HOCA AHMET YESEVİ
Anadolu’nun kimi yörelerinde ‘paşa’, kimi yörelerinde ‘dudak paylı’ ve kimi yörelerinde de ‘yetim doyuran’ gibi tabirlerle biçimlendirilen çay, Erzurum kültürüne ise, ‘kıtlama’ ve ‘cırıldım’ı kazandırdı. Türkiye’de kuru çay tüketiminde hatırı sayılır bir konuma sahip olan Erzurum, 12. Yüzyıl’da ilk kez Hoca Ahmet Yesevi’nin içtiği çaya, kültürel bir motif kazandırmanın yanında, onu bir alışkanlık ve bir tutku haline getirdi. Tarihi kaynaklar, Osmanlı’nın, 19. Yüzyıl sonlarında tanıştığı çayın yüzlerce yıl süren serüveninin de, en az içimi kadar keyifli olduğunu ortaya koydu. Kaynaklarda, Türklerin çayla Anadolu’ya girmeden önce Orta Asya’da tanıştıkları bilgisine yer verirken, çayı ilk kez içen Türk’ün ise, Hoca Ahmet Yesevi olduğu aktarılıyor.
//TARİH NE DİYOR?
Kazan Tatar Türklerinden Dil Islahatçısı, Abdül’l-Kayyum Nasıri’nin “Fevakihü’l–Cülesa” adlı eserinde, 12. Yüzyıl’da Kazakistan’da yaşayan Türk şair Hoca Ahmet Yesevi’nin, çayı içen ilk Türk olduğu bildiriliyor. Nasıri, Hoca Ahmet Yesevi’nin misafir olduğu Türkmen komşunun evinde içtiği sıcak çayın yorgunluğunu giderdiğine dikkat çekerek, eserinde ayrıca, çayın dualı bir şurup olduğundan da bahsediyor. Nasıri’nin aktardığı bilgiye göre, Hoca Ahmet Yesevi, ilk kez içtiği çayın sıhhatine faydası dokunması üzerine, orada bulunanlara bir nasihat ve duada bulunuyor: “Hastalarınıza bundan içirin ki, mutlaka şifa bulsunlar.”
//ÇAY KÜLTÜRÜ
İnsanların ve bölgelerin birer kültür aynası haline gelen çayın, Osmanlı ile buluşması ise, Hacı Mehmed İzzet Efendi’nin ‘Çay Risalesi’ adlı kitabında anlatılıyor. Eserde verilen bilgilere göre, 19. Yüzyıl sonlarında İstanbul’daki bazı dükkanların çay ithal etmesiyle başlayan bu tanışma, daha sonra Osmanlı coğrafyasının tamamına yayılıyor. Kırk yıllık hatırını bile geride bırakarak kahvenin tahtını bile sarsan çay, geçen zaman içerisinde insanlara ve yörelere göre, birbirinden değişik yöntem ve tarzlarla tüketilmeye başlanıyor.
ÇAY, AYNI ZAMANDA BİR TALİM VE TERBİYE ARACI…
Evlerde, işyerlerinde, lokanta, kafeterya ve kahvehanelerde çayın en çok tüketildiği iller arasında Erzurum gelirken, söz konusu içecek adeta şehirde bir tutku olarak ifade ediliyor. Erzurum’da ikramı genellikle açık renkli ve kaşıksız olarak yapılan çay, ‘kıtlama’ diye tabir edilen özel bir yöntemle tüketilirken, bu tat, bir içimlik keyiftin ziyade insana sabrı ve kanaati de öğretiyor. Makaslarla, elle ya da ısırılarak koparılan ufak şeker parçalarının dilaltında bekletilmesi suretiyle içilen çay, şekerin erimesiyle damağa sadece bir tat değil, içene ‘dili tutma’ talimi de verir. Erzurum’da, “yeter” denilmedikçe sürekli tazelenen çay, yudumlayanın karşısına; ‘cırıldım’ (zor çayı) şeklinde de çıkarken, bu davranışla da, misafire gösterilen ilgi ve yanı sıra ev sahibine duyulan saygı da ifade edilir.