Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen Kaymakamlar Toplantısı’nda farklı illerden gelen kaymakamlara seslenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Ekim 2014 tarihinden itibaren Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en üst temsil mekânı olarak kullanılan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin, aynı zamanda Türkiye’nin yeni yönetim anlayışının sembolü olduğunu ifade etti.
“CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI, DEVLETLE MİLLETİN BÜTÜNLEŞTİĞİ BİR YERDİR”
10 Ağustos 2014 seçimlerinde Cumhurbaşkanı’nın doğrudan halk tarafından seçilmesiyle birlikte Türkiye’nin yeni bir döneme girdiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı makamı, bu Külliye’nin devreye girmesiyle beraber, sadece protokol makamı olmaktan çıkmış, Cumhur’la Başkanı’nın, devletle milletin bütünleştiği bir yer haline gelmiştir. Bizim, belediye başkanlığımızdan başbakanlığımıza kadar yönetim sorumluluğu üstlendiğimiz her yerde el üstünde tuttuğumuz bir ilkemiz var. Ne diyoruz? ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.’ Cumhurbaşkanlığı’nda da aynı anlayışla yola devam ediyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en üst temsil makamı olarak, kendisinin de titizlikle riayet ettiği bu ilkeye, yukarıdan aşağıya tüm kamu görevlilerinin de uymasını beklediklerini ifade etti.
“ARKANIZDA HOŞ BİR SEDA BIRAKIN”
Devlet sisteminde, kaymakamların ilçelerin, valilerin de illerin en üst kamu otoriteleri olduğunu sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Vatandaşımız, devlet deyince ilçesinde kaymakamı, vilayetinde valiyi bilir, valiyi tanır; onları sorumlu görür. Sistemi çalıştıran insandır. Birikimli, çalışkan, azimli, dirayetli, idealist bir kaymakam, aynı yetki ve imkânlarla ilçesinin çehresini değiştirirken, aynı hassasiyetleri taşımayan bir başkası tam tersi sonuçlara yol açabilmektedir. Özellikle Anadolu’da gittiğimiz yerlerde, her iki örneğe dair de pek çok anekdot dinliyoruz. Öyle ki, 20 yıl önce, 30 yıl önce gelip birkaç yıl görev yapmış kaymakamlarını bugün hâlâ bir efsane gibi anlatan, hayırla ve hasretle yâd eden vatandaşlarımıza rastlıyoruz. İşte bu hissiyatı oluşturmak çok önemlidir. Kamu görevlileri, yaptıkları işin karşılığında, elbette hayatlarını idame ettirmek, iaşelerini sağlamak için devletten belli bir maaş alırlar. Ama kamu görevlilerinin, özellikle de geniş bir sorumluluk alanına sahip kaymakamlarımız için asıl mükâfat, vatandaşlarımızın onların arkasından ettikleri hayır duadır. Şairin, ‘Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş’ dediği gibi, şöyle gönülden kopup gelen bir ‘Allah razı olsun’ sözünü, hiçbir makamla, hiçbir mevkiiyle, hiçbir kazançla mukayese edebilmek mümkün değildir” diye konuştu.
“ZİHNİNİZLE VE YÜREĞİNİZLE KENDİNİZİ VAZİFENİZE ADAMANIZ LAZIM”
“Yaptığınız işin manevi hazzını alamıyorsanız, o iş size yüktür. Belki teknik işler bu şekilde yürüyebilir” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İdarecilik gibi doğrudan insanların hayatına dokunan işlerde, sadece haftanın 5 günü 8 saat mesai yapmakla, sadece rutini yürütmekle başarılı olunamaz. Hele hele siyasetçiler, hele hele valiler, kaymakamlar, emniyetçiler onlar için saat diye bir şey olamaz. Haftanın 7 günü, günün 24 saati, zihninizle ve yüreğinizle kendinizi vazifenize adamanız lazımdır. Yazın güneşte terlememiş, kışın karda üşümemiş, ayakkabısına çamur, pantolonunun paçasına toz bulaşmamış kaymakam, açık söylüyorum, ne ilçesini, ne de vatandaşını tanıyabilir, tanıyamaz. Çünkü böyle bir kaymakam odasından çıkmamış, makam arabasından inmemiş, halkın arasına hiç karışmamış demektir. İlçesinin tüm mahallelerini, köylerini, onların muhtarlarını, önde gelen simalarını tanımayan kaymakam, ‘evrak kaymakamıdır’; yani sadece evrak imzalayan, evrak üzerinden işlerini takip eden kişidir. Elbette evrak işlerini titizlikle takip edeceksiniz; ama asıl işiniz bir defa şunu yani insanı asla ihmal etmeyeceksiniz” dedi.
“TÜRKİYE’DE İNSAN ODAKLI BİR DEVLET ANLAYIŞINI HÂKİM KILACAĞIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı anlayışın tüm kamu görevlileri için de geçerliği olduğunu, “Balık baştan Kokar” atasözünü örnek verdi. Yönetici bu bilinçle hareket etmez ise diğer personelin işini hakkıyla yapmasını beklemenin çok fazla iyimserlik olacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “En başta şahsım olmak üzere, Başbakanıyla, Bakanlarıyla, Müsteşarlarıyla, Genel Müdürleriyle, Valileriyle, Kaymakamlarıyla hepimiz, milletimize karşı, ülkemize karşı olan vazifelerimize, işte bu anlayışla dört elle sarılmak mecburiyetindeyiz. Rahmetli Abdurrahim Karakoç ne güzel söylemiş: ‘Gölgesinde otur amma, yaprak senden incinmesin / Temizlen de gir mezara, toprak senden incinmesin / İl göçsün, göçtüğün vakit / Yol yansın, yandığın vakit / Suyundan içtiğin vakit / Kaynak senden incinmesin.’ Evet, bizler bu görevleri, bu makamları bıraktığımız vakit geride işte böyle izler bırakmalıyız. Kimseyi incitmeden çok büyük eserlere, çok büyük hizmetlere imza atmalıyız. Hamdolsun Türkiye, geçtiğimiz 13 yılda bu doğrultuda çok önemli mesafe kat etti. İnşallah, 2023 hedeflerimizle birlikte, Türkiye’de insan odaklı bir devlet anlayışını tamamen hâkim kılmış olacağımıza inanıyorum.”
“ARKAMIZDA, BİNLERCE YILLIK BİR DEVLET GELENEĞİ VAR”
“Türkiye, nevzuhur bir devlet değildir. Arkamızda, binlerce yıllık bir devlet geleneği vardır. Biz bir kabile devleti değiliz. Biz çok asil bir devletiz ve çok asil bir milletiz. Cumhurbaşkanlığı forsumuzda sembolik olarak temsil edilen 16 büyük devlete ilave olarak, geniş bir coğrafyada çok sayıda devlet kurmuş bir milletiz. Bu, dünyada pek az topluma, pek az devlete nasip olan bir zenginliktir” şeklinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “ Tabii bu kadim geleneğin gerisinde, devletle millet arasındaki güçlü güven duygusu bulunuyor. Biz devletine güvenen insanların, evlerinde, işyerlerinde, tarlalarında huzur içinde yaşadığı yönetim tarzını sürdürmek mecburiyetindeyiz. Bugün de, aynı anlayışı ilçeleriyle, mahalleleriyle, köyleriyle ülkemizin 81 vilayetinin tamamında, 780 bin kilometrekare vatan toprağının her karışında hâkim kılmanın çabası içindeyiz. Sıkıntılarımız yok mu? Elbette var. Ama bugünün sıkıntıları bizi binlerce yıllık sorumluluklarımızdan uzaklaştıramaz. Hem bu sorunların üstesinden geleceğiz, hem de devlet ve yönetim geleneğimizi, adalet, güvenlik ve refah temeli üzerinde sürekli daha yükseğe çıkartacağız”
“MİLLETE HİZMET AŞKIYLA ÇALIŞTIĞIMIZ MÜDDETÇE YORULMAYIZ”
Bu ülkenin hiçbir meselesinin kendilerini yormayacağını; karşılarına çıkan meselelerin sadece kendilerini daha çok çalışma, daha çok mücadele etme, daha çok gayret gösterme azmi vereceğini, vermesi gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rahmetli Neşet Ertaş, ‘Aşkınan çalışan yorulmaz’ diyor. Mesele bu ‘aşk’… Eğer aşk varsa yorulmazsın kardeşim. Biz de millete hizmet aşkıyla çalıştığımız müddetçe Allah’ın izni ile yorulmayız, yorulmamalıyız. Bu aziz ülkenin her karış toprağı şehitlerimizin kanıyla, ecdadımızın alın teriyle sulanarak vatanımız haline gelmiştir. Bugün de kanımızı ve alın terimizi sakınmadan, bulunduğumuz görevlerin hakkını vererek, ecdadımıza, şehitlerimize layık olduğumuzu göstermeliyiz. Birkaç gün önce bir şehit polisimizin abisi -o da polis- telefonda kendilerini aradığım da şunu söyledi, ‘Sayın Cumhurbaşkanım biz şahadete inanmışız, bende polisim kardeşim şehit oldu bende hazırım diyor. Yeter ki sizler bizim arkamızda dimdik durun. Siz dimdik durdukça biz bu teröristlere Allah’ın izni bu vatan topraklarında mekân, yer tanımayacağız.’ Şimdi mesele bu…” diye konuştu.
TERÖRLE MÜCADELE
Yılmadan, usanmadan, çekinmeden, korkmadan bu işinde üzerine üzerine gideceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hep söylüyorum; biz tek milletiz. Çeşitli etnik unsunlar olabilir, Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Roman’ı, vs. vs… Ama tek milletiz. İki; tek bayrağız. Bizim ülkemizde ikinci bayrak söz konusu değildir. Onun içinde, ‘Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.’ Ve tek vatan… 780 bin kilometrekare ile tek vatan. Bu sahtekârların söylediği, ‘bizim vatan arayışımız yok falan’ bunları biz yutmayız. Onu külahıma anlatsınlar. Bunların dertlerini biz biliyoruz. Onun içinde 780 bin kilometrekarelik vatan toprakları üzerinde yaşamak isteyenler bir hukuk devleti olan ülkemizde hukukun kendilerine tanıdığı neyse bu hakkı kullanmak suretiyle yaşamalıdır. Ben hangi hakka sahipsem sende aynı haklara sahipsin. Rahat dur ya… Parlamentoya girmesine giriyorsun, makamlara gelmekse geliyor musun? Geliyor. Daha ne istiyorsun ya. Ama dert başka. Dert bu güzel ülkemizi, bu vatan topraklarını bölmek, parçalamak, buralardan o tarihî hesaplarını kendilerine göre yerine getirmek. Bu devletin içinde bir başka devlet olamaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tek. Birisi paralel devlet yapılanması diye çıkmış, öbürü kendine göre bir başka devlet yapılanması anlayışıyla ortada dolaşıyor. Hiçbiriniz Allah’ın izni ile bu ülkede böyle bir arayışın karşılığını bulamayacaksınız. Bedelini de ağır ödeyeceksiniz, ödüyorsunuz. Şehitlerimiz var ama biz buna inanarak yola çıktık. Rabbimiz onun müjdesini bize verdi, ‘Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Onlar diridirler ama siz bilemezsiniz.’ Mesele budur onun için İstiklal şairimizin ‘Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda! Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda’ derken işte bize verdiği istikamet budur. Bu topraklar ‘Şüheda’ fışkırır. Bu topraklar böyle topraklar. Batıda da bunu görürsün, doğuda da bunu görürsün. Kuzeyde de bunu görürsün, güneyde de bunu görürsün. O şehitlerimizin olmadığı yer yok” diye sözlerini sürdürdü.
KAMU YÖNETİMİ REFORMU
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamu yönetimi reformlarının, son 200 yıldır gündemlerinden hiç düşmediğini, Cumhuriyet döneminde de aynı arayışın, kesintisiz bir şekilde devam ettiğini vurguladı. Türkiye’nin son 13 yılının, bu bakımdan çok önemli, çok kritik düzenlemelerin hayata geçirildiği bir dönem olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu süreçte sayısız tecrübe ile gördüğüm bir gerçeği sizlerle paylaşmak istiyorum. Sadece kanun çıkarmak, kanunu değiştirmek, yönetmeliklerle ve diğer mevzuat düzenlemeleriyle uğraşmak sorunu çözmüyor. Mevzuatla birlikte, hatta mevzuattan önce zihniyeti değiştirmek gerekiyor. Zihniyet değişmeyince, siz hangi kanunu çıkartırsanız çıkartın, hangi yönetmeliği değiştirirseniz değiştirin, uygulama, aşağı yukarı aynı kalıyor. Bu bakımdan Türkiye’nin ‘sistem reformuyla’ özellikle ‘yönetici reformuna’ da gerçekleştirmesi gerekir diyorum. Kurumsal organizasyon olarak idareyi yenilemek nispeten kolayken, idare-i maslahatçı anlayışı değiştirmek çok zordur. Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için idari reformlarını, zihniyet reformuyla desteklemesi gerekiyor. Vizyon sahibi, yetişmiş, kendini sürekli bilgiyle besleyen ve yenileyen, liderlik vasıflarına sahip idarecilerimizin sayısını ne kadar çoğaltırsak, hedeflerimize ulaşma şansımız da bir o kadar artar. Statükonun gardiyanlığını yapan bir bürokrasi ülkeye sadece patinaj yaptırır” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında yeri geldiği zaman mevzuatın bir kenara konularak, zihinsel inkılabın devreye sokulması gerektiğini vurgulayarak, “Ben bunu bu şekilde yaparım’ deyin ve yapın. İşte bu iradeyi kullanmaktır, bu iradeyi kullanın. Kim için kullanıyorsunuz bu iradeyi vatandaş için. Hiç çekinmeyin kullanın ve sorun üreten, sorunlar karşısında pes eden değil, çözüm üreten, dirayet sahibi yöneticilere sahip olmadan bunu gerçekleştiremeyiz. Siz çözüm makamısınız unutmayın. Onun içinde çekinmeden çözüm üretin. Sorunlar karşısında ‘ya bir yol bulan, ya da bir yol açan’ idarecilerle birlikte yürümek istiyoruz. Türkiye’nin önündeki sıkıntılar, bu ihtiyacı her geçen gün daha da artırıyor” ifadelerini kullandı.
“TERÖR ÖRGÜTÜNE DESTEK VEREN KAMU GÖREVLİLERİ SÜRATLE ADALETE TESLİM EDİLMELİDİR”
Bölücü terör örgütünün, ülkenin güneydoğusunda bazı ilçelerde ve mahallelerde her türlü ahlaksız yöntemi kullanarak hâkimiyet tesis etmeye çalıştığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, örgütün güdümündeki partiye mensup belediyelerin, tamamen bunların kontrolü altına girmiş durumda olduğunu da dile getirdi.
Diğer kurumlarda çalışan kimi kamu görevlilerinden de gizli veya açık destek aldıklarının anlaşıldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Güvenlik güçlerimiz, büyük bir fedakârlıkla, hassasiyetle teröristleri birer birer temizliyorlar. Ama burada mülki idare amirlerimize de önemli görevler düşüyor. Bilhassa kaymakamlarımız, kanunların kendilerine verdiği yetkiyi en etkili şekilde kullanarak, örgütün yaptığı tahribatı gidermek ve belediyelerin yol açtığı boşlukları doldurmak için cesur bir şekilde harekete geçmelidirler. Vatandaşlarımıza sunulan hizmetlerde kesintilerin oluşmasına, vatandaşlarımızın bu belediyelerce mağdur edilmesine izin veremeyiz. Gerekirse belediyelerin araç-gereçlerine el koyarak, gerekiyorsa diğer kurumların imkânlarını kullanarak, bölgede hayatı bir an önce normale döndürmemiz şarttır. Ayıca, terör örgütüne destek veren kamu görevlileri de süratle belirlenip adalete teslim edilmelidir. Hiç beklemeyeceksiniz. Kim yapmış bu haysiyetsizliği, kim bu ihaneti yapmış tutacaksınız hemen yargıya teslim edeceksiniz. Güvenliğin tesisinin ardından, zarar gören yerleşim yerleri hızla ve dikkatli bir planlamayla yeniden yapılandırılmalıdır. Terör örgütünün ve ona destek veren, imkân sağlayan, yol gösteren çevrelerin oyunlarını artık çözdük. Bundan sonra, diğer yerleşim yerlerinin hiçbirinde ne tuzaklanmış hendeklerle kapatılmış sokaklar, ne duvarları delinerek birbirleriyle bağlantılı hale getirilmiş evler, ne silah ve bomba depoları, ne de âdeta rehin alınan vatandaşlarımızı Allah’ın izni ile görmeyeceğiz” diye konuştu.
“PARALEL ÇETENİN VERDİĞİ ZARARI, BİZE EN BÜYÜK HUSUMETİ BESLEYEN ÜLKELER DAHİ BAŞARAMAMIŞTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, kaymakamların vali yardımcılarının, valilerin bulundukları ilçeleri, illeri âdeta avuçlarının içi gibi ezbere bilmeleri gerektiğini, her tehlikeye, her tehdide anında bertaraf etmesi gerektiğini belirterek, “Benim için başarının ölçüsü budur. Bakınız, biraz önce de ifade ettim. Özellikle diğer pek çok meselemiz gibi, terörle mücadelede de eksiğimiz, kanun değil, mevzuat değil. Bunun için gerekli kanun da var, yönetmelik de var. İhtiyacımız olan nedir biliyor musunuz? Bunları kararlılıkla uygulayacak ferasetli, azimli, cesaretli yöneticilerdir. Unutmayınız, korkaklar hiçbir zaman zafer anıtı dikemezler. Aynı durum, ülkemizin başka meselesi olan paralel devlet yapılanmasıyla mücadele için de geçerlidir. Paralel ihanet çetesinin içeride ve dışarıda ülkemize verdiği zararı, şu anda bize en büyük husumeti besleyen ülkeler dahi başaramamıştır; bundan emin olunuz. Devlet geleneğimize de açık bir tehdit oluşturan bu yapı mensuplarını, kamunun tüm kademelerinden süratle temizlemek mecburiyetindeyiz” dedi.
“PARALEL DEVLET YAPILANMASIYLA MÜCADELE, DİKKATLİ VE KARARLI BİR ŞEKİLDE YÜRÜTÜLMELİ”
Paralel ihanet çetesinin, Millî Güvenlik Kurulu tarafından devletimiz ve milletimiz aleyhine çalışan bir terör örgütü olarak tescil edildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Paralel yapıyla mücadele çalışmaları, gerek Millî Güvenlik Kurulumuz, gerekse Devlet Denetleme Kurulumuz aracılığıyla yakından takip edilmektedir. Şuanda bana bağlı olarak çalışan Devlet Denetleme Kurulu en öncelikli görevi budur, her kurumumuzu denetleyeceksin her kurumda bu tür kim varsa tespit edip hemen yargıda bunlar için süreci başlatacaksınız diye talimatımı verdim. Altını çizerek söylüyorum, bu konu tamamen bir devlet meselesi, devletin güvenliği meselesidir. Bu konuda herhangi bir ihmali, herhangi bir yanlışı olan kim olursa olsun, mutlaka hak ettiği cezayı görecektir. Sizlerden, paralel devlet yapılanmasıyla ilgili çalışmaları daha dikkatli ve kararlı bir şekilde yürütmenizi istiyorum. Paralel yapıyla mücadelede desteğim daima yanınızdadır. İstediğiniz anda özel kalemimi telefonla arayarak bu bilgileri verebilirsiniz. Çünkü bizzat kendim bu işi takip ediyorum ve Devlet Denetleme Kurulu’nun da birinci derecede görevi budur. Bu mücadelede herhangi bir engelle karşılaşan, sıkıntı, sorun yaşayan doğrudan bu bilgiyi bana aktarmalıdır” şeklinde konuştu.
YENİ ANAYASA VE BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI
“Ülke ve millet olarak, bir yandan bölgemizdeki ve içimizdeki sorunlarla mücadele ederken, diğer yandan da Yeni Türkiye’nin inşası çalışmalarını adım adım yürütüyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “İstikrar ve güven ortamının yeniden tesisiyle birlikte, ekonomide ve demokraside, kısa bir süre de olsa kesintiye uğrayan reformları devam ettirmek kararındayız. Yeni Anayasa, bu reformlarımızın en önemli unsurlarından biridir. Başkanlık Sistemi tartışmaları da, bu çerçevede sürmektedir. Üstlendiğiniz görevler sebebiyle, Türkiye’nin imkânlarını ve eksiklerini en iyi sizler biliyorsunuz. Birikimlerinizi, hem Yeni Anayasa, hem de Başkanlık Sistemi tartışmalarına katkı sağlayacak şekilde, Bakanlığımız aracılığıyla bir araya getirmenizin faydalı olduğunu düşünüyorum. Bu düşüncelerle bir kez daha Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni teşrifleriniz için her birinize teşekkür ediyorum. Görev yaptığınız illerde, ilçelerdeki çalışmalarınızda sizlere başarılar diliyor; sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.”