ERZURUM (İHA) - Dünyanın en eski ve hayatî mesleklerinden biri olan Değirmencilik, bu gün yok olan tehlikesiyile karşı karşıya kalan mesleklerini başında geliyor.
Yapılan arkeolojik kazılar sonucu ele geçen buluntular arasında günümüzden yaklaşık 10 bin yıl önce kullanılan, el değirmenlerinin ilk modelleri olan havan ellerin bulunduğu Anadolu’da, buğday, arpa, mısır ve darı gibi tahılların öğütülerek un haline getirildiği değirmenler ve bunları işleten değirmencilerin sayısı yok denecek kadar azaldı.
DEĞİRMENCİLİK BİTİYOR
Yakın zamana kadar kullanılan el değirmenleri ortalama 50 santimetre çapında, 15 santimetre yüksekliğinde, yuvarlak, üst üste iki sert taştan oluşur. Alttaki taşın tam ortasında dökülmüş kurşunla tutturulmuş çelik bir mil bulunur. Üsteki taşın ise ortasında yaklaşık 7- 8 santimetre çapında oyulmuş bir boşluk olur. Ayrıca üst taşın üzerinde yine dökülmüş kurşunla tutturulmuş çelik bir çevirme kolu bulunur. El değirmeni çalıştırılacağı zaman, üste gelecek taşın oyuk deliği alttaki taşın miline geçecek şekilde değirmen taşları üst üste konulur. Alt taş sabit kalır, üsteki taş çevirme kolu sayesinde alttaki taşın üzerinde yatay olarak çevrilir. Bu çevirme esnasında üsteki taşın ortasındaki boşluktan ne öğütülecekse yavaş yavaş elle dökülür. Kolla birli, ikili ve hatta üçlü değirmen çevrilir. İki taşın arasından öğütülen şey öğütülmüş haliyle çıkar. Bu tip değirmenlerde genellikle pilavlık bulgur, içli köfte ve çiğ köfte bulguru, yarma, mercimek öğütülürdü. Öğütülmüş bulgurun unundan da lapa yapılırdı. Eskiden insan, hayvan, su ve rüzgâr gücünden yararlanılarak çalıştırılan eski zaman değirmenleri artık yok, var olanlar da elektrik enerjisiyle çalışıyor. Değirmenlerin yerini un fabrikaları aldı. Çok sonraları traktör ve benzeri motorlu taşıtlardan da yararlanılmaya başlandı.
İinsanlar için en büyük nimet olan ekmeğin hammaddesi unun elde edildiği yerler olduğu için önem verilen değirmenler, bu gün yok olsalar dahi eski halleriyle birçok insanın anılarını halen süslüyor.