizim için devenin önemi buradan geliyor. Eğer yakınımızdaki bir mahalleye deve gelmişçe, haberi alır almaz çığlık çığlığa o mahalleye koşar, yüzlerce çoçuğun peşine düştüğü deve oyuncuları kâfilesine katılırdık. Usta deve oynatıcıları, kusursuz bir deve kuklası yapmak için hiç bir fedakârlıktan kaçınmazdı. İşte bu geleneği yaşatmak amacıyla Ilıca da böyle bir gösteri düzenledik” dedi.