Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, bakanlığının 2023 yılı bütçesinin sunumunu yaptı.
Dünyadaki konjonktürün Türkiye'ye yansıyan en önemli sonuçlarından birisinin döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve bunun ekonomik sonuçları olduğunu belirten Bilgin, enflasyonist ortam ve bunun getirdiği hayat pahalılığının aşılması için büyümeyi sürdürmek gerektiğini söyledi.
İSTİHDAM
Türkiye'nin küçülerek ve ekonomisini soğutarak dünyada yaşanan gelişmelere cevap vermeye kalktığında işsizliğin artacağını dile getiren Bilgin, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bakanlık olarak işimiz, ekonomik konjonktürün meydana getirdiği sonuçları dikkate alarak bu süreci yönetmek. Yani bu sürecin çalışma hayatı üzerindeki olumsuzluklarını sosyal politikalarla destekleyerek yönetmek. Bunun için elimizde bazı imkanlar var. Bu imkanlar nedir? Türkiye'nin bir sosyal devlet olmasıdır. Sosyal devletin imkanlarıyla bu sorunları çözeriz. Çalışanları koruyacak muhtelif müesseselere sahibiz. Bunların başında toplu sözleşme düzeni geliyor. Demokrasiler toplu sözleşme mekanizmasının etkin işlediği rejimlerdir. Çok şükür ülkemizde de toplu sözleşme mekanizması güçlü bir şekilde işlemektedir. Burada karşılaştığımız en önemli sorun sendikalaşma oranının düşük olmasıdır. Bu ciddi bir sorundur. Bunun artırılması için de Beyaz Bayrak uygulamamız var."
"BEYAZ BAYRAK" UYGULAMASI
"Beyaz Bayrak" uygulamasından Türkiye genelindeki 600 iş yerinin faydalanacağını bildiren Bilgin, ilerleyen günlerde düzenleyecekleri bir törenle bu işletmelere "Beyaz Bayrak" vereceklerini, bu bayrağa sahip olan işletmelere prim desteği sağlayacaklarını duyurdu.
ÜCRET POLİTİKALARI
Enflasyonist ortamda ücret politikalarının önem kazandığını ifade eden Bilgin, şu bilgileri verdi:
"Enflasyon, geçtiğimiz dönemde işçi sendikalarımız ile kamu işçileri adına yaptığımız toplu sözleşmede zam oranlarını kısa bir süre içerisinde tahrip etmiştir. Biz de sadece enflasyon farkını vermedik, o enflasyon farkına kendi şartları içerisinde refah payı ekledik. Dolayısıyla kamu işçilerinin ücretlerini, diğer sosyal haklarını düzenleyen uygulamalar gerçekleştirdik. Son olarak kamu işçilerinde 17 lira olan yemek parasını yükselttik. Bunun gibi pek çok kalemde enflasyonist şartları dikkate alarak bu düzenlemeleri gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye devam ediyoruz."
HEDEF
Vedat Bilgin, ücret politikalarının esas hedefinin reel ücretlerdeki erimeyi önleyecek müdahalelerin yapılabilmesi olduğunu belirtti. Asgari ücrette bunu gerçekleştirdiklerini, enflasyona karşı duyarlı olduklarını göstermek için temmuzda ücretleri koruyucu bir düzenlemeyi hayata geçirdiklerini ve asgari ücretin 5 bin 500 lira olduğunu anlatan Bilgin, şunları kaydetti: "Şimdi de aynı şeyleri yapacağız. Emin olun enflasyonun reel ücretleri gerileten etkisini ortaydan kaldıracak bir asgari ücret uygulamasını gerçekleştireceğiz. Aralık ayının ilk haftasında da Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nu toplayacağız. Herkes şunu bilsin ki Türkiye'nin emekçilerini enflasyon karşısında koruyacak sosyal devlet duyarlılığıyla işe başlıyoruz, işlerimizi bu anlayışla sürdürüyoruz."
KAMU ÇALIŞANLARI
Kamu çalışanlarının sosyal ve ekonomik haklarını düzenleyecek çalışmalar yapmaya devam ettiklerini vurgulayan Bilgin, "Kamu personel sistemimizde bazı sorunlar var. Mesela sözleşmeliler var. Bu çalışanlar oldukça sorunlu bir iş ilişkisiyle çalışıyorlar. Sözleşmeli personelin çalışma şartlarını değiştirmeyi düşünüyoruz. Şu anda o çalışmamızı tamamladık. Bu ayın içerisinde onu uygulamaya geçireceğiz. Onları kadrolu hale getireceğiz." diye konuştu.
İŞGÜCÜ
Bilgin, iş gücünün niteliğinin geliştirilmesi ve istihdam şartlarının yaratılmasını çok önemsediklerini ifade ederek, bu konuda İŞKUR bünyesinde yürütülen çalışmaların şartlarını değiştirdiklerini söyledi.
Bu kapsamda İşbaşı Eğitim Programı'nı istihdam yaratıcı eğitim modeli haline getirdiklerini aktaran Bilgin, böylece bu konuda bazı işverenlerin yaptığı istismarların da önüne geçtiklerini dile getirdi.
Üretim Sürecine Katılım Projesi'ne ilişkin bilgi veren Bilgin, bu yıl 50 bin kişiyi kapsayacak projenin başarıyla sürdürüldüğünü ve gelecek yıllarda daha da geliştirilip yaygınlaştırılacağını anlattı.
Pasif iş gücü politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bilgin, salgın döneminde yaklaşık 37 milyar lira kısa çalışma ödeneği aktardıklarını söyledi.
SOSYAL DEVLET
Vedat Bilgin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sosyal devlet olduğuna işaret ederek, "Biz işverenlere düşman değiliz. Sermayeye düşmanlık yapmayız. Ama sermayenin emekçi düşmanlığını yapmasına müsaade etmeyiz. Bunu bir ilke olarak, sermayenin emekçi düşmanlığı yapmasının karşısında Türkiye Devleti vardır, Türkiye'nin hukuku vardır." ifadesini kullandı.
SGK
Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) emeklilik ve sağlık alanlarında hizmet verdiğini anımsatan Bilgin, sağlık ve sosyal güvenlik giderlerinin bakanlık bütçesinin en önemli giderlerinden olduğunu belirtti.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Bilgin, sözlerini şöyle sürdürdü: "SGK'nin 2022'de 952 milyar lira geliri var. 1 trilyon 40 milyar lira da gideri var. 88 milyar açığımız var. Rakamsal olarak bakıldığında büyük bir açık görünüyor. Öncelikle şunu hatırlatayım, bizim gelirin gideri karşılama oranı yüzde 91'dir. Bir de milli gelire oranına bakmak lazım. Burada çok ciddi sorun yok. Birkaç yıldır uygulanan ve önümüzdeki yıl çıkmayı düşündüğümüz götürü bütçe uygulamasında Sağlık Bakanlığının da giderleri var. Dolayısıyla aslında sistemin çok kötü olmadığını, özellikle emeklilik sigortası sistemimizin gayet dengeli bir şekilde yürüdüğünün altını çizmek isterim."
EMEKLİLİK SİSTEMİ
Emeklilik sisteminin önemine değinen Bilgin, devlet olarak vatandaşların emekliliklerini de düşünmeleri gerektiğini dile getirdi. Bilgin, 3600 ek göstergede özellikle emeklilik dönemini kolaylaştıracak kapsayıcı düzenleme yaptıklarını belirterek, "Bazı grupların 'Kapsamın dışında kaldık, yeterince istifade edemedik' diye şikayetleri var. Bunların da taleplerini dikkate alıyoruz, gerekirse bunlarla ilgili düzenleyici yeni çalışmalar yapmaya da açık olduğumuzu ifade etmek isterim." diye konuştu.
EYT
Bazı milletvekillerinin kendisine EYT konusuna ilişkin sorular yönelttiğini anımsatan Bilgin, şöyle devam etti: "Aralık ayı içerisinde Meclis'e takdim edeceğiz. EYT ile ilgili bilinen, ezberlenmiş yanlışlar var. İsterseniz o yanlışları biraz düzelterek işe başlayalım. O yanlışlardan biri şu; 'Milyonlarca EYT'li var...' Bu milyonlarca EYT'li 5 milyondan başlıyor, 8 milyona kadar çıkıyor. Bunlar doğru değil. Rakamla ilgili size bilgi vereyim. Şu anda yaş şartını kaldırsak, emeklilikte yaşı bekleyenlerin sayısını tahmin edebilir misiniz? Prim gün sayısı, hizmet yılı şartları duruyor. O şartları kaldıramayız. Şu anda yaş şartını kaldırırsak emekli olabilecek, şartları dolduran 1,5 milyon insan var. Buradan bir çıkış politikasının ortaya konulması için bir çalışma yapılmıştır. Yeni yılda uygulanacaktır. Bugün Meclis'e getirilmesiyle, önümüzdeki hafta getirilmesi ya da daha sonraki hafta getirilmesi arasında hiçbir fark yoktur. Zaten 2023'te uygulanacaktır. Cumhuriyet'in 100. yılında bu sorun da çözülecektir."
EYT'lilerin büyük çoğunluğunu SSK primi ödeyen 4A'lıların oluşturduğunu ve yüzde 87'sinin bir işte çalıştığını bildiren Bilgin, EYT düzenlemesinin çıkmasıyla özel sektörün kıdem tazminatı sorunuyla karşı karşıya kalacağını ifade etti. Bakan Bilgin, konunun taraflarının taleplerini değerlendirdiklerini, yol haritalarını belirlediklerini aktardı.
Maden kazalarının bitmesi gerektiğini vurgulayan Bilgin, "Dünyadaki verilere baktığımız zaman, Türkiye'deki iş kazaları en önemli sorunumuzdur. Neden Türkiye'de iş kazaları en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir? Bunun birinci sebebi, bir teknolojik gerilik var. Madenlerdeki teknolojik dönüşümü gerçekleştirmemiz lazım." görüşünü paylaştı.
MADEN KAZASI
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Bilgin, Bartın'ın Amasra ilçesindeki maden kazasına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: "Kaza olmadan 2 gün önce bitirmişler, raporlarını yazıyorlarmış. Müfettişler oradaydı. Ben ilave müfettişler görevlendirdim. İş güvenliği mevzuatına uygun elemanlar görevlendirdim ki aynı zamanda maden mühendisi. Onların raporları geldi. Bu raporlar kamuoyuna farklı şekillerde yalan yanlış yansıdı. Bütün bunları değerlendirdiğimiz zaman, madende patlama olmadan önce saat 11.00 civarında bir fan bozulmuş. Fan bozulduktan sonra değerlerde farklılaşma ortaya çıkmış. Ne yapılması lazım? İşletmenin hemen işi durdurması lazım. Suçlamak için söylemiyorum ama tabloyu görmek için... Oradaki kusurları yargı sürecine intikal etmiştir. Bizim müfettişlerimizin tuttuğu raporlar da savcılığa intikal etmiştir."
RAPOR
Olaya ilişkin hazırlanan bilirkişi raporunda da bazı problemlerin olduğunu dile getiren Bilgin, "Yanlışlardan biri, maden örgütlenmesi içerisinde MAPEG denilen bir yapı var. Enerji Bakanlığımızın bünyesinde yani Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü. Onun değerlendirmelerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerinin altında vermiş. Sanki oraya bakarsanız Çalışma Bakanlığının bir müessesesiymiş gibi. Belki bilmedikleri için veya sehven yaptıkları bir yanlış olabilir. Bir başka yanlış da şu, hava değerlerini ölçerken işçilerin soluk alması için ölçülen bir değer var, bir de madende patlama, yanma gibi tehlike oluşturabilecek muhtelif partikülleri ölçmek için bir hava değeri var, onlar ikisini birbirine karıştırmışlar. Bütün raporlar, veriler, buradaki suçluları, sorumluları cezalandıracaktır." dedi.
Vedat Bilgin, bu sorunlar karşısında aktif tavır almak gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti: "Bu konuda bir önerim var. Bunu yasa teklifi olarak da hazırlayıp Meclis'e göndereceğiz. Uygulamada kurumsal bir sorun var. Kurumsal bir örgütlenme sorunu var. Nedir o; bizdeki İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünün madenlerde denetim yapma yetkisi yok. Denetim yapma yetkisi kimde? Kamu işletmelerinde doğrudan doğruya idareye bağlı bir mekanizmada. İşletmenin bizzat kendi içinde iş güvenliği ve sağlığı müdürlüğü var, onda. Buradaki sorun şu, işletme müdürüne bağlı iş sağlığı ve güvenliği olmaz. Onun otoritesi altında düzenleme yapamaz. Çok önemli bir şeyden bahsediyorum.
Bir başka sorun daha var. Bütün işletmeler, sadece madenler değil, özel bir kuruluştan iş sağlığı ve güvenliği hizmeti satın alıyorlar. Satın aldıkları hizmetin parasını kim ödüyor? Patron ödüyor. Patronların ya da işletmelerin ödediği iş sağlığı ve güvenliği müessesesi işleyebilir mi? Bu geçtiğimiz yıllarda uygulanmış. Bunun uygulanabilirliği, pratik faydasının olmadığı açıkça ortadadır. Ben bir kanun teklifi hazırlayacağım. Bunun değiştirilmesini öneriyorum."
Amasra'daki maden kazasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının sorumluluğunun, müfettişler üzerinden tespitler yapmak ve rapor hazırlamak olduğunu anlatan Bilgin, şu bilgileri verdi: "Müfettişler 3 şarttan bu madenleri kapatma yetkisine sahipler. 2015'te bu madeni kapatmışız. Her yıl da bu madene ceza kesmişiz. 'Kim yeniden açtı?' sorusu basit. Bunu yargıya götürmüş maden işletmesi. Yargı kararıyla açılmış. Daha farklı bir şey yapılmış. Bunun da bilinmesini isterim. Sadece madeni işletmeye açmamışlar, madeni kapatan müfettişlere de tazminat davası açmışlar. Dava devam ediyor. Biz bu madenin sorunlu olduğunu bütün raporlarımızla ortaya koymuşuz ama o gün için bütün değerler, sürekli olarak madende şu saatte patlamıyor da bu saatte patlıyorsa orada bir değer değişmesi var. O değer değişmesiyle ilgili de bizim müfettişlerimizin tespitleri var. Ama her şeyden önce de MAPEG denilen Enerji Bakanlığı bünyesindeki yapının da bu işletmelerin ruhsatlandırılması ve işletilmesine onay verdiğinin de bilinmesini isterim."
Bakan Bilgin, Türkiye'deki iş kazalarının büyük ölçüde önlenebilir olduğunu bildiklerini ifade etti