ENİSE YAPAR
ANKARA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 17 Aralık operasyonun zamanlamasına dikkat çekerek, buradaki niyetin apaçık ortada olduğunu söyledi. Erdoğan, "Yargı ve emniyet içindeki bir örgüt son derece hukuksuz biçimde tamamen gizli olarak yürüttükleri soruşturmaları mahalli seçimlere 3,5 ay kala, yani son derece manidar bir zamanda düğmeye basmak suretiyle başlatıyorlar. Bunun geçmişine baktığınız zaman 3 yıla kadar uzanıyor. Aklınız neredeydi, bunca zamandır, bu tür adımları niye atmadınız? Demek ki burada niyet apaçık ortada" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Japonya, Singapur ve Malezya'da gerçekleştirdiği ziyaretler hakkında bilgi veren Erdoğan, Türkiye'den ve Japonya'dan iş adamlarının katıldığı yemekli bir iş forumunun gerçekleştirildiğini dile getirdi. Japonya ve Türkiye arasında bazı anlaşmaların imzalandığını belirten Erdoğan, "Bunlar arasında Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi kurulmasına dair protokol de yer alıyor. İkinci bir adım da yine orada Türksat 4-B haberleşme uydusunu da bu yılın ikinci çeyreğinde bitirecekler, onu da uzaya fırlatacağız" diye konuştu. Tokyo'dan Singapur'a geçtiklerini anlatan Erdoğan, burada ikili ticaret hacmini yükseltme kararlılığının bir kez daha vurgulandığını ifade etti.
"Bütçe görüşmeleri ve uluslararası temaslarımız nedeniyle 3 Aralık tarihinden bugüne kadar grup toplantıları vasıtasıyla sizlerle biraraya gelemedik" diyen Erdoğan, "Bu bir buçuk ay içerisinde, demokrasimize yönelik en ağır ve aynı zamanda en ahlaksız darbe girişimine tevessül edildi. 17 aralık Türkiye'nin demokrasi ve hukuk tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. 17 Aralık komplosu hazırlık aşaması, uygulama şekli, içeriden ve dışarıdan aldığı destek ve talimatlar boyutuyla diğer tüm darbe girişimlerini geride bırakmış millete, devlete ve demokrasiye yönelik ihanet hareketi olarak kayıtlara geçmiştir. 17 Aralık sabahı İstanbul ve Ankara'da belli merkezlere baskınlar yapılıyor, belli şahıslar gözaltına alınıyor. Bilgilendirilmeleri gereken sorumlular, üst kademeler, bilgilendirilmiyor" diye konuştu.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yargı ve Emniyet içindeki bir örgüt son derece hukuksuz biçimde tamamen gizli olarak yürüttükleri soruşturmaları mahalli seçimlere 3,5 ay kala, yani son derece manidar bir zamanda düğmeye basmak suretiyle başlatıyorlar. Bunun geçmişine baktığınız zaman 3 yıla kadar uzanıyor. Aklınız neredeydi, bunca zamandır, bu tür adımları niye atmadınız? Demek ki burada niyet apaçık ortada. Operasyonun başlamasıyla birlikte ihanet projesinin paydaşları da derhal harekete geçiyor. Malum medya, sabah saatlerinden itibaren kendilerine servis edilen gizli kalması beklenen bu fotoğraf ve görüntüleri yayınlamaya kalkıyor. Muhalefet partileri daha meselenin ne olduğu anlaşılmadan hükümete yönelik saldırılara başlıyorlar. Belli sermaye çevreleri harekete geçiyor. İçeride ve dışarıda belli odaklar derhal harekete geçiyorlar. Şantaj çeteleri acayip çalışıyor. İhanet şebekeleri el ele birlikte çalışıyorlar. Akşam olduğunda adeta soruşturma tamamlanıyor. Sorgu, adeta mahkeme süreci tamamlanıyor ve zanlıların tamamı onlarla bakanlarımız onlarla birlikte Hükümetimiz suçlu ilan ediliyor. Düşünebiliyor musunuz? 25 çuval girecek, bu çuvallar mühürlü, bunlar açılmadan anında adım atılacak. Böyle bir şey olabilir mi? Bu işin nasıl yürüdüğü, nasıl organize edildiği çok açık ortada. Sabah operasyon yapılıyor, 12 saat sonra infaz tamamlanıyor. Zanlılar hakkında hüküm veriliyor. Zanlıların tamamı yakınlarıyla birlikte adeta linç ediliyor ve olaylar iki ayrı mahkemede yürütülüyor. Çok yoğun karalama kampanyası, dezanformasyon algı operasyonu. Hem içeriden hem dışarıdan çok ağır bir linç hareketi hükümetimize yöneliyor."
"17 ARALIK SABAHINDAN İTİBAREN GELİŞMELERİ SOĞUKKANLILIKLA TAKİP ETTİĞİMİZİ SÖYLEYEBİLİRİM, ÇÜNKÜ BU BİZİM İÇİN BİR İLK DEĞİLDİ, DAHA ÖNCEDE BUNLARI BİZE YAPTILAR"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna ilişkin, "17 Aralık sabahından itibaren gelişmeleri soğukkanlılıkla takip ettiğimizi söyleyebilirim, çünkü bu bizim için ilk değildi. Daha öncede bunları bize yaptılar. Eğer bizim soğukkanlılığımız olmamış olsaydı, telaşa kapılmış olsaydık, o zaman onlara hizmet etmiş olurduk. Biz tedbirlerimizi aldık" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna ilişkin, "Herşey hazırlanmış, görev dağılımı yapılmış. Kimin nerede duracağı, kimin hangi vazifeyi yerine getireceği tek tek belirlenmiş. Talimatlar verilmiş, kalemler verilen emirleri kağıda dökmeye başlamış. Belli sermaye çevrelerine mesajlar gitmiş. Uluslararası basına, kamuoyuna, yalan yanlış bilgiler aktarılmış. Uluslararası kamuoyuna yalan yanlış bilgiler aktarılmış. Ekonomiyi etkilemek üzere piyasa oyuncularına kötümserlik pompalanmış. Bu ihanet operasyonunda maşa olarak kullanılan örgüt tüm taraflarını harekete geçirmiş hükümete karşı bir kampanyanın fitilini ateşlemiş. Bir anda itibarsızlaşma girişimleri başlamış. İftira, itham, yalan, tehdit, korkutma, sindirme, şantaj. Her ne varsa devreye alınmış. Yolsuzluk süsü verilerek, bir anda Türkiye'de büyük bir belirsizlik ve kaos ortamı oluşturmak için ne gerekiyorsa hepsi harekete geçirilmiş. Yıllardır hazırlanan bir senaryo ve kirli plan seçimlere 3,5 ay kala devreye sokulmuş. 17 Aralık sabahından itibaren gelişmeleri soğukkanlılıkla takip ettiğimizi söyleyebilirim, çünkü bu bizim için ilk değildi. Daha öncede bunları bize yaptılar. Eğer bizim soğukkanlılığımız olmamış olsaydı, telaşa kapılmış olsaydık, o zaman onlara hizmet etmiş olurduk. Biz tedbirlerimizi aldık, çok hızlı şekilde devreye aldık. Bu tür muhtemel senaryolara dikkatlerinizi çektim. Seçimlere girerken, muhalefetin umutsuz olduğunu, siyaset dışı güç odaklarının umutsuz olduğunu, bu umutsuz çevrelerin hükümetimize yönelik çirkin eylemler içine gireceğini hatırlattım" şeklinde konuştu.
Erdoğan, "30 Mart seçimlerinde AK Parti'nin tekrar birinci parti olacağını görenlerin sandıkta AK Parti ile rekabet edemeyeceklerini, milletten asla teveccüh göremeyeceklerini anlayanların çok çirkin yolları tevessül edeceğini bu kürsüden ifade ettim. Bu tezgahı kuranlar, bu senaryoyu uygulama planına koymak isteyenler birkaç yerde yanlış yaptılar. Kendilerini ele verdiler. Birincisi milletin ferasetini, milletin demokrasiye ve seçilmiş hükümetine dönük muhabbetini hesaba katmadılar veya katamadılar. Daha ilk andan itibaren kamuoyu algısını esaret almaya yönelik yolsuzluk operasyonuna rağmen aziz milletimiz yapılanı, tuzağı gördük. İlk andan itibaren bu tuzağa karşı tavrını çok net ortaya koydu. 17 Aralık sonrasında Samsun, Ünye, Ordu, Fatsa, Görele, Giresun, Trabzon, Sakarya, Manisa ve ilçelerinde halkımızın normalin üzerinde çok çok farklı bir heyecanla teveccühüne ve desteğine şahit olduk" diye konuştu.
"BU OPERASYON MİLLİ OLAN NE VARSA ONA KASTETMİŞTİR"
Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Türkiye'nin her ilinden mesajlar aldık. Türkiye'nin 81 vilayetinden, hatta dünyanın sayısız şehrinden dostlarımızın, kardeşlerimizin bize hayır duaları ettiklerine şahit olduk. Tüm dünyadaki dostlarımız, sevenlerimiz, yapılanın bir komplo olduğunu, bir darbe girişimi olduğunu, hükümetimize yönelik bir operasyon olduğunu gördüler, Allah razı olsun hepsi de yüreklerini ortaya koydular. Bu tezgahı tertip edenlerin hesaba katmadıkları şey vardı. Yolsuzluk iftirasıyla hükümeti yıpratalım' derken başta bazı hesaplarını görmek istiyorlardı. 'Adeta bir taşla acaba kuş katliamı yapabilir miyiz' diyorlardı. Niyetleri buydu. Türkiye üzerine kimin ne hesabı varsa, nasıl bir çirkin amacı varsa bu operasyonuna dahil ederek arzularını yerine getirmeye çalıştılar. Seçimin hemen öncesinde hükümeti yıpratmaya çalışırken, Türkiye'nin ekonomisini altüst edelim' dediler. 'Şu faizleri yükseltip eskisi gibi kazanalım, Türkiye'nin enerji politikalarını sarsalım, Türkiye'nin küresel ölçekteki projelerini sekteye uğratalım, Mavi Marmara'nın, Mısır'daki dik duruşun, Suriye'de insani tavrın, Filistin'de vicdani itirazın intikamını alalım' dediler. Dünyada artık sesi çok çıkan, 'itibarı her geçen gün artan Türkiye'nin yükselişini durduralım dediler. Özellikle de çözüm sürecini bozalım, bu ülkede yeniden kan akıtalım, yeniden gençlerin ölmesini ve öldürmesini sağlayalım dediler. Bir tek operasyon paketinin içine bu kirli niyetleri koydular ve işte o tuzak ayaklarına dolaştı. Şimdi çıkıyorlar bize dış mihrakları soruyorlar. Bu operasyon eğer başarıya ulaşmış olsaydı, bu darbe girişimi eğer başarıya ulaşmış olsaydı, kazanan kim olacaktı? Bu operasyondan Türkiye'nin kazanacağını iddia edecek tek aklı selim sahibi bulabilir misiniz? Faiz, silah, savaş ve kaos lobilerinin kazanacağı bir operasyonun milli olabilme ihtimali var mı? Bu operasyon milli olan ne varsa ona kastetmiştir.
“DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE BİR YARGI MENSUBUNUN KENDİ ÜLKESİNİN İSTİHBARAT TEŞKİLATINA HUSUMET BESLEDİĞİNE ŞAHİT OLAMAZSINIZ”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dünyanın hiçbir yerinde bir yargı mensubunun kendi ülkesinin istihbarat teşkilatına husumet beslediğine şahit olmadıklarını belirterek, “Evet açıkça söylüyorum; kendi ülkesine değil ülkesinin düşmanlarına maşalık etmiştir. Siz kimsiniz ki bu ülkenin, bu milletin milli istihbarat teşkilatına karşı düşmanca tutumlar içerisine giriyorsunuz. 17 Aralık'tan bugüne kadar devletin kurumları içerisinde nasıl bir çark kurulduğu, nasıl bir örgütsel yapılanmaya gidildiği net olarak ortaya çıktı” dedi.
Yaklaşık bir buçuk aylık bir sürenin ardından AK Parti Grup Toplantısı’nda konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 17 Aralık operasyonun ardından yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. 17 Aralık operasyonunun hükümete kast ettiğini dolayısıyla milli iradeye kast ettiğini belirten Başbakan Erdoğan, operasyonların Halk Bankası’na kast ettiğini dolayısıyla milli bankaya kast ettiğini söyledi.
“7 GÜN SENİN AKLIN NEREDEYDİ?”
17 Aralık operasyonun ardından yaşanan gelişmeleri sert bir dille eleştiren Başbakan Erdoğan, operasyonun milli dış politikaya, milli çıkarlara kast ettiğini dile getirdi. Operasyonların milli birlik ve kardeşlik sürecine kast ettiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, “Evet bu operasyon Milli İstihbarat Teşkilatımıza (MİT) kast etmiştir. Bu ülkenin Milli İstihbarat Teşkilatı Suriye’deki Bayır-Bucak Türkmen’i kardeşlerimize insani yardım ulaştırmaya çalışıyor. Adana’dan bir savcı bunu engellemek için elinden geleni yapıyor. Dünyanın hiçbir yerinde bir yargı mensubunun kendi ülkesinin istihbarat teşkilatına husumet beslediğine şahit olamazsınız. Reyhanlı’daki olaylar olduğu zaman bu beyefendi Adana’dan kalkıp da Reyhanlı’ya gitmemiştir. Bir hafta, yedi günün ardından oraya gitmiştir. Yedi gün senin aklın neredeydi? Reyhanlı’da onca insanımız şehit edildi neredeydin? Niye gitmedin oraya? Sormazlar mı? Ben buradan hatırlatıyorum. Hadi buyurun ilgili olanlar şimdi bunu incelesinler. Bunu üzerinde dursunlar. Türkiye maalesef bunları yaşadı” diye konuştu.
“O SAVCI YASALARI ÇİĞNEMİŞTİR, KENDİ ÜLKESİNİN DÜŞMANLARINA MAŞALIK ETMİŞTİR”
“Bir ülkenin istihbarat teşkilatının hasmı sadece ve sadece harici düşmanlardır, dahili değil” diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Milli bir teşkilata yönelik hasmane tutum kesinlikle milli olamaz. Bir savcı Adana’dan kalkıp Hatay’a MİT’in insani yardım operasyonunu engellemek üzere geliyorsa o savcı yasaları çiğnemiştir. Milli çıkarlara kast etmiştir. Evet açıkça söylüyorum; kendi ülkesine değil ülkesinin düşmanlarına maşalık etmiştir. Neden yapıyorlar bunu. Kendi ülkelerinin dahi milli kurumlarını neden hedef alıyorlar. MİT’in yasasına baktığınız zaman 26. Madde çok açık ve net ortadadır. Ne yapacağı orada belirlenmiştir. Aziz Türk milletinden değil, mensubu oldukları örgütten emir ve talimat alıyor, öyle hareket ediyorlar. Uluslar arası kirli odakların elinde oyuncak olmuş, maşa olmuş bir örgüt adeta efsunladığı mensuplarını kendi ülkeleri aleyhine yönlendiriyor. Siz kimsiniz ki bu ülkenin, bu milletin Milli İstihbarat Teşkilatına karşı düşmanca tutumlar içerisine giriyorsunuz. Kamuoyunun gözü önünde yayın yoluyla manşetlerinde, sayfalarında, ekranlarında suç işleyenler ifadeye dahi çağrılmazken köşe yazarları hergün ifadeye çağırılıyor. Benim ifadelerimi manşete çekti diye gazete yöneticileri ifadeye çağırılıyor. Hani bunlardan siz muzdariptiniz. Dertliydiniz. Ne oldu şimdi size. Bir savcı çıkıp sadece iddialar üzerinden, sadece sahte ihbarlar üzerinden demokrasiyi katletme, ekonomiyi durdurma, ülkeyi kaosa sürükleme cüretinde buluna biliyor.”
“TAMAMEN ÖRGÜT SAİKİYLE YAPILIYOR”
Geçmişteki yargılamalara da atıfta bulunan Başbakan Erdoğan, geçmişteki yargılamaların üzerinde çok büyük soru işaretlerinin oluştuğunu daha net olarak gördüklerini vurguladı. Erdoğan, “Sahte ihbar mektuplarıyla, yasa dışı dinlemelerle, sahte delillerle, tasarlanmış ve ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkum edildiklerini bugün çok daha belirgin şekilde görebiliyoruz. Bütün bunlar hukuk saikiyle, adalet saikiyle, vicdan saikiyle değil, tamamen örgüt saikiyle yapılıyor. Bununla tabi Ben yargının tümünü zan altına asla alamam. Bunun içinde yürütmede var. Bunlar müşterek yapılar ve bir dayanışma içerisinde. 17 Aralıktan bugüne kadar devletin kurumları içerisinde nasıl bir çark kurulduğu, nasıl bir örgütsel yapılanmaya gidildiği net olarak ortaya çıktı. Göreceksiniz bundan çok daha fazlası ortaya çıkacak. Biz diyorduk ki dünyaya yönelik muasır medeniyetler seviyesinin üstüne ülkemizi nasıl çıkaracağız, buna yoğunlaşalım. Bütün gayretimizi, enerjimizi, her şeyimizi buraya verelim ama maalesef içeride de ister istemez şimdi buraya da biraz enerji harcamak durumda kaldık. Çünkü bunları biz meydana çıkarmak durumundayız. Kim olursa olsun artık olayın aslı şu; ‘acırsanız acınacak hale gelirsiniz.’ Nasıl bir takiyenin, nasıl bir kokuşmuşluğun, çürümüşlüğün hüküm sürdüğü ortaya çıkacak” şeklinde konuştu.
“BU BÜNYE KENDİSİNİ SİNSİ VİRÜSLERE TESLİM EDECEK KADAR ZAYIF BİR BÜNYE DEĞİLDİR”
Uzakdoğu ziyaretinde televizyon ve gazetelerin temsilcilerine yaptığı açıklamalarını anımsatan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:“Malezya’da beraberimizdeki medya mensuplarına da ifade ettim. ‘Virüs vücuda girmiş. Sinsi bir şekilde yerleşmiş. Çoğalmış bir anda vücudu esir almak üzere harekete geçiyor. Ancak bu bünye kendisini sinsi virüslere teslim edecek kadar zayıf bir bünye değildir.’ Tabii şimdi tarihimizi inceliyoruz. Tarihte de bunu gördük. Haşhaşiler denilen gizli örgütün devlet bünyesini nasıl esir almaya çalıştığını Büyük Selçuklu Devleti’nde yaşadık. Gözü dönmüş bir gizli örgütün devlet bünyesini nasıl esir almaya çalıştığını gerektiğinde düşmanlarla nasıl işbirliğine gittiğini asırlar önce millet olarak yaşadık ve gördük. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu sinsi güçlere, devlet bünyesini felç etmeye yönelik sızıntılara asla geçit vermez ve vermeyecek.Burada şunu noktanın kalın çizgilerle çiziyorum. Önümüzdeki mesele kuvvetler ayrılığına yada yargı bağımsızlığına ilişkin mesele değildir. Mesele yargının bir örgüt tarafından adeta teslim alınarak tarafsızlığını yitirme meselesidir. Burada kuvvetler ayrılığı prensibi noktasında hiçbir partinin zaten endişesi yok. Endişe şuradadır; yasama yürütmeye, yürütme yargıya veya yargı yürütmeye nederseniz değin müdahale etmesi kesinlikle olmaz, olamaz. Eğer bunu yaparsak işte orada sıkıntı var. Bağımsızlık derken bu bağımsızlık gücünü eğer diğer erklere müdahale için kullanmada bir fırsat olarak değerlendirirse işte bu sıkıntıdır. Geçenler İstanbul’da da söyledim. Bizim hesap vereceğimiz merci var. Neresidir millettir. Yasama organı millete hesap verir. Yürütme organı millete hesap verir. Ama yargının hesap vereceği merci neresi? Allah’tan başka hesap vereceği merci yok. Şuandaki yapı bu. Peki gelişmiş ülkeler aynen bizdeki gibi mi? Hayır bizdeki gibi değil. Oralarda bakıyorsunuz ki şeçilmişlerin bu noktada belirlerken ciddi bir yetkilerinin olduğunu görüyorsunuz.”
“GÜÇLÜNÜN HAKLI OLDUĞU DEĞİL, HAKLININ GÜÇLÜ OLDUĞU BİR ADALET SİSTEMİNİ HEDEFLEDİK”
Erdoğan, HSYK’nın yapısında yapılacak olağan değişiklikle ilgili AB’den gelen eleştirilere de sert cevap verdi. AB’den durmadan kendilerine bazı sesler ve sözler geldiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, “Önce Avrupa Birliği’nin ben yetkililerine şunu hatırlatmak istiyorum. Lütfen AB üyesi ülkelerin HSYK denilen kurumla ilgili netleşmiş bir uygulaması var mı yok mu? üyelerini nasıl seçer. Aynı şekilde mi, değil mi? Aynı şekilde değil. Hepsinde farklı uygulama vardır ve farklı uygulamalarda da seçilmişlerin bunların atanmasında ciddi bir ağırlığının olduğunun görürsünüz. Ve burada yargı bağımsızlığı dikkatinizi çekiyorum yargının tarafsızlığını sağladığı için önemlidir. Onun için biz yargının bağımsızlığına çok büyük verdik ve referandumda bunun altını özellikle çizdim. Eğer yargının bir kısmı tarafsızlığını yitirmişse, siyasi operasyonlara hukuk kılıfı giydirmekle meşgulse siyasi mücadelenin tarafı olmuşsa da özellikle de vicdanı bir kenara bırakmış adına karar verdiği milleti bir kenara bırakmış bir örgüt adına faaliyet gösterir hale gelmişse öncelikle konuşacağımız mesele yargının tarafsızlığıdır. Bakın 1960’dan beri bu ülkede yargı çeşitli şekillerde siyasete sınırlamanın, yön vermenin yani vesayetin vasıtası olarak kurgulanmıştır. Yassı Ada kararlarını da bir mahkeme vermiştir. Orada da mahkeme var. 12 Eylül’ünde gençlerin yaşını büyütüp idam eden mahkemeleri vardı. Bu kürsüden bunları söyledik. Yakın zamanda 367 kararını verende bir mahkemeydi. AK Parti’ye kapatma davası açanda bir Cumhuriyet Başsavcısıydı. Biz 12 Eylül 2010’da anayasayı değiştirirken hedefimiz en başta siyaseti yargı vesayetinden kurtarmaktı. Amacımız yargının hem bağımsızlığını güçlendirmek hem de tarafsızlığını sağlamaktı. Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir adalet sistemini, bir yargı işleyişini tesis etmeyi arzuladık. Yargıyı etkilerden, tehditlerden, baskılardan kurtarıp belli ideoloji ve görüşlerin sultasından arındırıp milletin yargısı haline getirmeyi hedefledik. Hatırlayın, yargı belli bir ideolojinin, belli örgüt ve çetelerin, kimi zaman belli meseplerin etkisi altına giriyor tarafsızlığını yitiriyor ve kamu vicdanında çok ciddi yaralar açıyordu. Anayasa değişikliğine girerken hakimler ve savcılık yüksek kurulunun yargıda bağımsızlığı ve tarafsızlığı tesis edecek bu anlamda bir gelişimi bir değişimi yeniden tasarladık. Kurulun belli bir ideolojiden, belli örgütlerden, özelliklede harici etkilerden kurtulup, özgür, demokratik çok renkli ve sesli bir şekilde yeniden yapılanmasını hedefledik” ifadelerini kullandı.
“HSYK’YI ÖRGÜTÜN ELİNDEN KURTARACAĞIZ”
“HSYK’ya ilişkin bazı kanunlarda değişiklik yaparak yargıyı bir örgütün tehlikeli sultasından kurtaracak yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını temin edeceğiz” diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:“Şu anda attığımız adım budur. Yapacağımız değişiklik anayasaya hiçbir aykırılık teşkil etmiyor. Adalet Bakanımız bununla ilgili gerekli açıklamaları yaptı. Şimdi ben buruda şunu açıklayabilirim. Dün Cumhurbaşkanımızlada görüştük. Diğer genel başkanlarla görüştüler ben açık burudan söylüyorum eğer muhalefet ki adalet bakanıma, grup başkanvekili arkadaşlarıma hemen dedim diğer grupları ziyaret edin. Randevuları aldılar ve şu anda belki de görüşmelere başladılar. Eğer muhalefet biliyorsunuz yeni anayasa ile ilgili çalışmada HSYK’da bir yere kadar geline bilmişti. Ama daha neticelenmemişti. Eğer muhalefet anayasa değişikliğin bu konu ile ilgili beraber yapalım derse biz yasa teklifini dondururuz. Gerekirse genel kurula getirmeyiz. Fakat burada bugünkü görüşmeler belirleyicidir. Çünkü yapılacak bu konuyla ilgili yapılacak anayasa değişikliği yasa değişikliğinin çok daha ötesinde bir olaydır. Hele hele bunu iktidar muhalefet dayanışması içerisinde yapabilirsek o tabi ülkemiz için, adalet sistemimiz için çok büyük bir kazanım olacaktır. Hatta ben burada şunu çok açık ve net teklif ediyorum. Parlamento içerisinde grupların kendi gücüne göre aynen RTÜK’de olduğu gibi sayılarına göre HSYK içerisinde onlarda temsil edilme imkanı bulacaklardır, bulabilirler. Biz bu teklife de varız. Buna da sıcak bakıyoruz. Böyle bir adımı atabiliriz. Hatta hatta hakimler kurulunu ayrı, savcılar kurulunu ayrı olarak da bu süreç içerisinde onu da planlayabiliriz.”
“ARAMIZDAN BAZILARI İHANET ETSE DE, ARAMIZDAN BAZILARI EMANETE HIYANETLİK ETSE DE SİZ KALBİNİZE UMUTSUZLUĞUN ZEHRİNİ YAKLAŞTIRMAYACAKSINIZ”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Aramızdan bazıları ihanet etse de, aramızdan bazıları emanete hıyanetlik etse de siz kalbinize umutsuzluğun zehrini yaklaştırmayacaksınız. Hüzünlenmeyecek, yeise kapılmayacak, Allah'ın ve milletin bizimle olduğu şuurunu bir an olsun unutmayacaksınız” dedi.
AK Parti grup toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 17 Aralık’ta yapılan operasyonun AK Parti hükümetine yönelik değil Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türkiye Cumhuriyeti’ni milli çıkarlarına ve 76 milyonun tamamına yapılmış bir operasyon olduğunu vurguladı.
“GELECEK HÜKÜMETLERE DE BU SALDIRILAR YAPILACAKTIR”
AK Parti'li olsun ya da olmasın kendilerine oy veren ya da vermeyen herkesin yolsuzluk kılıfına gizlenmiş bu saldırıların demokrasiyi, seçimleri, milli iradeyi hedef aldığını iyi bilmesini isteyen Başbakan Erdoğan, “Dün başka hükümetlere yapılan çok daha ağır şekilde bizim hükümetimize yönelmiştir. Eğer bugün bu durdurulmazsa biliniz ki yarın gelecek hükümetlere de bu saldırılar yapılacaktır. İşte onun için biz tarihi bir misyon taşıyoruz. 11 yıl boyunca bu ülkeye nasıl ilkleri yaşattıysak, 11 yıl boyunca nasıl her saldırıyı ülkemiz ve geleceğimiz adına bertaraf ettiysek bugün de göğsümüzü siper edecek yarınların Türkiye’nin herkes için aydın olmasını inşallah sağlamış olacağız” dedi.
“ÖRGÜTÜN ÜST YÖNETİMİNDEKİLER ÇOK BAŞKA AMAÇLARLA BUNLARI İSTİSMAR ETİKLERİ ANLAŞILIYOR”
Bu mücadeleyi kendilerin adına, partisi adına ve hükümetleri adına değil, en başta Türkiye adına ve 76 milyon adına yürüttüklerini dile getiren Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“76 milyonun her bir ferdinin de oynanan oyunu göreceğine tuzağı göreceğine tehdidi görüp tek yürek halinde buna karşı duracağına yürekten inanıyoruz. Kardeşlerim, ikinci önemli husus da şudur. Bu sürecin Türkiye’de inançlı kesimleri mağdur etmesine, rencide etmesine asla izin vermeyiz ve vermiyoruz. Örgütün üst yönetimi ile oradaki diğer vatandaşlarımızın hassasiyetlerini birbirinden kesinlikle ayırıyoruz. O başka o başka. İnsanlar samimi gayretlerle fedakarlıkta bulunurken örgütün üst yönetimindekiler çok başka amaçlarla bunları istismar etikleri anlaşılıyor. Biz bu ayrımı hassasiyetle muhafaza ediyoruz. Yıllarca burada fedakarca hizmet etmiş samimi kardeşlerimizden kurulan tuzağı oynanan oyunu görmelerini bekliyoruz. 17 Aralık darbe girişimi birçok sinsi hedefin yanında biraz önce de ifade ettiğim gibi çözüm sürecini de hedeflemiştir. 17 Aralık darbesinin mimarı olan örgüt, daha önce de MİT'in çözüm gayretlerini sabote etmiş, MİT müsteşarını tutuklayıp devre dışı bırakma girişiminde bulunmuştu. Kim bu..? Bunları dört dörtlük yaşadık. kimin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Eğer buna sessiz kalmış olsaydık şu an benim müsteşarım şimdi nerede olacaktı. Girişimlerinde başarısız olan örgüt 17 Arallık darbe girişimi ile çözüm sürecine de darbe vurmak istedi. Şu anda farklı yöntemlerle sürecin sabote edilmeye tahrik edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bu aziz millet çözüm sürecinin sabote edilmesine de asla izin vermeyecektir. 30 Mart bunun işaretidir.”
“TÜRKİYE CUMHURİYETİ BÜYÜK BİR DEVLETTİR”
Bir yılı aşkın süredir Türkiye’nin acılar yaşamadığını belirten Başbakan Erdoğan, “Tam bir yıl önce 15 Ocak tarihli grup toplantısında çözüm sürecinin başladığını ve umutla geleceğe doğru yürüdüğünü ilan etmiştik. 2013 yılının ilkbaharını büyük bir coşku ve heyecanla umutla idrak etmiş baharın kalıcı olması dileğinde bulunmuştuk. Allah'a hamdolsun. Tüm provokasyonlara sabotaj girişimlerine rağmen bir yıl boyunca süreci hem muhafaza ettik hem de ilerlettik. 17 Aralık komplosu bu baharı kışa çevirmek, kan ve gözyaşını yeniden ülke gündemine taşımak için hiç kuşkusuz çirkin girişimlerine devam edecektir. Bir yıl içinde nice badireyi aştığımız gibi bu alçakça ve haince sabotajları da hep birlikte aşacağız. Şu noktayı özellikle ifade etmek istiyorum. Şurada 30 Mart'a 2.5 ay bile kalmadı. Öyleyse çok yoğun bir çalışma ile kapı kapı dolaşarak, bütün yaptıklarımızı halkımıza anlatacağız. 30 Mart sandıkların adeta AK Parti ile aydınlandığı gün olacak. Hiç endişeniz olmasın. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir. Bu millet Binlerce yıla sahip tarih ve medeniyet birikimi olan bir devlettir. Tarihte biz nice hainler gördük. Nice ajanlara nice casuslara nice gayri milli saldırılara şahit olduk. Bu aziz millet duasıyla, gayretiyle, sarsılmaz imanıyla özellikle de kardeşlik ve dayanışmasıyla tüm o saldırıları aşmış ve bugünlere ulaşmıştır. Hani Akif diyor ya; 'Allah'a dayan, saye sarıl, hükmüne ram ol. Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol.' Asla umutsuz olmayacağız, asla ve asla moralsiz olmayacağız. Kurulan tuzaklara aldanıp, umudumuzu heyecanımızı coşkumuzu asla yitirmeyeceğiz. ‘Allah bes, baki heves. Allah bize yeter. Gerisi hevadır.’ Pakistan sokaklarında eyalet başbakanı ile giderken Pencap’ta Lahor’da arabayı durdurduk, indik, oradaki vatandaşların arasına karıştık. Baktık ki ağlayanlar var. Coşkulu olanlar var. Bunu görünce bu hareket evelallah yoluna dimdik devam edecek. Hiç endişeniz olmasın. Bizlere hayır duaları eden kardeşlerimizi orada gördükçe coşkumuz arttı. Biz enerjiyi oralardan alıyoruz. Biz enerjiyi örgütlerden, lobilerden sermayeden, belli medya gruplarından almıyoruz, farkımız bu. Malezya sokaklarında bize hayır duaları eden kardeşlerimizi gördük. Gazze'de Kahire'de Şam'da Saraybosna’da bizim için hayır dualarının yapıldığını duyduk. Ankara'da akşam saatinde -6 derecede bizi bağrına basan kardeşlerimizi gördük. İstanbul'da havalimanında otarihi kalabalığı gördük. Biz yalnız değiliz, sizler yalnız değilsiniz hiç endişe etmeyin” dedi.
“ARAMIZDA BAZILARI İHANET ETSE DE…"
Bu yolda dünyanın tüm mazlumları ile birlikte yürüdüklerini, umutlarını kaybetmeyeceklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, cesaretlerini asla yitirmeyeceklerini söyledi. Erdoğan, “Aramızdan bazıları ihanet etse de, aramızdan bazıları emanete hıyanetlik etse de siz kalbinize umutsuzluğun zehrini yaklaştırmayacaksınız. Hüzünlenmeyecek, yeise kapılmayacak, Allah'ın ve milletin bizimle olduğu şuurunu bir an olsun unutmayacaksınız. Ülke ve millete hizmetkar olmanın elbette bir bedeli vardır. Eğer gerekiyorsa bu bedeli ödemekten kaçınmayacaksınız, kaçınmayacağız. AK Parti ahlakı, ilkeli davranmayı siyasetin yegane limanı olarak görmüştür. Bundan bir nebze olsun şaşmayacaktır. Milletim müsterih olsun, bize güvenin. Bu iktidar yetimin hakkını yedirmedi, yedirmeyecek. Eğer bu iktidar yolsuzlukların iktidarı olsaydı bizden öncekiler gibi, eğitimde atılan adımlar atılmış olabilir miydi? Bütün illerde üniversiteler kurulabilir miydi? Cumhuriyet tarihindeki öğretmen sayısının yüzde 50 fazlası öğretmen istihdam edilebilir miydi? Üniversitelerdeki tüm öğrencilere burs ve kredi verilebilecek hale gelinebilir miydi? Bütün öğrencilere kitapları ücretsiz olarak verilebilir miydi? Sağlıkta şu anda devlet hastanesi olmayan ilimiz yok. Artık ilçelerimizde hastane yapar hale geldik. Şimdi şehir hastanelerine başladık. İstediği hastaneye gidebiliyor vatandaşım artık, sağlık hizmeti alabiliyor. Modern ülkelerin imkanlarını ayağına getirmiş olan bir iktidar var. Her eczaneden ilacını alabilen bir anlayış AK Parti ile geldi. Ey genel müdür senin döneminde bu ülkede bırakın hastane bulmak ilaç bulamıyorduk. Bunları yaşadık. Bu iktidar yolsuzluğa bulaşmış olsaydı cumhuriyet tarihinde 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapılmış, biz 17 bin kilometre bölünmüş yol yaptık” diye konuştu.
“TÜRKİYE'Yİ BÜYÜTMEYE MİLLETİN GURURUNA GURUR KATMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
İstanbul boğazının altında 153 yıllık bir rüyayı gerçekleştirdiklerini anımsatan Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Sadece bu değil. Bakıyorsunuz; İstanbul boğazının altından 153 yıllık bir rüyayı gerçekleştirerek Marmaray'ı inşa eden bu güç oldu. Şimdi 3'üncü köprü yapılıyor. 2015'te bitecek şekilde denizin altında otomobillerin geçebileceği bir tünel yapılıyor. Bunlar nasıl yapılıyor? Kusura bakmayın bunlar yolsuzlukların iktidarının yapacağı iş değil. Enerjide bir devrim yaşıyor bu ülke. Aynı şekilde adalet emniyet bütün herşeyiyle. Ben niye üzülüyorum biliyor musunuz? Bir İstanbul çocuğu olarak yahu kümes gibi yerlerde hükmeden savcı hakim varken biz o merdivenlerin arasından çıkartıp Çağlayan'da dev adalet sarayını yaptık. İnsan şöyle bir baktığında durduğunda bu sarayları yapıp bize teslim edenler nasıl yolsuzluk şebekesi olur diye düşünmez mi? Bunlar durup dururken olmadı. Şu anda İstanbul-İzmir arası otoyol yapılıyor. Dünyanın en uzun asma köprüsü İzmit Körfezi'nde inşa ediliyor. Direkler yükseliyor hızla. Yol 5 ayrı firma tarafından inşası devam ediyor. Bütün bunlar sağlıklı bir yönetimin ortaya koymuş olduğu bir iradedir. Bunları görmeden bilmeden veya inadına bu iktidara yolsuzluk yakıştırması yapmak olsa olsa bir ihanet ile özdeş olabilir. Ben dürüstlerini tenzih ediyorum, art niyetliler için söylüyorum. Bu iktidar yolsuzluğa bulaşmış olanlara bunun hesabını sordu sormaya da devam edecektir. Bu iktidar milletin iktidarıdır, öyle kalmaya devam edecektir. Bu günler geçecek. Sabırla, metanetle, tahammülle geçecek. Gayretle çabayla çalışmayla geçecek. Asla vazgeçmeyeceğiz. Ama 2.5 ay durmadan gece gündüz çalışmamız gerekiyor. Daha fazla çalışacağız, gayret edeceğiz. Yerel yönetimlerde belediyelerle gümbür gümbür bir değişim dönüşümü Türkiye'mize kazandıracağız. 30 Mart'ta millet kararı en güzel şekilde verecek. Türkiye'yi büyütmeye milletin gururuna gurur katmaya devam edeceğiz.”