İslam İşbirliği Teşkilatı 5. Sağlık Bakanları Konferansına katılarak bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, radikal akımlara ve aşırılığa karşı ortak mücadele konusunda G20’deki Müslüman ülkeler ile İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde temsil edilen ülkelere çok önemli görevler düştüğünü belirterek, “Müslümanlar olarak sorumluluğumuz çok büyük. İslam adını kullanarak, Müslümanlara en büyük zararı veren DAEŞ, El- Kaide, Boko Haram gibi terör örgütlerinin karşısında hep birlikte el ele vererek net ve ilkeli bir tutum ortaya koymalıyız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 5. Sağlık Bakanları Konferansı'na katıldı. Çırağan Sarayı'nda Sağlık Bakanlığının ev sahipliğinde gerçekleşen ve 43 İslam ülkesinden bakan, bakan yardımcısı, müsteşar düzeyinde pek çok temsilcinin yer aldığı konferansın kapanış oturumuna katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada bir konuşma yaptı.
Konferansın İslam ümmeti ve insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyerek sözlerine başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada giderek derinleşen terörizm ve mülteci sorunlarının merkezinde Müslüman toplumların ve İslam dünyasının yer aldığına dikkat çekerek, İslam ülkeleri arasındaki en kapsamlı ve etkin iş birliği kurumu olan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın sorumluluklarının, her geçen gün arttığını söyledi.
“MÜSLÜMANLARA YÖNELİK NEFRET SALDIRILARI VE IRKÇI TUTUMLAR YÜKSELİŞTE”
Diğer ülkelerde terörizme ve mülteci krizinin yol açtığı sorunlara karşı artan tepkilerin, topyekûn İslam dünyasına ve tüm Müslümanlara yönelmeye başladığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye başta olmak üzere, bölgemizde yaşanan insani dramlar devam ederken, şimdi bir de Müslümanlara yönelik nefret saldırılarının, ırkçı tutumların yükselişiyle karşı karşıyayız” dedi.
Geçtiğimiz Pazar ve Pazartesi günü Antalya’da gerçekleştirilen G-20 Liderler Zirvesi’nde bu konuyu, ele aldıklarını ve orada nüfusu Müslüman ülkelerin liderleri olarak, aşırıcılığa, radikal akımlara karşı ortak mücadele verme konusunda görüş birliği içinde olduklarını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İİT bünyesinde temsil edilen tüm ülkelere, bu noktada çok önemli görevler düştüğünü vurguladı.
“Müslümanlar olarak sorumluluğumuz çok büyük. İslam adını kullanarak, Müslümanlara en büyük zararı veren DAEŞ, El-Kaide, Boko Haram gibi terör örgütlerin karşısında hep birlikte el ele vererek net ve ilkeli bir tutum ortaya koymalıyız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “İslam, Müslüman, cihat, mücahit, şeriat gibi kavramları, bu teröristlerin istismar aracı olmaktan kurtarmalıyız. Bu örgütler ve bu kavramlar üzerinden Müslümanların kanlarını döken, onurlarını kıran, geleceklerini karartan güçlerin oyununu artık bozmalıyız. Dünyadaki 1,7 milyar Müslümanın izzetini, bir avuç teröristin insafına terk edemeyiz, terk etmemeliyiz. Bu aziz dinin sahibi ve koruyucusu elbette Yüce Allah’tır. Ama biz Müslümanların da, en azından, kendi haysiyetimize, kendi istiklalimize, kendi istikbalimize daha sıkı şekilde sahip çıkma sorumluluğu vardır. Kendi coğrafyamızda ortaya çıkan ve bir proje ürünü olduğu her halinden belli olan bu örgütlerin önünü biz kesmediğimizde, neler olduğunu işte görüyoruz. Birileri hemen uçaklarıyla, füzeleriyle, tanklarıyla, toplarıyla, gerektiğinde askerleriyle gelip bu işe soyunuyor.”
“İSLAM'IN TERÖRLE ANILMASININ ÖNÜNE GEÇMEK, HEPİMİZİN BOYNUNUN BORCUDUR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam toplumlarının, kendi aralarındaki ihtilafları kendileri çözmediğinde başkalarının buna el atıp daha da derinleştirdiğini ve yaygınlaştırdığını vurgulayarak, mezhep sorunun İslam dünyasının yumuşak karnı olmaya devam ettiğini ve bu meselenin bazı bölgelerde etnik ayrımlarla, ihtiraslı yöneticiler vasıtasıyla güçlendirilip kanatıldığını ifade etti. Bugün bölgenin herkesin birbiriyle çatışmalı ve kavgalı olduğu, oluk oluk Müslüman kanının döküldüğü bir yer haline geldiğine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Artık bu gidişe bir ‘dur’ demeliyiz. Merhamet dini olan, sevgi dini olan, vicdan dini, dayanışma dini, ilim dini olan İslam’ın terörle, zulümle, ölümle, cehaletle birlikte anılmasının önüne geçmek, hepimizin boynunun borcudur. Evet, şimdi mücadele zamanıdır” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu mücadelenin verilmediği takdirde yarın hepimiz için daha karanlık olacağını sözlerine ekledi.
Salondaki dinleyicilere hitaben, “Bakınız, burada 43 İslam ülkesinin bakan, bakan yardımcısı, müsteşar düzeyinde kıymetli temsilcisi bulunuyor. Her birimiz, bu meseleyi kendi ülkelerimizde, kendi hükûmetlerimiz nezdinde gündeme getirdiğimizde, mutlaka bir farkındalığın oluşmasına katkı sağlarız” teklifinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışın her platformda ortaya konduğunda kısa sürede çok muazzam bir sinerjinin ortaya çıkacağına inandığını söyledi.
“TÜRKİYE’DE SAĞLIK ALANINDA DEVRİM NİTELİĞİNDE GELİŞMELER YAŞANDI”
“Daha Sağlıklı Ümmet İçin Köprüler Kurmak” mesajıyla düzenlenen konferansın, İslam dünyasının ciddi sorunlarından biri olan sağlık alanında önemli kararlar alınmasına vesile olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlık alanında Türkiye’de geçen 13 yılda yaşanan devrim niteliğindeki gelişmelere de değindi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin kendi vatandaşlarının yanı sıra her yıl yurt dışından gelen 400 bin kişiye de sağlık hizmeti verdiğini, bunlara ilaveten Suriye ve Irak’tan gelen 2,5 milyon kişinin sağlık hizmeti ihtiyaçlarını da aksaklığa meydan vermeden karşılandığını aktardı.
“MAZLUMLARA İNSANİ YARDIM ELİ UZATILMASI KONUSUNDA NE MANİMİZ VAR?”
Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, uluslararası kuruluşların ve Batı ülkelerinin, göçmenlere yardım konusunda iyi bir imtihan veremediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha üzücü olanı ise, İslam dünyasının kendi içinde bu konuda güçlü bir dayanışma ortaya koyamamış olmasıdır” diye konuştu. Bu meseleye insani, vicdani, ahlaki ve İslami bir vazife olarak bakarak çalışmalarını sürdürdüklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları söyledi: “Ama gönül, tüm İslam ülkelerini bu konuda yanımızda görebilmeyi isterdi. Olanlar var mı, var. Onlara da şükranlarımı bildiriyorum. Vicdanımızı kaybettiğimizde insanlığımızı, inancımızı, bizi biz yapan bütün değerleri de kaybederiz. Oysa bizim medeniyetimizde mazluma, dini, milliyeti, kültürü sorulmadan el uzatılır. Mazlum, sadece insan olması sıfatıyla, her türlü yardıma layıktır.”
Suriye’de yaşanan dramın yanı sıra, Filistin’de, Afrika’da, Arakan’da baskıya, zulme, katliama maruz kalan Müslüman kardeşlerimizin de olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hadi siyasi alanda, askeri güç konularında ciddi bir dengesizlik mevcut diyelim. Peki, bu mazlumlara insani yardım eli uzatılması konusunda ne manimiz var? Biz, 2014 yılında 4,5 milyar dolarlık insani yardımla, bu alanda dünyada üçüncü sırada yer alıyoruz. Hâlbuki maddi imkânları bizden çok daha fazla olan İslam ülkeleri mevcut… Bu ülkelerin, dünyadaki diğer mazlumlarla birlikte Müslümanlara yardım konusunda çok daha faal olmalarını bekliyoruz. Batı ülkelerinde yapılan keyfe keder nitelikteki sosyal, kültürel, sportif harcamaların sadece bir bölümü, mazlumlara yardım için aktarılsa, inanın bana, sorun büyük ölçüde çözülür” ifadelerini kullandı.
“TERÖRİZM VE GÖÇ SORUNU, BATAKLIKTA ÜREYEN SİNEKLER GİBİDİR”
“Evet, sosyal adaletsizlik küresel bir sorundur. Ama biz Müslümanların, en azından kendi içimizde, bu sorunu asgari düzeye indirmemiz gerekirdi” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kur’an-ı Kerim’de defalarca geçen “infak etme” tavsiyesini hatırlatarak, yardımlaşma emrini, hiç değilse kendi aramızda hayata geçirmemiz, uluslararası kuruluşlarımız aracılığıyla, bu konuda bir seferberlik başlatmamız gerektiğini ifade etti. Bu başarıldığında terörizm ve göç meselelerinin çözümünde de önemli mesafe kat edileceğine inandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terörizmin en önemli gerekçelerinden biri fakirliktir. Terörün arkasındaki güçler, dikkat edin fakiri, yoksulu seçiyor. Canlı bombayı onların içinden seçip alıyor. Terörizm ve göç sorunu, bataklıkta üreyen sinekler gibidir. Öyleyse bu bataklığın kurutulması lazımdır. Bu bataklığın adı nedir biliyor musunuz? Sefalet bataklığıdır. Sefalet bataklığını yok ettiğinizde, terörizmin en önemli insan kaynağını, aynı şekilde göçlerin başta gelen sebebini de ortadan kaldırmış olursunuz. Türkiye olarak, bu yöndeki çalışmalarımızı, her yıl artırarak sürdürmekte kararlıyız. İmkânı olan tüm İslam ülkelerini bu konuda iş birliği yapmaya, birlikte hareket etmeye davet ediyoruz” sözlerine yer verdi.
Konuşmasının son bölümünde İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi İSEDAK’ın misyonuna, tarihine ve çalışmalarına da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İslam İşbirliği Teşkilatı merkeziyle uyumlu bir şekilde İSEDAK’ı kendi alanında etkin ve sistematik çalışan bir yapı haline dönüştürmek istiyoruz. İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan ve tüm üye ülkelerden bu konuda çok daha fazla destek bekliyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını İslam İşbirliği Teşkilatı 5’inci Sağlık Bakanları Konferansı’nın hayırlı olmasını dileyerek tamamladı.