Başbakan Ahmet Davutoğlu, , NTV'de katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Şu anki hükümetin bir geçiş hükümeti olduğunu belirten Davutoğlu, AK Parti'den bulunanların sadece AK Parti kontenjanından gelen milletvekilleri olduğunu söyledi. Davutoğlu, AK Parti kontenjanından olmayanların ise CHP, MHP ve HDP tarafından doldurulacağını bildirdi.
Davutoğlu, "Gelmediler, sorumluluk paylaşmadılar, varsa herhangi bir şekilde itirazları, eğer hükümetin içinde olsalardı ya bu itirazları yapamayacaklardı ya da beraber tespit ettiğimiz hususlarda beraber tedbir alacaktık" diyerek, bu arada ülkenin tehdit altında olduğunu, terör riskinin bulunduğunu ve seçime gidildiğini ifade etti.
Kendilerinin, muhalefet partilerine "Gelin, beraber hükümet kuralım" şeklinde çağrıda bulunduklarını vurgulayan Davutoğlu, "Hükümetten kastım koalisyon hükümeti değil. Anayasa, Cumhuriyet Halk Partisi'ne '5 bakan vereceksin', MHP'ye de '3 bakan vereceksin' diyor. Biz de devlet tecrübesine inandığımız kişilere bu teklifleri yapıyoruz. Ama genel başkanları da 'giremezsiniz' dedi. Peki, bu sorumluluktan kaçtıktan sonra bugün terör olayı dolayısıyla bu Hükümet'e dönük getirdikleri eleştirilerin ne kadar samimiyeti kalır?" diye konuştu.
Davutoğlu, dün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmede kendisine, "Eğer siz katılma teklifini kabul etseydiniz, burada bir de CHP'den gelen Başbakan Yardımcısı olacaktı" dediğini aktardı.
Halkın, 7 Haziran seçimlerinde kendilerine "anlaşın" mesajı verdiğini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti: "Anlaşamadık, anlaşılamadı bunun da sorumlusu tek başına biz değiliz. Anayasa 'bir hükümet kur' dedi. Burada bir samimiyetsizlik var, üzülerek söylüyorum. Bugünlerde bunları da konuşmak istemem ama samimiyetsizlik şu: Gel, elini taşın altına koy, terörle mücadele ediyoruz, hep beraber hükümet kuralım diyoruz. 'Hayır, biz gelmeyiz' diyorlar. Olay oluyor, sonra dışarıdan bir gözlemci gibi ağır ithamlarla, 'efendim, zafiyet göstermiş hükümet.' Sayın Bahçeli'ye ithafen söylüyorum, 'Gelseydi de zafiyeti göstermeseydi hükümet. Katılsaydın hükümete zafiyet göstermeseydin madem senin katkınla gösterilmeyecekti.'
Kaç meydan okumayla kaç riskle gece gündüz uğraştığımızı biz biliyoruz. Kolay bir dönemden geçmiyoruz, kolay bir coğrafyada yaşamıyoruz, açık söyleyeyim kolay bir toplum da değiliz. Birçok farklı talebin aynı anda meydana geldiği bir toplumuz. Oturacaksınız köşenizde ve sadece eleştireceksiniz. Çelişki burada."
"KRİTİK DÖNEMLERDE, DOĞRU KARARLARLA KATKIDA BULUNDUKLARI İÇİN BAKAN YAPTIK"
Davutoğlu, Kılıçdaroğlu'nun, İçişleri Bakanı Selami Altınok ve Adalet Bakanı Kenan İpek'i eleştirebileceğine işaret ederek, Altınok'un terörle mücadelede en tecrübeli bürokratlardan birisi olduğunu belirtti. Bu iki bakanın, siyasi kimlikli olmadığına dikkati çeken Davutoğlu, her ikisinin de bürokrasideki görevlerinde, AK Parti ve daha önceki dönemlerde başarılı görevlerde bulundukları için herkesin kabul ettiği isimler olduğunu anlattı.
Söz konusu iki bakanın hangi partiye oy verdiklerini bilmediğini vurgulayan Davutoğlu, "1 Kasım'da kime oy verecekler onların takdiridir, sormamda. Yani AK Parti kimlikli bakanlarımız değil ama her ikisini de kritik ve zor dönemlerde, doğru kararlarla bunların aşılmasında katkıda bulundukları için bakan yaptık" dedi.
Başbakan Davutoğlu, burada soruşturma neticesinde bir şey çıktığında bakanlara "Bu nereden çıktı, niye oldu" diye konuşabileceklerini belirterek, "Ama sadece böyle bir günde 'şu bakanlar sorumludur' diyerek, sorumluluğu daha soruşturma ve netice olmadan belli kişilerin üstüne yıkmak da doğru bir üslup değil" değerlendirmesinde bulundu.
İstifa mekanizmasına nasıl baktığı yönündeki soru üzerine Davutoğlu, kendi dönemlerinde aynı bakanların 12 yıl devam etmediğini, bir müddet sonra bakan değişikliklerine gidildiğini hatırlattı. Davutoğlu, "Ama daha olayın olduğu gün, olayın sebepleri üzerine çalışılırken ve acıları, yaraları sarma süreci yaşanırken dikkatleri sadece buna yöneltmek doğru değil" dedi.
"KUSURA BAKMASINLAR, BU HÜKÜMETE KATILMALARI GEREKİRDİ"
"Hata var mı yok mu' diye bir soru üzerinde niye bu tartışılır' demiyorum. Tartışılabilir, biz de soruşturma açtık neticeyi bekliyoruz" görüşünü dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti: "Ama bunun bir siyasi malzeme olarak kullanılması doğru değil. Bu iki arkadaşımız da partili değil. Zaten teknik görevler yürüten arkadaşlar. Benim samimi görmediğim yapılan algı şu: Bu bir AK Parti hükümetidir, bu bakanların hepsi AK Partilidir dolayısıyla AK Parti hatası ve buna yöneltilen bir şey var.
Halbuki bu aslında içinde CHP'nin, MHP'nin, HDP'nin de olması gereken bir hükmet. Onların burada olmaları gerekirken olmamalarının sorumluluğunu tartışmıyorlar. İçeride olsalar da bugün Bakanlar Kurulu yaparken sağ tarafımda Cumhuriyet Halk Partili başbakan yardımcısı, sol tarafımda MHP'li başbakan yardımcısı, HDP'li bakan da bir yerde oturur. O zaman bunu paylaşabilirdik. Bu sorumluluktan kaçtıktan sonra bu soruyu gündeme getirmelerini bir nakisa olarak görüyorum. Bunları da bizim sorma hakkımız var. Onlar her hesabı bulundukları yerlerden soracaklar, bizim sadece savunma yapmamızı bekleyecekler. Kusura bakmasınlar, bu Hükümet'e katılmaları gerekirdi. Biz sorumluluktan kaçmadığımız için bugün bir taraftan seçim kampanyası yürütüyoruz, bir taraftan terörle mücadele yürütüyoruz."
Davutoğlu, dünkü görüşmede Kılıçdaroğlu'na "Keşke siz de verseydiniz bakan ve bu sorumluluğu birlikte üstlenseydik. Eğer hata gördüğünüz bir şey varsa olmayabilirdi o zaman" dediğini aktardı.
Kılıçdaroğlu'nun da bunun üzerine kendisine "Biz, size 4 yıllık bir hükümet demiştik" dediğini ifade eden Davutoğlu, "Ama onla bu aynı şey değil. Koalisyon hükümetinden bahsetmiyorum, koalisyon hükümeti olur olmaz, o siyasi bir karar. Ama anayasal bir zorunluluktan kaçtılar, onu ayırt etmek gerekir" görüşüne yer verdi.
"ELEŞTİRİ SÖZ KONUSU OLDU, OLMAMIŞ OLSAYDI BİZ GEREKLİ SORUŞTURMAYI AÇACAKTIK"
Davutoğlu, Şırnak'ta yaşanan terörist cenazesinin yerde sürüklenmesi olayıyla ilgili yürütülen soruşturmayla alakalı polislerin görevden alınması üzerine, görüntülerin ilk fotoğraf daha sonra da video olarak düştüğünde gerekli tahkikatın hemen yapılması yönünde talimat verdiğini anımsattı.
Sorumlusu kimse gereken işlemin yapılacağını söylediğini aktaran Davutoğlu, "Dün itibarıyla bize İçişleri Bakanımız tarafından aktarılmıştı. Gereğinin hemen yapılması talimatını verdik. Bugün de 2 görevli bu videoyu çektiği, bu davranışı sergilediği için ve bunların da bizim şu ana kadar yürüttüğümüz terör operasyonlarının meşruiyetine ve demokratik niteliğine zarar verdikleri için 2 polis görevinden alındı. Tahkikat devam edecek. Herhangi bir şekilde bunların bilinçli şekilde yapıldığı yönünde bazı bilgiler var" diye konuştu.
Davutoğlu, hukuk kurallarında, halkın huzuru için yürütülen operasyonlara gölge düşürmenin, güvenlik birimlerinin öfke ve intikam hissiyle faaliyet yaptıkları gibi bir algı oluşturmayı hedeflemenin şu anda yapılabilecek en büyük zarar olduğunu vurguladı.
Soruşturma tamamlandığı için gereğinin yapıldığını bildiren Davutoğlu, şunları kaydetti:"Ankara veya başka olaylarda da soruşturma yürüyorsa tamamlandığı zaman gereği yapılır. Burada hem kendi içimizde bir denetim mekanizması olması lazım, hem dışarıdan gelebilecek eleştiriler konusunda da bütün bu operasyonların, faaliyetlerin demokratik hukuk devleti kuralları içinde olduğunu göstermesi lazım. Büyük gücümüz de orada dezavantajımız da açık söylemek gerekirse. Büyük gücümüz, orada hukuk devletinin yürüteceği mücadeleyle teröristle sıradan vatandaş ayrılır. Ama bazen o hukuk devleti kuralları sizin teröriste hemen müdahale etmenizi geciktirebilir. Çünkü belli veriler elinizde olması lazım. Bazen de hukuk devleti kuralları burada sizi korur, çünkü bir suçlu varsa suçluya gereken cezayı yargı verir. Çatışma esnasında öldürülmüşse zaten bu teröristle mücadelenin bir parçasıdır. Ama öldürüldükten sonra onun cesedi, uygulanacak işlemler, Adli Tıp da dahil olmak üzere bellidir.
Bu, güvenlik toplantısında dile getirildi. Bu konu görüldü, eleştiri söz konusu oldu, olmamış olsaydı biz gerekli soruşturmayı açacaktık. Ama yerini söylemeyim, başka bir yerde kırsal alanda yapılan bir operasyonda beş altı teröristin cenazesi, silahlı kuvvetlerimiz tarafından helikopterlerle morga getirildi, Adli Tıp tespitleri ailelerine teslim edildi. Bu mesela görülmüyor halbuki bunun da bilinmesi lazım. Kırsal alanda yapılan operasyon neticesi 'oraya bir yere gömülsün' denilebilirdi. Silahlı kuvvetlerin görevi mi helikopterlere bunu alıp...Belki o helikopter yolda bir saldırıya muhatap olacaktı. Silahlı kuvvetlerimiz onu aldı getirdi. Söyleyeyim Tunceli'de bir operasyon Malatya'ya getirildi ve yine polislerimizin en zor şartlarda Cizre'de, Lice'de, Silopi'de, Silvan'da, Varto'da yapılan şeylerde hiç bir sivilin zarar görmemesi için neredeyse adım adım yürütüldüğü için uzun süren çalışmalar oldu. Bu konularda dikkatli davranılıyor. Hukuk devleti kuralları dışına çıkanlar da bu örnekte olduğu gibi cezalandırılıyor."
Türkiye'de siyasetin iki parti üzerinden devam ettiği yönünde bir manzara oluştuğunun belirtilmesi ve "Bu denkleme HDP hiçbir zaman giremeyecek mi, siz Sayın Demirtaş ile hiçbir zaman bir araya gelmeyecek misiniz" diye sorulması üzerine Davutoğlu, siyasi liderleri veya siyasi partileri hiçbir zaman dışlamadığını, dışlamaya taraftar olmadığını vurguladı.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile iki kez bir araya geldiğini, birincisinin 1 Ekim 2014'te, Başbakanlık'ta gerçekleştiğini anımsatan Davutoğlu, "İlk defa da Başbakanlık'ta böyle bir görüşme cereyan etti. Bu benim için siyasi bir riskti. Nihayetinde kendi kitle tabanım açısından onların üsluplarının çok karşılığı olmadığı aşikar. Bunu yaptım çünkü Çözüm Süreci'nin bir ivme kazanması gerekiyordu" ifadesini kullandı.
Irak ve Suriye'ye sınır ötesi operasyon konusunda hükümete verilen yetkiyi uzatan tezkerenin 2 Ekim 2014'te Meclis'ten geçtiğini hatırlatan Davutoğlu, şunları kaydetti: "6 Ekim'de Kobani olayları sebebiyle halkı isyana teşvik etti. Çok ciddi bir güven kaybına yol açtı bu bizim tarafımızda. Halkı açıkça isyana teşvik etti. 'Silahlanın, ayaklanın' diye tweetleri var. Tezkereye 'hayır' oyu verdi, tamam, olabilir, siyasi tercih. 6 Ekim'de Türkiye, Kobani'ye müdahale etsin ya da Kobani'ye dış müdahale olsun diye şey yaptı. Sonra da bütün bunların sorumlusu olarak bizi suçladı, Kobani'deki her türlü gayretimize, oradaki kardeşlerimizi Türkiye'ye kabul etmemize rağmen, üç gün içinde 197 bin kişiyi."
"BÖYLE GÜNLERDE BİR ARAYA GELMEYECEKSEK, NE ZAMAN GELECEĞİZ?"
7 Haziran seçimlerinin ardından HDP'li tüm yetkililerin "Hiçbir şekilde AK Parti ile koalisyon kurmayız, AK Parti ile asla, AK Parti dışındaki partilerin kurması lazım" açıklamalar yaptığını ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti: "Ondan sonra da AK Parti'ye yönelik saldırılar üzerinden yine ayaklanma çağrıları yaptılar. 'Sırtımızı terör örgütüne verdik'ten başlayan ayaklanma çağrıları yaptılar. Aşırı bir özgüvene ve kibre geldi. 15 Temmuz'da ben görüşürken, yine bizim için siyasi bir riskti, olmayacağı belliydi. HDP ile herhangi bir hükümet kurmayacağımız belliydi. Çünkü onlar kendileri deklare ettiler kurmayacaklarını. Biz de bunu uygun görmüyorduk, sürdürdükleri terörle ilişki dolayısıyla.
Biz daha görüşme yaparken Kandil'den silahlanma, ayaklanma, 'serhildan' çağrısı yapan açıklama geldi. Biz daha görüşürken. Orada da kendilerine söyledik, 'Bakın bu görüşme neticesi sizinle bir koalisyon kurmayabiliriz ama 2013 Mayıs'ında verdiğiniz sözlere dönmeniz lazım. Şu kibirli ve terörle işbirliği yapan tavrınızı değiştirmeniz lazım' diye konuştuk. Orada da yine hemen arkasından sanki biz bunları konuşmamışız gibi 15 Temmuz'dan 20 Temmuz'a kadar onlarca açıklama eş başkanlardan. 'Türkiye'de iç savaş şartları var, Cizre'de özerklik ilanı var, orada şu var, burada bu var'. Bütün o görüşmenin dokusunu, doğasını değiştiren aykırı bir tutum.
Samimiyetle söylüyorum, ben dörtlü bir konuşmayı çok arzu ederdim, dördümüz oturup konuşmayı. Böyle günlerde bir araya gelmeyeceksek, ne zaman geleceğiz? Benim anlayışım bu. Kin gütme yeri değildir devlet görevi. Şeyh Edebali'nin sözü hep dillerdedir de gereğini yapmak zordur, 'Öfke bize, sabır size yakışır' diye. Bütün bu sürece rağmen bu niyetteydik ama TBMM'de grubu bulunan bir partinin eş başkanı çıkıp, 'Bu insanları devlet katletmiştir'. Bu devlet kim? Devlet hepimiziz. Böyle bir anonim suçlu üzerinden bir devlet fobisi oluşturmak siyasetçiye yakışır mı? O eskidendi, devletin ayrı milletin ayrı olduğu. Eğer HDP koalisyona girmiş olsaydı, devletin parçası olacaktı. Bir ay kadar da, iki bakan vermek suretiyle devletin Bakanlar Kurulu'nda görev aldılar."
"BEN DE 'KILIÇDAROĞLU BU METNİ REDDETTİ' DİYE YAYINLAYABİLİRİM"
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'ın dün yaptığı konuşmaya işaret eden Davutoğlu, "Sıhhiye'ye gidene kadar tebessümle, şakalaşarak gidiyorlar, o acıyı paylaştığı iddiasında olan kişiler. Sıhhiye'ye geldikten sonra oy istiyor, 1 Kasım hesabı yapıyor" diye konuştu.
Üç gündür bu krizi yönetmeye ve tansiyonu düşürmeye çalıştıklarını söyleyen Davutoğlu, bir kere "Terörün durmasını istiyorsanız 1 Kasım'da AK Parti'ye oy verin" demediğini kaydetti. "Bunu söylemeyi ben olabilecek en çirkin davranış olarak görürüm" diyen Başbakan Davutoğlu, Demirtaş'ın dünkü konuşmasında "AK Parti'yi hükümet dışında tutmak için şöyle yapacağız, böyle yapacağız" dediğini ifade etti.
Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu: "Hepimizin bir ilkede buluşması lazım. Birisini 'Gel görüşelim' dersin, 'Hayır' der. Birisi daha görüşmeye gelmeden veya görüştükten sonra yaptığı açıklamayla bütün görüşme ortamını, diyalog ortamını yok eder. Sayın Kılıçdaroğlu ile en azından görüştük ama onun da toplantı içindeki alakasız şeyleri dışarıda sırf tabanına ses vermek için veya bir gündem oluşturabilmek için kullanmasını da yadırgadım. Keşke ortak bir deklarasyona Kılıçdaroğlu 'evet' demiş olsaydı. Madem bu kadar her şey ortaya konuyor, ben de o deklarasyon metnini 'Kılıçdaroğlu bu metni reddetti' diye yayınlayabilirim ama onun siyasi tercihi. Bizim siyasi tercihlerimize de aynı saygı bekleriz."
"DEVLETİN SUÇLANDIĞI, İÇ SAVAŞ RETORİĞİNİN YÜKSELTİLDİĞİ OTURUMLAR HALİNE DÖNÜŞÜYOR"
Ankara'daki terör saldırısının Meclis'te bir kapalı oturumda görüşülüp görüşülemeyeceğine ilişkin soru üzerine de Davutoğlu, daha önce bu tür oturumlar yapıldığını, 1 Kasım'dan sonra da bunun yapılabileceğini söyledi.
Terör gündemli olarak toplanıldığında tavrın değişmediğini aktaran Davutoğlu, "Orada da terörün ortak acı olma özelliğinden çıkılıyor, devletin suçlandığı, iç savaş retoriğinin yükseltildiği oturumlar haline dönüşüyor. Hepimiz aynı gemideyiz, hepimiz aynı istikamette yol alıyoruz. Ben Başbakan olduğum bir yıl içinde kaç kere ortak tavır, ortak deklarasyon çağrısında bulundum. Bütün bu iyi niyetimize ne cevaplar verildiği ortada. Şimdi de bunları konuşmayı zul addediyorum, bu acılar üzerine ama öylesine küçük hesaplar yapılıyor, öylesine küçük ayak oyunları içinde 1 Kasım'a veya daha sonrasına veya şu günkü ortama dönük şeyler yapılıyor ki insan üzülüyor. Hepimizin bunun gereğini yapmamız lazım" diye konuştu.
"ELEŞTİRİLERDEN ÇEKİNDİĞİM İÇİN DEĞİL, ONURLA BU GÖREVİ YAPIYORUM"
AK Parti Genel Başkanı olarak seçim çalışmalarını nasıl sürdüreceğine yönelik soruyu da yanıtlayan Davutoğlu, konunun bugün toplanacak AK Parti Merkez Yürütme Kurulu'nda ele alınacağını söyledi. Davutoğlu, mitinglerin formatında bazı düzenlemeler yapılabileceğini kaydetti.
Diğer parti başkanlarıyla bir araya gelinseydi "Miting meydanlarında tahriklere dikkat edelim, gerekiyorsa hiçbirimiz miting yapmayalım" teklifinde bulunmayı düşündüğünü ifade eden Davutoğlu, bunların hepsinin konuşulabilmesini arzu ettiğini söyledi.
Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Onlar hükümetten kaçtı ama şu anda ülkeyi yönetmekle sorumlu olan başbakan benim. Bakın, bütün saldırılar bana yöneliyor, bana derken hükümetimize ve AK Parti'ye. Onun için söylüyorum, niye bunun parçası olmadılar? Çok rahat bir şekilde oturup, eleştirmeyi tercih ediyorlar şimdi. Eğer birlikte bazı kararlar alabilmiş olsaydık, bugün farklı olurdu. Eleştirilerden çekindiğim için değil, onurla bu görevi yapıyorum. Gereğini de yaptığımı milletimiz de takdir ediyor."
Ülkeyi hükümetsiz bırakmama iradesiyle hareket ettiklerine, "tek parti hükümeti kurma yetkisi vermedi" diye millete küsmediklerine dikkati çeken Davutoğlu, "Bu sorumluluğun gereğini biz yaptık. Ülkeyi ancak ve ancak siyasi iradeye sahip ve zor zamanlarda cesaretle sorumluluk üstlenmeye sahip insanlar, partiler, kadrolar yönetir. Biz zor dönemlerde bu cesareti, bu kararlılığı, bu iradeyi gösterdik. Milletimiz de bunu görüyor. Biz rahatımızı, sadece seçim neticesini düşünmedik. Bir araya gelmiş olsaydık. Bunları hep beraber paylaşırdık" değerlendirmesini yaptı.