GAZETECİ GÜRBÜZ'DEN BAYRAM İLE İLGİLİ İLGİNÇ İDDİA
Uzun yıllar Van, Diyarbakır ve Erzurum'da çeşitli gazetelerin temsilciliğini yaparak başarılı çalışmalara imzasını atan, son olarak da Erzurum Atatürk Üniversitesi Basın Danışmanlığı'na getirilen Gazeteci-Yazar Macit Gürbüz, anılarını yazdığı 'Kaç Pekekeli Ölmüş Abe' adlı kitabında, Mustafa Bayram ile ilgili yaşadıklarına yer verdi.
Van'daki Polis Merkezi baskını ve oğlu Hamit Bayram'ın Polis Merkezi'nden kaçırılmasıyla ülke gündemine yerleşen Van Eski Milletvekili ve Şerefhan Aşireti lideri Mustafa Bayram'ın, Mardinli aşiret ağası Cemal Sincar'ı vurması için gazeteci Macit Gürbüz'e silah teklif ettiği iddia edildi.
Uzun yıllar Van, Diyarbakır ve Erzurum'da çeşitli gazetelerin temsilciliğini yaparak başarılı çalışmalara imzasını atan, son olarak da Erzurum Atatürk Üniversitesi Basın Danışmanlığı'na getirilen Gazeteci-Yazar Macit Gürbüz, anılarını yazdığı 'Kaç Pekekeli Ölmüş Abe' adlı kitabında, Mustafa Bayram ile ilgili yaşadıklarına yer verdi. Gürbüz, kitabında, Mustafa Bayram'ın, 1976 yılında kaleşnikof marka silahına el koyduğu gerekçesiyle Van Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürü Serper Baltacıoğlu'nu sokak ortasında tokatladığını anlatıyor. Tokat yiyen Müdür Baltacıoğlu ile Mustafa Bayram'ın daha sonra, dönemin Emniyet Müdürü Fethi Bildik tarafından barıştırıldığı vurgulanıyor. Yazar Gürbüz, Bayram'la ilgili başından geçen olayları ise kitabında şöyle dile getiriyor:
"Mustafa Bayram, Başkale-1938 doğumlu Mehmet ve Emine oğlu, lise mezunu, ithalat, ihracat ve çiftçilikle uğraşıyor. Ancak Türkiye'nin en büyük uyuşturucu kaçakçısı olduğu gerekçesi ile hakkında çokça spekülasyon yapılan, dava açılan, 20 ve 21. dönem Van Milletvekili. Evli, 17 çocuklu. 1976 yılında Van'da kaleşnikof marka tüfeğine el koyduğu gerekçesiyle Asayiş Şube Müdürü Serper Baltacıoğlu'nu sokak ortasında tokatlayan ağa, o tarihte Fethi Bildik adındaki Emniyet Müdürü'nün araya girmesiyle Baltacıoğlu ile barışan, ele avuca sığmaz sert kişilik. 1979'dan günümüze kadar birçok kez gözaltına alındı. 1995'te ANAP'tan meclise girdi. ANA-YOL hükümetinin sona ermesinin ardından, REFAH-YOL hükümeti kurulmadan önce ANAP'tan istifa ederek RP'ye geçti. Bir sonraki seçimde FP'den seçildi. Daha sonra bağımsız oldu. Hayatımda Bendevi'den sonra tanıdığım en enteresan şahsiyetlerden biri. Van'ın en ileri gelen aşiretlerinden Ertoşi Aşireti'nin bir kolu olan Şerefhan Aşireti'nin lideri. Başkale İlçesi'nin ağası. Bir gün Mustafa Bayram ile yollarımızın çakışacağını hiç tahmin etmezdim, işte Bayram ile aramızda geçen hikaye: Bayram'ın bir kardeşi, iddiaya göre, uyuşturucu kavgası yüzünden yıllar önce öldürülmüş. Katil; Cemal Sincar. Mardinli Sincar Aşireti'nin liderinin oğlu. Bayram'ın ömrü, Cemal Sincar'a hesap sormakla geçmiş. Sincar, Hürriyet grubuna ait Gazete Gazetesi'nin muhabirlerinden Kamil Başaran'ı öldürmüştü. Firari Cemal Sincar, tüm yurtta aranırken, büroya Sincar'ın İran'a kaçacağı, bu amaçla Van'a geldiği yolundaki ihbarla emniyet harekete geçti. Büronun önüne ekip kondu, fotoğrafları Van Emniyet Müdürü Sabri Kanlıkavak tarafından ekiplere dağıtıldı, kentte alarm verildi. İhbarda, Sincar'ın bizim büroyu da basacağı vardı. Tüm gazeteler ondan bahsediyordu. Birkaç gün geçti, Van'daki operasyonlardan sonuç alınamadı, Sincar ortalıkta yoktu, sınır kapılarından da ses soluk çıkmadı.
Bu sırada, hayatımda adını duymanın ötesinde tanımadığım Mustafa Bayram ve sonradan oğlu olduğunu öğrendiğim 2 kişi büroya geldi. Kendini tanıttı, buyur edip oturttum. Yanındaki karayağız delikanlıya da 'buyur otur' dedim. Oturmadı, gözü Bayram'daydı. Tedirgin, kaygılı ve stres doluydu. Oturma davetimi tekrarladım. Çıtı çıkmıyordu. Mustafa Ağa belinden bir 14'lü çıkarttı, masaya koydu ve başladı konuşmaya. 'Bak, benim adım Mustafa Bayram, adımı çok duymuşsundur. Buraya sizinle pazarlık etmeye geldim. Sincar şerefsizi için. Sizin de bir acınız ve kaybınız var, benim de. Sincar sizin muhabirinizi, benim de kardeşimi öldürdü. Siz de onun yakalanmasını istiyorsunuz ben de. Aha sana silah. Buraya gelirse hiç çekinme vur. Cinayeti üstlenecek çok adamım var. Bu işten seni tereyağından kıl çeker gibi kurtarırım. Büronuzun etrafında 8-10 adamım var. Buraya gelmeden temizlenecek o it. Ama ben yine de sana bu teklifi yapıyorum. 'Bu bana uymaz' diyorsan, yerini belirlersen polisten önce bana haber ver. O pisliği temizleyeyim. Benden bu iyiliği esirgeme'
Ağa, hışımla karayağız delikanlıya döndü ve devam etti: 'Gelelim buna. Bu benim oğlum. Yanımda oturamaz. Neden mi? Oturacak yüz yok ondada ondan. Çünkü Sincar'ı birkaç kez elinden kaçırdı. Ha avrat, ha bu! Ne zaman bu işi temizlerse erkek sıfatına yükselir ve yanımda oturur. Bu yüzden ona oturmak yasak. Boş ver onu, o konuşmaya değmez. O haddini bilir, ne zaman oturmayı hak edeceğini de. Şimdi cevabını söyle' Dona kalmıştım. Oğlunun mahcubiyeti o kadar ağırdı ki, başını eğmiş titriyordu, yerin dibine battı sanki. Onun yerinde olmak istemezdim. Ben de, 'Bak ağam, görmüşsündür kapıda polis ekibi bekliyor, yani bizi devlet koruyor. Böyle şeylere gerek yok. Başka bir emrin olursa seve seve sana yardımcı oluruz; ama o iş devletin işi. Benim işim gazetecilik. Cevabım bu diyorum' dedim. 'Sen yine de bu silahı al, temizdir, sana hediyem olsun' dedi ve kalktı. Teşekkür edip, silahı iade ettim"
Gazeteci-Yazar Macit Gürbüz, kitabının Bayram'la ilgili bölümünde, Cemal Sincar'ın bir süre sonra yakalandığını, ilk duruşmasına çıkarıldığı gün İstanbul Sultanahmet Adliyesi'nin silahlarla tarandığını, bu konuyla ilgili de kendisine bir ihbar telefonu geldiğini belirtiyor. İhbarı yapan kişinin adliye baskını olayını Mustafa Bayram'ın yaptığını belirten Gürbüz, Bayram'la telefonla görüştüğünü, ancak Bayram'ın olayı üstlenmediğini ve kısa süre sonra Bayram'ın yakalanarak 'Öldürmeye Azmettirmekten' tutuklandığını da belirtiyor.