AHMET TOPAL
ANKARA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ulusa Sesleniş konuşmasında, Uludere’de meydana gelen hadise üzerinden, güvenlik güçlerinin ve hükümetin topyekün hedef alındığını ifade ederek, "Uludere istismarı üzerinden, acının istismarı üzerinden, kardeşliğimiz hedef alınmak isteniyor" dedi.
Başbakan Erdoğan Mayıs ayı 'Ulusa Sesleniş' konuşmasında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Başbakan Erdoğan, konuşmasına, "Bu ay içinde bizleri, ülkemizi, milletimizi sevindiren pek çok gelişmeye şahitlik ettiğimiz gibi, maalesef hepimizi derinden yaralayan, yüreklerimizi dağlayan şehit haberleri de aldık" diyerek başladı. Hatay’daki çatışmada 3 subayın, Hakkari’nin Şemdinli ilçesindeki saldırıda ise 1 komando erin şehit düşerek Hakk’ın rahmetine kavuştuğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, "Yine, Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesindeki saldırıda da 1 polis memurumuz şehit düştü. Aynı vahim saldırıda, 8’i ağır olmak üzere 18 insanımız da yaralandı. Ben, ekranlar aracılığıyla bir kez daha, şehitlerimizin tümüne Allah’tan rahmet niyaz ediyor; ailelerine, yakınlarına ve milletimize, sabır, başsağlığı diliyorum. Yaralanan güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza da Allah’tan acil şifalar temenni ediyorum" dedi.
TERÖR SORUNU
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, son 30 yıldır terörle mücadele ettiğine dikkat çekerek, "Terör; alçakça, acımasızca, haince, hem güvenlik güçlerimize, hem de vatandaşlarımıza kastederek, birliğimizi, kardeşliğimizi hedef alıyor. Sadece canlara kastetmekle kalmayan terör, Türkiye ekonomisine, ülkemizin geleceğine de ağır faturalar yüklüyor. Sizler, geride bıraktığımız her seçimde, bize en büyük desteği vererek, bizden bu sorunu da çözmemizi istediniz. Biz de, sizlerden, aziz milletimizden aldığımız güç ve destekle, sizlerin hayır dualarıyla, bu sorunu minimize etmek; akan kanı durdurmak, annelerin, babaların gözyaşını dindirmek için gerçekten samimi bir çaba içinde olduk. Ancak, şunu hepinizin bilmesini istiyorum: Terör, kökü sadece bizim topraklarımızda olan bir mesele değil. Terör, yurt içinden aldığı destekten daha fazlasını, maalesef yurt dışından, Türkiye’ye hasım çevre ve odaklardan alıyor. Terör örgütü, sadece canlara kastetmekle kalmıyor, taşeron bir örgüt olarak, Türkiye düşmanlarının karanlık emellerine de aracılık ediyor; onlara hizmetkarlık, uşaklık yapıyor. On yıllardır kandan, acıdan, anaların gözyaşından beslenen; on yıllardır silah ticaretinden ve kaostan beslenen çevreler, terörün durmaması, dinmemesi için, şu anda var güçleriyle direniyor; teröre var güçleriyle destek veriyorlar. Terör, kimi zaman mermi olup, havan topu olup, canlı bomba olup aramıza sızmaya çalışırken, kimi zaman da fitne olup, nifak olup, fesat olup kardeşliğimizi bozmayı, kardeşlik bağlarımızı zayıflatmayı hedefliyor. Bugün, her zamankinden çok daha fazla bir ve beraber olmak, birbirimize kenetlenmek zorundayız. Bugün, kardeşlik hukukunu daha da yüceltmek; daha bir muhabbetle, samimiyetle kucaklaşmak durumundayız. Kardeşlik hukukumuzun zedelenmesine, asla ve asla fırsat tanımamalıyız" ifadelerini kullandı.
ULUDERE'DEKİ HADİSE
Başbakan Erdoğan, son günlerde gündemden hiç düşmeyen Uludere'de yaşanan hadise ile ilgili de açıklamalarda bulundu. Erdoğan, son aylarda, Uludere’de meydana gelen acı hadise üzerinden, güvenlik güçleri kurumlarının ve hükümetin topyekün hedef alındığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Sadece bunlar değil. Aslında, Uludere istismarı üzerinden, acının istismarı üzerinden, kardeşliğimiz hedef alınmak isteniyor. Muhalefet; bu meselede de, maalesef sorumlu bir tavır sergilemiyor. Maalesef, kimi medya kuruluşları, terör gibi son derece önemli, milli ve hayati bir meselede dahi, milletin yanında yer almıyor, alamıyor. Bu ülkenin kurumlarına, bu ülkenin siyasetçilerine, bu ülkenin idarecilerine inanmayanlar, gidiyor, yabancı ülkelerin kasıtlı yayınlarına inanıp, Türkiye’de istismar siyasetini doruk noktalara çıkarabiliyor. Şundan emin olunuz sevgili vatandaşlarım; devlet, Uludere hadisesi sonrasında, üzerine düşeni yapmıştır ve yapacaktır. Hükümetimiz, bu acı hadise sonrasında ve bugün, gerekeni yapmıştır ve yapacaktır. Yargı, aynı şekilde, meselenin peşini bırakmayacak, meseleyi tüm boyutlarıyla aydınlatacaktır. Bu millet, Allah’ın izniyle, bir olarak, beraber olarak, iri ve diri olarak yoluna devam edecek; istismarcıların, terör baronlarının, gençlerin kanından beslenen siyasetçilerin, Türkiye düşmanlarının maskesi, Allah’ın izniyle yine yere düşecektir. Hiçbir kardeşimiz ümitsiz olmasın. Kimse yeis içinde olmasın. Biz, başladığımız işi bitirecek; Allah’ın izniyle, sizlerin duasıyla, bu meseleyi kardeşlik hukuku içinde çözüme kavuşturacağız. Eğer bundan vazgeçersek, biliyoruz ki, Türkiye kaybeder. Hain senaryolara, hain provokasyonlara kanacak olursak, biliyoruz ki, millet kaybeder. Bu nedenledir ki bizler, bu hainlere, bu hainlerin psikolojik operasyonlarına, istismarlarına asla boyun eğmeyeceğiz. Kardeşlik hukuku içinde bu meseleyi de çözüme kavuşturarak, yolumuza devam edeceğiz."
YATIRIMLAR
"Her ay ülkemizin bir veya birkaç bölgesini, birkaç vilayetini ziyaret ediyor; oralarda gerçekleştirdiğimiz toplu açılış törenleriyle, ülkemizin büyümesine ve gelişmesine katkı sağlamanın, milletimize hizmet etmenin onurunu, bahtiyarlığını yaşıyoruz" diyen Başbakan Erdoğan, bu ay da, birçok eseri ülkeye, millete kazandırmanın coşkusunu ve heyecanını yaşadıklarını vurgulayarak şunları söyledi:"İşte 5 Mayıs’ta Adana’daydık. Adana’da, kamunun ve özel sektörün toplam yatırım tutarı 442 milyon lirayı aşan, yani eski rakamla 442 trilyon; 77 kalem yatırım ve hizmetin toplu açılışını yaptık. Açılışını yaptığımız hizmet ve eserler arasında, eğitim kurumları, hastane, sağlık merkezleri, spor tesisi, içme suyu, kanalizasyon ve sulama projeleri gibi muhtelif alanlarda, pek çok tesis, pek çok hizmet ve proje yer alıyor. Oradaki açılış programımızda, büyük kısmı organize sanayi bölgelerinde yer alan, çok sayıda özel sektör yatırımının mevcudiyetini de hatırlatmak istiyorum. Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi’nde, 56 milyon lira yatırımla hayata geçirilen 7 tesisin; Kozan Organize Sanayi Bölgesinde 22 milyon liraya yakın yatırımla kurulan 5 tesisin de resmi açılışını yaptık. Bunlara ilave olarak 177 milyon liralık bir yatırım olan bir maden işletmesi ile 2 hayvancılık tesisinin açılışını gerçekleştirdik. Ardından, 12 Mayıs’ta Rize’deydik. Rize’de de toplu açılış töreni gerçekleştirdik. Toplam yatırım tutarı 425 milyon lira olan, yani eski rakamla 425 trilyon. Tam 1944 ayrı yatırım ve eseri, üç yıl gibi kısa bir sürede tamamlayarak, milletimizin, Rizeli kardeşlerimizin hizmetine sunduk. 13 Mayıs’ta yine Rize’de, bütün Karadeniz bölgemiz, hatta Türkiye’miz için önemli bir temel atma törenini gerçekleştirdik. Bildiğiniz gibi ben temel atma törenlerine pek gitmem. Ama bu farklı idi. Karadeniz bölgesinde yaşayan bütün insanlarımızın heyecan duyduğu Ovit Tüneli’ni hayata geçirecek ilk adımı attık. 14 bin 700 metrelik Ovit Tüneli, bütün Karadeniz’i, Kuzey Kafkasya’yı Doğu ve Güney Doğu Anadolu’ya, oradan Orta Asya ve İran’a bağlayacak önemli bir ulaşım güzergahının en kritik geçişini oluşturuyor. Bu ulaşım güzergahı, bölgenin potansiyelini her alanda harekete geçirecek, stratejik bir projedir. Bu güzergah, Karadeniz’i Erzurum’a bağlayan diğer alternatif yollara göre oldukça kısa olmasına rağmen, Ovit Dağı geçidinin yılın büyük bölümünde kar yağışı ve çığ tehlikesi sebebiyle kapalı kalmasından dolayı etkin şekilde kullanılamıyordu. Bu ay içinde temelini attığımız Ovit Tüneli tamamlandığında İkizdere-İspir yolu artık, inşallah yılın 12 ayında, 365 gün açık kalacak. Tabii, buna bağlı olarak İspir-Erzurum arasındaki güzergahı 30 kilometre kısaltacak olan 7 bin 200 metrelik Kırık Tüneli’ni de kısa sürede inşa etmemiz gerekiyor. Bütün bunları tamamladığımızda Karadeniz limanlarından Doğu ve Güneydoğu yönüne, o bölgelerden de Karadeniz limanlarına giden, güvenli ve hızlı bir transit geçiş yoluna kavuşmuş olacağız. Bu şekilde elde edeceğimiz zaman ve enerji tasarrufu, projenin maliyetini kısa zamanda çıkartacaktır. Yaklaşık 3,5 yılda tamamlamayı hedeflediğimiz, bağlantı yollarıyla birlikte 17 kilometreyi geçen bu projenin maliyeti, 800 milyon lirayı bulacak. Yani 800 trilyon.Ovit, Türkiye’nin en uzun, dünyanın da üçüncü en uzun tüneli olacak. Bu tünelin, ülkemizin mühendislik ve müteahhitlik gücünü dünyaya bir kez daha gösterecek, önemli bir eser olacağına inanıyorum."
19 MAYIS GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI KUTLAMALARI
19 Mayıs’ta yaptıkları Gençlik Şurası sırasında da, yurdun çeşitli vilayetlerinde yer alan, toplam yatırım tutarı 905 milyon lira olan, 62 hizmet ve eserin temelini atma mutluluğunu yaşadıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ben, bu ay içinde yaptığımız tüm açılışların, temelini attığımız tüm eserlerin ülkemize hayırlı olmasını Allah’tan temenni ediyorum. Türkiye, 2023 hedeflerine doğru, adım adım ilerliyor. Bugüne kadar 81 vilayetimizin, 75 milyon vatandaşımızın her birine, 780 bin kilometrekare toprağımızın her karışına, daha önceki dönemlerde yapılanların tamamından katbekat fazla hizmet götürdük, götürmeye devam ediyoruz. İcraatlarımız sayesinde, Türkiye’yi, bölgesinin ve dünyanın, sözü dinlenir, onurlu, saygın bir devleti haline getirdik; vatandaşlarımızın dünyanın her yerinde başının dik olmasını sağladık. Bugünün Türkiye'si, dünün Türkiye'siyle mukayese edilemeyecek ölçüde gelişmiş, büyümüş, kalkınmış durumda. Dün, kendi iç ekonomik ve siyasal krizlerinin pençesinde kıvranan bir Türkiye vardı. Bugün, küresel ve bölgesel sorunlarla mücadele eden bir Türkiye var. Dün, yarınını göremeyen, ileriye dönük hiçbir plan yapamayan, proje üretemeyen bir Türkiye vardı. Bugün, bırakınız yıllık ve 5 yıllık plan dönemlerini, 11 yıl sonrasının, çeyrek yüzyıl sonrasının planlarını yapan ve bunları gerçekleştirme yönünde kararlılıkla ilerleyen vizyon sahibi bir Türkiye var. Dün, uluslararası kuruluşlar karşısında ricacı durumunda, mihnet altında bir Türkiye vardı. Bugün, uluslararası alanda kendi şartlarını ortaya koyan, muhataplarıyla bu şekilde masaya oturan güçlü bir Türkiye var. Ülkemizin ve milletimizin bugünü dünden daha iyi olduğu gibi, inşallah yarınlarımız da bugünden daha iyi olacak."
DIŞ TEMASLAR
Mayıs ayında, dış politikadaki yoğun temaslara hız kesmeden devam ettiklerini söyleyen Başbakan Erdoğan, "Bu kapsamda, 2 Mayıs’ta, Irak Meclis Başkanı Sayın Usame Nüceyfi; 17 Mayıs’ta ise Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani ile görüştük. Ülkelerimiz arasındaki konuları, bölgemizdeki meseleleri ele aldık. 11 Mayıs’ta IMF Başkanı Sayın Lagarde; 17 Mayıs’ta ise AB Komiseri Sayın Füle ile görüştük. Sayın Füle’yle, Türkiye-AB ilişkilerini ele almamızın yanı sıra, AB’nin içinden geçmekte olduğu krizi ve de bu krizin aşılması için neler yapılabileceğini konuştuk" dedi. Başbakan Erdoğan şunları söyledi:
"Ülkemizdeki bu temasların yanı sıra, 7 ve 8 Mayıs tarihlerinde, Slovenya ve İtalya’ya; 18 Mayıs’ta Bulgaristan’a; 21 ve 24 Mayıs tarihleri arasında ise Pakistan ve Kazakistan’a resmi ziyaretler gerçekleştirdik. Slovenya’da, Başbakan Sayın Yanşa ile, birebir ve heyetler arası görüşmeler yaptık. Ayrıca, Slovenya Cumhurbaşkanı Sayın Türk ve Meclis Başkanı Sayın Virant ile de biraraya geldik. Slovenya’da Uluslararası Ortadoğu ve Balkan Çalışmaları Enstitüsü’nün şahsıma tevdi ettiği ‘On Yılın Dünya Şahsiyeti’ ödülünü almamın akabinde, heyetimle birlikte İtalya’ya geçtik. Roma’da, Başbakan Monti’yle birlikte, her iki taraftan çok sayıda bakan arkadaşımızın katılımıyla, Türkiye-İtalya Hükümetlerarası Zirvesi’nin ikincisini gerçekleştirdik. 18 Mayıs’ta ise, günübirlik Varna ziyaretimizde, Bulgaristan Başbakanı Sayın Borisov ve Katar Başbakanı Sayın Âl Sânî’yle birlikte üçlü bir görüşme yaptık. Bu çalışma ziyareti vesilesiyle, bölge için önem taşıyan, bazı altyapı projelerini ve yatırım imkânlarını değerlendirme fırsatı bulduk. Pakistan ve Kazakistan’a yaptığımız ziyaretler de son derece verimli geçti. Pakistan’da, Başbakan Gilani’nin yanısıra, Senato Başkanı Buhari ve Parlamento Başkanı Mirza’yla da biraraya geldim. İslamabad’da, heyetimdeki bakanlarımızın da katılımıyla, Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısını gerçekleştirdik. Yine, ziyaretim çerçevesinde Pakistan’la, çeşitli alanlarda, anlaşma ve mutabakat muhtıraları imzaladık. Böylece, Türkiye ile Pakistan arasında imzalanmış olan ikili anlaşma ve mutabakat muhtıralarının sayısı toplamda 100’ü aşmış oldu. Pakistan Parlamentosu’nda vekillere ve senatörlere hitaben yaptığım konuşma da büyük bir ilgi gördü. Pakistanlı kardeşlerimiz, iktidarıyla muhalefetiyle, bizleri sözcüğün tam anlamıyla bağırlarına bastılar. Pakistan’dan sonra ise Cumhurbaşkanı Sayın Nursultan Nazarbayev’in davetlisi olarak Kazakistan’ı ziyaret ettim. Orada, Cumhurbaşkanı Değerli Kardeşim Nazarbayev ve Başbakan Sayın Kerim Massimov ile biraraya geldim. Kazakistan’ın senato ve meclis başkanlarıyla da görüştüm. Ayrıca, değerli dostum Başbakan Sayın Massimov’la birlikte Türk-Kazak İş Forumu’na katıldım. Kazakistan’daki temaslarımda, ilişkilerimizi her alanda daha ileri götürmek için atılabilecek adımları ele aldık. İlişkilerimizin her veçhesinin en üst düzeyde ele alınmasına imkan sağlayacak olan, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin kurulmasına ilişkin Ortak Açıklama’yı imzaladık. Ayrıca, iki ülkenin karşılıklı çıkarları, öncelik ve beklentileri çerçevesinde bir yol haritası işlevi görecek bir diğer önemli belge olan, Yeni Sinerji Ortak Ekonomi Programı’nı imzaladık. Ziyaretim vesilesiyle, 5’inci Astana Ekonomik Forumu’nun açılışına da katılarak bir konuşma yaptım. Kazakistan’a gerçekleştirdiğim ziyaretin, ikili ilişkilerimize olduğu kadar bölgedeki barış, istikrar ve işbirliğine de katkıda bulunacağına inanıyorum. Bu vesileyle, her iki ziyaretim boyunca bizden yakın ilgisini esirgemeyen Pakistanlı ve Kazak kardeşlerimize, en samimi duygularımla bir kez daha teşekkür ediyorum."
EKONOMİ
Başbakan Erdoğan, Ulusa Sesleniş konuşmasında, ülkenin ekonomik durumuyla ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Başbakan Erdoğan şunları söyledi:
"Bizler, yurtdışında yaptığımız bütün ziyaretlerde, muhataplarımıza, ülkemizin, Türkiye’nin küresel yatırımlar için dünyanın en güvenli yatırım limanı, en cazip yatırım merkezi olduğunu anlatıyoruz. Biliyorsunuz; Türkiye bizim hükümetimizle birlikte gündemi belirlenen bir ülke olmaktan çıktı, gündem belirleyen bir ülke haline geldi. Dış politikada attığımız adımlar, Türkiye’nin dünyadaki ağırlığını, itibarını arttırdığı gibi, ekonomimizi de büyüttü. Bakınız, şu noktaya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum:1954 yılından itibaren görev yapan tüm hükümetler, küresel yatırım çekebilmek, küresel yatırımcıyı cezbetmek için çalışmalar yaptı.
Ancak, bizim hükümetlerimize kadar, bazı istisnalar dışında, Türkiye’ye gelen uluslararası doğrudan yatırım miktarı 1 milyar doları aşamadı. Biz, 2007 yılında 22 milyar dolar ile bu noktada gerçekten tarihi bir seviye yakaladık.
2008 ve sonrasında, küresel ekonomik kriz nedeniyle tüm dünyada uluslararası yatırımlarda önemli miktarda azalma oldu. Ancak Türkiye, 2008 yılında 18,5 milyar dolar, 2009 yılında 8,4 milyar dolar, 2010 yılında 9 milyar dolar yatırım çekti. Geçtiğimiz yıl, yani 2011 yılında, Türkiye’ye 16 milyar dolar tutarında uluslararası yatırım yapıldı. Uluslararası kuruluşların tahmini, dikkat ediniz, yüzde 18,5 artıştı. Biz ise yüzde 76 oranında bir artış kaydettik.
2003’ten 2011 sonuna kadar, 9 yılda, toplamda 110 buçuk milyar dolar doğrudan yatırımı, Türkiye’ye kazandırdık.Sevgili Kardeşlerim. Şu anda dünya, özellikle de Avrupa Birliği, 2008’de başlayan, son derece maliyetli bir krizin içinden geçiyor. Avrupa’da, şu anda, 2’nci Dünya Savaşı’nın maliyetinden daha büyük bir maliyet ortaya çıkıyor. Avrupa’da bütçe açıkları artıyor, finans sektörünü ayağa kaldırabilmek için büyük maliyetli operasyonlar yapılıyor. Avrupa’da şu ana kadar, krizin köküne inip yapısal anlamda uygun adımların, köklü adımların henüz atılamadığı da açıkça ortada. Seçim süreçlerinin, bunun getirdiği popülist politikaların, durumu daha da derinleştirdiğini, krizin boyutunu daha da genişlettiğini görüyoruz.
ABD’de, Japonya’da kriz ağır seyretmeye devam ediyor. Türkiye ise, daha önce söylemiş olduğumuz üzere, çok şükür, krizin teğet geçtiği bir ülke olmasıyla dikkati çekiyor. Ancak, bu, rehavet içinde olduğumuz anlamına gelmiyor. Biz tedbiri, disiplini asla elden bırakmıyoruz. Avrupa’daki krizin Türkiye üzerindeki etkisini minimum seviyede tutmak için tedbirleri kararlılıkla uyguluyoruz.
Burada birkaç göstergeyi sizlerle paylaşmak isterim. Bakın; Türkiye’de toplam yatırımlar, kamu artı özel sektör, 2002 yılında 74 milyar lira seviyesindeydi. 2008 yılında biz bu rakamı 189 milyar Lira’ya çıkardık. 2009’da, krizin etkisiyle 161 milyar liraya geriledik, ancak, 2011’de, güvenin etkisiyle toplam yatırım miktarı rekor bir seviyeye, yani 283 milyar Lira’ya çıktı. 2002’de, 36 milyon metrekare için inşaat ruhsatı verilmişti, 2011’de bu 124 milyon metrekare için inşaat ruhsatına çıktı. Önemli bir refah göstergesi olarak, 2002’de 91 bin adet otomobil satılmışken, 2011’de tüm zamanların rekorunu kırdık, 594 bin adet otomobil satıldı. İşsizlikte gerçekten çok başarılı bir seyir izliyoruz.
Küresel krize rağmen 2011’i yüzde 9,8 işsizlik oranıyla kapattık ve işsizliği son yılların en iyi oranlarına çektik. Kamu Net Borç Stoku noktasında dünyada takdirle izlenen bir performans sergiliyoruz. 2002’de gayri safi milli hasılanın yüzde 61,5’i borç iken, bugün oran, yüzde 22,4’e kadar gerilemiş durumda. Yurtiçi kredilerde yine rekor seviyedeyiz. 2002’de 22 milyar Lira ticari kredi kullanılmıştı, şu anda 360 milyar Lira ticari kredi kullanılmış durumda. İhracatta, turizmde, borçlanma vadelerinde, faizlerde son 9,5 yılda elde ettiğimiz seviyeleri aşmaya, kendi rekorlarımızı tazelemeye devam ediyoruz. Burada bir müjdeyi, bir kez de sizlerle paylaşmaktan büyük memnuniyet duyacağım.
Bakınız; 2002 yılında biz Hükümeti, 23,5 milyar dolar IMF borcu ile devralmıştık. 9,5 yıl boyunca biz borcu ödedik ödedik ödedik ve şu anda, ilk kez 2 milyar doların altına, yani 1,7 milyar dolara kadar çektik. İnşallah, 2013 yılının Nisan ayında, bu borcu tamamen sıfırlayacak, IMF’le borç ilişkisini tamamen kapatacağız. 2002’de Merkez Bankası rezervi 27 milyar dolar iken, bugün bu rakam şu an itibariyle sevgili vatandaşlarım hamdolsun 93 milyar dolara yükselmiş durumda. 27 milyar dolar nerede, 93 milyar dolar nerede. Eğer bu gün yere sağlam basıyorsak işte bu, bu gücümüzden geliyor. Biz, Hükümet olarak, Türkiye’nin meselelerini birbirinden bağımsız, birbiriyle alakasız meseleler olarak görmedik, bütün meselelerimize bütüncül bir gözle baktık.
Göreve gelirken bu ülkeyi eğitimi, sağlık, adalet ve emniyet olmak üzere dört temel üzerinde yükselteceğimizi söyledik. Ancak ekonomik kalkınmayı dış politikadan, dış politikayı demokrasiden, demokratik ilerlemeyi hukuk devletinden ayrı görenler, onlar gibi hiçbir zaman olmadık. Bütün meseleleri birbiriyle ilintili, birbiriyle bağlantılı, birbiriyle paralel meseleler olarak gördük. Türkiye’nin sorunlarına daima gerçekçi şekilde baktık, değerlendirmelerimizi bu doğrultuda yaptık. Türkiye’ye inanmayanlarla, milletimize inanmayanlarla, karamsar, kötümser tablolar çizenlerle yollarımızı ayırdık. Sizin yolunuz size, bizim yolumuz bize dedik. Ancak, yüreğinde Büyük Türkiye heyecanı taşıyan, bu ülkenin kalkınması için elini taşın altına koymaya hazır olan her kesimle her zaman istişare halinde olduk. Yatırımcımıza, girişimcimize, sanayicimize, işverenimize, işçimize, emekçimize, sivil toplum kuruluşlarımıza asla ve asla kulak tıkamadık. Aksine, onlarla el ele verdik, onların beklentileri, onların talepleri doğrultusunda Türkiye’nin büyümesi için çaba harcadık. Ne aldatan olduk, ne de aldanan olduk. Ne ekonominin gerçeklerinden kopuk bir pembe tablo çizmenin peşinde olduk, ne de insanımızın özgüvenini yıkmaya tevessül ettik. Gerçeğin ve hakikatin sözcüsü olduk. Dosdoğru bir yol tutturduk.
Yavaşlamadan, rehavete kapılmadan, tedbiri, disiplini elden bırakmadan geleceğe yürüyoruz.
Dev yatırımlarımız, ulaştırmada, enerjide, konutta, eğitimde, her alanda muhteşem yatırımlarımız aynı şekilde ivme kaybetmeden devam ediyor. Hiç kimsenin kuşkusu, endişesi olmasın, birlikte çalışacak ve 21’inci Yüzyılı bir Türkiye Yüzyılı haline birlikte getireceğiz.
Aydınlık yarınlara hep birlikte, coşkuyla, heyecanla, elele, omuz omuza yürümek umuduyla, hepinizi selamlıyor, Allah yar ve yardımcımız olsun diyor, sizleri Allah’a emanet ediyorum."