Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Filistin’in kazanmasına destek olmazsak güçlünün ve zalimin hukuku egemen olur”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan ziyareti sonrası yurda dönerken, uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis'in daveti çerçevesinde Atina'ya yaptığı resmi ziyareti başarıyla tamamladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Malumunuz iki ülke arasında 65 yıllık aranın ardından Devlet Başkanı düzeyinde ilk resmi ziyareti 2017 yılında yine biz gerçekleştirmiştik. Bu defa Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi vesilesiyle tekrar Atina'da bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyduk." dedi.
Başbakanlığı döneminde kurdukları Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi'nin son toplantısını 2016 yılında yaptıklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ziyaretle 7 yıllık bir fasılanın ardından konseyin 5. toplantısını icra ettiklerini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantı sırasında eğitimden tarıma, turizmden ticarete, çeşitli alanlarda anlaşma metinlerinin imza altına alındığını aktardı.
İlk olarak Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu ile bir görüşme gerçekleştirdiklerini, sonrasında Başbakan Miçotakis ile bir araya geldiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bakanların katılımıyla düzenlenen konseyin 5. toplantısına birlikte başkanlık ettiklerini hatırlattı.
Ziyaret çerçevesinde yaptıkları görüşmelerde ikili ilişkilerin tüm boyutlarını gözden geçirdiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Olumlu gündem temelinde iş birliğimizi daha da geliştirmek adına atılabilecek adımları değerlendirdik. Bölgesel ve küresel gelişmeler de gündemimizde yer aldı. Gazze başta olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarında yaşanmakta olan zulmü gündeme getirdik. İşlenmekte olan katliamlar karşısında uluslararası toplumun sessiz kalmaması gerektiği yönündeki kanaatimizi paylaştık. Kalıcı ateşkesin tesisi ve insani yardımların kesintisiz şekilde akışının tamiri noktasında yapılabilecekleri ele aldık." diye konuştu.
"ÜST DÜZEY DİYALOĞUMUZUN DEVAMININ BÜYÜK ÖNEM TAŞIDIĞI KANAATİNDEYİM"
Miçotakis ile dostane ilişkiler ve iyi komşuluk hakkında Atina Bildirgesi'ni imzaladığını, böylece ikili ilişkileri geliştirme iradesini en üst düzeyde karşılıklı teyit etmiş olduklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"İki ülke, üçüncü tarafların müdahalesine ihtiyaç duymadan sorunlarını suhuletle çözebilecek birikime, tecrübeye ve iradeye fazlasıyla sahiptir. Bunu teminen, üst düzey diyaloğumuzun devamının büyük önem taşıdığı kanaatindeyim. Dostum Miçotakis'i müteakip konsey toplantısı için Ankara'ya davet ettim. Ziyaretim sırasında, Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu üyelerini de kabul ettim. Soydaşlarımızla hasbihal ederek sorunlarını dinledim. Uluslararası anlaşmalardan kaynaklı azınlık haklarından tam manasıyla yararlanmaları konusundaki desteğimizi kendilerine bir kez daha ifade ettim. Gayet olumlu bir atmosferde geçen ziyaretimin Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde yeni bir sayfa açacağına inanıyorum. Görüşmelerimizin ve aldığımız kararların işbirliğimizin geleceği açısından hayırlara vesile olmasını diliyorum."
"İŞ BİRLİĞİNİ TÜM ALANLARDA GELİŞTİRMENİN GAYRETİ İÇİNDEYİZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaret öncesinde Yunan Gazetesi Kathimerini'ye verdiği mülakatta Doğu Akdeniz'de enerji uyuşmazlıklarının yapıcı diyalogla çözülebileceğine ilişkin bir değerlendirmesi olduğu hatırlatılarak, "Bugün verdiğiniz mesajlar da bu yöndeydi. Doğu Akdeniz'deki enerji konusu bugün görüşmelerinizde gündeme geldi mi? Yunanistan'ın buna yaklaşımı ne oldu? Sizin bir de bu konuyla ilgili bir konferans öneriniz vardı. Bu önerinizi de yinelediniz mi? Yunanistan'ın buna yanıtı ne oldu?" sorularını şöyle yanıtladı:
"Bu iş birliğini sadece enerji alanında değil nükleer enerji dahil tüm alanlarda geliştirmenin, genişletmenin gayreti içindeyiz. Mesela bizim Sinop'ta inşa edilecek nükleer santralimizin enerjisinden Yunanistan'a da imkan tanıyabiliriz. Biliyorsunuz biz Ataşehir'de bir enerji Hub'ı yapalım dedik. Oradaki kulelerden bir tanesini sadece bu enerji dağıtım imkanlarını seferber ettiğimiz bir hale getirelim istiyoruz. Biliyorsunuz Trakya'da, Rusya'dan gelecek doğal gaz ile oradan Balkanlar'a ve Avrupa'ya gaz temininde bir merkez olma kararımız mevcut. Bu konuda da Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin ile mutabık kaldık. Doğu Akdeniz'deki gerginlikler en çok bölgenin önemli ülkeleri olan Türkiye ve Yunanistan'ı olumsuz etkiler. Bu nedenle biz buradan ne gibi imkanlar elde ederiz, ülkelerimizin yararına ne gibi olanaklar oluştururuz bunun hesabı, gayreti içerisinde olmamız lazım. Bu konuya Sayın Miçotakis'in olumlu yaklaştığını söyleyebilirim. Temennimiz odur ki, biz bardağın dolu tarafıyla ilgilenelim, boş tarafıyla ilgilenmeyelim. Bölgemizin doğal zenginliklerinin hakça paylaşımı noktasındaki tutumumuz başından beri aynı. Kimsenin hakkında, hukukunda gözümüz olmadığı gibi, haklarımızı da kimseye çiğnetmeme irademiz sağlamdır. Kaldı ki Doğu Akdeniz'de kapsayıcı, adil bir paylaşım mümkündür. Yeter ki bunu sağlayacak zemini inşa edip, doğru yol haritaları oluşturalım ve provokasyonlara fırsat vermeyelim. Düzenlenmesini önerdiğimiz bu konferans işte o zeminin oluşturulması için doğru bir yaklaşım olacaktır."
"MALİYETLERİ DE ÇOK ÇOK DÜŞÜRMÜŞ BİR ÜLKE KONUMUNDAYIZ"
Türkiye ve Yunanistan'ın çok ciddi savunma harcamaları yaptığı, bunların önemli kısmının iki ülke arasındaki rekabetten ve yarıştan kaynaklandığının değerlendirildiği belirtilerek, "İki ülke arasındaki temel sorunların çözülememiş olmasının bu harcamaları daha da arttırabileceği yönünde günümüze kadar böyle bir kaygı ve endişe vardı. Acaba iki ülke, bu yöndeki harcamalarını daha da azaltma ve buradaki kaynakları insani gelişime ve yatırımlara yöneltme noktasında bir iradeyi, anlayış birliğini ortaya koyabilir mi?" sorusuna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şunu göğsümü gere gere söyleyebilirim ki, biz şu anda 85-86 milyon nüfusuyla, 780 bin kilometrekare yüzölçümüne sahip bir ülke olarak savunma harcamalarımıza Yunanistan'la mukayese edilmeyecek düzeyde dikkat ediyoruz." dedi.
Yunanistan'ın, bu alanda Türkiye'den çok çok farklı harcamalar yaptığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu savunma harcamalarında Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere bazı ülkelerin ciddi desteklerinin bulunduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu rakamlar bize daha önce hep gelmiştir, takip etmişizdir. Mesela Ege Denizi üzerinde Türkiye ve Yunanistan'ın it dalaşları konusunda 'Biz artık bu sayfayı kapatalım, bitirelim bu işi' dedik. Bunları Sayın Miçotakis'e de ondan önce görev yapan başbakanlara da hep söyledik. Biz dostluğa ağırlık verelim istiyoruz. Dost kazanmanın gayreti içerisindeyiz." diye konuştu.
Yunanistan'ın savunma sanayisinde Türkiye gibi bir üretiminin söz konusu olmadığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin bu alanda artık ihtiyacını büyük oranda karşılayan düzeyde üretim yapar hale geldiğini, bu nedenle silah alımlarına yönelik harcamalarının, Yunanistan'la mukayese edilmeyecek düzeyde düşük olduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kendi savunma sanayi harcamalarını üreten ve maliyetleri de çok çok düşürmüş bir ülke konumundayız. Şimdilik bir F-16 üretmiyoruz ama onların da tamirini ve bakımını yapar durumdayız. Baykar'ın ürettiği insansız hava araçları, İHA, SİHA, Akıncı TİHA, şimdi de malum onların da bir üst segmenti Kızılelma bir yanda duruyor. Diğer yanda TUSAŞ'ın ürettiği ANKA'lar bulunuyor. Milli muharip uçağımız KAAN ile çok farklı bir adım daha atacağız. Bunlar Türkiye'nin savunma sanayisindeki maliyetlerini düşürdü. Yunanistan'ın böyle bir imkanı yok. Onlar sadece dış destekle yürüyorlar ve dışarıdan aldıkları bu destekler de yeni bir maliyet muhasebesi yapma imkanını onlara veriyor."
"GÖREVİMİZ DOĞRUYU HATIRLATMAK"
Erdoğan, "Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki Gazze'de ateşkes çağrısına Yunanistan çekimser bir oy kullanmıştı. Siz bu konuda çok yoğun bir diplomasi yapıyorsunuz, bu konuya önem veriyorsunuz. Bugünkü görüşmelerin akabinde Yunanistan'ın Gazze yönelik tavrında bir değişim olacak mıdır?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:
"Miçotakis'e 'Sizi Filistin'in yanında görmek isterdik, keşke çekimser olanların arasında kalmasaydınız, siz de bu 121 ülkenin yanında yer alsaydınız' dedim. Bizim görevimiz doğruyu hatırlatmak. Bir su damlasının mermeri delebilmesi için aynı noktaya defalarca düşmesi gerekir. Tıpkı o su damlaları gibi nihai hedefe bu hususları bir kez hatırlatmakla ulaşmak mümkün olmuyor. Şimdi biz de aynı noktaya ikazlarımızı, uyarılarımızı yapacağız ki, inşallah neticeyi alalım. Ben birçok ülkenin Gazze'deki insanlık suçlarının karşısında konumlanmaya devam edeceği düşüncesindeyim. Bunu bazı ülkelerde meydanlardan yükselen seslerin sağlamaya başladığını görüyoruz. Bazı ülkeler de gerek uluslararası hukukun korunmasına yönelik inançları, gerek insan hakları konusundaki hassasiyetleri, gerekse nükleer tehditlerin azaltılmasına dair düşünceleri nedeniyle gecikmeli de olsa tarihin doğru tarafında durmaya öyle ya da böyle mecbur kalacaklardır. Bu nedenle her defasında Filistin'in kazanacağına inancımız tamdır. Filistin'in kazanması demek dünya barışının kazanması, insan haklarına bağlılığın yeniden tesisi demektir. İşlevsiz bir küresel sistem istemiyorsak, delik deşik bir uluslararası hukuk istemiyorsak Filistin'in kazanmasına destek olmalıyız. Yoksa güçlünün ve zalimin hukuku egemen olur ki, bu tüm dünya için bir felaket demektir."
"BARIŞIN KORUNMASI İÇİN ADIM ATMA ZAMANI"
"BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in BM Güvenlik Konseyi'ne yazdığı bir mektup bulunuyor. İspanya Başbakanı Sanchez de bu mektuba destek verdi. Bu adım daha da büyür mü, uluslararası toplumda daha geniş bir destek bulur mu?" sorusuna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları dile getirdi:
"BM Genel Sekreteri Guterres bir genel sekreter olarak şu ana kadar faydalı olamadığını ifade ediyor. Daha yeni 99. maddeyi ancak işletebildi. Bakalım netice alabilecek mi? Guterres küresel sistemin alarm düğmesine basmıştır. Dünya barışını korumak için kurulmuş bir yapıyı oluşturan unsurlara 'görevinizi unutmayın' demektedir. Umarım bu çağrıya BM Güvenlik Konseyi kulak verir. Artık küçük çıkar hesaplarını, 'bana dokunmayan yılan bin yaşasın' zihniyetini bir kenara bırakma ve gezegenimizde barışın korunması için adım atma zamanıdır. İspanya Başbakanı Sanchez, Batı ülkeleri içerisinde gerçekten en yiğidi çıktı. Bütün olumsuzluklara rağmen, Sanchez ileri giderek Filistin'in Avrupa Birliği ülkeleri tarafından tanınması noktasında kararlılığını ortaya koydu. İspanya, Sanchez ile 'Filistin'in Avrupa Birliği tarafından tanınması için teklifimi yapacağım' diyecek kadar yiğit çıktı. Onun için ben kendisini alkışlıyorum."
"BİDEN İLE GÖRÜŞME GÜNDEMİMİZDE DEĞİL"
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ABD'yi ziyaret edeceği belirtilerek, "İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Ortak Zirvesi sonrası 7 ülkenin dışişleri bakanları kararların uygulanması konusunda sürekli istişare halinde. Bu temas grubu ABD'de de görüşmelerde bulunacak. Bir kere nasıl bir sonuç bekliyoruz, yeniden ateşkes sağlanabilir mi? Bir de daha önce de sormuştuk 'acaba sizin Biden'la bir görüşmeniz olur mu?' diye, siz 'artık ev sahipliği yapması gereken Biden' demiştiniz. Böyle bir ihtimal var mıdır?" sorusu üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Biz İstanbul'a dönerken Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan da Washington'a hareket etti ve yedili grup olarak Amerika'daki temaslarını sürdürecekler. Bu temaslarda ne gibi bir netice aldıklarını görüşmelerden sonra bana bildirecek. Temennimiz odur ki, Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'deki yaşananlar ile ilgili İsrail lehine tavrının sona ermesi noktasında, bu yedili grup bir netice alsın. Aldıkları bu neticeyle de İsrail'e barış için baskı yapabilsinler. ABD Başkanı Biden ile görüşme gündemimizde değil. Gazze konusundaki tavırları hepinizin malumu. Bizi ararsa konuşmamız gereken konular neyse onları da biz kendisiyle görüşüp konuşuruz. Ama yedili temas grubu ABD'den sonra Kanada'ya geçecek. Kanada, Türkiye olarak kendilerinden almayı talep ettiğimiz İHA-SİHA kameraları meselesinde tutturmuş 'İsveç de İsveç'… ABD de aynı şeyi söylüyor. Senin kongren varsa, benim de parlamentom var. Sen kongreden geçirdikten sonra F-16 meselesinde adım atacağım diyorsun, benim de parlamentom var. Parlamentomdan geçmeden benim de böyle bir adımı atmam mümkün değil. Eğer biz NATO'da iki müttefik ülkeysek o zaman dayanışma halinde eş zamanlı sen üzerine düşeni yap, Meclisimiz de gereken kararı alır. Olay bu."
Bir gazetecinin, Türkiye'nin Hamas konusundaki duruşunun uluslararası toplumda ya da uluslararası dünyadaki karşılığı ve Hamas'a karşı bakış açısında değişme imkanı olup olmayacağı sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben uluslararası toplumun ne diyeceğine bakmıyorum. Ben bir kul olarak üzerimize düşen görev nedir buna bakıyorum." ifadesini kullandı.
Şair Mehmet Akif Ersoy'un, "Ağlarım, ağlatamam, hissederim, söyleyemem, dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım." dizelerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bunlar Hamas'a 'terör örgütü' diyorlar. Hamas Filistin'in bir gerçeğidir, terör örgütü değildir. Hamas bir siyasi harekettir ve siyasi parti olarak girdiği seçimlerden galip çıkmış olan bir harekettir. Ama bize bunu zorla dayatıyorlar ki 'illa terör örgütü' deyin. Hayır, sizin demenizle biz Hamas'a 'terör örgütü' demeyiz. Seçim kazanmış olan bir siyasi hareket var önümüzde. Siz kalkıyorsunuz, Gazze'yi açlıkla terbiye etmeye yöneliyorsunuz. Siz kalkıp Gazze'yi tamamıyla yerle yeksan edip bu şekilde terbiye etmek istiyorsunuz. İlaç vermiyorsunuz, susuz bırakıyorsunuz, elektrik vermiyorsunuz, bu şekilde bir terbiyeyle Hamas'ı ademe mahkum etmek istiyorsunuz. Biz buna katılamayız. Şu anda İsrail tam bir devlet terörü estiriyor. Nerede Batı, nerede Amerika? Ortada bütün bu gerçekler varken, 17 bine yakın insan, çocuk, kadın, yaşlı öldürülmüşken biz bunları nasıl tasvip edelim?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'la bu konuları konuştuğunu ancak Batı'nın hala sessiz kaldığını vurgulayarak, "İşte bunlar bizim canımızı yakıyor, ciğerimizi yakıyor." dedi.
"Yaralıları, çocukları verin bize, kanser hastaları var, bunları verin." dediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şu ana kadar daha 114 hasta 86 refakatçi olmak üzere toplam 200 kişiyi alabildik. Bunların hiç olmazsa tedavilerini falan yaptıralım, bu adımı atalım. Ne yazık ki, insanlık diye bir şey kalmamış. Sahra hastaneleri kurulacak diyorlar. Kurulsa ne olur, kurulmasa ne olur. Ondan bir netice çıkmaz. Ama biz burada insani, vicdani olarak ne yaparız diyerek süratle sahra hastanelerini gönderdik. Mısır'dan Refah Sınır Kapısı'ndan Ankara'ya veya İstanbul'a bu kanser hastalarının veya cerrahi müdahale yapılması gereken hastaların gelmesi zaman almaz. Mısır'daki El-Ariş Havalimanı'ndan hemen uçağa alıp bir saatte, bir buçuk saatte getiririz. Ondan sonra da tedavilerini yaparız. Biz şu anda ülkemizdeki hasta ve yaralıların tedavileriyle ilgili her türlü adımı attık, atıyoruz."
"Netanyahu bu soykırımı siyasi ömrünü uzatmak, yargılanmaktan kaçmak için de yapıyor"
Bir gazetecinin, İsrail halkının, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun artık iktidardan gitmesi gerektiğini yüksek sesle söylediğini aktararak, "Dünya çapında boykotlar var ve İsrail ekonomik bir krize girmek üzere, halkın tepkisi daha da artıyor böyle olunca. Fakat bir inanış var. Netanyahu giderse savaşın seyri değişir, barış sürecine girilir diye. Buna inanmak ne kadar gerçekçi?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Netanyahu giderse orada barış egemen olur vurgusu önemli. Ancak şu an itibarıyla bir gerçek var ki, Netanyahu bu soykırımı siyasi ömrünü uzatmak, yargılanmaktan kaçmak için de yapıyor." yanıtını verdi.
Netanyahu'nun bir yargı süreci içinde olduğunu, hatta hakkında mahkumiyet kararlarının verileceğinin konuşulduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Böyle bir süreçte İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı patlak verdi. Şimdi de 'Bu saldırıları ne kadar uzatırsam yargılanma olayından da o denli kendimi kurtarabilirim' düşüncesi içinde bu süreci uzatıyor. Netanyahu daha önce de söylediğim gibi gerçekten bir Gazze katilidir, kasabıdır ne derseniz deyin. Bu sıfatların hepsi ona yakışır. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde nasıl Miloseviç yargılandıysa aynı şekilde Gazze kasabı Netanyahu ve onunla birlikte hareket eden İsrailli ve İsrail dışı bütün siyasetçilerin de yargılanması gerekir." ifadelerini kullandı.
Bunun takibinin yaklaşık 3 bin avukat ile yapıldığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye dışından birçok ülkeden bu işi takip eden avukatlar, hatta savcılar var. Biz de takibini sürdüreceğiz. Derdimiz bu soykırımın bir an önce sonlandırılması ve suçluların cezalandırılmasıdır. Netanyahu ve suç ortaklarının tüm soykırımcılara ibret olacak bir ceza almaları lazımdır. Kimsenin aklına bir daha sivil öldürmek, hastane bombalamak, pazar yeri vurmak gelememesi için bu yargılama çok önemli. Çünkü hesabı sorulmayan katliamlar, soykırımlar tekrarlanır." değerlendirmesinde bulundu.
"ERMENİSTAN'I KANDIRIYORLAR"
Yakın zamanda Ermenistan'a, Fransa tarafından 50 zırhlı personel taşıyıcının gönderilmesi kararı olduğu ve Ermenistan'ın da bunu "olası saldırılara" karşı istediğini söylediği belirtilerek, Fransa'nın Ermenistan'ı tekrar tehlikeli bir yörüngeye mi oturtmaya çalıştığı sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Fransa'nın bu yaptığı iş, sadece tahriktir. Fransa şunu bilmeli ki, Ermenistan'a iyilik yapmıyor, Tam aksine kötülük yapıyor. Daha önce Fransa olarak Ermenistan'a birçok destekler verdiler. Hangi neticeyi aldılar, hiç. Fransa Minsk üçlüsü ekibinin içinde. İş bitti, netice alamadı, durum böyleyken tekrar Ermenistan'ı tahrik ediyor. Zırhlı taşıyıcıları göndersen ne yazar? Buradan netice alamazsın. Çünkü artık burada kendi topraklarında işgali sona erdirmiş olan bir Azerbaycan var. Karabağ'ın neticesi ortada. Şimdi bu askeri araçları göndereceksin, ne alacaksın? Daha önce Ermenistan'a gönderilen tanklar, toplar, tüfekler Azerbaycan'ın eline geçti. Hiçbir netice alacaklarından değil, sadece Ermenistan'ı kandırıyorlar."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ermenistan yönetiminin yakın geçmişte yaşadıklarından ders alması ve bu provokasyonlara gelmemesi gerektiğinin altını çizerek, "Yakalanan barış fırsatını değerlendirmesi ve Ermenistan'ı yanlış yönlendiren ülkelerin tuzağına düşmemesi Ermenistan'ın çıkarına olur. Azerbaycan ile kurulacak barış temelli ilişkiler Ermenistan için en iyi seçenektir. Ellerine silah tutuşturanlar dar zamanda Ermenistan'ı yalnız bırakacaklardır." diye konuştu.
"15 Aralık sonrası peyderpey aday açıklamalarımızı yaparız"
AK Parti ile MHP'nin heyetlerinin yerel seçimler kapsamında yaptıkları görüşmelerdeki son durum ve işbirliğine gidildiği zaman buradaki çalışmalarda 2019 seçimlerindeki dengelerin mi gözetileceğine ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"2019 yerel seçiminde biz Cumhur İttifakı başlığıyla bir adım atmadık. Ancak bu seçimde durum çok daha farklı. Şu an itibarıyla Milliyetçi Hareket Partisinden ve partimden arkadaşlarımız müşterek çalışmalarını sürdürüyorlar. Hangi büyükşehirde, hangi illerde, hangi ilçelerde nasıl hareket edeceğiz, meclis üyeliklerinde nasıl hareket edeceğiz, bütün bu konuların hepsini arkadaşlarımız görüşüyorlar. Öyle zannediyorum ki bu hafta içinde belli bir neticeye varacaklar. Ondan sonra bizim konseyimize getirecekler. Biz de bu yapılan çalışmayı gözden geçirerek süratle adım atıp, 2024'e dair Devlet Bahçeli ile bir araya gelip, kararımızı vereceğiz ve yola çıkacağız. 15 Aralık sonrası peyderpey aday açıklamalarımızı yaparız."