Sanat Düşünce ve Eğitim Derneği tarafından Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen, “Asım’ın Neslinden Bir Usta: Recep Tayyip Erdoğan Programı”na katılarak bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz son 13 yıldır bu ülkeye faydalı bir nesil yetiştirmenin, Asım’ın neslini ayağa kaldırmanın mücadelesini veriyoruz. Bu mücadelemizi de 78 milyonun tamamı için yapıyoruz. Bu ülkenin hiçbir gencinin heba olmasına, yitip gitmesine gönlümüz razı değil” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sanat Düşünce ve Eğitim Derneği’nin (SADED) düzenlediği “Asım’ın Neslinden Bir Usta: Recep Tayyip Erdoğan” adlı programa katıldı. İstiklal Marşı Şairi merhum Mehmet Akif Ersoy’un vefatının 79’uncu yıldönümü münasebetiyle düzenlenen programda Cumhurbaşkanı Erdoğan; Mehmet Akif’i, mücadelesini ve onun manevi ve kültürel mirasının yanı sıra ‘Asım’ın Nesli’nin bugün taşıdığı anlama ilişkin bir konuşma yaptı.
Konuşmasına, kendisini dinleyen gençlere hitaben “Asım’ın Nesli olan siz değerli kardeşlerimi en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum” diyerek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mehmet Akif’in; ‘Yarabbi bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırtma’ niyazını vasiyet bırakarak, 79 yıl önce hayata gözlerini yumduğunu, İstiklal Marşı’nı bu millete özellikle de gençlere emanet bıraktığını belirtti.
“MEHMET AKİF TÜM HAYATINI MİLLETE VAKFETMİŞ BİR DAVA ADAMIDIR”
Mehmet Akif için, ‘Hayatı, eserlerinden çok daha muhteşem bir şiirdir’ sözüne atıfta bulunarak, onun hayatının; eserleri gibi dersler, örnekler ve ilhamlarla dolu olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sahici, sahih, samimi bir hayat süren Mehmet Akif, esasen bir merhamet şairidir. Kendisi büyük bir yoksulluk içinde yaşarken, soğuktan titreyerek yazdığı İstiklal Marşı’nın 500 liralık para ödülünü, fakir kadınlara ve çocuklara nakış öğreten Darü’l Mesai Vakfı’na bağışlamıştır. O, şiirleriyle birlikte fikirlerini ve tüm hayatını millete vakfetmiş bir dava adamıdır” diye konuştu.
Konuşmasında Mehmet Akif’in ‘İstiklal Marşı Şairi’ vasfının yanında bilinmeyen yönlerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “İstiklal Harbi sırasında, dostu, yol arkadaşı Eşref Edip ile şehir şehir, kasaba kasaba dolaşarak, vaazlarıyla, yazılarıyla, Anadolu’da bağımsızlık ateşini harlamış, Kuvayı Milliye ruhuna can katmıştır. Kendisi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde ders vermiş bir Darülfünun hocasıdır. Arapçayı, Farsçayı, Fransızcayı çok iyi bilen, dini ilimlere vakıf bir İslam âlimidir. Sırat-ı Müstakim dergisindeki yazılarıyla millete ışık tutan bir ediptir. Buna rağmen, Anadolu’ya doğru yola çıktığında Akif'in cebinde sadece 36 kuruş vardır. Çünkü o, derdin, çilenin, mesuliyetin çok genç yaşta olgunlaştırdığı bir gariptir. Doğduğu topraklar artık, kendini tüm varlığıyla ait hissettiği vatanının sınırları dışındadır.”
“DÜNYADA, CENAZE NAMAZINA DEVLET ERKÂNIN KATILIMI YASAKLANAN BELKİ DE TEK MİLLÎ ŞAİRDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mehmet Akif’in, ağlayan bir mazlum olmak yerine, mücadele eden, hakkının peşine düşen bir dava adamı olmayı tercih ettiğine dikkat çekti ve “Buna rağmen, İstiklal Marşını yazdığı yeni devletinin gadrine uğrayıp, mülteci durumuna düşmekten de kurtulamamıştır. Sürgün olarak 11 yıl yaşadığı Mısır’daki günleri, hastalıkla, yoklukla, parasızlıkla ve en acısı da vatan hasretiyle geçmiştir. Sonunda vatanına kavuşabilmiştir, ama hayatı gibi ölümü de hüzünlü olmuştur. Dünyada, cenaze namazına devlet erkânın katılımı yasaklanan belki de tek millî şairdir” dedi.
Mehmet Akif’in, her şeyden önce bir istiklâl ve istikbal aşığı olduğunu söyleyen ve “Asım’ın Nesli’ni yetiştirmek için ter döken bir muallim, bir fikir işçisi olan Mehmet Akif, ömrü boyunca bunun mücadelesini verdi” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Onun tek umudu gençlikti. Nitekim ebedi istirahatgahına da, hayatını adadığı o gençlerin omuzlarında gitti. Onun hayal ettiği gençlik; ‘Paris'e gitmeden önce millete Fatih Cami'nin minaresinden, gelince de Eyfel Kulesi'nden bakan”, yani kendine, değerlerine yabancılaşan bir gençlik değildi. Tam aksine tarihine, medeniyetine, kültürüne sahip çıkan, bu birikimi Batının fenniyle, bilgisiyle, tekniğiyle teçhiz eden, tahkim eden bir gençlik peşindeydi.”
Mehmet Akif’in, toplumu doğruya, iyiye, hakka yöneltecek şeyin eğitim ve ilim olduğuna inandığını, amacının ise toplumun kuruyan, kurutulan pınarlarını, bilgi, ilim ve hikmetle doldurmak olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yüzden onun; eğitimi, Çanakkale Mücadelesi ile aynı mesabede, aynı değerde gördüğüne işaret etti ve “Onun gözünde “Asım’ın Nesli”; bu milletin bağımsızlık mücadelesini bilgiyle, ilimle, irfanla sürdürecek, Çanakkale Destanını gerçek zaferle taçlandıracak bir nesildir” sözlerine yer verdi.
“BELLİ MAHFİLLERİN TAKLİTÇİLİĞİNİ AYDIN OLMAK SANANLAR VAR”
Türkiye’nin son 200 yıllık siyaset, kültür ve sanat hayatının, ‘Tevfik Fikret’in Haluk’u ile Mehmet Akif’in Asım’ının mücadelesinin tarihi’ olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şu değerlendirmelerde bulundu: “Bir tarafta yerli ve millî olan vardır, diğer tarafta belli mahfillerin taklitçiliğini aydın olmak sananlar vardır, geziciler vardır. Bir tarafta bu millete hizmet edenler vardır, diğer tarafta milleti tahkir edenler, aşağılayanlar vardır. Bir tarafta ‘hâkimiyet milletindir’ diyenler, diğer tarafta milleti mümeyyiz görmeyen vesayetçiler vardır. Bir tarafta bu ülkenin gençlerinin geleceği için canını siper edenler, diğer tarafta gençleri kör ideolojilerine kurban edenler vardır. İşte şu anda Güneydoğu’da ve Doğu’da yaşananlar… Orada gençlerimiz için örülen ağlar… Bir tarafta ihya ve imar edenler vardır, diğer tarafta yakıp, yıkanlar vardır. Bir tarafta herkes için hak, adalet ve özgürlük mücadelesi verenler, diğer tarafta sadece kendi grupları, kendi çıkarları için çalışanlar vardır. Tüm bunlar size ne kadar tanıdık geliyor değil mi? Bugünün Türkiye’sinde de, aynı saflarda aynı mücadele devam etmektedir.”
“BU ÜLKEDE HERHANGİ BİR OPERASYONA MÜSAADE ETMEYİZ”
13 yıldır, bu ülkeye faydalı bir nesil yetiştirmenin, Asım’ın neslini ayağa kaldırmanın mücadelesini verdiklerini ve bu mücadeleyi 78 milyonun tamamı için verdiklerini belirterek, bu ülkenin hiçbir gencinin heba olmasına, yitip gitmesine gönlünün razı olmayacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütünün dün Şırnak kent merkezinde Kültür Merkezi içinde bulunan kütüphaneye bombalı saldırı düzenlemesine ilişkin açıklamalarda da bulundu ve şunları kaydetti: “İçinde genç yavrularımız var, bunlar yanarak şehit olabilirlerdi. Rabbimin lütfuyla kurtarıldılar. Okulları yaktılar, o okullarda da yavrularımız ölebilirdi. Camilerimizi yaktılar, hâlâ yakıyorlar. Lafa gelince de utanmadan sıkılmadan ‘barış’ kelimesini, -hiç de yakışmıyor ya- ağızlarına alıyorlar. Şimdi bir de topraklarımızı bölmekten, böleceklerinden bahsediyorlar. Gençler hiç üzüntüye kapılmanıza gerek yok; Allah’ın izniyle bu ülkede herhangi bir operasyona, herhangi bir ameliyata asla ve kata müsaade etmeyiz.”
“ODTÜ'DE NAMAZ KILAN GENÇLERİN ÜZERİNE SALDIRIYORLAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, geçtiğimiz gönlerde ODTÜ’de bir gurup üniversite öğrencisinin namaz kılan öğrencilere saldırmasına da değindi. İlgili üniversite yönetiminin lafa geldiği zaman ‘özgürlükçüyüz’ dediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı: “Ellerine geçirdikleri bir dokunulmazlık zırhını bunlar maalesef bu türden aleyhte kullanma gayreti içinde giriyorlar. Böyle bir şey olamaz. Gereği neyse bunun da YÖK tarafından yapılması gerekir. Tabii ki Cumhurbaşkanlığı makamı olarak bizler bunun da takipçisi olacağız.”
“FİKRİ OLMAYAN İNSAN ŞİDDETE SIĞINIR”
“Hâlbuki biz, tıpkı Mehmet Akif gibi, elindeki çivili sopalarla eğitim görenlere, namaz kılanlara hücum eden değil, elindeki molotofla, kalaşnikofla, roketatarla devletine, kendi halkına saldıran değil, “Asım’ın Nesli” bir gençliği görmek istiyoruz” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerin farklı fikirlerden, dünya görüşlerinden olmasının, Türkiye için daima bir zenginlik olduğunu vurguladı. Bu ülkenin en büyük hazinesinin; üniversite kürsülerinde, amfilerinde, sınıflarda gençlerin görüşlerini özgürce ifade edebilmesi, tartışılabilmesi olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fikri olmayan insan şiddete sığınır. Üniversitelerde ve sokaklarda şiddet uygulayanları, fikirleri olmadığı için bu yola başvuran zavallılar olarak görüyorum. Bu durumda karşımızdakiler birer genç olmaktan, üniversite öğrencisi olmaktan, mazlum olmaktan çıkar, sadece birer adli suçlu hâline gelir. Benim gönlüm böyle bir manzaraya asla razı değil” şeklinde konuştu.
Güneydoğu’daki belediyelere de seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu tür hendekler kazmayı bırakın da temsilcisi olduğunu iddia ettiğiniz benim Kürt kardeşlerime o belediyelerin iş makinalarıyla lütfen hizmet veriniz. Onların çöplerini toplayınız, suyu olmayan Kürt kardeşlerimin evine lütfen onların suyunu götürünüz. Atık sularını taşıyacak kanalizasyonlarını yapınız” çağrısında bulundu.
Mehmet Akif’in; çileyle, mücadeleyle, sürgünlerle yoğrulmuş hayatının, önceki ve bugünkü nesillere örnek olduğu gibi gelecek nesillere de rehberlik edeceğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan salondaki gençlere hitaben sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz, tıpkı Mehmet Akif’in özlemini çektiği gibi, geçmişimizden aldığımız dersle, ilhamla, aşkla, inançla geleceğe yürüyen bir milletiz. Hamdolsun, işte şu karşımda gördüğüm manzara, Çanakkale'de, Anadolu’da akan kanların suladığı fidanların bugün meyveye durduğuna işaret ediyor. Şu karşımdaki coşku, Asım’ın Nesli’nin bir hayal değil, bir hakikat olduğunu gösteriyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını, İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’u, Necip Fazıl Kısakürek’i, ‘7 Güzel Adam’dan ebediyete irtihal etmiş olanları rahmetle yâd ederek tamamladı.