AHMET TOPAL - SİNAN USLU
ANKARA (İHA) - Başbakan Erdoğan, Filistin'in 29 Kasım'dan itibaren tarih sahnesindeki yerini yeniden aldığını belirterek, bundan sonra İsrail'in aklını başına alması gerektiğini ifade etti. CHP lideri Kılıçdaroğlu'nu eleştiren Erdoğan, "Böyle bir tablo karşısında gözyaşı dökeni eleştiren, bu katliamı yapan kadar sorumludur" dedi.
Başbakan Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen AK Parti İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda partililere seslendi. Konuşmasında Filistin'in Birleşmiş Milletler'de "üye olmayan gözlemci devlet" statüsü almasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, 29 Kasım'ın Filistin için tarihi bir gün olduğunu vurguladı. Erdoğan, "AK Parti Genel Merkezi'nden Filistin'deki ve Filistin dışındaki tüm Filistinli kardeşlerimi yürekten tebrik ediyorum. 'Mebruk Filistin' diyorum" diye konuştu.
29 Kasım 2012'den itibaren Allah'ın inayetiyle bir Filistin'in yeniden tarih sahnesinde yerini aldığını ifade eden Erdoğan, bundan sonra bölge ülkelerinin çok daha fazla dayanışma içinde olmaları ve İsrail'in insanlık dışı eylemleri karşısında seslerini yükseltmeleri gerektiğini söyledi. Bugün bölgedeki siyasal halet-i ruhiyenin dünden çok daha farklı olduğuna işaret eden Erdoğan, İsrail'in kandan ve gözyaşından beslenmeyi bırakmak zorunda olduğunu dile getirdi. Erdoğan şunları söyledi:
"İsrail en başta kendi halkını kandırmaktan kaçınmak zorundadır. İsrail bölge barışına zarar veriyor ama bunun kadar kendi halkına da zarar veriyor. Filistin için başlayan sürecin İsrail için de başlamasını, İsrail'in artık aklını başına almasını temenni ediyoruz. Filistinli kardeşlerime de seslenmek istiyorum; Filistin'de bölünmüşlük görmek istemiyoruz. Biz Filistin'de bir parçalanmayı kabul etmiyoruz. Biz Filistin'de asla nifak görmek istemiyoruz. Filistin toprakları üzerinde kardeşin kardeşe husumetine, çatışmasına asla şahit olmak istemiyoruz. Eğer Filistin'in gözlemci devlet statüsüne kavuşmasına tüm dünya bu kadar seviniyorsa, Filistin'deki tarafların da bunu görüp aralarında dayanışmayı, işbirliğini daha da güçlendirmeleri, üzerlerine düşen bir sorumluluktur. Filistin'de bu birlik ve beraberliğin daha da güçlenmesi için canla başla çalışmaya devam edeceğiz."
Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, Gazze'de 15 yaşındaki çocuğunu kaybeden bir babaya sarılıp ağlamasını eleştiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na tepki gösterdi. Erdoğan, " 'O fotoğraf yapmacık fotoğraf' diyor. Densizlik burada da kalmıyor. 'Ağlayacaksan binlerce şehit anası var, birine sarılıp ağlasaydın bari' diyerek densizliği daha da ileri götürüyor. Vicdansızlıkta, densizlikte CHP Genel Başkanı, İsrail'le yarışıyor. Böyle bir şey siyasete alet edilir mi? Böyle bir manzara karşısında gözyaşlarını kim tutabilir? Böyle bir tablo karşısında gözyaşı dökeni eleştiren, bu katliamı yapan kadar sorumludur" diye konuştu.
"BDP KENDİSİNİ SEÇENLERİN DEĞİL TERÖR ÖRGÜTÜNÜN İRADESİNİ TEMSİL ETMEYİ TERCİH ETMİŞTİR"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BDP'nin kendisini seçenlerin değil terör örgütünün iradesini temsil etmeyi tercih ettiğini belirterek, "BDP çözümün bir parçası olmak yerine terörün bir parçası olmakta ısrar etmiştir" dedi.
Başbakan Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nda yaptığı konuşmada dokunulmazlıkların kaldırılması tartışmalarına değindi. BDP'nin bugüne kadar çözüm için, kanın ve gözyaşının durması için hiçbir adım atmadığını ifade eden Erdoğan, "BDP bugüne kadar hangi yapıcı eleştiriyi, hangi makul öneriyi getirmiştir. BDP Meclis içinde, kendisini seçenlerin değil, terör örgütünün iradesini temsil etmeyi seçmiştir. BDP Meclis içinde ve dışında yaşatmayı değil, ölmeyi ve öldürmeyi teşvik eden bir tutum içinde olmuştur" diye konuştu.
BDP'nin çözümün bir parçası olmak yerine terörün bir parçası olmakta ısrar ettiğini ifade eden Erdoğan, "Dünyanın hiçbir yerinde terörü destekleyen bir parti kabul görmez. Tam tersine böyle partiler, demokrasi için tehlike olarak kabul edilir. Nitekim AİHM'in bu yönde vermiş olduğu kararlar da var. BDP'ye oy vermiş kardeşlerime de soruyorum. Bugüne kadar BDP'li milletvekilleri sizi mi temsil ettiler, sizin haklarınızı mı savundular yoksa terör örgütünü mü temsil ettiler" değerlendirmesini yaptı.
“EĞER MECLİS'TE OLACAKLARSA ÖNCE TERÖRÜ DESTEKLEMEDİKLERİNİ GÖSTERSİNLER, TERÖR ÖRGÜTÜYLE ORGANİK BAĞLARINI KESSİNLER, TERÖRÜ KINASINLAR"
BDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili olarak, "Terörü desteklemediklerini göstersinler, terör örgütüyle organik bağlarını kessinler, terörü kınasınlar" diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 1994 yılını hatırlatanlar için de, "Şimdi birileri çıkmış bize 1992,94 bu zamanlardan bahsediyor. Kusura bakmasınlar sene 2012. Bugün biz 1994'te değiliz, 2012'deyiz. Bugünün şartları ile o günün şartları aynı değil. Ve rahatlıkla istedikleri gibi kalkıp at oynatmalarına müsaade edemeyiz" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bazı BDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusuna değinen Başbakan Erdoğan, PKK terör örgütünün elinde silah var diye onların dilinden konuşulamayacağını söyleyerek, TBMM'nin Türkiye topraklarının işgal altında olduğu bir dönemde kurulduğunu söyledi. TBMM'nin ülkenin başına gelebilecek ağır bir sorunu çözmek üzere teşekkül ettiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, kendilerinin 10 yıl boyunca Meclis iradesini güçlendirmeye yönelik çalışmalar içinde olduklarını anlattı. Milletvekillerine dokunulmazlığın milletvekilini güçlendirmek, milli iradeyi güçlendirmek için verildiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, "Yasama dokunulmazlığı milletvekillerinin keyfi ceza kovuşturmalarıyla etkisiz hale getirilmelerini önlemek için vardır" dedi.
"Biz AK Parti'yi kurduğumuz günden bu yana terör meselesinin de özellikle, siyasi Kürtçülük meselesinin de özellikle üzerinde ısrarla durduk" diyen Erdoğan, terör sorunun TBMM'de çözülebileceğini ifade ettiklerini dile getirerek, BDP'nin sürecin bir parçası olması için gayret ettiklerini fakat BDP'nin terörün bir parçası olmakta ısrarcı olduğunu söyledi. BDP'nin bugüne kadar kanın durması için hiçbir çaba göstermediğini ifade eden Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bakın burada aziz milletime soruyorum, burada özellikle Kürt kardeşlerime, Kürt vatandaşlarıma soruyorum. Lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve öyle cevap verin. BDP bugüne kadar, çözüm için, kanın durması için, gözyaşının durması için ne yapmıştır? Hangi adımı atmıştır? Hangi yapıcı eleştiriyi, hangi makul bir öneriyi getirmiştir? BDP gençlerin ölmesini ve öldürmesini durdurmak adına, annelerin gözyaşlarını dindirmek adına bugüne kadar hangi samimi çabanın içinde olmuştur? BDP meclis içinde kendisini seçenlerin değil, terör örgütünün iradesini temsil etmeyi seçmiştir. BDP Meclis içinde ve dışında yaşatmayı değil, ölmeyi ve öldürmeyi teşvik eden bir tutum içinde olmuştur. Daha da önemlisi BDP Kürt meselesi adıyla ortaya bir başlık atmış ve bunu çözmek için değil bir Türk meselesi çıkartmak için böyle bir fitneyi, böyle bir nifak girişimini alevlendirmek için çok güçlü bir tahrik içinde, güçlü bir provokasyon içinde olmuştur. Biz ne dedik, 'biz etnik milliyetçiliği kabul etmiyoruz' dedik. Yola çıktığımız andan itibaren; 'Biz Türk milliyetçiliğinin de karşısındayız, Kürt milliyetçiliğinin de karşısındayız' dedik."
“BDP'LİLERİN YOLU SİYASETİN YOLU MUDUR?”
Başbakan Erdoğan, PKK terör örgütünün çocukları dağa ikna ederek değil, zorla kaçırdığını söyleyerek, "Hala götürüyor. O çocuklar dağda bile birer ölüm makinesine, birer robota dönüştürülüyor. İşte gidenler, gelenler anlatıyor. O inlerde, o mağaralarda o çocuklara neler yapıyorlar. Kızlar ne hale getiriliyor. Bunları anlatıyorlar. Bunlar açık, net elimizde belgelerle, bilgilerle her şeyde var. Artık bunlar gizli, saklı değil. Ama bütün bunların benim Kürt kardeşlerim tarafından çok iyi belirlenmesi lazım. Kimlerin arkasında nasıl durduklarını çok iyi bilmeleri lazım" diye konuştu.
BDP'nin aleni olarak bu alçakça döngüye su taşıdığını söyleyen Erdoğan, "Dağı adres olarak gösteriyorlar. Terörü adeta kutsuyorlar. Terörün diliyle, terörün ağzıyla konuşarak o gençlerin kanının akıtılmasına bunlar ortak oluyorlar. Bitmedi o gençler dağda ölüyor, hatta öldürülüyor, infaz ediliyor, tacize, tecavüze uğrayıp katlediliyorlar" dedi.
"O gençlerin cenazeleri şehirlere geldiğinde BDP kendi eliyle ölüme gönderdiği gençlerin bu kez de cenazeleri üzerinden istismar yapacak kadar alçalıyor" diyen Başbakan Erdoğan, "İşte bazen yürekli babalar çıkarsa bunları kovuyor. Ama korktuğu zaman da başını öne eğiyor. O gençlere hayatı zehir ettiler. O gençleri hayatlarının baharında, ailelerinin hasreti içinde ölüme gönderdiler. Yetmedi cesetlerini bile istismar edecek kadar insanlıktan çıktılar" şeklinde konuştu.
BDP'lilerin gençleri ölüme göndererek daha sonra da cenazelerinde en önde durduğunu anlatan Erdoğan şunları kaydetti:
"Bu gerçekten insanlık dışı cenaze törenlerinde bakıyorsunuz en önde BDP'liler var. Yeri geliyor polisle tartışıyorlar, askerle tartışıyorlar, yetmedi güvenlik güçlerine hakaret etmekten, hatta şiddet uygulamaktan geri durmuyorlar. Yine bitmedi orada da kalmıyorlar. İşte en son gittiler kameraların önünde, milletin önünde eli kanlı teröristlerle, kucaklaşmak gibi bir densizlik sergilediler. Öpüşmek gibi bir densizlik sergilediler. Samimiyetin nerelere ulaştığını gösterircesine... Ben Kürt kardeşime işte bunu özellikle hatırlatmak istiyorum. Bu hareketlerde, bu tavırlarda bu eylemlerde çözüme yönelik, siyasi mücadeleye yönelik en küçük bir işaret var mı? Şimdi diyorlar ki, 'siyaset yolu kapanmasın.' Evet yürekten katılıyorum. Siyaset yolu kapanmasın. Ve zaten hiç kapanmayacak. Ama BDP'lilerin yolu siyasetin yolumudur? Biz parti kapatmaya ilkesel olarak karşı olan bir partiyiz. Siyasetin yolu bu. Peki bunlar 12 Eylül referandumunda parti kapatmayı yasaklayan değişikliğe niçin destek vermediler? Niçin parlamentoyu terk edip gittiler. Niçin orada oy kullanmadılar? Orada oy kullanmış olsaydılar bugün parti kapatmak diye bir şey yoktu Türkiye'nin gündeminde. Daha önce de söyledim, bizim içimizden de ne yazık ki iki, üç kişi çıktı. Onlarla beraber hareket ettiler ve ne yazık ki o oylamada biz parti kapatma işlemini gerçekleştiremedik."
“MECLİS'TE OLACAKLARSA TERÖRÜ DESTEKLEMEDİKLERİNİ GÖSTERSİNLER”
Başbakan Erdoğan, BDP'nin terör örgütüne hizmet etmediğini göstermesi gerektiğini, terörü kınaması gerektiğini söyledi. BDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıkların arkasına saklanarak hep bir tehdit içinde olduklarını belirten Başbakan Erdoğan konuşmasında şunları söyledi:
"Dünyanın hiçbir ülkesinde terörü destekleyen bir parti kabul görmez tam tersine böyle partiler, demokrasiler için tehlike olarak kabul edilirler. Nitekim AİHM'nin bu yönde verilmiş kararları var. Ben BDP'ye gönül vermiş kardeşlerime de soruyorum. Bugüne kadar BDP'nin milletvekilleri sizi mi temsil ettiler, sizin haklarınızı mı savundular? Yoksa terör örgütünü mü temsil ettiler? Onun hakkını mı savundular? Hiç kimse kusura bakmasın eğer Meclis'te olacaklarsa önce terörü desteklemediklerini göstersinler, terör örgütüyle organik bağlarını kessinler, terörü kınasınlar. Yoksa terör örgütünün bir uzantısı olarak TBMM çatısı altında olmayı biz kabul etmiyoruz. Böyle bir şeyi kabullenemeyiz. Hem silahı öveceksin, hem bu Meclis'in çatısı altında duracaksın, dokunulmazlık zırhının altına gireceksin. Bu en başta insanın kendi kendisine saygısızlığıdır. Bu dürüstlük değildir. Biz en başından beri siyaset yolunun açık olması için mücadele veriyoruz, yine vereceğiz bundan hiçbir zaman caymak yok. Biz siyaset yolunu açık tuttukça, BDP bunu bir sistem açığı gibi gördü bunu istismar etmenin, bundan istifade etmenin kolaycılığına kaçtı. Kendilerini siyasetin, kendilerini Meclis'in içinde tutabilmek için bakın açık açık söylüyorum; bugüne kadar kendilerine engin bir hoşgörü gösterildi. Dosyaların sayısına bakın ya, neredeyse bine yaklaşıyor. Bütün bu dosyaların altında bunlar var. Durmadan tehditler, tehditler, tehditler... Ve bütün bu tehditler de hep organize.
Seçimler gelir sandıklarda tehditler. Seçmenler tehdit altında. Bunun dışında olan zamanlarda, milletvekili olan arkadaşlarım da dahil, teşkilatımızın mensubu olan arkadaşlarımızda da dahil hepsi tehditte. Bütün bunlar olacak, yahu bu memleket yol geçen hanı mı? Eğer biz demokratik parlamenter sisteme inanmışsak, eğer biz Türkiye'yi bir özgürlükler ülkesi olarak kabul ediyorsak, özgürlüklerin egemen olduğu bir ülke olarak bunu kabul ediyorsak, Türkiye Cumhuriyeti'nin şuanda başıda olan bir AK Parti iktidarı olarak bu konuda bu zemini bizim güçlendirmemiz gerekir. Böyle bir sorumluluğumuz var. Biz kalkıp 'hadi canım bize ne, varsın yapsınlar' diyemeyiz. 'Burada böyle bir karar alınırsa, Meclis'tenböyle bir karar çıkarsa bu ülkenin ayrımcılığıdır.' Arkadaşlar böyle bir şey söz konusu değil. Biz bunun uygulamalarını gördük. İspanya'yı da inceledik, İngiltere'sini de inceledik, hepsini inceledik. Yeri geldiği zaman herkese haddini yine bu parlamento, parlamento diliyle bildirir. Aksi takdirde yaptıkları yanlarına kar kalıyor."
“BUGÜN 1994'TE DEĞİLİZ 2012'DEYİZ”
Başbakan Erdoğan, dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili 1994 yılını hatırlatanlara da sert cevap verdi. Erdoğan, "Şimdi birileri çıkmış bize 1992,94 bu zamanlardan bahsediyor. Kusura bakmasınlar sene 2012. Bugün biz 1994'te değiliz, 2012'deyiz. Bugünün şartları ile o günün şartları aynı değil. Ve rahatlıkla istedikleri gibi kalkıp at oynatmalarına müsaade edemeyiz" diye konuştu.
"Bir genel başkan kalkıp karşısındaki kitleye nasıl, 'silahlanın' diyebilir ya? Bir genel başkan bunu dediği zaman onun mensupları nasıl hareket eder?" diye soran Başbakan Erdoğan, "Yani bunlar bunun karşılığını, bunun bedelini ödemeyecekler mi? Sen milletvekili olmadan önce bir de bunu söyleseydin ya? Şimdi milletvekili oldun kalkıp bunu söylüyorsun. Bunun rahatlığı içinde bunu söylüyorsun. Milletvekilliği bunun için bir zırh olamaz. Biz eğer buna sessiz kalacak olursak bilesiniz ki, bu halk bizi affetmez, Allah da affetmez" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Tabii BDP şımardıkça şımarıyor. Sınırları daha fazla aşıyor, gerilimi daha fazla tırmandırıyor. Açıkça demokrasiyi zehirliyor, açıkça hukuk sistemine meydan okuyor. Silahlı yöntemi kutsarken, teröristle sarmaş dolaş olurken demokratik siyaset yürütülebilir mi? Eğer senin demokrasi diye bir derdin varsa, zaten mesele yok. Şu parlamentonun içinde bunun cevabını ver, o mücadeleyi orada sürdür. Ama bunların hiçbir zaman böyle bir derdi olmadı. Dokunulmazlık zırhı altında her gün gerilim, her gün tahrik üreterek, sokakları çatışma alanına çevirerek siyaset üretilebilir mi? Ufacık çocuğun eline ver molotofkokteylini, insanların üzerine atsınlar, otobüslerin üzerine atsınlar, dükkanlara atsınlar, her yeri yakıp yıksınlar. Yani 7 yaşında, 10 yaşında çocuğu terörize eden bir anlayış özgürlüğe inanmış olabilir mi, demokrasiye inanmış olabilir mi? Soruyorum size. Ve buna eyvallah eden bir anlayış bizimle beraber yürüyemez, kusura bakmayın. Demokratik bir rejimde buna daha ne kadar tahammül edilebilir? Bir hukuk sisteminde bu meydan okuma daha ne kadar sineye çekilebilir? 'Aman siyaset yolu tıkanmasın, aman bunlar dışlanmasın' derken BDP'nin hukuku, yasaları, anayasayı hatta insani değerleri çiğneyen söylemlere ve eylemlere kusara bakmayın biz daha fazla seyirci kalamayız.
Ve ben özellikle şu soruyu soruyorum; BDP'nin, BDP'li milletvekillerinin yakın ya da uzak gelecekte, siyaseti bir sorun çözme yöntemi olarak göreceklerine, terör örgütüyle bağlarını keseceklerine gerçekten inanan var mı? Meclis'te görüyorsunuz, konuşuyorsunuz vesaire... Şuanda onlar korku türbülansının içine girdiler. Onların iyi niyetli olanı bile artık buradan çıkamaz. Ve onlarla beraber aynı şekilde hareket etmeye mecburdur, çünkü iradelerini terör örgütüne kaptırmışlardır. Bunlar milletin değil, terör örgütünün talimatıyla hareket ediyorlar. Bunlar emirleri dağdan alıyor, dağın avukatlığını yapıyorlar.
Bu ülke bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde gereken neyse onu yapılır. Meclis gereken neyse onu yapar. Hukuk, yasalar ve anayasa neyi gerektiriyorsa onu yapar. Siyasi parti yolunu mu seçtin arkadaş, hukuk neyi gösteriyor, siyasi partiler kanunu neyi gösteriyor. Seçilme, seçme neyi gerektiriyor onu yapmak zorundayız. Sen bunun dışında hareket edersen kusura bakma bunun bedelini ödersin."
“İŞLETİLMEYEN KURALLARIN İŞLETİLMESİNİ SAĞLAYACAĞIZ”
Başbakan Erdoğan konuşmasının son bölümünde ise, dokunulmazlıkların kaldırılması noktasında millet adına kararı vereceklerini söyledi. Erdoğan, "Biz işte bu işletilmeyen, geciktirilen kuralların işlemesini sağlayacağız. Olay budur. Dokunulmazlık fezlekeleri önümüze geldiğinde, vicdanımızla hareket edecek, millet adına kararımızı vereceğiz. Bizim kararımızın ardından eğer dokunulmazlık kalkarsa, aynı şekilde yargı vicdanıyla ve millet adına onlar da kararını verecektir. Bu konuları inşallah sonraki oturumda etraflıca ele alacağız" diye konuştu.
"ÖNLÜK HİÇBİR ZAMAN GELİR FARKLILIĞINI ÖRTMÜYOR, ÖRTEMEZ"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, okullardaki serbest kıyafet uygulamasıyla veliler üzerindeki büyük bir külfeti kaldırmış olduklarını belirterek, "Önlük hiçbir zaman gelir farklılığını örtmüyor, örtemez. Önlük bile giyse önlüğün renginden, kumaşından, pantolondan, ayakkabısından, çeşidinden, kırtasiye malzemelerinden kimin zengin, kimin fakir olduğu anında ortaya çıkıyor, kimse kimseyi aldatmasın. Biz buralardan geldik, kimi aldatıyorsun?" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda bir konuşma yaparak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Gündemdeki konuları etraflıca ele alacaklarını söyleyen Erdoğan, Aralık ayıyla birlikte ekonominin Türkiye gündeminde yer edindiğini belirtti. Bütçe çalışmalarının hız kazandığını anlatan Başbakana Erdoğan, gelecek hafta 2013 bütçesinin TBMM Genel Kurulu'na gelerek oylanacağını ifade etti. Başbakan Erdoğan, "AK Parti hükümetleri olarak bugüne kadar hazırladığımız diğer 10 bütçe gibi bu 11'nci bütçemizde sosyal yönü güçlü bir bütçe olarak hazırlandı. Başta eğitim, sağlık ve adalet olmak üzere milletimizi doğrudan ilgilendiren, milletimizin yaşam standartlarını yükselten Türkiye'yi istikrar içinde büyüten bir vizyonla bütçemizi hazırladık" diye konuştu.
1 Aralık'ta Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından Kasım ayındaki ihracat rakamlarının açıklandığını ve ihracatın bir önceki aya göre yüzde 20 arttığını belirten Erdoğan, ekonomideki gelişmelerden bahsetti. İMF'ye olan borcun yıllar sonra 1 milyar doların altına düşerek 900 milyon dolara indiğini kaydeden Erdoğan, "Şuanda bizim İMF'ye olan borcumuz 900 milyon dolar. Şubat ayında yapacağımız iki taksitle birlikte artık İMF'ye olan borç defterini kapatmış olacağız" dedi.
Erdoğan, İMF'ye olan borcun MHP, DSP ve ANAP koalisyonun borcu olduğunu belirtti.
“LAİKLİK ELDEN GİDİYORMUŞ, HER ZAMANKİ TERANE”
Başbakan Erdoğan, okullardaki kıyafet serbestisi ile ilgili olarak muhalefetin eleştirilerine de cevap verdi. Erdoğan, "Okullarda tek tip kıyafeti sonlandıran genelgeye kafayı taktılar, orada takılıp kaldılar. Neymiş? Laiklik elden gidiyormuş. Her zamanki terane, benim oğlum bina okur, döner döner yine okur" dedi.
"CHP Genel Başkanı sürekli pedagogdan bahsediyor, yahu sen onu bırak da git bir tarihçiyle bu meseleyi konuş" diyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Okullarda üniforma meselesinin nerelere dayandığını bir gör. Sadece kepleri eksik. Bir ara şapka da taktırıyorlardı biliyorsunuz. Eğer okullardaki üniforma meselesiyle ilgili birkaç kitap karıştırırsan orada Cizvit Papazlarını, Musoli'niyi, Hitler'i göreceksin bir de tabi İsmet İnönü'yü göreceksin. 1945'te faşizm çok ağır bir yenilgi aldı ama maalesef bizde faşist uygulamalar sona ermedi. Biz 2002'den bu güne yıllardır milletin üzerinde oluşturulan baskıyı, bu faşizan uygulamaları tek tek kaldırıyoruz, dayatmalara son verdik, son veriyoruz, militarist uygulamalara son verdik, son veriyoruz. Özgürlüğü kısıtlayan, tercih özgürlüğünün önüne geçen her uygulamayı vakti geldiğinde kaldırıyoruz."
“ÖNLÜK HİÇBİR ZAMAN FARKLILIĞI ÖRTMÜYOR”
Kılık kıyafet konusunda CHP'yi eleştiren Başbakan Erdoğan, "Dün ikna odalarında kız çocuklarımızın kılık kıyafetlerine müdahale edenler, bugün de tek tip kıyafeti savunuyorlar" diyerek, serbest kıyafet uygulamasının veliler üzerinden de üniforma alma külfetini kaldırdığını söyledi. Kıyafet serbestliği ile zengin çocuğun kıyafetinin daha farklı olacağı yönündeki eleştirilere de cevap veren Erdoğan şunları kaydetti:
"Sanki tek tip olduğu zaman bu farklılık hissedilmiyor, birçok şeylerle hissediliyor. Normal günlük kıyafetin üzerine veliler bir de önlük, forma almak zorunda kalıyor, buna artık son veriyoruz. Kimse kusura bakmasın o ilk okullarda bizlerde okuduk, o önlükleri bizler de giydik. Önlük hiçbir zaman gelir farklılığını örtmüyor, örtemez. Önlük bile giyse önlüğün renginden, kumaşından, pantolondan, ayakkabısından, çeşidinden, kırtasiye malzemelerinden kimin zengin, kimin fakir olduğu anında ortaya çıkıyor, kimse kimseyi aldatmasın. Biz buralardan geldik, kimi aldatıyorsun. Bakıyorsun bir öğrencinin ayakkabısının altı delik deşik, pençe vurdurmuş, bir diğerine bakıyorsun ki 2 ayda bir ayakkabısı değişiyor, zaten kimin kim olduğu, hepsi ortada. Biz bu yeni yönetmelikle hem tek tip uygulamasına son veriyor, hem de veliler üzerinden büyük bir külfeti kaldırıyoruz. Uygulama başladığında 1980'lerden beri konuşulan, ama bir türlü hayata geçirilemeyen kararın ne kadar isabetli olduğu görülecektir. Aksaklıklar çıkarsa buna da müdahale eder, sorunları derhal çözeriz. Şimdiden tüm öğrencilerimize, tüm velilerimize hayırlı olsun diyorum."