Fransız tüccar ve aynı zamanda seyyah olan Jean Baptiste Tvernier, 1631 yılının Temmuz ayında geldiği Erzurum için, “Yaylaları ile Meşhur Kent” tarifini yaptığı öğrenildi.
Meşhur Tvernier Seyahatnamesi’nde, Adapazarı, Afyon, Ankara, Antakya, Bitlis, Bolu, Bolvadin, Cizre, Diyarbakır, Edirne, Efes, Erzurum, Gebze, Gerede, Gümüşhane, İskenderun, İzmir, İznik, Kars, Kuşadası, Mardin, Sivas, Sinop, Trabzon, Tarsus ve Urfa’daki izlenimlerini anlatan Fransız Seyyah’ın, Erzurum’la ilgili gözlemlerinde hep tarım ve hayvancılığa vurgu yaptığı gözlendi.
ERZURUM YAYLALARI SEYAHATNAMELERE GEÇTİ
Erzurum’da yazların kısa olmasına rağmen serin geçtiği, bu mevsimsel özelliğin ise, yaylaları ve hayvancılığı popüler hale getirdiğine işaret edilen Tvernier Seyahatnamesi’nde, “Erzurum, yaylalarıyla meşhur bir kent. Dağlar yemyeşil ve her tarafta koyunlar otlatılıyor. Yaylalarda uçsuz bucaksız otlaklar var.” denilirken, yaylalarda otlatılan hayvanlardan elde edilen sütün, yağ, peynir, lor, yoğurt ve keş gibi gıda ürünlerine çevrildiğine de yer veriliyor.
Erzurum’un yüksek yaylalarının, besinlerin muhafaza edilmesi için buzluk görevi yaptığına dikkat çekilen Seyahatname’de, Palandöken’in, yaylacılık bakımından en önde gelen bölgelerden birisi olduğu dile getiriliyor.
İLDE BİLİNEN EN ESKİ YAYLAKLAR, OĞUZ KABİLELERİ…
Bu arada Osmanlı Arşivleri’nden edinilen bilgilere göre, bugün olduğu gibi o dönemlerde de yaylacılık ve göçerliğin yasalara tabi olduğu anlaşılıyor. Tarihi belgelerde, Boz Ulus ve Kara Ulus adı verilen göçerlerin, her yılın değişmez yaylacıları oldukları kaydedilirken, Erzurum ve çevresindeki en eski yaylacıların ise Oğuz kabileleri olduğu yönündeki bilgilere ulaşılıyor. Saltuklular, Selçuklular ve Moğolların da, göçerlik yaptıkları şeklinde bilgiler, tarihi belgelerle günümüze ulaştırılırken, Harezmliler’in de, Maveraünnehir’deki yaylak hayatını Erzurum’a taşıdıkları kaydediliyor.
MOĞOLLAR’IN ERZURUM TERCİHİ
Moğollar’dan Baycu’yu takiben, Büyük Noyanlar’ın Erzurum ve çevresini yaylak olarak uzun süre kullandıklarına yer verilen arşiv kayıtlarında, Horasan’dan göç eden Kayılar’ın, Ertuğrul zamanında Erzurum’da 2 yıl boyunca yayladıkları ifade ediliyor. Erzurum-Haydari yolu üzerinde, solda kalan ve Palandöken’in batıya doğru uzantısı olan yerlerin, Kayılar’ın yaylağı olduğu belirtilirken, Narman ve Oltu arasındaki Samikale denilen bölgelerin ise, Moğol Noyanı Samağar Noyan’ın yaylakları olduğu aktarılıyor.
İLK YAYLA KANUNNAMESİ
Akkoyunlular döneminde yaylacılığın yeni esaslara bağlandığına, tarihi arşivlerde de yer verilirken, “Yasaha-ı Hasan-ı Dıraz” adı verilen kanunnameyle, yaylacıların ve göçerlerin uymak zorunda oldukları şartların gündeme getirildiği kaydediliyor. Osmanlıların, 1530 sonrası bu yasaya saygı gösterdiklerine işaret eden tarihçiler, bugün olduğu gibi, yüzyıllar öncesinde de, göçerlerin yasalar dahilinde hayvan otlatmak için Erzurum’a geldiklerini bildirdiler. Tarihçiler, Osmanlı’dan önce olduğu şekliyle, Osmanlı döneminde de yaylacılığın en gözde hayvancılık kolu olduğuna vurgu yaparak, Cumhuriyet döneminde de, göçerler için bir takım yasal düzenlemeler yapıldığını ifade ettiler. Erzurum, Erzincan, Bayburt ve Trabzon çizgisinin, tarihi kayıtlarda hayvancılık bölgesi olarak geçtiğini anlatan tarihçiler, Erzurum’un, bugün de meralarıyla ünlü bir şehir olduğunu kaydettiler.