ERZURUM (İHA) - (ÖZEL HABER) - Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği Başkanı Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez, Ermeni diasporasının Türkiye ye yönelik propaganda savaşına daha da yoğunluk kazandıracağını buna paralel olarak da sözde soykırımın 100.yıl dönümünde yani 2015 yılında bu suçu Türkiye ye kabul ettirmek için kapsamlı faaliyetlere girişeceğini söyledi.
TARİHE İFTİRA
Sözde soykırım iddialarının uzun zamandır birçok devlet tarafından Türkiye üzerine baskı kurmak, Türk dış politikasın yönlendirmek ve buna paralel olarak da Türkiye'den ödün almak amacıyla kullanıldığını anlatan Yrd. Doç. Dr. Eğilmez, "Ermeni diasporası ve Ermenistan tarafından Türkiye aleyhine sürdürülen propaganda faaliyetleri, ülkemiz açısından ciddi bir imaj sorunu yaratmakta ve Ermeni tarafının bu konudaki moral üstünlüğü her geçen gün artmaktadır. Türkiye bu tabloyu değiştiremezse haklı davasını kaybetme ve bunun sonuçlarına katlanma durumunda kalacaktır" dedi.
2015 UYARISI
Ermeni diasporasının Türkiye ye yönelik propaganda savaşına daha da yoğunluk kazandıracağını buna paralel olarak da sözde soykırımın 100.yıl dönümünde yani 2015 yılında bu suçu Türkiye ye kabul ettirmek için kapsamlı faaliyetlere girişeceğini dile getiren Eğilmez, "Büyük bir bütçeyle, Türkiye aleyhinde başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere küresel çapta agresif bir çalışma yürüteceklerdir. Ermeni tarafının Türkiye'yi kuşatma stratejilerinin en önemli ayağı; ABD kongresinden soykırım kararını geçirmektir. Bunu gerçekleştirebilirlerse diğer ülke parlamentolarına da sözde soykırımı rahatlıkla kabul ettireceklerine inanıyorlar. Bu stratejinin ikinci ayağı da AB ülkeleridir. Ve Türkiye'nin öncelikle dikkat etmesi gereken alan burası olmalıdır. Çünkü AB'nin " Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı ile Mücadele Çerçeve Belgesi" Avrupa'da etkin lobilere sahip olan Ermenilere ciddi bir avantaj sağlamaktadır. Bu yasal düzenleme amacını aşmakta ve ermeni iddialarının 1948 Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi'nde öngörülen yetkili mahkemeler tarafından değil de, AB ülkeleri ulusal mahkemeleri tarafından soykırım olarak karara bağlanması ve inkârcıların cezalandırılması yolunu açmaktadır. Bu çerçeve karar bir yıl çerisinde AB ülkeleri mevzuatlarının bir parçası haline getirilecek. Avrupa'daki ermeni diasporası uzun zamandır, Çerçeve Kararın ulusal yasalar haline dönüşmesinden sonra, bunu Türkiye aleyhine nasıl kullanacaklarının yoğun hazırlığı içindeler. Bu durum Türkiye ile Avrupa Birliği ülkeleri arasında ciddi ve belki de yıkıcı sonuçlar doğuracaktır." Diye konuştu.
Yrd. Doç. Eğilmez, daha sonra şunları kaydetti; "Ermeni tarafının elinde soykırımı kanıtlayacak hiçbir somut arşiv belgesi olmamasına, iddialarını hatırat türü kitaplara ve propaganda yayınlarına dayandırmalarına rağmen, Ermenistan ve diasporanın kendilerini, dünya kamuoyuna masum ve mağdur taraf olduklarını inandırmaktaki başarıları, örgütlü, planlı, tutarlı ve sistemli çalışmalarından olduğu kadar; elinde davasını destekleyen arşiv hazinesi bulunan Türkiye'nin Ermeni propagandasına karşı planlı ve mantıklı bir mücadele ortaya koyamamasından da kaynaklanmıştır.
Ermeni meselesi, günümüzde, artık sadece tarihi bir mesele değildir. Tarihsel boyutun yanında, hukuki, siyasi, ekonomik ve kamuoyu oluşturulması boyutları olan uluslararası ilişkiler sorunu niteliği kazanmıştır. Bütün bunlar göz önünde tutularak bu beş alanı kapsayacak, uzun vadeli bir stratejik plan ile bunu uygulayacak iç ve dış kurumsal yapının ortaya çıkarılması gerekmektedir. Ve özellikle kamuoyu oluşturulması kapsamında gerekli çalışmalar acilen hayata geçirilmek zorundadır. Çünkü ermeni yalanlarıyla beslenen Avrupa kamuoyunun büyük bir kısmı ne yazık ki Türklerin soykırım yaptığına inanmaktadır. Bu durumun değiştirmek için sivil toplum örgütlerine ciddi anlamda iş düşmektedir. Yani dönem; kendi kendimize bağırıp çağırma dönemi değildir. Biz şimdiye kadar bildiklerimizi birbirimize anlatıp durduk, arşiv belgelerini birbirimize gösterip durduk, resimler yaktık, kınadık, lanetledik. Bu eylemlerle geldiğimiz nokta belli. Artık ermeni meselesinde eskiye dair yapılanların çoğu değişmek zorundadır. Yoksa haklı davamızda haksız duruma düşeceğiz."