ANKARA (İHA) - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Mart yağışlarının endişeleri bir ölçüde giderdiğini ama şu ana kadar Nisan ayında da yeterli yağışın alınamadığının görüldüğünü bildirerek, “Mayıs yağışlarını dört gözle bekliyoruz. Her ne kadar tarımsal üretimde ürün hasat edilinceye kadar risk devam etse de Mayıs yağışları özellikle hububatta rekolteyi çok önemli oranda etkileyecek” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Ekim ayından bu yana yetersiz kalan yağışların Türkiye’de önemli bir kuraklık riskini doğurduğunu, kuraklığın Marmara Bölgesi dışındaki bütün bölgelerde ama en fazla İç Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde hissedildiğini belirtti. Ekim, Kasım, Aralık, Ocak, Şubat aylarında yağışların yetersiz kaldığını, Mart yağışlarının endişeleri bir ölçüde giderdiğini ama şu ana kadar Nisan ayında da yeterli yağışın alınamadığının görüldüğünü vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Mayıs yağışlarını dört gözle bekliyoruz. Birçok bölgede çiftçimiz yağmur dualarına devam ediyor. Yağış umudunu sürdürüyor. Her ne kadar tarımsal üretimde ürün hasat edilinceye kadar risk devam etse de Mayıs yağışları özellikle hububatta rekolteyi çok önemli oranda etkileyecek. Mayıs ayında ülkemiz iyi yağış alırsa, rekolte de çok büyük olumsuzluklar yaşanmaz.
Tarım, tabiatı itibarıyla riskli bir üretim şekli. Üstü açık bir fabrika gibi. Doğa olayları her zaman üretimi büyük oranlarda etkiliyor. Yağış olmadığında kuraklık, çok fazla yağış olduğunda sel, su baskını, sıcaklık mevsim normallerinin üzerine çıktığında ağaçlarda erken çiçeklenme, sıcaklık mevsim normallerinin çok altına indiğinde, don yaşanıyor. Fırtına, hortum olduğunda, seralar hasar görüyor. Sonuçta tarımsal üretimde her zaman risk var.
Gelişmiş ülkelerde güçlü sigorta yapılanması riski dağıtıyor, üreticinin riskini azaltıyor. Kuraklık, don ve diğer doğa olayları ülke çapında tabii afetler yarattığında devlet işin içine girip yükü üstlenmediğinde sorun çözülemiyor. Bu yıl da kuraklık, ardından 29-30-31 Mart 2014 tarihlerinde yaşanan don olayı, çok büyük tarım alanlarını etkiledi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız ve Hazine Müsteşarlığımız, 60 ilde don zararıyla ilgili bir çalışma yapıyor. Üreticinin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan borçlarının 1 yıl süreyle ertelenmesi gündemde.”
KURAKLIĞIN ETKİSİNİ SINIRLI TUTMAK İÇİN
Afetlerden korunmak ve etkisini en aza indirmek için bazı önlemlerin de alınabileceğini, kuraklığın da bu afetler içinde yer aldığını belirten Bayraktar, şöyle devam etti:
“Türkiye’de yıllık toplam 112 milyar metreküp kullanılabilir su var. Ülkemiz, kişi başına 1461 metreküp kullanılabilir suya sahip. Kişi başına kullanılabilir su miktarı da önümüzdeki yıllarda nüfus artışıyla birlikte daha düşecek. Kullanabileceğimiz su miktarını çok fazla değiştiremeyeceğimize göre, kuraklığın etkisini sınırlı tutmak istiyorsak, Türkiye’nin su zengini olmadığını unutmamalı, suyun gramını bile ziyan etmemeliyiz.
Bir an önce, teknik ve ekonomik olarak sulanabilir 2,77 milyon hektar alanda sulama yatırımları tamamlanmalıyız. Bu az bir alan değil. Neredeyse, Belçika, Arnavutluk, Ermenistan’ın yüzölçümlerine yakın, İsrail ve Filistin’in toplamından daha büyük bir alan. GAP’taki tüm sulanabilir alanın 1,8 milyon hektar olduğunu göz önünde bulundurursak, 2,77 milyon hektar alanın büyüklüğünü daha iyi anlarız. Türkiye’nin teknik ve ekonomik olarak sulanabilir 8,5 milyon hektar tarım alanı var. Bu alanın 2,77 milyon hektarı, sulama altyapı yatırımları tamamlanmadığı için sulanamıyor. Sulanabilen, 5,73 milyon hektar alanın önemli bölümü de vahşi sulama dediğimiz karık sulama yöntemiyle sulanıyor. Bu sulama türü, suyun etkin kullanımını önlüyor. Sulamada yağmurlama ve damla sulama gibi basınçlı sulama sistemlerine geçilmeli. Vahşi sulama da dediğimiz karık sulama yöntemine oranla damla sulamanın yüzde 60, yağmurlama sulamanın yüzde 30 civarında su tasarrufu sağladığı unutulmamalı.”
“BARAJLARDA ÖNCELİĞİN SULAMA OLDUĞU GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMALI”
Bu yıl için barajlarda sulamayı sıkıntıya sokmayacak şekilde su toplanmasını sağlamak gerektiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Hidroelektrik santrallardan (HES) elektrik üretimi, kuraklık ve önceliğin sulama olduğu gerçeği göz önünde bulundurularak planlanmalıdır. Bahar ekilişlerinde çok su tüketen ürünler mümkün olduğunca ekilmemeli, üretici su tüketimi az olan ürünlere yönlendirilmeli, aradaki gelir farkı destek olarak verilmelidir. Hububat ürünlerde yaşanması muhtemel verim kaybının oluşturacağı zararın karşılanması için üreticilere maddi destek yapılmalıdır.
Üretimin sonraki yıllarda sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından, üreticilerimizin Ziraat Bankası, özel bankalar, Tarım Kredi Kooperatifleri, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) prim borçları ile elektrik borçları faizsiz olarak ertelenmelidir. Yeni kredi kullanımında kolaylık sağlanmalıdır.”
“KURAKLIK RİSKİ TARIM SİGORTALARI KAPSAMINA ALINMALI”
Bayraktar, su tasarrufunu artırmak için kuraklığa dayanıklı tohum kullanımının teşvik edilmesinin, çiftçiye su tasarrufu konusunda eğitim verilmesinin de önemli olduğunu bildirerek, “Kuraklık riski Tarım Sigortaları kapsamına alınmalıdır. Kuraklık riskinin Tarım Sigortaları kapsamına alınmaması durumunda 2090 Sayılı afetlerden zarar gören çiftçilere yardım içeren Kanun, işler hale getirilmelidir. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Konya Ovası Projesi (KOP) gibi büyük alanları sulamaya açacak projeler bir an önce tamamlanmalıdır” dedi.