Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Savaş Eğilmez, “Türkiye’yi her fırsatta sözde soykırım bahanesiyle zor durumda bırakıp, kendi politikaları doğrultusunda hareket etmeye zorlayan Batı’nın tarihi, soykırım ve kanlı katliamlarla dolu.” dedi.
“Bizim kendi ders kitaplarımız dahil dünyada bu soykırımlar keşifler ve sömürgecilik faaliyetleri olarak bahsedilerek üstü kapatılmıştır. Biz de en kısa zamanda ders kitaplarımızda bu konuları yeniden ele alıp, daha doğru ve daha açık bir şekilde anlatmalıyız.” diyen ASİMED Başkanı Savaş Eğilmez, şöyle konuştu:
“Biz bugünden itibaren batının yaptığı soykırımları tek tek kaleme alarak, Avrupa ve Amerika’nın önde gelen basın kuruluşlarına ve sivil toplum örgütlerine göndermeye başladık. Amacımız kapatmaya uğraştıkları kanlı tarihlerini bildiğimizi ve nasıl iki yüzlü bir politika uyguladıklarının farkında olduğumuzu bir kez daha yüzlerine söylemektir. Rastlantıya bakın ki 20.yy.’ın ilk soykırımını, Haziran ayının başında, Türkiye’yi soykırım konusunda oylamaya hazırlanan Almanlar yapmıştır. Bu tasarıya ek olarak, Alman meclisinde Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU), bir de Pontus Rum soykırımını gündeme getirmeye çalışıyor. Hıristiyan demokratlar bunun için konferans ve panellerle kamuoyu oluşturarak, konuyu meclise taşımaya çalışıyorlar. Almanlar, Güneybatı Afrika’da (Namibya), 1904-1907 yılları arasında yerli Hererolara ve Namalara karşı inanılmaz yöntemlerle büyük bir soykırım yapmışlardır. Eşitlik ve adaletten uzak Alman politikaların yerli halk üzerinde uygulanması ve bölgede köleciliğin başlaması üzerine büyük bir memnuniyetsizlik başladı. Tarıma müsait toprakları alan Almanlar, ayrıca bölgede bolca bulunan elmasları da kontrol etmek üzere madenlere el koymaya başladılar. 12 Ocak 1904 tarihinde Hererolar halkı, Alman sömürge idaresine karşı hayatlarını korumak adına isyan etti. Alman General Lothar von Trotha Ekim 1904'te de 14,000 askerle bölgeye gönderildi. General bölgeye gelir gelmez yerli halka yönelik şu mektubu kaleme alır:
Ben, Alman kuvettlerinin muzaffer komutanı, bu mektubu Herero halkına gönderdim...Bilesiniz ki tüm Hererolar burayı terk edecektir. Alman sınırları içinde bulunacak silahlı ya da silahsız her Herero, bir hayvanla beraber olsun olmasın, vurularak öldürülecektir. Şu andan itibaren karınızı ya da çocuğunuzu da bu topraklarda istemiyoruz. Onları da ya süreceğim ya da vuracağım. Hererolarla ilgili kararım budur.
Aynı yılın Ağustos ayında, Almanlar üstün ateş gücüyle yerli halkı yenerek aileleriyle birlikte çöllere sürdü.
Ekim’de ise bölgedeki bir başka halk olan Namalar da isyan ettiler. Almanlar onlara da aynı şekilde davranarak 65,000 Herero'yu başka bir değişle toplam nüfuslarının %80’iini ve 10,000 Nama'yı yani toplam nüfuslarının yarısını yok ettiler.
Almanların gerçekleştirdiği soykırımda en çok kullanılan yöntem ise halkı çöle sürüp orada susuzluktan ya da önceden zehirlenmiş içme suları ile öldürmekti.
BM'nin 1985 yılında yayınladığı raporda, Almanların Herero ve Namalara Guney-Batı Afrika ya da şimdiki adıyla Namibya'da gerçekleşen bu olayları 20 yy.'da gerçekleştirilen ilk soykırım hareketi olarak değerlendirilmiştir.
Hollandalı tarihçi Jan-Bart Gewald, Alman babalardan olan binlerce çocuk için özel kurulan bazı toplama kamplarından bahseder.
Yerli halkın erkeklerinin çoğu öldürüldüğünden kadınlar ve genç kızlar, Alman askerlerine seks kölesi olmaya zorlanmışlardır.”