İHA-Van'da yakalanan terör örgütü mensubunu M.A., ifadesinde, kamplarda, aile hayatını, temizliği gösteren; evlilik gibi güzel şeylerin olduğu filmlerin izletilmediğini belirterek, "Çünkü bu görüntülerden etkileneceğimizden korkuyorlardı. Kaçanların yakaladığı zaman birincisinde ajan olduğu devletle işbirliği olduğunu söyleyerek psikolojik baskı kuruyorlar, ikinci seferinde öldürdüklerini biliyorum. Ayrıca kaçanları grup içerisinde kendi açılarından değerlendirerek kaçan hakkında mahkeme gibi yargılayarak karar veriyorlar, kaçmaya çalışanların silahlarını alarak tünel, kazı çalışmalarına göndererek çalıştırıyorlar. Örgütte olup da kaçanların infaz edildiğini bilmeyen yoktur" dedi.
DOMUZ ETİ YİYORLAR
Teröristlerin zaman zaman domuz eti yediğini anlatan M.A., domuz eti yemediği için kendisine tepki gösterildiğini söyledi. Köylerden de zorla yiyecek alındığını belirten M.A. "Bu gelen yiyecekleri başımızda ki komutanlar silah zoru ile almaktadırlar. Köylüler gariban insanlar oldukları için ses çıkaramamaktadırlar" şeklinde konuştu.
Örgütte temizlik anlayışı olmadığını belirten M.A., yaklaşık 2.5 içerisinde en fazla 3 kez yıkanabildiğini anlattı. M.A. "Yöneticilerin bir eli yağda bir eli balda iken biz bit içinde kıvranıyoruz. Örgütte üst düzeyde yönetici isen her şeyi yapabilirsin, senden kimse hesap sormaz; eğer normal bir dağda savaşçı konumunda örgüt mensubu isen yaptığın en küçük hatanın hesabı sorulur. Üst düzey yöneticilerin birçoğunun bayanlar ile hatta erkekler ile ilişkisi vardır. Bayanlar ile ilişkisi olan üst düzey yöneticiler bu bayanları yükselterek üst konumlara getirirler. Eğer ilişkiyi reddederlerse ajanlıkla suçlanıp cezalandırılırlar. Bulunduğum dönem içerisinde bir birlerini sevdiklerinden dolayı örgütten kaçan insanları gördüm" diye konuştu.
ZERDÜŞTLÜK EĞİTİMİ
Terör örgütü yöneticileri tarafından teröristlere Zerdüştlük dersi verildiğini de belirten M.A. ifadesini şöyle sürdürdü:"Zerdüştlüğün de kutsal bir din ve Kürtlerin gerçek dini olduğu öğretilmektedir. Zerdüşt'ün Kürtlerin peygamberi olduğunu söylüyorlardı. Örgüte yeni katılanlardan namaz kılanlara ve oruç tutanlara hemen tepki çekmesin diye ilk başta karışmıyorlar; daha sonra yavaş yavaş imkanları kısıtlanarak namaz kılmaları engelleniyor. Abdest alacak su bulmalarına imkan verilmiyordu. Hatta ben de örgüte ilk katıldığımda oruç tutuyordum. İftar ve sahur saatinde yemek vermiyorlardı. Belli bir müddet sonra gücün kalmıyor, temizlik de yapamıyorsun, oruç moruç kalmıyor zaten. Zerdüştlük ile ilgili kamplarda bol bol kitaplar okunmaktadır. Örgüt kamplarında ayrıca bizleri topladıklarında Ermenilerin iyi insan olduğunu ve onların da Kürt olduğunu söylüyorlardı. Hatta İsrailli Yahudiler ile Kürtlerin kardeş olduklarını söylüyorlardı. Şuan ki İslamiyet'in gerçek İslamiyet olmadığını, İslamiyet'in bozulduğunu, dünyada doğru bir İslamiyet'in kalmadığı şeklinde konuşmalar yapıyorlardı. Örgütü yönetenler ne Allah'a ne Peygambere ne de kitaba inanıyorlar. Zaten inansalar domuz eti yemezlerdi."