AHMET GENÇ
AĞRI (İHA) - Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İrfan Aslan, insanların eğitimine önem vermeyen ülkelerin kendilerine en güçlü düşmanlarının dahi yapamayacağı derecede büyük kötülük yaptığını belirtti.
Nezehat Çeçen Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen 2012-2013 akademik yılı açılışı törenine Rektör Prof. Dr. İrfan Aslan, Vali Mehmet Tekinarslan, YÖK Başkanvekili Prof. Dr. Şaban Çalış, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, Erzurum Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muammer Yaylalı, kamu kurumlarının müdürleri, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Saygı duruşu, İstiklal Marşı’nın okunması ve tanıtım filmi gösteriminden sonra başlayan törende konuşan Rektör Prof. Dr. İrfan Aslan, eğitimin öneminin gün geçtikçe daha da arttığını, bilgi üretiminin eğitim ve öğretimin şekillendirdiği insan gücüyle mümkün olduğunu söyledi.
Bilgi üretimi ve paylaşımının günümüzde hayati önem kazandığını belirten Prof. Dr. İrfan Aslan, “Eğitim, ülkelerin her yönden gelişmelerinde vazgeçilmez temel şartlardan biri haline gelmiştir. Zira rekabete dayalı yeni dünya düzeninde eğitime en fazla yatırım yapan ve eğitilmiş insan gücüne sahip ülkeler avantaj sağlayacaktır. İnsanların eğitimine önem vermeyen ülkeler, kendilerine en güçlü düşmanlarının dahi yapamayacağı derecede büyük kötülük yapmaktadırlar. Eğitim, hedefi yükselmek olan toplumların asla göz ardı edemeyecekleri bir süreçtir” diye konuştu.
İnsana yapılan en pahalı ve en uzun yatırım olan eğitim sürecinde, üniversitelere büyük görev ve sorumluluklar düştüğünü dile getiren Prof. Dr. Aslan, “Üniversitenin ilk rektörü olarak atandıktan sonra ‘özgür, evrensel değerlerle donanmış, insan hak ve hürriyetlerine saygılı, saygın ve bölgenin öncü üniversitesi’ olmayı vazgeçilmez bir hedef olarak önümüze koymuştuk. Bunu sağlamak için ortak akıl ve kararlı iradeyi etkin bir şekilde kullanarak her biri kendi alanında bilimsel ve insanî değerlerle saygınlık kazanmış, farklı dünya görüşü ve düşünme sistematiğine sahip çalışma arkadaşlarımla bir ekip ruhu oluşturarak, bir takım olmayı sağlama gayreti içine girdik ve yeni bir ‘Üniversite Modeli’ için düğmeye bastık. Dış dinamiklerden yoksun kalmamak için üniversitemizde zaten var olan değerli ekip elemanlarını, üniversitemiz dışından saygın öğretim üyeleriyle destekledik. Yönetim olarak geçen 4 yıllık sürede birlikte çalışıp ürettik ve ekip olma yolunda hızlı bir yol aldık. Kampüsümüzü büyük oranda tamamlayarak fizikî olarak gerçek anlamda üniversite kimliğine kavuştuk. Kuruluş itibariyle 3 olan fakülte sayımızı 6’ya, 2 olan meslek yüksekokulu sayımızı 4’e ve 1 olan yüksekokulu sayımızı 6’ya çıkardık. Öğrenci sayımızı bin 500’lerden 9 binlerin üzerine taşıdık. Öğretim üyesi ve öğretim elemanı sayımızı artırarak 300’lere, idari personel sayımızı 180’lere çıkardık. Üstüne basarak ifade etmeliyim ki, Eleşkirt Celal Oruç Hayvansal Üretim Yüksekokulu, Sağlıklı Yaşam Yüksekokulu, Tarihi Eserleri ve Kültür-Doğa Değerlerini Araştırma ve Uygulama Merkezi, Ahmed-i Hani Bilim, Kültür ve Sanat Araştırmaları Merkezi, Engelli Bakım ve Rehabilitasyon Programı, Ulaştırma Hizmetleri Programı ve Posta Hizmetleri Programı’nı açarak Türkiye’de ilklerin üniversitesi olduk. 4 yıllık kısa bir süre içerisinde kampüs alanımızın yüzde 80’lik kısmını tamamladık. Bundan sonraki 4 yılda ise hedef ve gayemiz, değerli akademisyenlerimizin katkıları ile Akademik olarak daha güçlü olmak, başarılar elde etmek ve dünya üniversiteleri arasında yer almak olacaktır” diye konuştu.
Binlerce yıllık medeniyet tarihinin entelektüel doruk noktası olan üniversitelerin gerçek amacının özgür bir insanlığın inşası olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Aslan, şöyle konuştu:
“Gerçek misyonunu taşıyan, yani özgürlüğün peşindeki hiç bir üniversitede ideolojik saplantılar, tek tip dünya görüşleri, önyargılar, ekonomik bağımlılıklar söz konusu olamaz. Temel görevimiz duvarları yıkmak, zincirleri kırmaktır. Yalnızca hakikat arayışı bizi özgür kılacaktır. Bu doğrultuda hareket eden üniversitemizde, bilimsel ve teknolojik alt yapı anlamında dünya standartlarını yakalayabilecek bir Merkezi Araştırma ve Uygulama Laboratuvarı oluşturulmuştur. Şu anda dünyadaki en gelişmiş laboratuvarlarla aynı standartlara sahip olan laboratuvar, bölgenin sürekli olarak ihtiyaç duyduğu içme suyu, atık su, gıda, agrega, beton, yapı, kömür, akaryakıt ve tarımsal analizler gibi rutin analizleri bünyesinde yapabilecek alt yapıya sahiptir. Laboratuvarımız ileri düzeyde bilimsel çalışmaları ve araştırma faaliyetlerini yürütürken, bir taraftan uluslararası laboratuvarlarla işbirliği yaparak bilim adamı değişimi çalışmalarını yürütmüş, bir taraftan da gerek enstitülerimizin gerekse farklı üniversitelerden bilim insanlarının Ağrı’nın kalkınmasına yönelik yüksek lisans ve doktora projelerini destekleyerek önemli bir adım atmıştır. Sonuç olarak Ağrı Merkezi Araştırma ve Uygulama laboratuvarının Üniversitemizce bölgeye kazandırılmış en önemli yatırımlardan bir olduğunu düşünmekteyiz. Yine aynı şekilde bölgemizin şartlarına uygun olarak, Patnos Hayvancılık Araştırma ve Uygulama Merkezi (HAUM), bölgede şu an çok geri düzeyde bulunan gerek süt ineği ve gerekse besi sığırı yetiştiriciliğindeki genel sorunlar için araştırma altyapısı oluşturacaktır. Modern hayvancılık konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmayan bölge halkı için uygulamalı eğitim seminerleri düzenlemek gibi çok önemli bir faaliyeti olacaktır. Bu eğitimin uygulamalı olarak yapılması gerekmektedir. Bu amaçla 100 başlık modern süt ineği işletmesi kurulacaktır” diye konuştu.
BU KADAR HIZLI GELİŞME GÖSTEREN ÜNİVERSİTE AZDIR
Ağrı’nın bugüne kadar tarım ve hayvancılık şehri olarak bilindiğini belirten Vali Mehmet Tekinarslan, üniversitenin kısa zamanda gösterdiği büyük aşamayla birlikte kentin artık bir bilim şehri hüviyetine büründüğünü söyledi. Vali Tekinarslan, “Üniversitenin kısa zamanda büyük bir aşama kaydetmesinden dolayı Rektör Prof. Dr. İrfan Aslan’ı, akademik ve idari kadrosunu kutluyorum. Yaşarken bir üniversiteye çok değerli katkılar sunan ve eğitim kurumuna ismi verilen Sayın İbrahim Çeçen ve ailesini şükranla anıyorum. Sayısı 10 bine yaklaşan öğrencileriyle, genç, başarılı ve çalışkan akademisyen ve idari personeliyle pek çok alanda gelişimini sürdüren Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin, kenti 10 yıl sonra bir üniversite şehri konumuna yükselteceğini şimdiden görebiliyorum. Bugün akademik açılışını yaptığımız üniversite, planlı yapısı, özgün mimarisi, geleceğe dönük ihtiyaçlarının iyi düşünüldüğü bir kampüse sahip. Bunun yanı sıra açılan yeni bölüm ve programlarla kentin ve ülkenin ihtiyaç duyduğu farklılığı da bünyesinde barındırıyor. Bizim için buradaki 10 bin genç arkadaşımız, hem geleceğimiz hem de misafirimiz. Biz onların her türlü ihtiyacını temin etmekle mükellefiz. Buradaki tüm akademisyenler bizim için birer meşale. Üniversitenin tamamına Ağrılılar ve yöneticiler olarak kucak açmış durumdayız. Şunu da memnuniyetle söyleyebilirim ki 5 yılda bu kadar hızlı gelişme gösteren üniversite azdır. Tabi bunda devletin katkısının yanı sıra işadamı ve eğitim gönüllüsü İbrahim Çeçen Beyfendinin katkılarını da belirtmek gerekir. Burada her ne yapıyor isek, hepimizin ortak amacı insanımıza hizmettir. Bu hizmet anlayışıyla son derece yakın bir şekilde çalışacağımız üniversitemizi iyi bir eğitim dönemi diliyorum” diye konuştu.
DIŞ POLİTİKA SEÇKİNLERİN İŞİDİR
Akademik açılışta ‘Dış Politika Nedir’ konulu bir ders veren YÖK Başkanvekili Prof. Dr. Şaban Çalış, bir ülkenin sınır aşan para, işlem ve eylemlerinin tamamına dış politika denildiğini söyledi. Dış politikanın devletlerin varlık nedenlerini dış dünyaya ifade ettikleri kesintisiz bir süreci anlattığını dile getiren Prof. Dr. Çalış, “Bu kavramı kullandığımız zaman bir politikadan söz etmiyoruz. Çoğul bir kavramdan bahsediyoruz. Dış politika kendine has bir alandır. Herkes konuşur, bir şey söyler ama özünde seçkincidir. Dış politika, seçkinleriz işidir. Özellikle yapım işi. Çünkü değişkenler ve bu değişkenlere yönelik bilgiye ulaşabilme ancak sınırlı sayıda insana özgüdür. Dış politikada dönemin dilinin bilinmesi şarttır. Dış politika devletlerin işidir. Dış politika bir sonuç olarak değerlendirilemez. Devamlılığı olan bir meseleyi bugün ele alıp hüküm vereceğiniz bir mesele değildir” diye konuştu.
BEŞ YILDA KURULAN KAMPÜS OLAĞANÜSTÜ
Anadolu’ya yaptıkları her yolculuğun biraz kaygılı olduğunu, özellikle üniversite ziyaretlerinde nasıl bir mekanla karşılaşacağını merak ettiğini kaydeden Prof. Dr. Şaban Çalış, Ağrı’da olağanüstü bir kampüsle karşılaştığını, bunun da kendisini etkilediğini söyledi. Başta Ağrılılar olmak üzere, İbrahim Çeçen beyefendiye, vakfına, Rektör Prof. Dr. Aslan’a, öğretim elemanlarına ve idari personele üniversitenin gelişimindeki emeklerinden dolayı teşekkür ettiğini aktaran Prof. Dr. Çalış, “Eskiden Anadolu’da bir yeri ziyaret ettiğimiz zaman, en güzel binalar ya idari ya da askeri binalardı. Türkiye’deki değişimin anlamını, yönünü ve kaydettiği gelişmeyi not etmek için söylüyorum. Şimdi hangi şehre gidersek gidelim, en güzel binalar yükseköğretim kurumlarıdır. Türkiye’nin geleceği emin ellerde diye düşünebilirsiniz. Ama biz üniversiteleri sadece binalar olarak görmüyoruz. Binalar bir sembol, gösterge. Üniversiteler öğrencisiz olmaz. Talep eden birisi olacak. Neyi talep edecek? Bilimi talep edecek. Bir akademisyen olarak biz bilimsel bilgiyi talep ederiz. Ama bunu da hikmet ve hakikat için talep ederiz. Bu binalarda hikmet ve hakikati bilimsel bilgi temelinde arayan yoksa o binaların da ciddi bir anlamı yoktur” diye konuştu.
YÖK YASA TASARISI TASLAK METNİ 5 KASIM’DA KAMUOYUNA AÇIKLANACAK
Son yıllarda her şehirde üniversite açılmasından sonra ‘Neden bu kadar üniversite açıyorsunuz?’ sorusu ile karşılaştıklarını vurgulayan Prof. Dr. Çalış, “Bu üniversiteler için ‘Hoca mı var?’ diyorlar. Biz endişe etmiyoruz. Hoca da, altyapıda, öğrenci de var. Düşünebiliyor musunuz? Bir üniversitenin öğrenci sayısı, 4 yılda 10 kat artıyor. Kampüs alanı yine aynı oranda büyüyor. Bu işler ancak yürürsek olabilecek işlerdir. Bunun için düşünmemiz, tasavvur etmemiz lazım. Biz kendimizi nasıl görürsek görelim dünya değişiyor. Değişen bu dünyada Türkiye’nin eğer bir yeri olacaksa, bu ancak burada yaşayanların neyi düşündükleri ve istedikleriyle olur. Değişim karşısında sizin de değişmeniz gerekir. Değişim kaçınılmaz ama yönü bize aittir. Değişme bozulma yönünde de olabilir. Daha iyiye gitme yönünde de olabilir. Bu değişim içinde biz de YÖK’ün yeniden yapılandırılması konusundaki yasa tasarının taslak metnini pazartesi günü kamuoyuyla paylaşacağız. Bunu değerlendirmenizi, düşüncelerinizi bizimle paylaşmanızı istiyoruz. Süreç nasıl tamamlanır şimdiden bilemiyorum. Ama önümüzdeki bir ayı şöyle planladık. Gelen ve dikkate alınması gereken talepler, Kasım ayı itibariyle metne eklenecek. Bunun için sadece YÖK’e yazmanızı değil, görüşlerinizi medya üzerinden olabilir, mektup yazarak olabilir bize ulaştırın. Bu yasa bize rağmen size rağmen çıkabilir. Ama bu yasa üzerinde görüşlerimizi belirtme konusunda kimse size engel olamaz. Mutlaka görüşlerinizi iletmeye çalışın. Gelen talepler sonucu gerekirse metinden çıkarmalar yapmayı ve sonrasında bunu hükümete arz etmeyi düşünüyoruz” diye konuştu.
Konuşmalar sonrası Vali Tekinarslan, 2012 - 2013 eğitim-öğretim döneminin ilk dersini veren Prof. Dr. Çalış’a teşekkür plaketi verdi. Müzik dinletisi ile devam eden program, ödül töreni ile sona erdi.