Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam ülkeleri Büyükelçilerini iftar sofrasında buluşturdu. Diyanet İşleri Başkanlığının Ankara Büyükşehir Belediyesi Sosyal Tesisleri’nde düzenlediği iftar programına Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de katıldı.
İftar programında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Müminler arasındaki ilişkinin kardeşlik ilişkisi olduğunu kaydederek, kardeşler arasındaki ilişkilerin hiçbir zaman role, gösterişe ve protokole dayanmadığını, diplomasi ve siyasetin, üçüncü şahıslar için var olduğunu ve ilişkilerin kardeşlik ahlakına ve hukukuna göre geliştirmesi gerektiğini vurguladı.
Uzun yıllardır Ramazanların coşkuyla, iftarların huzurla ve bayramların sürurla yaşanmadığını kaydeden Başkan Görmez, “Eğer vicdanımızla baş başa kalıp gözyaşı dökemiyorsak, dünyadaki Müslümanların gözyaşları asla dinmez. Eğer zenginliğimizi muhabbetimizle birleştirip infaka dönüştüremiyorsak İslam dünyasında açlık ve sefalet hiçbir zaman bitmez. Eğer aşkımız irfanımızla birleşmiyorsa bizler insanlığa ihsan sunamayız.” dedi.
GÖRMEZ’İN VURGUSU
Her Ramazanın bir önceki Ramazan’ın şartlarından daha ağır geçtiğini aktaran Başkan Görmez, şöyle konuştu;“Bazı İslam beldelerinde açlık, sefalet, acı ve ıstırabın yaşanması mümin olmanın ağır ve büyük sorumluluğunu hepimize hatırlatmaktadır. Bazı İslam ülkelerinde yaşanan siyasi kargaşa ve karmaşalar, Ramazanın rahmet ikliminde, inanıyorum ki duyarlı her mümini ve sizleri derinden üzmektedir. Bugün bizler, İslâm coğrafyasını yeniden barış ve kardeşlik yurdu haline getirmek için çalışmalıyız. Bizler, kan ve gözyaşını, nesillerin yok olmasını engellemek için, coğrafyamızdaki zenginliklerin korunması için çaba sarf etmeliyiz. Bizler, bir damla insan kanının milyonlarca varil petrolden ne kadar değerli olduğunu bütün dünyaya anlatabilmeliyiz. Birbirimizle daha çok görüşmeli, sorunlarımızı ve sorumluluklarımızı daha çok konuşmalıyız. İnsanlığın ortak barışına katkı sunabilmek için daha çok işbirliği yapmalıyız.”
“Bizler geçmişten bugüne aynı medeniyet havzasında birlikte var olmuş toplulukların mensuplarıyız” diyen Başkan Görmez’in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle;
“MODERN ZAMANLARDA MERHAMET MEDENİYETİNİN YURDU OLAN BELDELERİMİZİ ŞİDDETLE ANILIR HALE GETİRDİK…”
Modern zamanlara kadar barış içinde bu coğrafyayı birlikte imar ederek aynı atmosferi soluyup bu toprakları kendimiz için barış yurdu yaptık. Bu topraklar binlerce yıl barışın ve kardeşliğin diyarı oldu. Mirasçısı olmakla iftihar ettiğimiz Sevgili Peygamberimiz, şiddet toplumunu merhamet toplumuna dönüştürmüşken, ne yazık ki bizler modern zamanlarda merhamet medeniyetinin yurdu olan beldelerimizi şiddetle anılır hale getirdik. Bugün özellikle Ortadoğu coğrafyasında hikmetini yitirmiş medeniyet havzasının mirasçıları olan bizler, maalesef siyasal karmaşa ve toplumsal kargaşanın getirdiği trajik sahnelere her geçen gün daha fazla şahitlik etmekteyiz. Bunda ulemanın, entelektüellerin, siyasilerin, aydınların tarihin akışına katkı yapmak yerine, sadece tarihe tanıklık ederek olanlar karşısında seyirci kalmalarının hiç payı yok mudur?
“İSLAM İLE BATI KARŞI KARŞIYA GETİRİLEREK ÇATIŞMA ALANI OLUŞTURULMAK İSTENİYOR…”
Artık hepimiz biliyoruz ki; 90’lı yıllarda kutuplaşma arayışı medeniyetler çatışması üzerine inşa edilmeye çalışılmış ve İslam ile batı karşı karşıya getirilerek bir çatışma alanı oluşturulmak istenmiştir. Ancak bu çatışma senaryoları ferasetli duruşların sayesinde sadece teorik çerçevede kalabilmiştir. Bu bağlamda üretilmiş İslamofobi hala Batı’da bu çatışma alanının oluşması için kışkırtılsa bile Müslümanların bu tuzağa her şeye rağmen düşmemeleri en büyük temennimizdir.
“MEDENİYETLER ÇATIŞMASINDAN UMDUĞUNU BULAMAYANLAR, MEDENİYET İÇİ BİR ÇATIŞMADAN MEDET UMMAYA BAŞLADILAR…"
İslam medeniyet havzasında bulunan unsurlar arasında yeni bir fitne ateşi yakılarak medeniyet içi bir çatışma istenmektedir. Medeniyetler çatışmasından umduğunu bulamayanlar, medeniyet içi bir çatışmadan medet ummaya başladılar. Müslüman coğrafyasında dine, mezhebe ve etnisiteye dayalı farklılıklar derinleştirilmekte ve çatışmalar körüklenmektedir. Bir taraftan kan ve gözyaşı akarken diğer taraftan barutun kokusu bu coğrafyada yaşayan herkesi korkuya sevk etmektedir. Umuyor ve diliyorum ki, bu medeniyet havzasının tüm unsurları bir taraftan yitirdikleri hikmeti bulma çabasını gösterirken diğer taraftan basiretleriyle bu fitne ateşini söndüreceklerdir. Bu toprakların altındaki doğal zenginliklere göz dikerek ayrılıkları kaşıyan aktörler bilmelidir ki, bu toprakların üzerinde var olan dinî, mezhebî ve etnik farklılıkların varlığı, bu toprakları bereketli kılmaktadır. Farklılıkları rahmet olarak gören bir anlayışın mensubu olanların, kendilerini bu rahmetten yoksun bırakmaları söz konusu olamaz.
“İSLAM DÜNYASINDA YAŞANANLARDAN HİÇ KİMSE KENDİSİNİ SORUMSUZ GÖSTEREMEZ…”
İslâm coğrafyasında yaşananların elbette politik analizi yapılabilir ve değişik yorumlarla her birimiz kendimizi masum da görebiliriz. Ancak ahlaki açıdan kendisini en masum gören bile bugün İslam dünyasında yaşananlardan kendisini hiçbir şekilde sorumsuz gösteremez. Bizim medeniyetimiz sevgi medeniyetidir, aşk medeniyetidir, ilim ve irfan medeniyetidir. Bugün İslam dünyası olarak işe kendimizi sorgulamakla başlamalıyız. Nerede yanlışımız var? Neyimiz eksik? Bilgimiz mi, irfanımız mı, ihlasımız mı, imanımız mı eksik? Dua mı edemiyoruz? Acaba bizler neyimizi kaybettik? Hikmeti mi yitirdik? Bütün bunlar üzerinde yeniden düşünmeliyiz.
BOZDAĞ’IN SUNUMU
İftar programına katılan Başbakan Yardımcısı Bozdağ ise Ramazan ayının İslam ülkelerinin ve bütün insanlığın içinde bulunduğu durumu bir kez daha düşünmek ve sorumlulukları değerlendirmek için çok faydalı olacağını kaydederek, “Biz Türkiye olarak dünyanın neresinde olursa olsun bütün insanların huzur, refah ve barış içerisinde olmasını arzu ediyoruz. İslam ülkelerinin kendi aralarında siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik olmak üzere her alanda işbirliklerini güçlendirerek ilişkilerini daha üst noktalara taşımasına da büyük önem atfediyoruz. İslam dünyasını ve bütün ülkeleri tehdit eden önemli problemler var. Hem İslam ülkelerini hem de bütün dünyayı tehdit eden tehlikelerin başında ırkçılık gelmektedir. Bütün ülkeler ırkçılık karşısında ortak tavır geliştirmek ve bunun dünyamızı daha büyük felaketlere sürüklememesi için tedbir almak zorundadır.” dedi.
İslam ülkeleri arasında Müslümanları karşı karşıya getirecek olan her tür oyuna karşı uyanık olmak gerektiğini vurgulayan Başbakan Yardımcısı Bozdağ şunları söyledi;“Bütün İslam ülkeleri, İslam dünyasını karşı karşıya getirmek için yapılan uğraşların başında gelen mezhepçilik ve başka tür ayrımcılıklar karşısında da uyanık olmalı ve bu konuda ortak politikalar geliştirme ve birlikte hareket etme konusunda düne göre daha fazla emek ve çaba sarf etmelidir. Müslümanlar İslam ülkeleri arasında Müslümanları karşı karşıya getirecek olan her tür oyuna karşı uyanık olmalıdır. Hem insan hakları konusunda, hem adalet konusunda, hem ekonomi konusunda, hem de insanları ilgilendiren her konuda en iyisi neyse, en doğrusu neyse onu her yerde hayata geçirmek konusunda da gayretlerimiz, çabalarımız, müşterek olmalıdır.”
İftar programına Başbakan Yardımcısı Bozdağ ve Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in yanı sıra Diyanet İşleri Başkan Yardımcıları, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanı, İslam ülkeleri Büyükelçileri, Diyanet İşleri Başkanlığı üst düzey yöneticileri ve çok sayıda davetli katıldı.