Çavuşoğlu, “Biz bugün İslam düşmanlığının da antisemitizmin de veya Hristiyan karşıtlığı da dahil her türlü karşıtlığı reddediyoruz, inancımız gereği reddediyoruz ve insanlık suçu olarak görüyoruz." dedi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen Konya'da düzenlenen Yurt Dışı Din Hizmetleri Konferansı'na programına katılarak bir konuşma yaptı. Bakan Çavuşoğlu, "Bugün İslam düşmanlığı, yarın bu yine ırkçılığın başka boyutlarına, göçmen düşmanlığının başka bir boyutuna, Avrupa içinde farklı gruplara yönelebilir. Allah korusun işte o zaman 2. Dünya Savaşından ders almamış oluruz. Yeni facialara doğru dünya gidebilir. İşte tüm bu olumsuz trendleri birlikte değerlendirip nasıl katkı sağlayabiliriz bunları konuşmaya devam edeceğiz. İşte böylesine bir dönemde biz de girişimci ve insani dış politikamızda dünyanın tüm meselelerinde söz sahibi olmaya çalışıyoruz, katkı sağlamaya çalışıyoruz. Bugün bu çetrefilli dünyada tüm gelişmeler ışığında görüyoruz ki dış politikada tek başına Dışişleri Bakanlığının yürütebileceği bir alan değildir artık. Parlamenter diplomasisinden tutun da sivil toplum örgütlerinin iş dünyasının katkısına kadar herkesin çaba sarf etmesi gereken bir alan olmuştur. Ayrıca bugün Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığının dışında temsilcilikleriyle yurtdışındaki diğer misyonlarıyla birlikte yürüttüğümüz bir alan olmuştur. Kızılayımızla AFAD'ımızla, aynı şekilde TİKA'mızla, Yunus Emre Türk Kültür Merkezlerimizle ve şimdi Maarif Vakfımızla birlikte Türk Hava Yolları ve diğer değerlerimizle birlikte insani dış politikamızı yürütüyoruz. Ama özellikle de Diyanet İşleri Başkanlığımızın yurtdışında sizin gibi kıymetli müşavirleri ve temsilcilikleriyle DİTİP ve bazı ülkelerde farklı isimleri olan yapılarla esasen sadece Türk dış politikasına sizler katkı sağlamıyorsunuz ve dünya barışına da çok güzel katkılar sağlıyorsunuz. O yüzden sizlerle birlikte önümüzdeki süreçte daha yakın işbirliği içinde çalışmak bizleri Dışişleri Bakanlığı olarak tüm arkadaşlarımız olarak bizlerin arzusudur inşallah bunu birlikte başaracağız" dedi.
"BİZ HER TÜRLÜ KARŞITLIĞI REDDEDİYORUZ"
İslam düşmanlığının moda haline geldiğini belirten Çavuşoğlu, "İslam karşıtlığının sebeplerine baktığımız zaman esasen bunu sağlayanların ortaya inandırıcı, tatmin edici bir argüman koyamadığını da görüyoruz ve esasen popülizmden kaynaklandığını düşünüyoruz. Maalesef bugün popülizmden beslenen siyasi partilerin hatta siyasetçilerin ve medyanın İslam düşmanlığını ve göçmen karşıtlığını körüklediğini görüyoruz. Bu sadece bir kaç yıldır yaşadığımız olaylarla değerlendirilemez. Bakınız 1993 yılında Solingen'de yaşanan 5 vatandaşımızın canlı canlı yakılması ilk gördüğümüz emarelerden bir tanesidir. Yine 2000 ile 2007 arasında Enes Gül davası dediğimiz o süreçte 8'i vatandaşımız 10 kişinin katledilmesi, sistematik bir şekilde öldürülmesi başka bir boyuttur. Yine Yeni Zelanda'daki 15 Mart'taki saldırı Cuma günü namazını eda etmek için oraya giden kardeşlerimizin katledilmesi başka bir örnektir. Biz Christchurch'daki cami saldırısıyla Siri Lanka'daki kilise saldırısını ayırt etmiyoruz. İkisi de hain saldırıdır, ikisi de terör saldırısıdır. Ama bugün dünya maalesef bizim gibi bakmıyor. İdeolojisinden bakıyor. Kendi görüşünden, inancından bakıyor. Ama biz öyle bakmıyoruz. Biz bugün İslam düşmanlığının da antisemitizmin de veya Hristiyan karşıtlığı da dahil her türlü karşıtlığı reddediyoruz, inancımız gereği reddediyoruz ve insanlık suçu olarak görüyoruz. İşte bizim dışımızdaki inanca sahip olan herkesi de bu açıdan baktırmayı başardığımız zaman esasen bu olumsuz trendi geriye çevirebiliriz. Tabii ki vatandaşlarımızın Müslümanların karşı karşıya kaldığı saldırılar olduğu zaman biz de devlet olarak sizlerle beraber üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor" diye konuştu.
Çavuşoğlu şöyle devam etti: "Bugün neler yaptığımız konusunda sizlere biraz bilgi vermek istiyorum. Özellikle hukuki alanda vatandaşlarımızın ve Müslümanların yanında olmamız gerekiyor. Ayrıca siyasilere ve de STK'lara, medyaya bu gidişatın çok tehlikeli olduğunu, kendilerininde çok tehlikeli mecraya sürüklediğini iyi anlatmamız gerekiyor. Diğer taraftan bugün dünya sosyal medya ikilemi yaşıyor. Bir taraftan özgürlük, ifade özgürlüğü diğer taraftan sosyal medyanın Yeni Zelanda'da gördüğümüz gibi terör eylemleri dahil her türlü insan hayatını etkileyecek olumsuz alanlarda nasıl kullanıldığını tartışıp iyi dengeyi nasıl kurabiliriz diye tartışmalar var. Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi gibi, BM gibi, hatta AGİT gibi dernekler bu konuda çok çaba sarf ediyor. Ama bugün biz çoğulculuğu ve küresel değerleri inancımız gereği ön plana çıkarmazsak bu çabalar da yarım kalabilir. Bu sahada da önlemler almak için çaba sarf etmemiz lazım".