ERZURUM
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, 96. Dönem Kaymakamlık Seminerleri çerçevesinde kaymakam adaylarıyla bir araya geldi. Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonu’nda gerçekleşen seminerde Başkan Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığının tarihi ve hukuki gelişimi hakkında bilgiler verdi.
DİN-DEVLET İLİŞKİLERİ
Türkiye’de din-devlet ilişkilerinin tahlil edilebilmesi için Diyanet’in tarihinin incelenmesi gerektiğini söyleyen Başkan Görmez, “Din ve devlet ilişkisinin tarih boyunca sancılı bir ilişki olduğu görülmektedir. Ancak bizim tarihimizde bu ilişki tabileşmiştir. Suni olmaktan çıkarılmıştır. Hayatın tabii akışı içerisinde devam eden bir ilişki olmuştur” dedi.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ İŞLEVİ
3 Mart 1924’te Diyanetin kurulmasıyla devletin dini alana müdahale etmeyeceğini ilan ettiğini söyleyen Başkan Görmez, şöyle devam etti:“Diyanet İşleri Başkanlığı üç farklı hassasiyet üzerine kurulmuştur: Dinin kendi hassasiyetleri, milletin ortak değerlerini ifade eden hassasiyetleri ve devletin hassasiyetleri. Tarih bize gösteriyor ki, dinin, milletin ve devletin hassasiyetleri çakıştığı zaman Diyanet, dinin ve milletin hassasiyetlerinin yanında yer alarak devletini düzeltmeye çalışmıştır. Bu, Diyanet’in varlığının, bu ülke için ne kadar önemli olduğunun önemli bir göstergesi olmuştur.”
İNANÇ VE İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, kaymakam adaylarına hitaben yaptığı konuşmada dinin, insanlığın en önemli realitesi olduğunu söyledi. İnsanın, inanıp inanmamakta özgür olduğunu hatırlatan Başkan Görmez, şunları söyledi:“Din, toplumun, dünyanın ve insanlık tarihinin en önemli realitesidir. Bir insan, elbette inanıp inanmamakta özgürdür. Dinler de bu özgürlüğü tanımıştır. Yaratıcı, dini kabul eden her insanın bu kabulü özgür iradesiyle gerçekleştirmesini istemiştir. Bununla beraber din, medeniyet tarihinin en önemli unsurudur. Medeniyet tarihinden dini çıkardığınızda geriye fazla bir şey kalmaz.”
DİN-TOPLUM İLİŞKİSİ
İnsanlığın gelişim tarihini, din-devlet ve din-toplum tarihi açısından kilise tarihiyle özdeşleştirmenin yanlış olduğuna değinen Başkan Görmez, “Hıristiyanlıkta dinin kendisi ve öğretilerinden çok, ruhani kişilikler birer otoritedir. Bu yüzden batıdaki din karşıtı hareketleri ben şahsen, sadece din karşıtı hareket olarak görmem. Kiliseye karşı yapılan bir hareket, Hıristiyanlığa karşı yapılan bir hareket değildir” diye konuştu.
İSLAM DÜNYASINDAKİ GERİLEMENİN SEBEPLERİ
Kilisenin geçmişte bilimsel gelişmelere karşı çıktığını belirten Başkan Görmez, o dönemde insanların, aklın yolunu açmak için mücadele ettiklerini kaydetti. İslam dünyasında görülen ‘gerilemenin’ de Batı dünyasındakiyle özdeşleştirildiğini ifade eden Diyanet İşleri Başkanı Görmez, sözlerine şöyle devam etti:“Üzücü olan bu kavganın İslam dünyasına uyarlanmasıdır. İslam’da akla ve ilmi gelişmeye mani olabilecek bir kurum ve şahıs olmadığı halde, daha çok bizdeki geri kalmalar, tamamen batı toplumlarındaki geri kalmalara bağlı olarak yorumlandı ve başka kültürlerde yaşanan tartışmalar, bizim kültüre de suni olarak taşındı. Bu, önemli bir kırılma noktasıdır. Bu açıdan Diyanet’in tarihi, okunmaya değer”
“86 ÜLKEYE HİZMET VERİYORUZ”
Diyanet İşleri Başkanlığının yurt dışı hizmet ve faaliyetlerine ilişkin veriler de aktaran Başkan Görmez, “1924’ten 1965’e kadar hiçbir Diyanet İşleri Başkanı yurt dışına devletin temsilcisi olarak gönderilmemiştir. Ancak biz, şu anda 86 ülkede hizmet veriyoruz” diye konuştu. Kırgızistan, Azerbaycan, Kazakistan, Frankfurt ve Strasbourg’da İlahiyat Fakülteleri açılmasını sağladıklarını, Hollanda ve Viyana’da da bu yönde girişimler bulunduğunu söyleyen Başkan Görmez, Avrupa’dan 490 öğrencinin de Türkiye’deki İlahiyat fakültelerinde eğitim gördüğünü ifade etti.
ALEVİ VATANDAŞLARA YÖNELİK HİZMETLER…
Diyanet İşleri Başkanlığının mezhepler üstü bir konumunun bulunduğunu anlatan Başkan Görmez, şöyle konuştu: “Diyanet teşkilatı, mezhepler üzerinde bulunma esası üzerine kurulmuştur. Bu kurumu, bir mezhep veya meşrep üzerine tesis etmenin doğru olmadığını ifade etmem gerekiyor.”
Başkan Görmez, mezhepler üstü duruşun güçlendirilmesi ve personelin Alevilik konusunda bilinçlendirilmesi yönünde de çalışmalar yaptıklarını söyledi. Başkanlık tarafından Alevi-Bektaşi klasiklerinde 18. eserin de neşredildiğini kaydeden Başkan Görmez, “Tarihi kaynakları ortaya çıkarmak zorundayız” dedi. “Alevilik konusunda üç kırmızı çizgimiz var” diyen Başkan Görmez, şu maddeleri sıraladı:“Aleviliğin her şeyden önce İslam’ın dışında gösterilmesini, bilimsel ve tarihsel olarak kabul etmemiz mümkün değil. İkincisi, Alevi vatandaşların birer azınlık olarak görülmesini doğru bulmuyoruz. Üçüncüsü ise cemevlerini camiye muadil bir ibadet mekanı olarak kabul etmemiz mümkün değil. Bu bizim inanç bütünlüğümüzü bozacaktır.”
“İSLAMOFOBİANIN SİYASİ, TARİHİ VE KÜLTÜREL OLMAK ÜZERE ÜÇ AYAĞI VAR…”
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, konuşmasının sonunda kaymakam adaylarının sorularını da yanıtladı. İslamofobia hakkında yapılan çalışmalara ilişkin soruyu cevaplayan Başkan Görmez, “İslamofobianın siyasi, tarihi ve kültürel olmak üzere üç ayağı var” dedi.
İslamofobianın kalplerde korku ürettiğini ve bu korkuyu ortadan kaldırmak için yoğun bir çaba gösterildiğini ifade eden Başkan Görmez, gerek yurt dışına gönderilen personelin eğitimine, gerekse uluslararası arenada bu konuda yapılan çalışmalara büyük bir önem verdiklerini kaydetti.
Geçmişte antisemitizmi ortadan kaldırmak için yapılan yoğun çalışmaları hatırlatan Başkan Görmez, İslamofobia için de topyekün çalışma yapılması gerektiğini söyledi.
ULUDERE OLAYI
Bir soru üzerine Şırnak Uludere’de yaşanan olayın ülkemiz için üzüntü verici bir durum olduğunu sözlerine ekleyen Başkan Görmez, Diyanet personelinin olayın hemen ardından bölgeye intikal ederek, gerek bölgedeki tansiyonun düşürülmesinde ve gerekse cenaze ve defin hizmetlerinde büyük görevler üstlendiğini söyledi.
65 kaymakam adayının katıldığı seminer, Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali Erbaş ve Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Doç. Dr. İlyas Üzüm’ün sunumlarıyla devam etti.