ERZURUM (İHA) – Hakka kavuşmasının 739. yıldönümünde Hz. Mevlana’yı anma programı kapsamında Kadıköy’de faaliyet gösteren İstanbul Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Vakfı tarafından Şeb-i Arûs töreni düzenlendi. Mevlana Eğitim ve Kültür Derneği Sema ve Tasavvuf Topluluğunun Türk Tasavvuf Müziği Konseri ve Sema Gösterisini Kadıköylü Dadaşlar keyifle izledi.
Merkezi Kadıköy’de bulunan ve başkanlığını Erzurumlu Abdülhamit Çakmut’un yaptığı, Mevlana Eğitim ve Kültür Derneği Sema ve Tasavvuf Topluluğu hazırlayıp sunduğu Şeb-i Arus töreninde açılış konuşmasını İstanbul Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Vakfı Yönetim kurulu Üyesi Alparslan Kotan yaparken, Vakıf Başkanı A. Hadi Atalar vakfın çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Alparslan Kotan, açılış konuşmasında, “Şeb-i Arus terimi Hz. Mevlana’nın vefatından sonra kullanılmaya başlanan bir ifadedir. Hz. Mevlana’nın vefatının kendisinden sonra Şeb-i Arûs terimiyle adlandırılmasında, Hz. Mevlânâ'nın“Bizim ölümümüz, ebedî bir düğündür” sözü ile, oğlu Sultan Veled'in, “Aşıklara ölüm, düğündür” sözünün açık etkisinin olduğu düşünülebilir. Bizler bugün burada bu düğün gününün anısına bir araya gelmiş bulunuyoruz.” dedi.
BAŞKAN ATALAR, MARİFET İLTİFATA TABİİDİR
Vakıf Başkanı A. Hadi Atalar yaptığı konuşmasında, vakıf faaliyetlerinden bahsederken hemşerilerine vakıf faaliyetleri karşısında daha duyarlı davranmaları hakkında ince göndermelerde bulunarak, “marifet iltifata tabiidir” dedi. Yani vakıf adına yapılan çalışmalara herkesin daha fazla ilgi göstermesini ve duyarlı olunmasını belirtti.
Atalar, “İstanbul Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Vakfı kökleri 1950’li yılların sonlarında Fatih’te faaliyet gösteren Erzurum Talebe Yurdu’na kadar dayanan, 1970’li yılların başında dernekleşerek İstanbul Erzurumlular Derneği ismiyle faaliyetlerini sürdüren, nihayet 1989 yılında oluşumunu Vakıf haline dönüştürerek günümüze kadar gelen Erzurum’un, Erzurum dışında faaliyet gösteren en önemli sivil toplum kuruluşlarından birisidir. İstanbul Erzurumlular Vakfı’nın kendisine şiar edindiği dört esas vardır. Vakfımızın ana gayesi, vakfiyemizde belirtildiği üzere; "İyilik etmek ve fenalıktan sakınmak konusunda birbirinizle yardımlaşın" mealindeki Ayeti Kerime, "Yiyip tükettiğin, giyip eskilttiğin ve hayır yollarına verip geride bıraktığından başkası senin malın değildir" şeklindeki Hz. Peygamber'in hadisi, "Ulusal sınırlar içinde bulunan Vatan parçaları bir bütündür, birbirinden ayrılamaz" şeklinde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün veciz ifadesi, Ve manevi dinamiklerimizden İbrahim Hakkı Hz.’nin “İnsanın kendisi ve çevresini tanıması, iyiliğe, güzelliğe, imana, gerçeğe, dürüstlüğe, eli açıklığa yönelmesi ve böylece hayatın tadını ve anlamını değerlendirmesi gerekir.” Sözlerinden hareketle Erzurum’a ve Erzurumluya hizmet etmektir. Eğitim faaliyetlerine geçmişten günümüze kadar büyük önem veren Vakfımızın bu konudaki en önemli eseri Erzurum Aşağıcanören köyünde yaptırdığı İlk Öğretim Okulu olmuştur. Bunun yanı sıra eğitimlerini İstanbul’da sürdüren Erzurumlu öğrencilerimize burs verilmesi Vakfımızın en önemli geleneklerinden birisi haline gelmiştir. 2011-2012 Eğitim Öğretim Yılında İstanbul Erzurumlular Vakfı tarafından İstanbul’daki devlet üniversitelerinde okuyan 200’e yakın Erzurumlu öğrencimize burs verilmiştir. Tabi ki hedefimiz bu sayıyı artırmak ve daha çok sayıda öğrencimize katkı sağlayabilmektir. Erzurum’un geleceğine ve entelektüel sermayesine yapılacak en büyük yatırımın öğrencilerimize yapılacak yatırım olduğu gerçeğine değerli hazirunun yürekten inanmış olduğuna kaniyiz. Bu düşünceden hareketle bütün hemşehrilerimizi az, çok demeden üniversiteli öğrencilerimize burs vermeye davet ediyoruz.”
EĞİTİM FAALİYETLERİMİZ BURS VERMEKLE BİTMİYOR…
Ocak ayı itibariyle Kadıköy Halk Eğitim Merkezi ile ortaklaşa olarak düzenleyeceğimiz kurslarımız başlayacaktır. Projemiz kapsamında ilk olarak ağırlıklı olarak Erzurumlu üniversite öğrencilerimizin katılacağı İngilizce ve Osmanlı Türkçesi kursları faaliyete başlayacaktır. Halk oyunları kurslarımız da her cumartesi günü halen devam etmektedir. Bunun yanı sıra Vakfımızda, Gençlik Kollarımız tarafından her iki haftada bir Cumartesi günleri Kütüphane Sohbetleri adıyla sohbet programları düzenlenmektedir. Kadın Kollarımız Başkanı Bilge Seval Alakuştekin hanımefendinin başkanlığında faaliyetlerine devam etmekte, özellikle yaptığı kültür ve sanat gezileriyle Erzurumlu hanımefendilerin sosyal ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Vakfımızın internet sitesi hizmete girdiği günden beri misafir ettiği 100.000’e yakın ziyaretçi ile hemşehrilerimizin adeta gözdesi haline gelmiştir. Zengin içeriği ve altyapısı ile şehrimizin kültürüne önemli katkılar sağlayan internet sitemize gösterilen teveccühden dolayı bütün hemşehrilerimize teşekkürlerimizi arz ederiz. Vakfımızda gelenek haline getirdiğimiz bir diğer çalışma da her gün öğlen ücretsiz yemek servisi yapılmasıdır. Özellikle öğrencilerimizin ve ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın istifade etmeleri için yapılan bu önemli hizmet de siz değerli hemşehrilerimizin katkılarıyla uzun yıllar yaşayacaktır inşallah. Vakfımızın faaliyetleri çok fazla. Süremiz ise ne yazık ki çok kısa. Son olarak üstüne basa basa şunu belirtmek istiyorum ki; Vakfımız, Vakfiyemizde belirtildiği üzere, Yüce Türk Milletine, Yasama ve Yürütme erklerine, Bağımsız Yargı Organlarına, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne, Vakıf Organları ile tüm Erzurumlulara ve yardımseverlere, hayırseverlere emanettir… Bu amaçla bütün hemşehrilerimizden Vakfımızı koruma, destekleme ve geliştirme çabalarının esirgenmemesini diliyoruz. 23 yıldır aralıksız olarak çalışmalarına ve hizmetlerine devam eden İstanbul Erzurumlular Vakfı siz değerli hemşehrilerimizin maddi ve manevi her türlü katkılarıyla daha da güçlenecek ve Erzurum’a ve Erzurumluya daha nice büyük ve önemli hizmetler sunacaktır” dedi.
ÇAKMUT, HZ. MEVLANA HAKKINDA BİLGİ VERDİ
Mevlana Eğitim ve Kültür Derneği Başkanı Hamit Çakmut, “Mevlâna, insanlığa diyor ki: “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol”. Evet, her bir fert ayrı bir dünya, ayrı bir değer. Bütün insanlık kardeş. İnsanlık var olduğundan beri gelen bütün dinler; İncil, Tevrat, Zebur, Kur’an, hepsi insanlığın huzuru için Allah’ın kanunları olarak insanlığa indirilmiş. Hepimiz İsa, hepimiz Musa, hepimiz Muhammed’iz. Bizlerin ruh dünyasına ışık tutan tüm filozof veya mutasavvıflar bizlere sevgiyi öğretmediler mi? Evet öğrettiler. O halde biz insanlar neden kavgayı tercih ediyoruz? İnsan nefsi doymak bilmiyor. Nimetler çoğaldıkça daha çok istiyor. Dış görünüşü zenginleştikçe iç dünyası, ruhu aç kalıyor. Neden ikisi dengede tutulamıyor? İşte burada insan, durmalı, düşünmeli, diğer insanları yargılamadan önce kendine bakmalı, kendine çekidüzen vermelidir. 1999 yılında Mevlâna Eğitim ve Kültür Derneği’ni kurduğumda kendime bir ideal seçtim. Bir insan olarak bütün insanlığa aynı mesafede olmak; kimseyi yargılamadan, kim olursa olsun bize, bana gelen her insana, dinine, ırkına bakmadan sevgiyle kucaklamak, sevmek… gözlerimdeki aşkı karşımdaki insana hissettirmek. Fikirleriyle mutlu olduğum Mevlâna’yı incelediğinizde her satırında tevazu bulursunuz. Bütün dillere çevirileri olan 25.600 beyitlik Mesnevi huzurun reçetesi, 40.000 beyitlik Divan-ı Kebir şiirleriyle sevgi şelalesidir. Semazen, Allah aşığıdır. Nefsiyle her an mücadele eden, biz olmaya gayret eden insandır. Semazenin kıyafetlerinin birer manası vardır. Başındaki kavuk (sikke) nefsinin mezar taşı, hale hale açılan eteklik (tennure) onun kefeni, belindeki kuşağı (elif-i lamet) birliği temsil eder, üzerindeki kollu cepken (gül deste) ve yakasız derviş gömleği ile sema denilen bir manevi yolculuğa çıkar. Bu yolculukta hamlıktan olgunluğa, pişmeye yol alır. Tekrar yolculuk bittiğinde kendi iç kavgası bitmiş olarak huzur içinde evrene döner. Mevlâna gönül alıcı bir dost, şefkatli bir baba, iyi bir eş, her kesimden insana eşit mesafede olan bir gönül adamıdır.
1273 yılında hayata gözlerini kapadığında cenazesinin arkasında her dinden insanlar onun güzel bedenini taşımış ve gözyaşı dökmüştür. Biz Mevleviler, Mevlâna’nın Allah’a yani sevgiliye kavuştuğu güne Şeb-i Arus (Düğün Gecesi) diyoruz. Ve her yıl 17 Aralık tarihi her milletten, dinden insanın huzur içinde Konya’yı ziyaret ederek Mevlâna’nın manevi huzurundan sükun içinde çıktıklarını görmekteyiz. Son söz olarak şunu ifade etmek isterim. Ey insanlık, huzur ve saadet sizin içinizde. Hepimiz bir vazife için dünyaya geldik. Bu vazifeyi layıkıyla yaparak ebedi aleme göç etmek bizlerin elinde. Yaşadığımız her an, soluduğumuz her nefes bize sevgi, sevgi, sevgi diye haykırmakta… ve bu sevgi bizim içimizde. Bize biz kadar yakın. “Ben sensem, sen de bensin; ben tensem, sen de cansın. O halde ne diye bu ayrılıklar.. geliniz sevgide bir olalım… insanlığın buna ihtiyacı var.”
ABDÜLHAMİT ÇAKMUT KİMDİR?
Abdülhamit Çakmut 1953 yılında Erzurum’da dünyaya geldi. İlk, orta, lise eğitiminin ardından Erzurum Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü ve İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Türk Musîkisi bölümünü bitirdi.
1999 yılında Mevlâna Eğitim ve Kültür Derneği’nin kuran Çakmut, dernek çalışmaları kapsamında yurtiçi ve yurtdışında çeşitli konferanslara konuşmacı olarak katıldı. Evli ve iki çocuk babasıdır.
Plaket takdim edildi,
İstanbul Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Vakfı adına Başkan A. Hadi Atalar ve vakfın kadın Kolları Başkanı Bilge Seval Alakuştekin, Mevlana Eğitim ve Kültür Derneği Sema ve Tasavvuf Topluluğuna günün anısına birer plaket takdim ettiler.
Tasavvuf Topluluğunda tanıdık bir sima Ömer Okur
Okur ailesinden bir Ömer Okur Tasavvuf Topluluğunda tanıdık bir isim dikkat çekti. Erzurum’da Okur Gıda olarak bilinen Okur ailesinin bir ferdi olan Ömer Okur’da Kur’an-ı Kerim tilavetiyle izleyenleri büyüledi.