ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
‘Temiz Bir Erzurum İçin Çöp Atma’
‘Temiz Bir Erzurum İçin Çöp Atma’
Erzurum vergide sıra atladı
Erzurum vergide sıra atladı
Gazze'de can kaybı 43 bin 764’e yükseldi
Gazze'de can kaybı 43 bin 764’e yükseldi
Yılsonu enflasyon beklentisi arttı
Yılsonu enflasyon beklentisi arttı
Ücretli çalışan sayısı açıklandı
Ücretli çalışan sayısı açıklandı
HABERLER>TÜRKİYE
13 Ağustos 2015 Perşembe - 00:56

‘Daima milletimizin tarafında olacağız’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı seçilirken bir söz vermiştim, ‘biz tarafsız olmayacağız, biz daima milletimizin tarafında olacağız.’ Hamdolsun bugüne kadar verdiğimiz sözü tuttuk, tutmaya da devam edeceğiz” diye konuştu.

‘Daima milletimizin tarafında olacağız’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, HDP’ye seslenerek, “Bu yavrularımızın katillerini, bu teröristleri savunanların yanında olmayı neyle izah edeceksiniz? Hem onların yanında yer alın, onlarla beraber hareket edin, öbür taraftan demokrasi deyin, özgürlük deyin. Soruyorum, bunun neresi özgürlük, bunun neresi demokrasi? Eğer demokrasiden bahsediyorsan her şey parlamentoda var” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trabzon, Rize, Gümüşhane, Bayburt, Sakarya, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Tokat ve Artvin illerinden gelen muhtarlarla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya geldi. Muhtarlara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlarla ilkini 27 Ocak’ta gerçekleştirdiği toplantıların bugün sekizincisini gerçekleştirdiklerini ifade etti. Yaklaşık 400’er kişilik gruplar halinde yaptıkları bu toplantılar vesilesiyle Türkiye’nin her köşesinden muhtarlarla hasbihal etme ve hasret giderme imkanı bulduklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnşallah ülkemizdeki muhtarların tamamıyla bu şekilde bir araya gelerek hasbihal etmenin, soframızı paylaşmanın arzusu içindeyiz. İçinde bulunduğumuz bu bina ve yanındaki iki blok Cumhurbaşkanlığı Külliyemizin resmi tören ve kabullerinin yapıldığı, çalışma ofislerinin yer aldığı bölümünü oluşturuyor. Hemen karşımızda bu bölgeye ve Ankaramıza yakıştığına inandığım Millet Camimiz bulunuyor. Ramazan ayında açılışını yaptığımız bu caminin adına yakışır şekilde milletimizden büyük bir ilgi görüyor olmasından memnuniyet duyuyorum. Camimizin yanında yer kalan kongre merkezi şuanda inşa halinde. İnşallah onu da yıl sonuna kadar hizmete açmış olacağız. Zira Ankaramız da gerçekten bakanlıklarımızın veya bakanlarımızın büyük toplantılarını yapabileceği salonlar pek yok. Olanlarda çok çok az ama burada devletin bakanlıklarına, kurumlarına, yakışır istiyoruz ki büyük bir kongre merkezini kurmuş olalım. Hemen yine camimizin alt sağ tarafında bir çok amaçlı diyebileceğim salon yapıyoruz ki burada 2 bin kişilik aynı yemek ikramında bulunabileceğimiz, bin kişiye 500 kişiye yemek ikramında buluna bileceğimiz bir bina daha yapalım, altında yine sergi salonları olsun buralarda bir çok sergi etkinliklerini gerçekleştirilen arzundayız. İnşallah proje aşamasında ve proje aşamasında olan bu iki projeyi de öyle zannediyorum 2016’nın sonuna kadar bitireceğiz ve böylece külliyeyi tamamlamış olacağız” dedi.

“BİZ TARAFSIZ OLMAYACAĞIZ, BİZ DAİMA MİLLETİMİZİN TARAFINDA OLACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin en büyük kütüphanesinin de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içerisinde yer alacağına dikkat çekti. Çalışma ofisleri dışındaki birimlerin tüm halkın hizmetine açık olacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye için iftihar kaynağı olacak olan külliyeyi hayata geçireceklerini dile getirdi. Pazartesi günü 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci yıldönümünü geride bıraktıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin doğrudan halkın oyuyla iş başına gelmiş ilk cumhurbaşkanı olarak bu vesileyle bir kez daha şahsıma gösterdiği teveccüh için milletime şükranlarımı arzu ediyorum. Geçtiğimiz bir yıl içinde 50 ilimizi ziyaret ettim. Bunlardan dördüne de iki defa gittim. Yine bu bir yıllık dönemde 33 ayrı ülkeyi ziyaret ederek o ülkelerinin devlet başkanlarıyla resmi görüşmeler yaptım. Bu ziyaretlerde ayrıca heyetler arası toplantılar, iş forumları ve diğer görüşmeler vasıtasıyla Türkiye ile o ülkeler arasındaki ilişkileri geliştirmenin çabası içinde olduk. Burada Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde milletimizin her kesiminden kardeşlerimizle bir araya geldik. Hasbihal ettik, hasret giderdik. Sadece muhtarlarımızla sekizinci buluşmamızı bugün gerçekleştiriyoruz. Bunun yanında işçilerimiz, iş verenlerimizle, ihracatçılarımızla, esnaflarımızla, gençlerimizle, çocuklarımızla, polislerimizle, sivil toplum örgütlerimizle, gazilerimizle, şehitlerimizin yakınlarıyla velhasıl milletimizle bir araya geldik. Ülkemizin ziyaret eden devlet ve hükümet başkanlarını diğer yetkilileri burada misafir ettik. Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı seçilirken bir söz vermiştim, ‘biz tarafsız olmayacağız, biz daima milletimizin tarafında olacağız.’ Hamdolsun bugüne kadar verdiğimiz sözü tuttuk, tutmaya da devam edeceğiz” diye konuştu.

“TÜRKİYE’DE SİYASETEN ALANI İLK DEFA BU KADAR GENİŞLEDİ”

Cumhurbaşkanlığı makamını vesayetin bekçisi konumundan milletin hizmetkarı konumuna getirdiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “’Biz milletimize efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geliyoruz’ dedik ve milletimizin hizmetkarıyız. Çünkü biz gücümüzü şu veya bu odaktan değil doğrudan milletimizden alıyoruz. Dolayısıyla sorumluluğumuz da milletimize karşı. Bu anlayış sayesinde Türkiye’de siyaseten alanı ilk defa bu kadar genişledi. Milletimizin gündemiyle Cumhurbaşkanlığı dahil devletin ve siyasetin gündemi ilk defa bu kadar iç içe geçti” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, karanlık ellerin Türkiye’yi rahat bırakmamak, kazanımlarına heba etmek için hiç boş durmadığını kaydetti.

 

“ÖZGÜR İRADELERİNİ SANDIĞA YANSITMALARINI SAĞLAMA KONUSUNDA MAALESEF YETERSİZ KALDI”

Güçlü bir Türkiye’yi istemediklerini, buna tahammül edemediklerini, ekonomik yönden güçlü, siyasi yönden güçlü, askeri yönden güçlü bir Türkiye’yi asla istemediklerini altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Nasıl böleriz, nasıl parçalarız, nasıl onları içinde birbirine düşürürüz hep bunun gayreti içerisindeler. Fakat başarılı olamayacaklar. İnşallah bu millet küllerinden doğru İstiklal mücadelesinde şimdi de aynen o süreci güçlenerek devam ettiriyor. Hatırlayın 2002’nin Kasım’ın da Türkiye neydi, şuanda ne? Buna baktığımız zaman güçlenen ve yükselen bir Türkiye var. Biz burada olmayacağız, daha iyi bir yerde olacağız, daha güçlü bir yerde olacağız. 2023 Türkiye’si Allah’ın izni ile çok daha güçlü olacak. 7 Haziran seçimleri öncesinde bilhassa doğu ve güney doğu Anadolu bölgemizde vatandaşlarımız üzerinde çok ciddi bir baskı ve tehdit iklimi oluşturuldu. Burada açıkça ifade etmek durumundayım ki, ilgili kurumlarımız vatandaşlarımızın özgür iradelerini sandığa yansıtmalarını sağlama konusunda maalesef yetersiz kaldı. Bunu açıkça söylemek zorundayım. Buna rağmen seçimler sonrasında ortaya çıkan tablo iyi değerlendirile bilir Türkiye için yeni bir dönemin kapısı aralana bilirdi. Fakat bu da yapılmadı. Siyasi parti yönetimlerinin ortaya koyduğu ikircikli tavır Türkiye’yi sıkıntılı bir dönem itti. Hem bölgemizdeki gelişmeleri hem de bu şekilde oluşan belirsizlik ortamını fırsat bilen bölücü terör örgütü 11 Temmuz da yeniden saldırılarına başlayacağını ilan etti. 20 Temmuz’da Suruç’ta girişilen bombalı eylem bahane edilerek alçakça, kalleşçe, ahlaksızca saldırıları girişildi. Evinde uykuda olan iki genç polisimizden, çarşıda gezen eşiyle, çocuğuyla pazarda alışverişe çıkan binbaşımıza, astsubayımıza kadar, tüm kamu görevlilerine yönelik kalleşçe saldırılar başlatıldı. Kaza var diye olay yerine çağırılan trafik polisine yanın da eşi ve çocuğu olduğu halde az öncede ifade ettiği gibi özel otomobiliyle evine giden binbaşımıza kurşun sıkanların yüreklerinde zerre miktarı Allah korkusu olmadığını zaten biliyoruz. Ama inanın bunlarda en küçük bir utanma duygusu bile yok.”

“Peki şimdi soruyorum, bunlara destek veren, bunların yanında yer alan, akıllı olduğunu, köşelerde mürekkep akıttıklarını söyleyenlere buradan sesleniyorum, siz acaba bu ülkede milliyetperver, vatansever olduğunuzu neyle ispat edeceksiniz?” diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu yavrularımızın katillerini, bu teröristleri savunanların yanında olmayı neyle izah edeceksiniz? Hem onların yanında yer alın, onlarla beraber hareket edin, öbür taraftan demokrasi deyin, özgürlük deyin. Soruyorum, bunun neresi özgürlük, bunun neresi demokrasi? Eğer demokrasiden bahsediyorsan her şey Parlamentoda var. Demokratik sistem içerisinde var. Gel mücadeleni Parlamentoda ver. Ama bunlar arkalarına o silahlı güçleri almadıkları sürece Parlamentodaki temsil güçlerinin bu denli güçlü olacağına inanmıyorlar. İnanmadıkları içinde işte böyle belli grupları yanlarında toplamak, bir değişle bakıyorsunuz yine belli bazı köşe yazarlarını da destek kıtaları olarak yanlarına almak suretiyle bu ülkede ülkeyi parçalamanın, bu milleti parçalamanın gayreti içerisine giriyorlar. Ambulansa, itfaiye aracına, Kızılay’ın kan toplama aracına, iş makinasına, vatandaşımızın ekmek teknesi olan kamyonuna, TIR’ına, olaylarla hiçbir ilgisi olmayan insanların otomobillerine saldırmak alçaklığın ta kendisi değil midir? İşte geçenlerde Tunceli-Erzincan yolunda geldiği bir tane terörist yanında bir başka terörist orada nutuk atıyor. Nutuğu attıktan sonra o yoldaki sivillerde onları alkışlıyor. Şimdi sevgili kardeşlerim bunların hepsi kanunlarda var. Burada bütün mesele devletin kurumlarının el ele dayanışma halinde olmasıdır. Ama devletin içinde dediğim gibi bir paralel yapı gibi bir zalim yapının olması çeşitli kurumların içerisine savrulmuş, serpilmiş olması süreci zorlaştırıyor. Bir taraftan bunları da aşmanın mücadelesini veriyoruz. Bakınız sokak başlarını kazıyarak, yolları kapatmak, yollara mayınlı tuzaklar kurmak, yollarlı kesip insanları tehdit etmek, araçları yakmak, yıkmak, yol yapımını, baraj inşaatını engellemek… Bu barajlarda ne olacak. Su toplanacak. Ne olacak, tüm o kurak araziler onunla sulanacak. Ne olacak elektrik enerjisi üretilecek. Ama bunların ruhunda öyle bir anlayış var ki ondan sonra faturayı nereye kesecek hükümete kesecek, devlete kesecek. Ne diyecek, ‘Bak elektriğimizi vermiyor.’ Elektriği kesen sensin. Doğalgaz boru hatlarını patlatan sensin. Elektrik parası da maalesef zaten onu da vermiyorlar bildiğiniz gibi böyle bir yapıda var. Bu anlayış içerisinde hala bu ülkede bunlar özgürlükten bahsediyorlar, bunlar demokrasiden bahsediyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Utanmadan, sıkılmadan bunu da dindar geçinenleri söylüyor, ‘Barajlar sebebiyle Allah’ın verdiği yağmurdan nasıl para alırsınız’ diyorlar. Eyvallah Allah’ın verdiği yağmur bu barajlar olması bunlar nereye gider toprağa gider. Ne olur dere olur, ırmak olur denize gider. Ama bu barajların bir maliyeti yok mu? Bu barajlar milyarlarca maliyeti olan barajlar. Bunların işletme masrafları yok mu? Bunlarla ilgili olarak sana verilen suyun bir bedelini ödemeyecek misin?” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE’DE PARALEL DEVLET YAPILANMASI PEŞİNDE OLAN KESİMİN BÖLÜCÜ ÖRGÜTLE AYNI

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “birilerin diyor ki ‘terör örgütü silahlarını sustursun.’ Hayır denemek sustursun. Terör örgütü silahlarını bırakacak, gömecek, betonlayacak. Böyle olur. Kalkıpta kimse devletten silahlarını bırakmasını isteyemez. Askerin de, polisinde silahı onun enstrümanıdır. O onunla vardır. Onu asla elinden bırakamaz. Tüm teröristler ya ülkemizi terk edecek yada dediğim gibi gömecekler ve betonlayacaklar. Bunları yer tespitini biz yapacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trabzon, Rize, Gümüşhane, Bayburt, Sakarya, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Tokat ve Artvin illerinden gelen muhtarlarla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya geldi.

Son eylemlerin terör örgütünün ve onun destekçilerinin kalleşlikte hiçbir sınır tanımadıklarını gösterdiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu süreçte çok iğrenç, çık ibretlik işbirliklerine de şahit olduklarının altını çizdi.

“BUNLAR SAVAŞ İSTİYOR, KAN İSTİYOR, CAN İSTİYOR”

Türkiye’de paralel devlet yapılanması peşinde olan kesimin bölücü örgütle aynı çizgide buluştuğunu gördüklerine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aynı şekilde kendilerine aydın diyen, akademisyen diyen, gazeteci diyen bir güruhun nasıl alenen hain peşinde koştuğunu da ibretle takip ediyoruz. Bölücü örgüt ve uzantıları Türkiye’ye karşı her türlü ihaneti yaparken eylemlerin ve ölümlerin faturasını şahsıma, hükümete, iktidar partisine çıkarmaya çalışanların asıl niyetlerinin gayet iyi farkındayız. Ne diyorlardı, ‘seni başkan yaptırmayacağız.’ Bu sözün aslında Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırmayacağı düşüncesini ifade ettiğini milletimizle birlikte bizde çok iyi biliyoruz. Bugün ‘devlet silahlarını sustursun’ diyenler dün de, ‘bölücü örgüte niye savaşmıyorsun, niye silaha sarılmıyorsun’ diyordu. Çünkü bunlar savaş istiyor, kan istiyor, can istiyor. 6-7-8 tarihlerinde benim Kürt vatandaşlarımı, Kürt kardeşlerimi sokağa çağıran kimdi biliyorsunuz demi. Peki 50 kişi öldü, ölen kimdi. Benim Kürt vatandaşım. Öldüren o da Kürt. Peki Kürdü, Kürde kırdıran bu adamlar değil mi? Bu adamlar… Peki bu adamlar nasıl oluyor da özgürlükçü oluyor, bu adamlar nasıl oluyor da insanı sevenler oluyor. Öyle eline bir saz vermek suretiyle bir insanı kalkıp da modern bir noktaya oturtamazsınız. Yani böyle köşelerde, şuralarda, buralarda ‘cici çocuk’ demekle kişi ‘cici’ olmuyor. Biz insanın ameline bakarız, fiiline bakarız. Yaptıklarına bakarız. Sevgili peygamberimiz nediyor, ‘Müslüman o kimsedir ki elinden ve dilinden diğer Müslümanlarda nedir emindir, salimdir, güvendedir.’ Biz bunu arıyoruz. Bunlarda böyle bir şey var mı? Yok…” diye konuştu.

“SİLAHTAKİ KURŞUNLA SANDIKTAKİ OY ARASINDA BİR TERCİH YAPMAK ZORUNDADIR”

“Bunlar yol kesen, bunlar haraç toplayan” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Alıyor insanı dağa kaçırıyor. Ondan sonra haber gönderiyor. ‘Şu kadar para göndereceksin. Göndermediğin takdirde yakarız, yıkarız.’ Yaptıkları bu. Arkadan gel kurşunla, uykuda kurşunla. Tek amaçları var. O da Türkiye’nin istikrarının bozulması, kardeşlik ikliminin zehirlenmesi, güven ortamının zedelenmesi. Dikkat ediniz saldırılar ülkemizde oluyor, yürekler ülkemizde yanıyor ama terör örgütünün güdümündeki parti çözümü nerede arıyor, Brüksel’de arıyor. Diğer yabancı başkentlerde arıyor. Kendi ülkesine, kendi milletine bu kadar yabancılaşmış anlayışın yaşanan sorunlara yerli ve makul sorunlar üretebilmesi mümkün değildir. Maharet şiddet ve baskıyla sandıklara gölge düşürmek değil, alınan oyların hakkını verebilmektir. Oyu Türkiye’den alıp çözümü dışarıda aramak bir partinin kendi varlığını inkar etmesidir. Bir taraftan demokrasi deyip sandığı referans alan ama diğer taraftan sırtını terör örgütüne dayadığını ifade eden partinin mensupları aslında siyasete arkasını dönüyor demektir. Bu parti ve mensupları öncelikle silahtaki kurşunla sandıktaki oy arasında bir tercih yapmak zorundadır” dedi.

“KOBANİ’YE GİDENLERİN ÖNLERİNİ BİZ AŞTIK”

Bu süreçte birer sembol olarak kullanılan Kobani ve Suruç hadiselerinin gerisindeki gerçeği paylaşmak istediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Suriye’nin her bölgesi, her şehri gibi Kobani’nin de rejimin ve DAİŞ zulmünden kurtulması için her türlü çabayı gösterdiğinin altını çizdi.

Bölgenin DAİŞ saldırısına uğradığında hem oradan gelen 200 bin kişiye sınırları açtıklarını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Konuştuklarımız sapıtanlar var veya saptıranlar var. Kobani’den kaçanları bir hafta içerisinde ülkemizde misafir eden biz değilmiyiz. Biz sınırlarımızı kapaya bilirdik. Ama biz kapamadık. Biz nededik, ‘Biz, bize sığınanlara kapımızı kapayamayız ve bu konuda sıfır tolerans’ dedik. Kapıları açtık ve bu insanlara kapılarımızı açtığımız gibi kamplar yaptık. Kampların yetmediği yerlerde bunlar çeşitli evlerde misafir edildi. Ve şuanda bakın terör orada canlarda aldı. Ama biz berşey daha yaptık. Özgür Suriye Ordusu’nu topraklarımız üzerinden Kobani’ye girmesini sağladık. O yetmedi Kuzey Irak’tan Peşmergeleri yine topraklarımız üzerinden aldık Kobani’ye topraklarımız üzerinden girmelerini sağladık. Bunu yapanda biziz. Herhalde bunu terör örgütü PKK yapmadı. Biz yaptık. Önlerini biz aştık. Niye orada Kobani’de, Kobani’deki en azından kendi hemşerilerine veya oradaki yine yakınlarına sahip çıkma zeminini hazırlamak ve DAİŞ’le orada sürdürülen o mücadelede taleplerini yerine getirmek. Bu arada mesela enteresan bir şey olmuştur. Sayın Obama beni aramıştır. İşte iki güne kalmaz, ‘Kobani düşer.’ Burada sizden yardım istiyoruz demiştir. Bende kendisine şunu söylemiştim, ‘Sayın Obama, bakın 200 bine yakın Kobanili zaten bizim ülkemize girmiş durumda. Şuanda orada Kobanili kalmadı sadece savaşçılar var. Onlar birbirleriyle savaşıyorlar ama şunu unutmayın sizin oraya indireceğiniz silahlar sadece PYD’nin elini geçmeyecek oda terör örgütüdür aynı zamanda DAİŞ’in eline geçecek.’ Nitekim öyle oldu ki o silahların yarıya yakının DAİŞ aldı diğerini de diğerleri aldı. Bazı gerçekleri görmek lazım. Biz bölgeyi tanıyoruz ve biliyoruz. Ama dostlar maalesef bizim bu yaklaşımlarımıza dikkat etmediler ve bakın şuanda 70-80 bin civarında tekrar Kobanili, Türkiye’den Kobani’ye dönmüş vaziyetteler. Diğerleri hala Türkiye’de. Temenni ederiz ki diğerlerin de Kobani’ye döneler ve ülkelerindeki yerlerini alırlar. Hem ‘Kobani düştü, düşecek’ diye cımbızlanan ifademin gerisinde aslında bu bilgi var. Bu ifadeyi benim Kobani’nin düşmesini arzu ettiğim şeklinde sunanların ki terör örgütü bunu yaptı amacı bölgedeki insanımızı tahrik ederek kendi hain emellerini uygulamaya geçirmektir. Türkiye, Suriye ve Irak’tan gelen tüm misafirleri gibi Kobani’den gelen samimiyetle bağrına basmış, ekmeğini onlarla bölüşmüş. Aynı şekilde DAİŞ askerimizi, polisimizi şehit ettiğinde seslerini çıkarmayanlar bu örgüt Suruç’ta eylem yaptığında suçu hemen bize ve devlete atmanın çabası içerisine girdiler. Aldığı haberin doğruluğunu araştırmak her Müslümanın vazifesidir” diye konuştu.

“BİR TAKIM MEDYA KURULUŞLARININ DA BÖLÜCÜ ÖRGÜTLERİNİ DEĞİRMENİNE SU TAŞIDIKLARINI DA GÖRÜYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, paralel devlet yapılanması peşindeki örgütle, bölücü örgütün mensupların dolaşıma soktuğu haberler konusunda çok daha dikkatli olunması gerektiğinin altını çizdi.

“Terbiyesizce, edepsizce Suruç katliamını MİT’e yıkmak isteyenlerin de üzerlerindeki suçu bir başkalarına devretme operasyonudur” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İşte bunların altında bu dediğim örgütler var. Böyle dönemler hem bozguncuların sayısının arttığı hem de bozgunculuğun yıkıcı etkisinin çoğaldığı dönemlerdir.Millet olarak birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi ortak değerler ve hedefler etrafındaki kenetlenmemizi güçlendirdiğimiz sürece her türlü saldırının üstesinden geliriz. Bir takım medya kuruluşlarının da bu kritik dönemde milletimizin moralini bozarak mücadele azmimizi kırmaya gayret ederek paralel ve bölücü örgütlerini değirmenine su taşıdıklarını da görüyoruz. Ülkemize ve milletimize düşmanlık eden herkese sayfalarını, ekranlarını, manşetlerini açmakla maruf olan bu medya kuruluşlarını ihanetlerinin milletimizle birlikte bizde not ediyoruz. Zamanı geldiğin de bu notlar elbette milletimizin tarafından değerlendirilecektir. Üzerinde yaşadığımız Anadolu toprakları tarihinde her döneminde elde edilmesi ve elde tutulması zor bir coğrafyadır. Onun için Anadolu’ya hem medeniyetler ve milletler beşiği hem de medeniyet ve milletler mezarlığı derler. Çünkü tarih boyunca bu topraklarda pek çok kadim medeniyet doğmuş, hüküm sürmüş ve yok olup gitmiştir. Millet olarak bin yıldır bu coğrafyada biz hüküm sürüyoruz. Anadolu’yu bu topraklara ayak bastığımız dan beri kesintisiz bir mücadele ve büyük fedakarlıklar sayesinde kendimize vatan yaptık. Bugün yaşadığımız sıkıntıların yüzlerce yıllık geçmişi var. Bu süreçte Anadolu’yu eşsiz kılan bir diğer özelliği de her zaman mağdurların, mazlumların, gariplerin sığınağı olmasıdır. 1492’de İspanya’dan kaçan Yahudiler Anadolu’ya sığınmışlardır. Kimse kabullenmişlerdir ama Anadolu’ya sığınmışlardır. 1850’lili yıllardan itibaren Rus Çarlığı’nın zulmünden kaçan Kafkas halkları, Kırımlı kardeşlerimiz çareyi Anadolu’ya gelmekte bulmuşlardır. 93 harbi sonrasında Balkanları boşaltan yüz binlerce kardeşimize yine Anadolu kucak açmıştır. 1917 ihtilalinden kaçan yüz bini aşkın beyaz Rus’un geldiği yerde yine bu topraklar olmuştur. Cumhuriyet döneminde Balkanların muhtelif bölgelerinden Yunanistan’dan, Bulgaristan’dan gelen muhacirler bugün Anadolu’nun asli unsurlarını oluşturuyorlar. 1988’den itibaren Irak’ta yaşanan katliamlardan, savaşlardan kaçanlar yüz binlerce Kürt kardeşimize sınırlarımızı biz açtık. 1990’lar boyunca Bosna’da, Kosova’da, Makedonya’da yaşanan hadiseler sırasında ülkemize gelen kardeşlerimizi biz misafir ettik. Son olarak 2011 yılından beri Suriye’de yaşanan iç karışıklıklar sebebiyle yaklaşık 2 milyon kardeşimizi ülkemizde misafir ettik, ediyoruz. Avrupa’nın tamamında misafir edilenlerin sayısı ne biliyor musunuz 200 bin. Biz 2 milyon. Şuana kadar yaptığımız harcama 6,5 milyar dolar. Ama ne diyor veren alan elden üstündür” dedi.

“BİZİ NE BU COĞRAFYADA, NE DE YER YÜZÜNDE BİR GÜN BİLE BARINDIRMAZLAR”

Anadolu’nun umudunu buraya bağlamış çok geniş bir coğrafyanın kalbinin attığı yer olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu özelliklerinden dolayı Türkiye’yi daha sıkı sıkıya sahiplenmek mecburiyetinde olduklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anadolu coğrafyasındaki varlığı ilelebet sürdürme, Türkiye’ye sahip çıkma mücadelesini bugün de devam ettirdiklerini belirterek, “Böylesine kucaklayıcı, böylesine şevkatli coğrafyada ayrımcılık yapıldığı iddiasıyla bozgunculuk peşinde koşmak hele hele silaha sarılmak asla kabul edilemez. Silahlı saldırıya uğrayan bir devletin kendisini yine silahla savunma hakkı olduğunu en liberal aydınlar dahi kabul ediyor. Üstelik biz herhangi bir millet değiliz. Biz medeniyet davası olan, büyük hedefleri, büyük idealleri olan bir milletiz. Bu vasfımızdan vazgeçmediğimiz sürece de başımızdaki sıkıntıların eksilmeyeceğini biliyoruz. Yine biliyoruz ki bu vizyonumuzu kaybettiğimiz günde bizi ne bu coğrafyada, ne de yer yüzünde bir gün bile barındırmazlar. Türkçenin ünlü siyaset namesi Kutat Kubilik’te devletin halkına olan görevleri sayılır. Bu görevler sayıldıktan sonra bir de milletin ülkesine olan görevleri ifade edilir. Bu çok anlamlıdır. Bu görevlerin en başında geleni, ülkenin dostlarını dost, düşmanlarını düşman bilmektir. Bunu bileceğiz. Dostlarını dost, düşmanlarını da düşman bileceğiz. Milletimiz her bir ferdi ülkenin dostlarını dost bilecek, düşmanlarını düşman bildiği sürece ne paralel ihanet şebekesi ne de bölücü terör örgütü gibi yapıların bu topraklarda kök salabilmesi mümkün değildir. Biz millet olarak bu topraklarda yaşamının bedelini her kırışını kanımızla sulayarak defalarca ödedik, ödemeye devam ediyoruz. Arif Nihat Asya’nın ifade ettiği gibi, ‘ Şehitler tepesi boş değil, toprağını kahramanlar bekliyor ve bir bayrak dalgalanmak için rüzgar bekliyor.’ Evet şehitler tepesinde her zaman canını seve seve inancı için, vatanı için, milleti için, ülkesi için feda edecek binler, yüzbinler, milyonlar hazır bekliyor ben buna inanıyorum. Hamolsun ayyıldızlı al bayrağımızı dalgalandıracak rüzgar bu topraklardan hiçbir zaman eksik olmadı. Hiçbir zamanda eksik olmadı. Bayramları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda vatındır. Her bir şehidimizin toprağı akan kanı Anadolu’daki ebedi varlığımızın tescili için vurulan yeni bir mühürdür. Ülkenin ve milletin bekası uğruna canı veren tüm şehitlerimize Allah’tan rahmen, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Şehitlerimizin mekanı inşallah cennet olacaktır. Onlar rabbimin müjdesiyle zaten diridirler. ‘onlara ölü demeyiniz’ diye buyuruyor mevlamız. Terör eylemleriyle bu milletin birliğini, beraberliğini bozacaklarını, ülkemizin bölünmez bütünlüğüne zarar vereceklerini sananlar hak ettikleri cevabı alıyorlar, bundan sonrada almaya devam edecekler” şeklinde konuştu.

“Bu operasyonlar devam edecektir” diye konuşan Cumhurbaşkanı, konuşmasına şöyle devam etti:

“Tabi canımız yanıyor, şehit ailelerimizin canları da yanıyor. ‘Artık bu iş bitsin’ diyen kardeşlerimiz oluyor. Bu iş şüphesiz ki ilk insan Kabil ile Habil, biliyorsunuz Kabil kardeşi Habil’i öldürmüştü. Bir süreç başlamıştır. Ama bilesiniz ki şahadet makamı kıyamete dek devam edecektir. Mesele nedir bunu tamamiyle minimize edebilmektir. Topraklarımızda bu mücadelenin, bu süren operasyonların inşallah asgariye veya tamamiyle bitmesidir. Ama bakın dünyanın hemen hemen yerinde maalesef bu tür eylemler devam ediyor. Hele hele bu bölge özellikle seçilmiş durumda. Bakın bir şöyle yay var. Pakistan’dan başlıyor, Afganistan, Irak, İran geliyoruz Suriye, Filistin, Mısır, Libya devam ediyor ve bütün burada mesele nedir, bu topraklarda yaşayan insanların parçalanması, bölünmesi, bu topraklarda yaşayanlarda birbirini kardeşi enteresan olan bu. Kardeşi kardeşe vurduruyorlar. Dış güçler bunu başarıyor. Bunlar sadece iç güçlerle olmuyor. Ama biz öyle gayret içerisinde olmamız lazım ki dostlarımızı çoğaltmak, düşmanı da azaltmak gayreti içerisinde olmalıyız. Biz bu gayreti göstereceğiz. Ama biz bunların bütün bu saldırıları karşısında durmayacağız. Mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdüreceğiz. Mesela birilerin diyor ki ‘terör örgütü silahlarını sustursun.’ Hayır denemek sustursun. Terör örgütü silahlarını bırakacak, gömecek, betonlayacak. Böyle olur. Kalkıpta kimse devletten silahlarını bırakmasını isteyemez. Askerin de, polisinde silahı onun enstrümanıdır. O onunla vardır. Onu asla elinden bırakamaz. Bir devletin en önemli görevi can güvenliğini, mal güvenliğini, akıl ve nesil güvenliğini sağlamaktır. Bütün bunları yapacak olan devletin elinde bazı enstrümanlar vardır ki bunları kullanacaktır. Tüm teröristler ya ülkemizi terk edecek yada dediğim gibi gömecekler ve betonlayacaklar. Bunları yer tespitini biz yapacağız. Her türlü paralel devlet yapılanmasına son verene kadar da bu mücadele sürecektir. Terör örgütüyle arasına mesafe koymayı bir türlü beceremeyen, tercihini silahtan ve tehditten değil demokrasi ve hukuk devletinden yana yapamayan siyasi parti içinde aynı durum geçerlidir. Bu partinin yöneticileri siyasetin imkan ve yöntemleri içinde faaliyet göstermeyi başaramadıkları sürece bizim gözümüzde örgütün piyonu olarak kalacaklardır. Yani kimse yalan söylemek suretiyle ‘bizim terör örgütüyle alakamız yok, ilgimiz yok.’ Kusura bakmayın bunu kimse yutmaz. Bunu kimse yutmaz. Biz 6-7-8 Ekim tarihlerinde benim Kürt kardeşlerimizi sokağa dökenlerin kim olduğunu biliyoruz ve orada yaşındaki bir Yasin Börü’yü üçüncü kattan atmak suretiyle arabayla çiğneyenlerin ve onu o şekilde şehit edenlerin kim olduklarını biliyoruz. Bütün bu oyunlar bilindiğine göre bizde kararlıkla adımlarımızı atacağız.”

MİLLET İRADESİNE DAYALI ÇÖZÜMÜ

- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Anayasa’da belirtilen süreç içerisinde Sayın Başbakan, 45 gün içerisinde kendisinin de partisinin de inandıklarıyla mütenasip olabilecek bir ortak bulabilirse ama bir tekrar seçim, ama farklı bir anlayışla bir ortaklık için adım atabilir. Ama o tabi kendi ilkeleriyle, kendi düşünceleriyle de karşı düşüncenin ne yapması lazım örtüşmesi lazım. Herhalde örtüşmüyorsa intihar edecek hali de yoktur. Bunu tabi bu şekilde görmek lazım. Yani Anayasa’da belirtilen süre içinde koalisyon hükümetinin kurulması benim temennimdir. Bu süreç nedir, 45 gündür” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trabzon, Rize, Gümüşhane, Bayburt, Sakarya, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Tokat ve Artvin illerinden gelen muhtarlarla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya geldi. Türkiye’de tüm hayatını demokrasi, hak ve özgürlükler mücadelesiyle geçiren bu yöndeki taleplere ve gayretlere her türlü desteği veren bir siyasetçi olarak açıkça ifade ettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, devlet ve hükümetin önce ‘demokratik’ açılımla, ardından ‘milli birlik ve kardeşlik’ projesiyle, ‘çözüm süreciyle’, ret, inkar ve asimilasyon politikalarını bir daha dönüşü olmayacak şekilde ortadan kaldırdığını vurgulardı.

Başbakanlığı döneminde bu adımları atanın kendisi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu adımları attık dedik ki karşımızdakiler samimi davranacak. Biz elimizi uzattık ama onlar silahla cevap verdi. Şimdi utanmadan, sıkılmadan ‘çözüm sürecini hala devam ettiriyoruz’ diyor. Neyi devam ettiriyorsunuz, her şey ortada. Bana göre çözüm süreci buzdolabındadır. Şuanda milli birlik ve kardeşlik projesi gündemdedir. Milli birlik ve kardeşlik projesine destek verenlerle bu yolda yürümeye varız. Bölücü örgüt ve parti sorumluluklarının gereğini yerine getirmemiştir. Tam tersine sürekli istismarla, sürekli tahrikle tercihini şiddet ve baskıdan yana kullanmıştır. Çünkü bunlar yalan adeta itikadi bir meseledir. Terör örgütü 2013 yılından beri silahlarını toprağa gömmek, militanlarını sınırlarımız dışına çıkarmak yerine kendi aklınca devleti ve hükümeti oyalayarak tahkimat yoluna gitme gayretini göstermiştir. Şuanda işte görüyorsunuz, operasyonlarda nasıl silahlar ortaya çıkıyor. İşte Hakkari’de yolda toparlanan araçların kontrolünden çıkan silahları ekranlarda izlediniz değil mi? Tamamen yığınak yapıyorlar. Sığınıktan, Suriye’den yığınaklar yapılıyor. Niçin yarınlara. Maalesef bu konuda şuanda devletin çok daha gayretli, çok daha bu konularda yılmayacak şekilde operasyonlarına devam etmek suretiyle hangi evde ne var yok, istihbaratıyla, her şeyiyle bunu ortaya çıkarmak durumundadır. Ben bu konuda muhtarlarımızdan destek bekliyorum “diye konuştu.

“HÜKÜMETİN VERECEĞİ TAVİZ, ATACAĞI HERHANGİ BİR ADIM YOKTUR”

Muhtarlara seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarın hangi evde kim varsa onu orada kaymakamına, valisine, emniyetine bildireceğini ifade etti. “Bu yola analar ağlamasın” sözüyle çıktıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimizin umudunu boşa çıkarmamak, ülkeyi yeniden çatışma ortamına sürüklememek için mümkün olduğunca dikkatli hareket ettik, gerektiğinde dişimizi sıktık. Dikkat ederseniz yine de çatışmaları yeniden başlatan devlet olmadı. Terör örgütü kendisi bu yola başvurdu. Bundan sonra artık devletin ne de hükümetin vereceğiz taviz, atacağı herhangi bir adım yoktur. Çünkü yapılmasına gereken her şey yapılmıştır. Terör örgütü silahlarını bırakmadığı, militanlarını ülke dışına çıkarmadığı, onun güdümündeki siyasi parti şiddeti ve tehdidi bırakıp demokrasini safına geçmediği sürece devletin tüm birimleriyle ülkeyi ve milleti korumak için üzerine düşenleri yapmaya devam edecektir. Sınırlarımız içinde ve dışında terör örgütün tüm unsurlarına karşı gereken her türlü müdahale yapılacaktır. Paralel yapılanmaların ihanet zemininde kurdukları işbirliği asla buna mani olamayacaktır. Milletimiz müsterih olsun. Çözüm sürecini bu ülkenin bekasının tehdidi haline dönüştürmeye çalışılan mutlaka hüsrana uğrayacaktır. Bununla birlikte Türkiye’nin 1990’lara geri döndüğü iddialarını da kesinlikle reddediyorum. 1990’ların Türkiye’sinde olanların birçoğu şuan Parlamento’da. Nasıl oluyor da 1990’ların Türkiye’sini konuşuyoruz. Nasıl şuanda Parlamento’da bulunuyorlar. Bu itham milletimize haksızlıktır. Türkiye geçtiğimiz 12 yılda demokrasi, hak ve özgürlükler, kalkınma alınlarında elde ettiği kanımlar bir milim dahi geri gitmeyecektir. Tam tersine 2023 hedeflerimiz doğrultusunda kararlı adımlarla yürümeye devam edeceğim. Türkiye demokrasi ve hukuk içinde teröründe, paralel yapılarında üstesinden gelebilecek imkanı ve iradeye sahiptir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın” diye konuştu.

7 Haziran seçimlerin hiçbir partinin tek başına iktidar olabilmesine veya hükümet kurabilmesine imkan tanımayan bir Meclis tablosu ortaya koyduğunu sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak ülkenin böyle bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmasını asla arzu etmeyeceğini ifade etti.

“BEN ŞU ANDA BEN BU SÜRECİ İŞLETİYORUM”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sonuç olarak karşılarındaki tablonun bu olduğunu belirterek, “Birileri zaman zaman çıkıyor, ‘Sayın Başbakan bir koalisyon hükümeti kurmak istiyor ama Cumhurbaşkanı bunu engelliyor’ gibi böyle yalan yanlış, iftira kokan ifadeler kullanıyorlar. Ben şu ifadeyi sürekli kullandım, kullanıyorum, sorunların çözümü irade ortaya koyabilecek bir koalisyon hükümetinin oluşması konusunda ümidimizi biz muhafaza etmeye çalıştık, çalışıyoruz. Niye, bu ülke hükümetsiz kalamaz. Cumhurbaşkanı olarak şahsıma düşen görev nedir, anayasada belirtilen süreci işletmektir. Ben şuanda ben bu süreci işletiyorum. Seçimde en çok oyu olan partinin genel başkanı da şuanda hali hazırdaki başbakanımızdır, hükümeti kurma görevini ben kendilerine verdim ve bu süreci başlattım. Sayın Başbakan şuanda hükümeti kurma görüşmelerini devam ettiriyor ama bu süreç içerisinde bakıyorsunuz yine farklı farklı yaklaşımlar ortaya konuluyor. İşte ‘anamuhalefetle iktidar birlikte koalisyon hükümeti kursunlar’ diyenler var. Bütün bunların hepsini görüyoruz. Anayasa da belirtiler süreci işletiyoruz. Anayasa’da belirtilen süreç içerisinde sayın Başbakan, 45 gün içerisinde kendisinin de, partisin de, inandıklarıyla mütenasip olabilecek bir ortak bulabilirse ama bir tekrar seçim, ama farklı bir anlayışla bir ortaklık için adım atabilir. Ama o tabi kendi ilkeleriyle, kendi düşünceleriyle de karşı düşüncenin ne yapması lazım örtüşmesi lazım. Herhalde örtüşmüyorsa intihar edecek hali de yoktur. Bunu tabi bu şekilde görmek lazım. Yani Anayasa’da belirtilen süre içinde koalisyon hükümetinin kurulması benim temennimdir. Bu süreç nedir 45 gündür. Bu mümkün olmadığı takdirde ya mevcut hükümetin azınlık hükümeti devam etmek suretiyle bir erken seçime gitmesidir ki buna bir destek gerekiyor. Çünkü Parlamento’dan güven oyu olması gerekiyor. Aksi takdirde çünkü sunulacak olan bir kabini Parlamento’da bir güven oyu almaya bilir. O zaman da yeni bir görevlendirme süreci başlayacaktır. Burada farklı alternatifler var. Meclis’in kalkıp bir geçici seçim hükümeti kurmada değişik şekilleri var. Tabi burada da Parlamento’da temsil edilen siyasi partilerin güçleri oranın da kurulacak geçici seçim hükümetinde ne olması gerekiyor, temsil edilmesi gerekiyor. Bunun da çeşitli faydaları var, zararları var. Bu fayda zarar dengelemesini iyi yapmak gerekir. Anayasa belirtildiği şekilde bir seçim hükümeti yoluyla seçimlerin tekrarı yoluna bütün bunlar denendikten sonra gidilecektir. Türkiye’nin önündeki sorunlar güçlü bir siyasi iradenin gerekliliğini her geçen gün daha açık şekilde gösteriyor. Bunu sağlayacak yol hangisiyse onun izlenmesini temenni ediyorum. Demokrasinin ve siyasetin en önemli özelliği işte bu tür durumlarda millet iradesine dayalı çözümü daima masada tutuyor olmaktır. Bir kez daha ben koalisyon görüşmelerinin hayırlı bir şekilde sonuçlanmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.

 
Kurt Deresi'nde inşaat işçileri arasında kavga: 2 yaralı
 
'Erzurumspor, bizim için özel anlam ifade ediyor'
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
‘AK Partisiz seçenek yok’
Davutoğlu, "AK Partisiz seçenek yok. Yeni hükümette kesinlikle yer alacağız. ...
Konya Şehidine ağladı
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Bomba İnceleme ve İmha Şube Müdürü Beyazıt ...
Malatya şehidini dualarla uğurladı
Şırnak’ta şehit düşen Piyade Onbaşı Barış Aybek, memleketi Malatya’nın ...
 
Denizli tek yürek oldu
Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde PKK’lı teröristler tarafından şehit edilen ...
‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez’
Şırnak'ın Silopi ilçesinde dün şehit olan özel harekat polislerinden Elazığlı ...
Şehit Polis Mertcan dualarla uğurlandı
Şırnak'ın Silopi ilçesindeki hain saldırıda şehit olan özel harekat polisi ...
 
Ankara şehidini uğurladı
Şırnak’ın Silopi ilçesinde şehit düşen Şahin Polat Aydın memleketi Güdül’de ...
‘Sadece korkak değil, aynı zamanda alçaklar’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendileri sırça köşklerinde keyif sürerken, bu ...
‘Teröre Karşı Tek Yürek’
Türk Ocakları Genel Merkezi son günlerde artan terör olayları hakkında ...
 
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Çözümün Kuşkulusu
İslamhan Bulutlar
İslamhan Bulutlar
Peki bu işleri kim yapsın?
Ayhan Kara
Ayhan Kara
Bevval-i Ceh-i Zemzem: FETÖ ve İblis..
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Berhan Yılmaz hocam kitabın ortasından konuşmuş: Sistem değişmeli
Can Umut Avcıgil
Can Umut Avcıgil
Hitabetin İhtişamı ve Hikâyenin Gücü
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Ehramlı kadınlar çiftçi olamaz mı yani?
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurumspor’un Yeni Sezon Önceliği:

a. Ligde kalmak
b. Playoffa kalmak
c. İlk iki için mücadele


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva