ERZURUM (İHA) - Mobbing ile Mücadele Derneği Erzurum Temcilsi Başkanı Jale Alcan, duygusal bir saldırı olan Mobbingin yaş ve cinsiyet ayrımı gözetmeden psikolojik taciz, yıldırma bezdirme rahatsızlık verme yoluyla yapıldığını söyledi.
Bir insanın başka insanlar üzerinde baskın olma isteğinin normal bir durum olmadığını düşünen Mobbing ile Mücadele Derneği Erzurum Temcilci Başkanı Jale Alcan; Mobbing olgusunun sadece kurumları değil çalışanları, onların içinde bulundukları aile ve toplumu da olumsuz olarak etkilediğini çalışma hayatında idari değil adli bir suç olarak nitelendirilmesi gerektiğini ifade etti.
“Mobbing ile Mücadele Derneğinin yaptığı araştırmada psikolojik baskı özel sektörde erkek, kamu sektöründe ise kadınlar üzerinde daha fazla uygulanıyor. Kadının iş hayatındaki yerinin ve öneminin artmasıyla mobbingin hatta buna bağlı toplumsal baskının da arttığını söylemek mümkün” diyen Jale Alcan kamu sektöründe çalışkan, hırslı, başarı odaklı, itaatkâr, alçakgönüllü, çekingen, içe dönük, gelenekçi, öz değerlere yönelik endişeleri olan ve korumacı ebeveyn gibi özelliklere sahip olan kadınlar diğerlerine oranla daha fazla psikolojik tacize maruz kalıyorlar. Onlara sosyal kabadalığı uygulayanların genel kişilik özellikleri ise; katı bir süper ego, obsesif yapılanma, sadonazohistik ihtiyaçlar, narsistik ihtiyaçlar, anti sosyal kişilik özellikleri, özdeğeri sosyal karşılaştırmalara dayandıran saldırgan özellikler, yetersizlik duyguları yaşayan veya çocukluk travmaları, güç konusunda hırslı, vazgeçilmezlik düşüncesi, ayrıcalıklı olma arzusu, kendine güven ve benlik değerindeki boşluklar, başkaları özellikle de kadınlar üzerinde kontrol kurarak otoriter hissetmeye duyulan ihtiyaç, kendi aile yaşantılarından memnun olmamak gibi özellikler olduğunu görüyoruz” dedi.
Mağdur başvurusu aldığımız iş yerlerinde genel atmosferin çoğunlukla zorlayıcı veya zayıf bir kontrolün olduğu kurumlar, hiyerarşik bir yapılaşmanın olduğu gruplar, rekabete dayalı ve herkesin kendi kişisel kazancı için uğraştığı bir ortam olduğu, bu olayın yaşanmadığı yerlerde ise genel atmosferin yumuşak ve hoş olduğunun gözlemlendiğini vurgulayan Alcan kadınlar kendilerine mobbing yapıldığını nasıl anlarlar sorusuna şöyle cevap verdi:
“Bir davranışın mobbing olarak kabul edilmesi için; birey, en az haftada bir defa ve altı ay boyunca süregelen bir psikolojik şiddete maruz kalmalıdır bir başka ifadeyle davranışın mobbing olarak kabul edilebilmesi için; taraflar arasında mutlak bir güç dengesizliği, olumsuz bir davranışın varlığı, hedef alınan kişi tarafından davranışların olumsuz olarak algılanması, olumsuz davranışların sürekliliği ve sıklığı, davranışın, uygulandığı kişi üzerinde olumsuz etkilerinin olması gibi etmenlerinin bir arada olması gerekir. Yapılan yanlışlardan sorumlu tutulma, mantıksız görevlerin verilmesi, yeteneğin eleştirilmesi, birbiriyle çelişkili kurallara itaat ettirilmesi, görevin kaybettirileceğine ilişkin tehtitler, küçük düşürülme ve hakarete uğrama, başarının olduğundan az gösterilmesi, işten çıkarılma (ayağın kaydırılması),meslek onuru ve şerefin lekelenmesi, vs anlaşılacağı gibi mobbing, işletmelerde bir istihdam sorunu olarak addedilen ve cinsiyetten bağımsız olarak uygulanan bir kavramdır. Mobbing İle Mücadele Derneği Erzurum Temsilci Başkanı Jale Alcan “Derneğimizin yaptığı araştırmaya göre işyerlerinde mobbingi yüzde 85 erkekler kadınlara, yüzde 65 oranında kadınlar birbirlerine uygulamıştır. Mobbing ile mücadelede en önemli hususun iş başarısını ve başkalarıyla olan iyi ilişkileri değerlendirebilme, öz güveni ve öz saygıyı yitirmemektir” diye konuştu.
Alcan’a göre, mağdur üstün bir duruş sergiler ve içinde bulunduğu durumu gerçekçi bir şekilde değerlendirip sükûnetini koruyup zorbaya karşı örgütlü mücadeleye girişirse sosyal kabadayılık şiddeti ve etkisini yitirebilir. İş hayatında (kadın veya erkek) baskı uygulanıyorsa önce orada bu baskıya karşı dik durmalı ve bunun mücadelesini vermek gerektiği görüşünde. Bunun için özellikle hukuksal mücadeleyi hemen başlatmanın sonrasında olabilecek başka vakaları önleme açısından da önemlidir. Sakin ve özgüveni yüksek bir duruş, buna karşı en etkili ilaç çünkü Mobbing’in kadınlarda yoğunlukla uygulanma nedeni toplumsal baskılar, kadınların toplumun en zayıf halka olarak görülmesidir. Kadınların birçoğu boşandığı zaman bunu saklamayı tercih ediyor veya sürükleniyor. Toplumumuzda dul, 30-35 yaş arası ve yalnız yaşayan bayanlarda psikojik baskıya uğrama oranları çok daha fazla kadın gündelik yaşantısında nasıl şiddet görüyorsa mobbing konusunda da durum aynı. Boşanmış veya etnik kökeni farklı olan kadınlar genelde kendi çevrelerinin olduğu ortamda çalışmak istiyorlar amaç cinsiyet ayrımcılığı etnik ayrımcılığa maruz kalıp Mobbing’e uğramamak. Ülkemizde göçmen bayanlarında çok fazla baskıya uğradığı verilerimiz arasında yine kadının her alanda ikinci plana atıldığı ve çoğu zaman aile hayatının gerek ve sorumluluklarından dolayı iş hayatında da engellendiğini göz önünde bulundurursak mobbinge en çok kadınların maruz bırakıldığını söylememiz mümkündür. Kadın sadece cinsiyetinden dolayı bile toplumsal her alanda baskılanır ve kısıtlanır buna bağlı olarak da yaşamın devamlılığını ve düzenini sağlayan vazgeçilmez unsur olarak görülse de ‘erkeksel’ bir başka ifadeyle ‘para kazanılan’ bir platformda ikincil davranışlara tabi tutulması şaşırtıcı değildir.
Günümüzde psikolojik bezdiri çalışan kadınların kabusu olmaya devam etmektedir bazen hakaretle, bazen aşağılama ile kendini gösteren davranışa maruz kalan çalışan kadın, hem psikolojik hem de fizyolojik olarak etkilenmekte ve iş hayatından çekilmeye/çekinmeye başlamaktadır aksine iş dünyası kadın istihdamına sosyal sorumluluk projesi olarak bakmamalı, nüfustaki toplam potansiyelden en iyi elemanı nasıl alırım çabası içinde olmalı, kadın-erkek ayrımı konuşmalarına son verilmeli, cinsiyete birey olarak bakabilmelidir. Kadının kırsalda daha fazla dışlandığı söyleniyor oysaki şehirde ve iş yaşamında kadın fazla psilolojik bezdiriye uğruyor. Başta psikolojik ve cinsel taciz olmak üzere kadınlar, hayatın her alanında olduğu gibi iş hayatında da cinsel obje ve aklı eksik tabirleriyle algılanıyorlar kadının, hayatın içerisinde ikincil görüldüğü ‘oğlan oktur her evde yoktur’ ‘kız evde olsa da elden sayılır’ “oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün” gibi bazı atasözlerimizde bile yer alan ikincilliği, hayatımızın önemli bir bölümünü kapsayan iş yaşamında da bilinçaltından gerektiği şekilde yansıyor; oysa kadınlar, hayatın her alanında kendileri ve çocukları için verdikleri yaşamsal mücadelelerini gerçekleştirmeyi başarmışlardır.
Bu sorunun çözümünde ve olumsuz etkilerinin en aza indirilmesinde kurum ve yöneticiler, mobbing mağdurunun kendisi, ailesi ve arkadaşları, dernekler üzerlerine düşenleri yerine getirdikleri ölçüde bundan hem çalışanlar hem kurumlar kazançlı çıkacaktır.”