Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Tayyip Erdoğan bir tabu değildir. Tayyip Erdoğan bir kuldur. Bunlar zannediyor ki bu koltuklara oturanlar buralardan hiç kalkmayacak. Böyle bir şey yok. Biz faniyiz bugün varız yarın yokuz. Kaldı ki 2019'dan sonra ne olacağına veya 2019'a kadar elimizde yaşam garantisi var mı?" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TGRT Haber televizyonu ile birlikte TGRT EU, TGRT Belgesel televizyonları ve TGRT FM ile İhlas Haber Ajansının hizmet sunduğu yurt içi ve yurt dışındaki 120 TV kanalında yayınlanan “Referanduma Doğru Özel” programında İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber televizyonu Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularına cevap verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın en son Erzurum'dan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yalan söyleme üzerine bir fıkrayla gönderme yaptığının hatırlatılarak, bu yalan diye tabir edilen söylemlerin ‘evet’in daha iyi anlatılmasının önüne geçip geçmediği yönündeki soruya Erdoğan, "Onlar işi kolaylaştırıyor aslında fırsat veriyor. Örneğin yine bir televizyon kanalındaydı. 15 Temmuz darbe girişiminin olduğu gece kendisine iki arkadaş bir soru yöneltti; 'O gece darbe girişiminde siz neredeydiniz?' Dedi ki, 'Sayın Cumhurbaşkanı beni haberdar etseydi ben kendisini beklerdim.' Çünkü daha önce bazı radyo programında bir malum FETÖ'nün yayın organında 'darbe olacak olursa ilk defa tankların önüne ben çıkarım' diyen kişi bu. O akşamla ilgili olarak da VIP önünde Yeşilköy'de tanklar bekliyor. Ben 3 buçukta falan Yeşilköy'e indiğimde onbinlerce İstanbullu orada bizi karşıladılar. Biz aralarına karıştık. Orada kısa bir açıklama yaptık. Daha sonra basın açıklamasını yaptık. Bu arada da vekaleten 1. Ordu Komutanımızı Genelkurmay Baykanlığına atadık. Valimizle orada oturduk konuştuk. Daha sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımızla orada bazı görüşmeler yaptık. Bu arada arkadaşlar geldiler dediler ki, 'Buradan 11.15, 11.30 civarında VIP'den Kılıçdaroğlu oradan ayrıldı bir ışıldaklı araçla ayrıldı.' Biz o akşam onu biliyorduk. Ama şimdi baktık ki, malum A Haber, ATV aynı şekilde Sabah Grubu onlar daha farklı görüntüleri yakalamışlar. Oralardan da tabi yakaladıkları, belirledikleri o görüntülerle orada yanındaki korumaları darbe yapanlarla görüşmeler yapıyor. Darbe yapanlarla görüşme yapılıyor. Ondan sonra da o araçla Bakırköy'e gidiyor. Daha sonra kendisi açıklıyor. Bakırköy Belediye Başkanının evine gidiyor. Otellerde yer yokmuş, kabul etmiyormuş onun için onun evine gitmiş. Bu çok manidar. Peki sen bu arada 12 dakika bir görüşme yapıyorsun. Bu görüşmeyi kimle yaptın? Bunlara bir açıklama getirmesi lazım. O günden bugüne neredeyse 4-5 gün geçti. Herhangi bir açıklama getirmiş değil, bir açıklama getir. Nedir, kiminle görüştün, neyi görüştün? Bunları toplum bilsin. Bir referanduma gidiliyor. Ama herhangi bir açıklama yok. Ortada sadece tankların önünde duracak olan bu zat hemen ışıldaklı arabaya atlıyor onunla Bakırköy Belediye Başkanının evine gidiyor bunu kendisi açıkladı. Oraya gittim diyor. Ama biz öyle yapmadık. Biz geldik milletimizle, vatandaşımızla beraber olduk. Üzerimizden F16'lar geldi geçti. Helikopterler geldi geçti onlar ateşlediler birçok şeyler yaptılar ve biz ertesi gün öğleye kadar oradaydık. Darbe tamamen geri tepti ve duruma hakim olduk. Ondan sonra da süreci işlettik çalıştırdık" diye konuştu.
"Dürüst ol, yalan konuşma"
"Burada bir gerçek var bu yoruyor tabi insanı" ifadesini kullanan Erdoğan, "Niye? Dürüst ol, yalan konuşma. Bu milli bir mesele ama buna rağmen ben 7 Ağustos'taki Yenikapı buluşmasına kendisini davet ettim. Davetime icabet etmedi. Olumsuz cevap verdi. Fakat sonra öyle zannediyorum ki çok baskı yedi. Bu baskılar neticesinde Cumartesi biz o mitingi yaptık. Cuma günü geleceğine dair haber geldi. Yeter ki gelsin. Bunun üzerine bunu yaptık. Yenikapı ruhu diye teberruz eden bu buluşma ne yazık ki Sayın Yıldırım, Sayın Bahçeli ile devam ediyor. Ama şöyle bir 10 gün kadar sonra baktık ki Yenikapı ruhunun aleyhinde konuşmaya başladı yine Kılıçdaroğlu. İşte bu insanı yoruyor" açıklamasında bulundu.
Kılıçdaroğlu'nun Yenikapı ruhundan neden uzaklaştığı sorusuna ise Erdoğan, şunları kaydetti:
"Onu kendisinin açıklaması lazım. Ben çünkü ruh okuyucu değilim bilemiyorum. Açıklaması lazım neden? Burada bir yeni anayasa, meydanlarda verilen söz değil miydi bu? Verilen sözdü. Şimdi burada AK Parti ve MHP Grupları bir ittifak tesis ettiler. Bu ittifakla beraber 339'la bu referandum olayı parlamentodan geçti. Gönül arzu ederdi ki buna CHP'de katılsın. Belki o zaman şuanda referanduma değil, birlikte parlamentodan çıkar ondan sonra gerekirse yine millete gidilirdi. Bu da olmadı bu defa iki siyasi parti referandumdan yana hareket etti, ikisi de işe muhalefet etti. Ama gördüğüm kadarıyla şuanda millet gereken cevabı veriyor. Pazar günüde bunun noktasını koyacak."
"Şu anda bu sistemle tek adamlık diye bir şey gelmiyor"
CHP'nin değişiklik yapılacak maddelerin yeteri kadar anlatılmadığı yönündeki açıklamaları ve tek adam meselesi, Meclisi fesih yetkisi, dış politika ve ekonomiyle ilgili eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Bu zat kendi partisinin geçmişini bilmiyor. Önce bunu öğrenmesi lazım. Niye çünkü şu anda bu sistemle tek adamlık diye bir şey gelmiyor. Bu sistemle dünyada da uygulamaları olan aslında parlamentonun işlevini arttıran onun yanında bir ortak aklın oluştuğu, bir kadro hareketi devreye giriyor. Ben kendi cemaziyülevvelinden örnekler verdim meydanda ve televizyon programlarında. Gazi Mustafa Kemal hem CHP'nin genel başkanıydı, hem de cumhurbaşkanıydı. Ardından İnönü geldi. Hem partinin genel başkanıydı hem de cumhurbaşkanıydı. Peki bunlar için tek adam hiç dedi mi bugüne kadar? Kaldı ki biz bugüne kadar böyle bir adım atmadık. Niye bizim anayasamızda çünkü aday olduğunuz zaman Parti Genel başkanlığından istifa etmeniz gerekiyor. Biz istifa ettik, öyle Cumhurbaşkanı olduk. Fakat tabi ben ilk defa halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı oldum. Yani parlamento içinden seçilerek gelmedim. Halkımın direk oylarıyla seçilerek geldim. Partiden ayrıldım. Yeni dönemde ne oluyor. Parti Genel başkanlığından istifa etmene gerek yok. Yani Gazi Mustafa Kemal nasıl partisinin genel başkanı olarak kalmış, aynı zamanda Cumhurbaşkanı olabilmişse, şimdi yeni dönemde de bu olabilecek. Bu o dönemde olabilmişse İnönü döneminde olabilmişse şimdi de olabilir. Ha Dünyada bunun örnekleri var. Yani Partisinin doğal başkanlığını yapan var, partisini resmi olarak başkanlığına devam eden var. Aynı zamanda Başkan olan dünyada da bunun örnekleri var. Ama bunları tabi kabul etmek işlerine gelmiyor. Çünkü kılavuz meselesi, dersini iyi çalışmıyor bu var. Ve biz bir defa bu tek adamlık anlayışını anlatırken, yanlış anlatıyor bu zaten. Basit örnek veriyorum işte iki tane önemli örnek bunlara bak, tek adamlık var mı? Yok mu? Onları da tek adam olarak kabul ediyorsan bir şey demiyorum, ama yok onlar tek adam değil daha başka bir yorum getiriyorsan, o zaman başka yorumunu getir onu da öğrenelim. Kaldı ki bir defa siyasi parti Genel Başkanı olarak, Cumhurbaşkanlığında böyle bir yorum getiriyorsan, ben sana başka bir yorum da getiririm. Nedir? Başbakan bir partinin genel başkanı mı? Genel başkanı, aynı zamanda Başbakanlık yapıyor mu? Yapıyor. İcranın başında mı? Yürütmenin başında. Orada niye tek adamlık olmuyor. Yani milleti aldatmayalım, dürüst olalım. Yani biz artık damdan düştük. Ama tabi garibim daha şu ana kadar böyle bir şey göremediği için ne nereye tekabül ediyor, pek bunu da bilmiyor. Bunları da herhalde bu olayları yaşaya yaşaya öğrenecek eğer ömrü vefa ederse. Yani burada biz o yorulma meselesi dedik ya bunlar işte insanı yoruyor. Bu mukayeseyi yapamıyor, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Parti Genel Başkanlığı, yürütmenin başında olmak bunları şöyle bir araya getirdiğiniz zaman bunun neticesini rahat rahat alırız" değerlendirmesinde bulundu.
"Cumhurbaşkanının bir defa fesih yetkisi yok"
Meclisi feshetme yetkisiyle ilgili Erdoğan, "Cumhurbaşkanının bir defa fesih yetkisi yok. Cumhurbaşkanının yeniden seçime götürme yetkisi var. Bunu yapar ve böyle bir adım atıldığı zaman tabi ortaya ne gelecek, iki sandık gelecek. Hem milletvekili hem cumhurbaşkanlığı. Ama bir cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı iken niye böyle bir seçime gitme yolunu denesin ki, bu olsa olsa fevkalade bir hal karşısında belki böyle bir adım atılabilir. Çünkü şu anda istikrar için güven için biz nereye başvuruyoruz. Diyoruz ki seçim yapıldı, 5 yıl bu ülkede herhangi şey yok. 5 yıl bir hedef, bu neye faydası var biliyor musunuz ekonomiye, istikrar, güven özellikle küresel sermayenin ülkemize girmesine. Çünkü küresel sermaye bize şunu soruyor. Ne zaman seçim 5 yıl sonra peki bu arada bir şey var mı? Yok kardeşim biz de beş yılda bir yapılır bu seçim. Bunun da tarihi her şeyi bellidir. Onda oynama filan olmaz. İşte bu şekilde bir defa yasama organının güç ve kuvvetlendirilmesinin de ortada olduğu bir dönemde bu hedef saptırmadan başka bir şey değildir. Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil" ifadelerini kullandı.
"Şu anda Cumhurbaşkanı sadece ihaneti vataniyeden Yüce Divan’a gider"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM yetkileri sıfıra inecek iddialarına ilişkin şöyle konuştu:
"Şuanda Cumhurbaşkanı sadece ihaneti vataniyeden Yüce Divan’a gider. Bunun dışında bir yargılanması söz konusu değil. Yeni dönemde 2019 Kasım'ından sonra seçimle başlayacak olan dönemde, bu defa tüm kişisel suçlarından ötürü parlamentodaki belli çoğunluklar biliyorsunuz var. Bunlar sağlandığı zaman Cumhurbaşkanı Yüce Divana gider. Bu nedir? Parlamentonun ne denli güçlü bir denetime, denetim gücüne sahip olduğudur. Şu anda TBMM'nin Hakimler Savcılar Kurulu'na üye verme yetkisi yoktur. Fakat yeni dönemde Hakimler Savcılar Kuruluna 7 üye verme yetkisi olacak. Seçimi yapacaklar oradan bunlarda Yargıtay veya Danıştay değil, değişik akademik olacak, avukat olacak çeşitli sınıflardan insanlar parlamentodan buraya gönderilebilecek. 7 tane üyeyi gönderiyor. Bu seçimden sonra seçimler Yüksek Seçim Kurulu tarafından resmen açıkladığı andan itibaren 30 gün içerisinde bu 7 üyenin seçimi yapılacak. Bende 4 üye atayacağım. Birde Adalet Bakanıyla Müsteşar buraya dahil oluyor 13 üye oluyor. Böylece bu 13 üyeyle Hakimler Savcılar Kurulu'nu eskiden Hakimler Savcılar Yüksek Kuruluydu şimdi Hakimler Savcılar Kurulu oluyor. Bu şekilde çalışmaya başlıyorsunuz. 3 olan daire bunlar da 2'ye düşüyor bu süreç içerisinde. Bu adımlarla beraber parlamento farklı bir güç elde etmiş oluyor. Bunu da kimsenin inkar edecek hali yok."
"Eğer millete güveniyorsan millet kimi getirirse oraya buradan ne Tayyip Erdoğanlar çıkar"
“Erdoğan sonrasında ne olacak” kaygılarıyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu kadar muhabbet hakikaten beni de şaşırttı. Biz faniyiz bugün varız yarın yokuz. Kaldı ki 2019'dan sonra ne olacağına veya 2019'a kadar elimizde yaşam garantisi var mı? Yok. Asıl olan şudur, sistem. Biz kişileri konuşmuyoruz. Biz sistemi konuşuyoruz. Eğer faniler üzerine siz bir ülkeyi bina etmeyi kalkarsanız batarsınız. Onun için baki olan bir sistem oluşturalım, kalıcılığı olan bir sistem oluşturalım ve bu sistem kim gelirse gelsin, Hasan Ahmet Mehmet neyse o sisteme uyacak ve o sistemle ülkeyi yönetecek. Ama şuanda bizler insan olarak böyle bir durum değerlendirirken şuna bakmamız lazım, tamam da bu tabudur. Bizim tabuları yıkmamız lazım. Eğer tabuları yıkmazsak o zaman bunun bedelini ağır öderiz. Onun için Tayyip Erdoğan bir tabu değildir. Tayyip Erdoğan bir kuldur. Bunlar zannediyor ki bu koltuklara oturanlar buralardan hiç kalkmayacak. Böyle bir şey yok. Milletin iradesine saygı duymasını öğrenecekler. Gazi Mustafa Kemal aşağı, Gazi Mustafa Kemal yukarı, biz onun partisinin başıyız diyor. Madem öylesin parlamentoda oturduğun koltuktan karşındaki yazıyı okumuyor musun? 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' yazıyor. Altında da Kemal Atatürk imzası var. Parlamentoya girdiğin zaman devamlı onu okuyorsun ama samimi değiller. Millete güvenmiyorlar. Millete karşı saygısızlar. Eğer millete güveniyorsan millet kimi getirirse oraya buradan ne Tayyip Erdoğanlar çıkar. Mesele siz bu ülkeyi yönetecek sizin bu ülkeyi yönetecek aktörleri yetiştirmenizdir. Bunu yetiştirebiliyorsanız zaten bu ülke diridir, canlıdır. İşte onun diyoruz biz 18 yaş. Şimdi bu 18 yaş olayı bunları ürkütüyor niye?" şeklinde konuştu.