Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinde yaşayan 95 yaşındaki Muzaffer Gülşen, 15 Temmuz hain darbe girişiminde şehit olan iki oğlu ve damadının acısını her gün ağıt yakarak dindirmeye çalışıyor.
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminde vatandaşlar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sokağa çıkma çağrısına uyarak meydanlara indi. O gece darbeye direnmek için Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinden Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne giden Muzaffer ninenin iki oğlu Mehmet Gülşen (61), Hakan Gülşen (43) ve damadı Lütfi Gülşen (63), F-16 savaş uçağından atılan bombayla külliye önünde şehit düştü. Üç evladını toprağa veren Muzaffer nine, 7 yıldır çektiği acıyı İHA muhabirine anlattı. Evlatlarının daha önceden şehit olacağını kendisine söylediklerini belirten Muzaffer nine, “Televizyona bakıyordu damadım. ‘Siz yatın ben televizyona bakacağım’ dedi. Ben de yattım ve uyuyakalmışım. Kalktığımda kızımın ayakta gezdiğini gördüm. ‘Ne oldu yavrum’ dedim. ‘Ana Lütfü gitti, hep gidiyorlarmış Ankara’ya’ dedi. Erken kalktım, kahvaltı yapamadım. Kızım geldi ‘Ana Lütfü yokmuş, aramaya gidiyoruz’ dedi. ‘O köye gelmiştir’ dedim. Bana öldüklerini kızım da söylemedi. Herkes gitti, kimse kalmadı yanımda. Yanıma torunlarım geldi, meğer babalarının şehit olduğunu duymuşlar. Lütfü, Mehmet ve Hakan, ‘Ana ben şehit olacağım’ demişti” dedi.
“Namazı kıldıktan sonra şehit olmuşlar”
Muzaffer nine, evlatlarının sabah namazını kılmalarının ardından şehit olduğunu dile getirerek, “Oradaki camiye namaza gitmişler. Namazı kılıp çıktıktan sonra (Bomba atılmadan önce) öldükleri yerden ayrılmışlar. Arkadaşları, ‘Ben hamama gidiyorum’ dedi. (Şehitler) 'Biz de bir çorba içtikten sonra bizde gideceğiz’ dedi. Sonra ayrıldıktan sonra bomba tepelerine doğru düşmemişte, düştüğü yeri oymuş, (şehitlere de) dokunmuş. Üçü de orada ölmüş” ifadelerini kullandı.
Her annenin bu acıya dayanamayacağını söyleyen Muzaffer ninenin yaktığı ağıt ise yürekleri dağladı. "7 yıl olmuş, yavrum şimdi çürümüş” diyerek ağıt yakan şehit annesi, “Böyle acıyla günler geçiyor. Aklıma ne gelirse söylüyorum. Çok zor, Allah kimselere göstermesin” dedi.
En küçük oğlu Hakan Gülşen’e ayrı bir sevgi besleyen Muzaffer nine, o geceden sonra günlerinin hiç ışımadığını söyleyerek, “Şehit olacağız diye diye. Küçük oğlum derdi ‘Şehit olacağım ana, ben gideceğim’ derdi. Malum oldu besbelli ona da. Bu kara gün gitmiyor. Kararıp duruyor. Işıyacak mı bilmiyorum” diye konuştu.
“Gidiyorsun soğuk taşlardan bir ses gelmiyor”
Şehit Hakan Gülşen’in eşi Menzile Gülşen ise 15 Temmuz’da hainlere karşı şehitlerin devleti teslim etmediğini belirterek, “Gidiyorsun soğuk taşlardan bir ses gelmiyor. Konuş konuş hiçbir ses yok. Konuşuyoruz ama hiçbir cevap gelmiyor oradan. Ama biz çok gururluyuz. Onlar devletlerine, bayraklarına, milletimize sahip çıktılar ve devletimizi teslim etmediler hainlere” dedi.
“Geri gelemeyiz dediler, giderken hazırlıklı gittiler”
Eşi Hakan Gülşen’in Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne o gece gitmeden önce boynuna büyük bir bayrak taktığını kaydeden Gülşen, şehit olduktan sonra boynundaki bayrağı çıkaramadıklarını belirterek, “Geri gelemeyiz dediler, giderken hazırlıklı gittiler. Küçük kardeşim büyük bir bayrak almış kırtasiyeden. Adli tıpta bile çıkartamamışlar boynundan. Onlar zaten şehit olmadan önce hep yaralıları kurtarmaya çalışmışlar. Şehit olmadan önce üstleri başları kan içerisindeymiş. Eşimle en son konuştuğumda ‘Buralara ambulans gelmiyor’ dedi. Eşimle en son konuştuğumda ‘Biz araçlarla yaralıları hastaneye taşıyoruz, benim vaktimi alma’ oldu. ‘Arama beni, biz bugün gelecek durumda değiliz’ dedi. (Onlar) evimizin her köşesindeler. Gururluyuz ve mutluyuz. Devletimiz ayakta” açıklamalarında bulundu.