Sağlık Bakanı Recep Akdağ, eyalet sistemi tartışmalarına ilişkin, “Maddelerde böyle bir durum olmadığı gibi, başından beri bizim hiçbir zaman böyle bir niyetimiz yok. Bundan sonra da olmayacak. Bu üniter yapının biz istikbalimiz, bekamız için ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyoruz” dedi.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, TGRT Haber’de ‘Gündem Özel’ programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Evet oylarının önde olduğunu söyleyen Akdağ, “Türkiye’nin birçok şehrinde çalıştıktan sonra edindiğim intiba, son günlerde de Erzurum’dayım. Türkiye’nin artık evet diyeceği ama maç 90 dakikadır. Dolayısıyla hiçbir zaman rehavete kapılmamak lazım. Öncelikle yüzde 50’yi garantilemek için hiç rehavete kapılmamak lazım. Evet diyen, evetin doğru olduğuna inanan herkesin 16 Nisan günü mutlaka sandığa gitmesi, yakınlarını sandığı götürmesi gerekiyor. Sandıklara iyi sahip olmak lazım. Bütün seçimler ya da halk oylamalarında sandıklar çok önemli. Zaman zaman geçmişte sandıklara kırsal kesimde Güneydoğu’da Doğu’da PKK’nın doğrudan ya da dolaylı baskılarına şahit olmuştuk. Ama bu sefer bunlara hiç müsaade etmeyeceğiz” diye konuştu.
Sandık güvenliği açısından hiçbir sıkıntı olmadığını vurgulayan Bakan Akdağ, “Vatandaşlarımız asla tereddüt etmemeli. PKK doğrudan doğruya bir baskı uygulayamayınca, bazen uzaktan telefonla ya da selam göndererek baskı uygulamaya çalışıyor. Vatandaşlarımız buna kesinlikle fırsat tanımamalılar. Türkiye’de artık PKK’nın halkımızın üzerinde baskı kuracak gücü kalmamıştır. Bundan sonra da olmayacaktır” ifadelerini kullandı.
“Anlattıkça, vatandaş 18 maddede ne olduğunu gördükçe ‘tamam’ demeye başladı”
CHP’nin anayasa değişikliğine yönelik tek adamlık, diktatörlük gibi eleştirilerinin halkta bir karşılığının olup olmadığı sorusu üzerine Akdağ, şöyle konuştu:
“Vatandaşın kafasını başlangıçta çok karıştırdılar. Çünkü henüz maddelerii biz anlatmaya başlayamamıştık. Bundan daha maddeler hiç konuşulmadan bir takım yalan yanlış ifadelerle meseleyi başka taraflara götürdüler. Ama anlattıkça vatandaş 18 maddede ne olduğunu gördükçe ‘ tamam’ demeye başladı. Nasıl tek adamlık dersin millet seçiyor. Milletin seçtiğine tek adam denir mi? Meclisi de millet seçiyor. Meclis cumhurbaşkanını kontrol ediyor. Meclis cumhurbaşkanını denetliyor. Bugünkü anayasa göre seçilmiş cumhurbaşkanları hiçbir zaman yüce divana götürülemez. Sadece vatana ihanet suçlaması onun da tarifi belli değil. Oysa şimdi meclis gerekirse bir seçilmiş cumhurbaşkanını yüce divana götürebilir. Bildiğimiz kişisel suçlar için bile meclisin böyle bir yetkisi geliyor. Şu anda Bakanlar Kurulu, Başbakan kanun tasarılarını Meclise götürüyor. Mecliste oluşturulan kanunların hemen hepsi Bakanlar Kurulu tarafından götürülür. Dolayısıyla başbakan tarafından götürülür. Oysa yeni sistemde cumhurbaşkanının Meclise bir kanun tasarısı götürme yetkisi yok. Sadece bütçesini götürebilir. Onun dışında kanunları Meclis yapacak.”
“Bu tek adamlık lafı kötü bir iddiadan ibaret”
Cumhurbaşkanına kararname çıkarma yetkisi verilmesine yönelik eleştirilere ilişkin Akdağ, “Bu öyle saçma bir eleştiri ki. Bugün Bakanlar Kurulunun kararname çıkarma yetkisi var. Başbakanın ve Bakanlar Kurulunun bu husustaki yetkisi sistem tamamen değiştiği için yetkili bir cumhurbaşkanı, yetkili bir başbakan modelinden yetkili bir cumhurbaşkanı modeline dönüştüğümüz için artık kararnameler cumhurbaşkanı tarafından oluşturulacak. Ama bu kararnameler anayasaya aykırı, kanunlara aykırı olamaz. Temel hak ve özgürlüklere aykırı olamaz. Kişisel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı olamaz. Kaldı ki böyle bir şeyi herhangi bir cumhurbaşkanının yarın yeni sistemde yaptığını varsayalım Meclis hemen bir kanunla onu düzeltir. Anayasa Mahkemesine gitme imkanı her zaman var. Bu tek adamlık lafı kötü bir iddiadan ibaret. Türkiye’de tek adamlık dönemleri darbe sonrası dönemlerdir. 60 ihtilali olmuştur, ondan sonra tek adamlık oluşmuştur. 80 ihtilali olmuştur, Kenan Evren gibi tek adam gelmiştir. Mevcut sistem, parlamenter sistem deniyor ama bir karma sistem aslında çünkü cumhurbaşkanına da büyük yetkiler veren bir sistem. Bu mevcut sistem darbeleri önleyememiştir. Milletin elinden iradesinin alınmasına, gasp edilmesine mani olamamıştır. O zaman bu sistemin değişip sapasağlam yepyeni bir sistem kurmamız gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Sadece Kılıçdaroğlu değil Kılıçdaroğlu’nun partisindeki milletvekillerinin de büyük çoğunluğu da millete güvenmiyorlar”
Bakan Akdağ, Kılıçdaroğlu’nun Meclisin bypas edildiği, Meclisin denetleme yetkisinin ortadan kalktığı yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine şunları kaydetti:
“Kılıçdaroğlu’nun kafası başka türlü çalışıyor. Kılıçdaroğlu’nun kafası 60 ve 80 ihtilallerinin, vesayetçi yani milletin iradesinin üstüne bürokrasiyi koyan anlayışın dışına çıkamıyor. Kılıçdaroğlu aslında genel müdürlük anlayışından çıkabilmiş bir kişi değil. Hiçbir zaman millete güvenemedi. Sadece Kılıçdaroğlu değil, Kılıçdaroğlu’nun partisindeki milletvekillerinin de büyük çoğunluğu da millete güvenmiyorlar. Konya Milletvekili ne demişti, ‘denize dökeriz.’ Kimi denize döküyorsun canım. Zaten gücün yetmez de. Bu ne kadar hazımsızlıktır. Bu nasıl demokrasiyi hazmedememektir. CHP’li yöneticilerin maalesef böyle bir demokratik hazımsızlığı var. Kafaların arkasında ‘millet yanlış yapar, bu milleti düzeltmek lazım’, onun için de tamamen milletin seçtiği cumhurbaşkanı, tamamen milletin seçtiği meclis, bu onların işlerine gelmiyor. İşlerine gelse de gelmese de bu millet gerekeni yapacaktır. Geçmişte yaptığı gibi bugünde yapacak. Darbe yaptılar. Onlar darbe yaptıktan sonra millet onların istediklerini seçmedi. Onlar darbe yaptılar, rahmetli Menderes’i astılar. Peşinden kendi istedikleri gibi hükümetler istediler millet müsaade etmedi. 12 Eylül’den sonra Kenan Evren’e kalırsa o farklı birini başbakan yapacaktı. Ama millet müsaade etmedi. 28 Şubat’tan sonra çok farklı şeyler düşündüler. Millet getirdi Recep Tayyip Erdoğan’ı muhtar bile olamaz dedikleri kişiyi bu ülkenin seçilmiş ilk cumhurbaşkanı yaptı, göz bebeği bir lideri haline getirdi. Mazlum milletlerin lideri haline geldi bugün Recep Tayyip Erdoğan.”
“Recep Tayyip Erdoğan sonrası için bu sistem lazım”
Erdoğan sonrası yetkileri kötü niyetli birisi kullanırsa ne olacağına yönelik kaygılarla ilgili Akdağ, “Çok ilginç. Bir taraftan Recep Tayyip Erdoğan’ı diktatörlük gibi şeylerle cumhurbaşkanımızı suçluyorlar. Ama vatandaşın buna prim vermediğini görünce onun tam zıttı iddia ortaya çıkıyor. Bu millet yüksek bir demokratik basirete sahip. Başına her zaman doğru liderleri getirir. Yeter ki onun seçmesine müsaade edelim, müdahale etmeyelim, yeter ki darbeler olmasın. Yeter ki vesayetçiler, ordunun içinde birileri, patronlar, büyük sermaye sahipleri, medya zincirleri, yargının içindeki bir takım bürokratik odaklar milletin iradesine mani olmasın. Gerçekten Türk milletinin demokratik basireti, feraseti çok yüksek. Milletten hiç korkmamak lazım. Aslında tam da Recep Tayyip Erdoğan sonrası için bu sistem lazım. Çünkü güçlü bir lider, milletin çok fazla güvendiği bir insan, hiçbir zaman istikrar bozulmuyor, Recep Tayyip Erdoğan’ın olduğu yerde insanlar istikrarı bozmuyorlar. Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında duruyorlar. Ama biz Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra geçmişte olduğu gibi kararsızlık, zayıf iktidarlar dönemlerine dönebiliriz ki bu ülke için, gençler için, geleceğimiz için, ekonomimiz için çok kötü olur” açıklamasında bulundu.
“Böyle insafsız bir iddia ortaya nasıl atılır?”
Kılıçdaroğlu’nun 18 yaşında milletvekili olunmasına karşı çıktığının hatırlatılması üzerine Akdağ, bu soruların aklına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Erzurum’da yaptığı mitingde Kılıçdaroğlu’na yalan söyleme üzerine bir Erzurum fıkrasıyla gönderme yaptığını getirdiğini anlattı. Akdağ, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun karakteri buna dönüştü. Ben üzülüyorum. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla biz çalıştık aslında Mecliste. Böyle bir hırsı, böyle bir yalan arzusu yoktu. O bir ara televizyonlarda polemiklere çıktı. O polemiklerden sonra bir tarz geliştirdi. Bir şeyi iddia ediyor, atıyor ortaya, sonu var yok, hiç önemi yok ki. Büyük laflar konuşuyor. ‘Hadi şunu gel anlat ispat et’ deyince ondan vazgeçip başka bir şeye dönüyor. Yakında kontrollü darbeden bahsetti. Hadi gelsin ne varsa koysun ortaya. Böyle insafsızlık olur mu? Biz 249 şehit vermişiz. Gelsin Sayın Kılıçdaroğlu, ben Erzurum’da defnedilen 3 şehidin ailesine bir götüreyim. Bakalım nasıl kontrollü bir darbeymiş. Böyle insafsız bir iddia ortaya nasıl atılır?” dedi.
“Ben Sayın Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’ye bir diyet borcu olduğuna inanıyorum”
Kılıçdaroğlu’nun Yenikapı ruhundan neden uzaklaştığı sorusuna Akdağ, “İşine gelmedi de onun için. Yenikapı ruhunun devamı Sayın Devlet Bahçeli ile Sayın Binali Yıldırım’ın bir araya gelmesine, milletin geleceğini şekillendirecek, güçlü bir ülkeyi, güçlü bir Türkiye’yi teminat altına alan bir anayasa değişikliği paketi oluşturmaya yaradı 15 Temmuz’daki birliktelik. Bu Kılıçdaroğlu’nun işine gelmiyor. Ben Sayın Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’ye bir diyet borcu olduğuna inanıyorum. Bazı kareleri yan yana getiriyorum. Kemal Kılıçdaroğlu kendi halinde CHP’nin milletvekillerinden birisiydi. Bir anda FETÖ’nün hazırladığı kasetler ortaya sürüldü. Deniz Baykal genel başkanlıktan oldu, yerine Kılıçdaroğlu geldi” yanıtını verdi.
“Böyle bir Kılıçdaroğlu’na kim sahip çıkacak?”
Akdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Kılıçdaroğlu Türkiye’de bu FETÖ mağduriyetinden bahseden siyasilerden birisi. En sonda darbenin kontrollü olduğundan bahsetmeye başladı. Ne demek istiyorsun Sayın Kılıçdaroğlu, kim kiminle kontrollü darbe yapmış, nasıl olmuş çık anlatsana şunları. Sen havaalanında 10 dakikanın içinde rahatça çıkabildin orada tanklar varken, kendi Bakırköy Belediye Başkanının evine gidebildin. Peki rahat mıydı herkes tankların önünde, helikopterlerin altında ya da F16’ların altında? Hayır. Havaalanının hemen önünde tanklar dururken VIP'e girip, 5-10 dakika sonra oradan çıkıp gidebildin mi gidemedin mi? Gittin de neden bir evde sabaha kadar bekledin? Hani bir darbe olursa ilk tankların önüne ilk sen çıkacaktın, ne oldu? Darbe teşebbüsünde tankların önüne çıkanlar, bu ülkenin şerefli şehitleri Allah onlardan ailelerinden razı olsun. Kılıçdaroğlu’na kim akıl veriyorsa yanlış akıl veriyor. Bu bir siyasetçi için kendisini temize çıkaracak, doğru bir istikamet değil, Kılıçdaroğlu gerçekten kendisine yazık ediyor. 16 Nisan’dan sonra ne olacak ben onu merak ediyorum. Böyle bir Kılıçdaroğlu’na kim sahip çıkacak, kendi partisi sahip çıkacak mı? Öyle bir siyaset anlayışı hiç kimseye yar olmaz. Sayın Kılıçdaroğlu için 16 Nisan inşallah milletimizin takdiriyle, Allahü tealanın takdiriyle sekizinci yenilgi olacak. Öyle olduğu zaman ne yapacağını çok merak ediyorum.”
“Üniter yapının istikbalimiz, bekamız için ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyoruz”
Eyalet sistemi tartışmalarına ilişkin MHP’den gelen açıklamanın hatırlatılması üzerine Bakan Akdağ, “Bunu tartışmak bile gereksiz. Hem maddelerin içinde bununla alakalı en ufak bir şey yok. Sayın cumhurbaşkanımız bir kere daha ifade ettiler, ülkemizin üniter yapısına kendisinin ne kadar hassas olduğunu, AK Parti olarak ne kadar hassas olduğumuzu. Maddelerde böyle bir durum olmadığı gibi, başından beri bizim hiçbir zaman böyle bir niyetimiz yok. Bundan sonra da olmayacak. Bu üniter yapının biz istikbalimiz, bekamız için ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu hususta MHP’nin, Sayın Devlet Bahçeli’nin ülkücülerin hassasiyetleriyle Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın AK Partili'lerin hassasiyetleri arasında en ufak bir fark yoktur” ifadelerini kullandı.
“Tek bayrak, tek devlet, tek millet, tek vatan üniter devleti işaret eder”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Başbakan Yıldırım’ın, Bahçeli’nin bu konuda apaçık duruşlarının hiçbir tereddüde mahal vermemesi gerektiğini vurgulayan Akdağ, “Bu gündemde olan bir konu değil. Gündemimizde anayasa değişikliğiyle güçlü bir hükümet sistemi kurmak var. Üniter devlette güçlü bir hükümet kurma sistemi var. Başından beri bizim Rabiamız var. Tek bayrak, tek devlet, tek millet. Tek bayrak, tek devlet, tek millet, tek vatan üniter devleti işaret eder. Bu hususta hiçbir sıkıntı yok. Buna müsaade etmeyiz, ne biz müsaade ederiz, ne Türk milleti müsaade eder” şeklinde konuştu.
“Yargının üzerinden bürokrasinin, meritokrasinin hakimiyeti kaldırılıyor”
Yargı bağımsızlığına ilişkin eleştirilere de değinen Bakan Akdağ, şunları kaydetti:
“Anayasa Mahkemesi ile ilgili çok büyük bir değişiklik yapmıyoruz zaten. Milletin seçtiği meclisin ya da cumhurbaşkanının AYM’ye ya da Hakimler Savcılar Kuruluna seçeceği kişilerden korkmamak lazım. Çünkü onları millet seçiyor. Yani meclisi, cumhurbaşkanını millet seçiyor. Sayın Kılıçdaroğlu milletten korktuğu için bunu yapıyor. Peki nasıl olacak? Kim seçecek? Yargıçlar kendi arasından seçince bunun neye yol açtığını gördük. FETÖ’nün hakimiyeti ortaya çıkıyor yargının içinde. FETÖ olmazsa yarın ETÖ olur, BETÖ olur adı değişir başka bir şey olmaz. Sayın Kılıçdaroğlu, 60 ihtilalini ve 80 ihtilalinin anayasalarının etkisinde hala. Darbe anayasalarının etkisi altında. Şöyle düşünüyor meseleyi, bir şekilde seçilmişleri hizaya getirecek mekanizmalar olmalı, milletin seçtiği meclisin, cumhurbaşkanının atayacağı kişilerden korkmayınız. Onlar mutlaka belli özelliklere sahip insanlar. Kaldı ki cumhurbaşkanı 5 yıl süreyle, meclis 5 yıl süreyle seçiliyor. Oysa Hakimler Savcılar Kurulu üyeleri 4 yılda bir değişiyor. Süreler birbirine uymadığı için bir sonraki iktidar ya da cumhurbaşkanı bir önceki iktidarın seçtiği kişilerle çalışmak durumunda kalacak. Bu AYM açısından da nasıl? AYM üyeleri 12 yılda bir seçiliyor. Oysa cumhurbaşkanı 5 yılda bir seçiliyor, sürekli olarak cumhurbaşkanları değişecek, AYM üyeleri 12 yıl orada kalacak. Yargının üzerinden bürokrasinin, meritokrasinin hakimiyeti kaldırılıyor. Memurların devlette hizmet eden kişilerin halk yerine karar vermelerinin önüne geçiliyor. Son söz millette oluyor.”
“Sayın Kılıçdaroğlu’na tavsiyem milletten korkmasın, milletiyle hemhal olsun” diyen Akdağ, “Seçkincilerle siyaset yapmaktan vazgeçsin. Tiyatro oynamakla millete yakın olunmaz. Milletle samimi olarak göz göze geleceksiniz. Gönlünüzü milletle birleştireceksiniz. Bu asil milletin demokratik kararına da itiraz etmeyeceksiniz” diye konuştu.
“Milletin karşısında da bir karşı çıksınlar da görelim”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürü olduğu dönemde hastanelerde vatandaşların yaşadığı zorluklarla ilgili görüntüler üzerine Bakan Akdağ, sistemin arızalarından dolayı hastaların ağladığı dönemde kendilerinin de ağladığını kaydederek, “Ben üniversite hastanesinde öğretim üyesiydim o zaman kanserli çocukları tedavi ederdim. O kanserli çocuğun her kontrole geldiğinde bir kere daha SSK’ya gidip sevk alması gerekirdi. Babası bile gidip sevk alıp gelemezdi, kendisi gidecek ki sevk alsın gelsin biz üniversitede tedavi ederken. Her yazdığımız ilaç için SSK’ya gidip gelmesi gerekirdi. Böyle bir rezalet vardı ne oldu? Biz şimdi hastaneleri Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla aynı çatı altına koyduk 2005 yılında. Böylece vatandaşların hastaneden yararlanmasının önünü açtık bir taraftan da hastaneleri çok kuvvetlendirdik. Biz o zaman bu hastaneleri aynı çatı altına alalım, vatandaşımızı rahat ettirecek şekilde hastanelerimizi geliştirelim dediğimiz zaman, kanun yazarken CHP’li milletvekilleri, Sayın Kılıçdaroğlu dahil acayip karşı çıktılar Meclis’te. Vatandaşlar, SSK’lı hastalar da eczanelerden gidip ilaçlarını rahatça alabilsin dediğimizde korkunç karşı çıktılar. Bu ülkede doktor sayısını arttıralım, Türkiye’deki doktor sayısı, nüfusuna göre Avrupa’nın en gerisinde dediğimiz zaman ‘Hayır doktor sayısını arttırmayın’ diye karşı çıktılar. Muayenehaneler olmasın, devlet hastanesinde çalışan bir doktorun neden muayenehanesi olacakmış, vatandaş hizmet almak için özellikle büyük ameliyatlar için muayenehaneye gitmek zorunda kalıyor dediğimizde bunu Anayasa Mahkemesi’ne götürdüler. Şimdi Avrupa’da sosyal demokrasi dediğiniz zaman, sosyalizm dediğiniz zaman sisteme karşı insanı en azından teorik olarak koruyan bir takım anlayışlar akla gelir. Maalesef bunların sosyal demokrasiden bahsetmeleri çok anlamsız. Kamuda çalışan bir doktorun muayenehanesi neden olsun dediğimiz zaman buna karşı çıkmışlardı. Zaman zaman ben kendilerine Mecliste de söylüyorum diyorum ki; hadi çıkın milletin karşısına, Sayın Kılıçdaroğlu durmadan millete meydan okuyor. Ben şimdi Sayın Kılıçdaroğlu’na meydan okuyorum gelsin bir konuşalım bakalım herhangi bir şart altında konuşalım bakalım ki hastanelerin birleştirilmesine karşı çıktıklarını, Genel Sağlık Sigortası’na karşı çıktıklarını, kamuda çalışan doktorlar açısından muayenehanelerin kapatılması fikrine karşı çıktıklarını gelsin milletin karşısında da bir karşı çıksınlar da görelim. Yapamıyorlar, yapamazlar” şeklinde konuştu.
“Kılıçdaroğlu ve arkadaşları millete bir seçkincilik anlayışıyla yaklaşıyor”
Bakan Akdağ, eski Türkiye manzaralarına ilişkin hazırlanan görüntüyü izledikten sonra da hamd ettiğini söyleyerek, “Milletimize biz şu sözü de rahatça verebiliyoruz; önümüzdeki günlerde bunların çok daha iyisi olacak. Dün Kars’taydım ben, Kars’ta 2002 yılında AK Parti iktidar olduğu zaman ben ilk bakan olduğumda sadece 2 ambulans vardı. Koskoca Kars ilinde 2 ambulans vardı ve bu 2 ambulansa da ambulans denmezdi, zaten köylere ambulans gitmez, ilçeden ambulans kalkacağı zaman mazot parası istenir, aslında o 2 ambulansa da ambulans diyemezsiniz. Şu anda Kars’ta 38 ambulansımız hizmet veriyor. Bütün illerimiz böyle ve bu 38 ambulansın içerisinde kar paletli ambulanslar, hava üssü ambulanslar var ve biz Kars’tan sistemi kurduğumuzdan bu yana 500’e yakın vatandaşımızı uçak ambulansla ihtiyaç olduğunda ileri bir merkeze taşımış durumdayız. Bütün bunları gerçekleştiren, biz milletimize hizmet için varız, biz milletimize hizmetkar olmaktan şeref duyuyoruz, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın en çok duyduğumuz ifadelerinden biri ‘Biz sizin hizmetkarınızız” ifadesidir oysa bir seçkincilik anlayışıyla millete yaklaşan Sayın Kılıçdaroğlu ve onun arkadaşları, onların nezdinde millet değiştirilmesi gereken bir insan topluluğu, millet yanlış düşünür, millet yanlış giyinir, başını örten yanlış örtmüştür, başını örttüğü için irtica gelir, böyle bir anlayışları var dolayısıyla AK Parti’yi bunlardan farklı kılan en önemli özellik budur. İşte bu özelliktir ki şimdi bizi içinde bulunduğumuz şartlara, hükümet sistemini değiştirme noktasına getirdi. Bu hükümet sistemi değişsin biz Allah’ın izniyle 14 senede geldiğimiz mesafe kadar, belki onun iki misli kadar 7 senede gideriz. Yani 2023’e kadar bu memleketi uçuracak hamleler gelecek peşinden. SSK’dan bahsediyoruz ya ilk toplantılarımızdan birini hatırlıyorum ben dedim ki Sayın Cumhurbaşkanımız artık bizden tek yataklı, en fazla iki yataklı odalar istiyor içinde banyo, tuvalet olan. Sayın Kılıçdaroğlu’nun döneminden kalan bir bürokrat şunu söylemişti bize: ‘Sayın Bakanım SSK’lı hasta yani tek yataklı, iki yataklı, banyolu, tuvaletli bir oda bu olmaz efendim’ zihniyet buydu. Şimdi nereye geldik? Evet hastanelerimizin büyük çoğunluğu tek ya da iki yataklı odaları olan modern hastanelere dönüştü ama buna yeter demiyoruz. İşte 16 Nisan’dan sonraki hedefimiz, şehir hastaneleriyle ve diğer hastanelerle her hastaya bir oda yani her hastaya mahremiyeti olan mükemmel bir hasta yatağı” ifadelerini kullandı.
“Yakında bir yere böyle bir saldırı yapılırsa hazırlığımız var”
Bakan Akdağ, İdlib’te Esad rejiminin gerçekleştirdiği kimyasal saldırı sonucu Türkiye’ye getirilen vakaların sağlık durumuna ilişkin ise şu bilgileri aktardı:
“Bize gelen hastalardan ve vefat edenlerden, onların klinik, muayene bulgularında sarin gazı, kimyasal saldırı olduğunu düşünmüştük, uzmanlarımız böyle raporlar verdiler. Daha sonra yapılan laboratuvar testlerinde, idrar tahlillerinde ve en son otopsi sonuçlarında sarin gazının kullanıldığı kesinleşti. Esad rejiminin böyle bir zulmü bir kere daha en azından Birleşmiş Milletlere göre 20’inci kere uyguladığı ortaya çıktı. Türkiye’ye 34 vaka ulaşabilmişti bunlardan maalesef 6’sı vefat etti. Bu zalimliğe dünyanın bir ‘dur’ demesi gerekiyor. Tabii ki yakında bir yere böyle bir saldırı yapılırsa Türkiye’yi de etkileyebilir, mutlaka hazırlığımız var, bununla ilgili yetişmiş elemanlarımız, korumacı elbiselerimiz ve bütün sağlık kuruluşlarımızda böyle bir durumda öncelikle vakaların uygun şartlarda yıkanması, onlarla ilgilenen sağlık çalışanına zarar vermemesi açısından bütün tedbirlerimizi almış durumdayız. Özel olarak yıkanıyor, arındırma işlemleri var bunlarla ilgili elimizde hem gerekli malzemelerimiz var hem de eğitilmiş personelimiz var.”
“Kanserli bir vatandaşımız ister kamuda, ister özel hastanede kanser için herhangi bir ücret ödemeyecek”
Kanser hastalarının artık devlet hizmetlerinden ve ilaçlarından ücretsiz faydalanması ile ilgili ise Bakan Akdağ, “Aslında Türkiye’de bine yakın kanser ilacı var bunlardan şu anda Sosyal Güvenlik tarafından ödenmeyeni yalnızca 16’sı. Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği özellikle bu 16 ilaçla alakalı ya da bu 16’nın üstüne eklenebilecek ilaçlarla alakalı. Sayı az ama maalesef bunların fiyatları yüksek dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla Sosyal Güvenlik’ten sorumlu, Sosyal Güvenlik’in bağlı olduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Müezzinoğlu ile bu konuyu görüştük. Arkadaşlarımız teknik olarak çalışmalarını yaptılar, aşağı yukarı bitirdiler, 16 Nisan’dan sonra baş başa vereceğiz ve bu meseleyi tamamen çözeceğiz. Bu ilaçla ilgili kısmı bir de şu anda Sosyal Güvenlik’in anlaşmalarında özel hastaneden kanserli bir hasta hizmet aldığında diğer bütün hizmetler için bir fark alınmıyor ancak ameliyatlarından özel hastane fark alabiliyor. Bunu da yine Sosyal Güvenlikle oturduk konuştuk Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla, özel hastanelere bu farkların alınmamasını sağlayacak ölçüde ödemeler yapılacak. Yani kanserli bir vatandaşımız ister kamuda, ister özel hastanede kanser için herhangi bir ücret ödememiş olacak” açıklamalarında bulundu.
Bakan Akdağ, ünlü sanatçı İbrahim Erkal’ın sağlık durumuna ilişkin ise, “Çok üzdü bizi İbrahim Erkal, benim de Erzurumlu hemşehrim, değer verdiğimiz bir insan. Bu sabah ben bilgi aldım doktorlarından maalesef durumu ciddiyetini muhafaza ediyor” ifadesini kullandı.
“15 bine yakın vatandaşımız müracaat etti”
Referandumda evde bakım hizmeti gören hastaların oy kullanabilmesi için yapılan düzenlemelerle ilgili de Akdağ, “Bu ihtiyacı duyabilecek vatandaşlarımız için elimizde kayıtları vardı zaten kendilerini aradık bu hizmeti vereceğimizi söyledik ayrıca gerçekten ihtiyaç duyan vatandaşlarımız, kendi başına giderek oy veremeyecek vatandaşlarımız 444 38 33 numaralı telefonu lütfen arasınlar, önceden bizi bilgilendirmeleri lazım ki hazırlık yapalım. Ekiplerimiz hazır, eğer çok büyük talep olursa bu ekipleri genişletebilecek imkanımız da var ancak şu ana kadar ki talepler mevcut ekiplerimizin yeterli olacağını bize büyük ölçüde gösteriyor, 15 bine yakın vatandaşımız müracaat etti bunun için ama daha bugün var, yarın var muhtemelen başka vatandaşlarımızda müracaat edebilecekler. Evde sağlık hizmeti veren özel yetişmiş ekiplerimiz ve araçlarımız var, onlar vatandaşımızın demokratik hakkını kullanabilmesi açısından talep eden ve ihtiyacı olan vatandaşları seçim sandıklarına götürecekler ve seçim sandıklarından da geri getirecekler” diye konuştu.
“Verdiğim söze sadık kalmam lazım”
Bakan Akdağ, 4 Ekim Dünya Yürüyüş Günü’nde 3 ayda 10 kilo verme sözüne ilişkin ise, “Henüz tam gerçekleştiremedim, hatta verdiğim kilolardan biraz geri aldığım da oldu ama daha önce de söylemiştim, sözüm söz inşallah vereceğim. Şimdi 16 Nisan’da biraz evimize ya da kaldığımız misafirhaneye çok geç gidiyoruz, biraz düzensiz beslenme oluyor. O saatlerde aslında yemek yememek lazım, inşallah yapacağım. Yani kendi sağlığın için bunu yapmam lazım, ayrıca da verdiğim söze sadık kalmam lazım” dedi.