Yazının başlığına bakıp da kalpazanlığın mübareği olur mu demeyin. Aktaracağım anekdotu yıllar önce rahmetli Aydın Bolak Bey nakletmişti. Teferruat konusunda hafızam beni yanıltabilir; ancak muhteva şekilden önemlidir herhalde.
Çanakkale Harbi bütün hızıyla devam etmektedir. Önemli ekseriyeti yedek subaylardan oluşan Türk Ordusu ‘Çanakkale Geçilmez’ lafzımı kanı ile yazmakta.
İstanbul’da varlıklı bir ailenin iyi yetişmiş delikanlısı ( ki Galatasaray ‘ın son sınıfında, ailesinin tek çocuğu ) okulunu terk edip gönüllü olarak orduya yazılıyor.
Kararlı olduğu anlaşılınca cephe gerisinde istihdamı sağlanarak Çanakkale’ye gönderiliyor.
Fakat Çanakkale’de her karış toprak ateş ve ölüm hattı.
‘Yukardan tembihli’ cephe komutanı bu genç gönülüyü top arabalarına lastik temin etmek bahanesiyle İstanbul’a gönderir. Genç Galatasaraylı evine uğramadan Erkan-ı Harbiye’ye gider. Yaptığı talep ilgili paşa tarafından; ‘Ben cepheye gönderecek mermi bulamıyorum. Lastik de nereden çıktı?’ azarı ile karşılanır.
Kahramanımız, aldığı emri ne pahasına olursa olsun yerine getirecektir. Küçük bir araştırmadan sonra Karaköy’de Yahudi bir tüccarın istenilen vasıfta mal sattığını öğrenir.
Sabah namazından önce lastikleri teslim almak üzere Yahudi ile pazarlık eder. Artık bütün iş parayı bulmaya kalmıştır.
Fevkalade iyi bir ressam da olan bu genç mülazım evine giderek sahte bir para imal eder. Para aslı gibidir. Ve o zaman kağıt paraların üzerinde; ‘bedeli dersaadette altın ile tediye olunacaktır’ ibaresi vardır. Kahramanımız ise paranın üzerine ‘ Bedeli Çanakkale’de kanla ödenecektir’ diye yazar.
Yahudi tüccar, gece karanlığında aradaki bu küçük değişikliği fark edemez . Sabahla
beraber durumu anlar ve yaygarayı koparır. Genç mülazım ise vazifesini hakkı ile yerine getirmiş ve fakat cepheye vardığının ertesinde şehit olmuştur. Yani bedel kan ile can ile ödenmiştir.
Meseleden haberdar olan padişah, sahte parayı değerinin üzerinde altın ödeyerek Yahudi’den satın alır. Uzun bir süre sarayda ve polis müzesinde teşhir edilen söz konusu belge yakın bir geçmişte Aydın Bolak beyin gayretiyle tarihimize ve irfanımıza yeniden kazandırılmıştır.
Çanakkale Şehitliğini ziyaret, bu güzel hatırayı açığa çıkarttı bizde.
Orada yaşanan her şey her yönü ile mübarekti…
Mukaddesti…
Bu yüzden Bedrin aslanları ile kıyaslandılar.
Çanakkale’de masum ve mübarek yalanlar da söylendi. 'Dayanın aslanlarım Erzurum taburu geliyor' sözü belki doğru değildi; ama masumdu, mukaddesti.
Bedeli kanla ödenen lastik parası sahteydi ama mübarekti…
Osmanlı, yıkılırken de güzeldi…