Latin Amerika Kıtasından ülkemize davet edilen ve 40 ülkeden 76 Müslüman dini liderin katılımıyla gerçekleştirilen I. Latin Amerika Müslüman Dini Liderler Zirvesi, İstanbul Conrad Otel’de düzenlenen açılış programıyla başladı.
Latin Amerika ülkelerindeki İslâm âlimlerinin Türkiye’de buluşması yönüyle, bir ilk olma özelliği taşıyan organizasyon Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Etkinlikte konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Bazen, güzel süreçlerin yaşanabilmesi için şiddetli fırtınalara, zorluklara ihtiyaç vardır. Dünyanın her yerinde Müslümanlar, bugün, zor bir dönemden geçmekteler. Bazı yerde azınlıklar olarak, bazı yerde gerekçeleri nihai olarak izah edilemeyen kavgalara karışarak. Bazen de küresel ekonominin dişlileri arasında törpülenerek. Bu zorlukların bu fırtınaların dinmesi hepimizin duasıdır. Fakat yine onlar bizim bilincimizi açmaya vesile olabiliyor.” dedi.
“TARİH BOYUNCA İHMAL EDİLMİŞ KARDEŞLİKLERİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İÇİN BİR ARAYA GELDİK"
Bu bilinçle tarih boyunca ihmal edilmiş kardeşlikleri yeniden inşa etmek için bir araya geldiklerini, birbirlerine destek olmaya başladıklarını, bitmeyen dostluklar kurduklarını, dertleştiklerini ancak dertlerini gittikleri yere taşımak niyetinde olmadıklarını dile getiren Görmez, fikir ve düşüncelerini aktarma, aşılama gibi bir kaygıları olmadığını, bu toprakların engin bir tarihe, zengin bir kültüre sahip olduğunu bildiklerini ifade etti.
Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak yaklaşık 150 yıl aradan sonra Latin Amerika Müslüman Liderler Toplantısı'nı İslam'ın tarihi başkenti İstanbul'da gerçekleştirdiklerini kaydederek, "Bugün burada tarihte ihmal ettiğimiz kardeşliğimizi yeniden inşa etmek, kendilerinden on yıllarca haberdar olamadığımız kardeşlerimizle marifet alışverişinde bulunmak için toplanmış bulunmaktayız" dedi.
Bu etkinliğin herhangi bir düşünceyi, ideolojiyi empoze etme, İslam dünyasında yaşanmakta olan sorunları başka coğrafyalara taşıma toplantısı olmadığını vurgulayan Görmez, bunun uzunca bir fetret devrinden sonra yeniden işbirliği imkanlarını konuşma, dini, tarihi, kültürel ilişkileri yeniden kurma ve geliştirme, din eğitimi, din hizmetleri, dini yayınlar alanındaki ihtiyaçları tespit, iyilik ve hayırda yarışma, tecrübeleri, birikimleri paylaşma toplantısı olduğunu söyledi.
“LATİN AMERİKA KITASINDA YAŞAYAN MÜSLÜMANLARA KARŞI GÖREVLERİMİZİ YERİNE GETİREMEDİK.”
Görmez, İslam dünyası olarak tarih boyunca Latin Amerika kıtasında yaşayan Müslüman kardeşlerine karşı mahcubiyetleri olduğunu aktardı. Görmez, bunlardan ilkinin, "İslam medeniyetine katkıları sayılamayacak kadar çok olan Endülüs'te yaşarken engizisyon mahkemelerinin; toprağından, yerinden, yurdundan ettiği Müslümanların akıbetinin sorulmaması, araştırılmaması ve o Müslümanlara Ensar olunmaması" olduğunu söyledi.
"AL-TURKO”, OSMANLI PASAPORTUYLA GİDEN HERKESE VERİLEN BİR UNVANDIR…
Görmez, mahcubiyetlerinin ikincisinin, "Batının sömürgeleştirme ve köleleştirme politikaları neticesinde Afrika kıtasından toplanarak bu kıtaya getirilen Müslüman kölelere sahip çıkamamaları ve onları kendi hallerine terk etmeleri" olduğunu dile getirdi.
Görmez, şöyle devam etti: "Üçüncü mahcubiyetimiz ise Osmanlı coğrafyasından bu kıtaya göç eden, 'Al-Turko' adını taşıyan ve ciddi asimilasyon politikalarına maruz kalan Müslüman topluluklardan İslam dünyasının büyük merkezlerinin haberdar olmaması. 'Al-Turko'ların kendi kimliklerini nasıl inşa ettiklerini, kültürlerini hangi şartlarda muhafaza ettiklerini bilmememiz, onlara sahip çıkamamamız. Ve nihayet, insanlığın mahcubiyetine ortağız. Vatanları ellerinden alınan, yerlerinden yurtlarından edilen Filistinli kardeşlerimiz, farklı ülkelere, Ürdün, Lübnan, Suriye, Avrupa ve Latin Amerika'ya da göç ettiler. Biz sadece bu göçlerden haberdar olduk. Bu insanların dertlerinden, acılarından ne yazık ki haberdar olamadık. Yıllar boyu onların yaralarına merhem olamadık. İnsanlık, bugün de içimizi acıtmaya devam eden bu soruna hep duyarsız kaldı. Dördüncü mahcubiyetimiz de budur. Beşinci mahcubiyetimiz ise bu topraklarda sonradan İslam’la karşılaşan insanlara yeterince yardımcı olamamamızdır."
"BREZİLYA SEYAHATNAMESİ, ORTAK TARİHİMİZE IŞIK TUTAN BİR ESERDİR”
Mehmet Görmez, konuşmasında 1865 yılında Bursa ve İzmir adlarını taşıyan ve İstanbul'dan Basra Körfezi'ne doğru yola çıkan, ancak okyanusta yakalandığı fırtına nedeniyle yollarını yitirip Brezilya sahillerine ulaşan iki Osmanlı savaş gemisinde yer alan Bahriye imamı Abdurrahman Efendi'nin hikayesini anlattı.
Limandaki halkın ve buradaki siyahilerin büyük ilgisini çeken Abdurrahman Efendi'nin 6 yıl kaldığı bölgede yıllarca süren kapsamlı bir irşad ve tecdit çalışması yürüttüğünü, orada bulunan ve daha önce yanlış bilgilerle donatılan Müslümanlara Abdurrahman Efendi'nin İslamiyet'i doğru bir şekilde anlattığını aktaran Görmez, Abdurrahman Efendi'nin yazdığı seyahatnamenin Brezilya Müslüman toplumunun tarihsel serüveninin bir dönemine ışık tuttuğunu söyledi.
“LATİN AMERİKA ÜLKELERİNE VE HALKLARINA MÜSLÜMANLARA HERHANGİ BİR ACI VE ISTIRAP YAŞATMADIKLARI İÇİN MÜTEŞEKKİRİZ”
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Latin Amerika ülkelerinde Müslümanlar açısından can alıcı bir acı ve ıstırap yaşatılmadığını vurgulayarak, "Latin Amerika'nın mazlumiyeti egemen sisteme entegre olmayışından gelmektedir. Bu mazlumiyet hali bu topraklarda din ayrımı yapmaksızın herkesi kuşatan bir durumdur. Yoksa bir dine mensubiyetten kaynaklı maddi bir sıkıntıdan ve dini özgürlüklerin engellenmesinden bahsetmek mümkün değildir" diye konuştu.
Bugüne kadar Latin Amerika Müslümanlarından habersiz oluşlarının bir mazaret olmaması gerektiğini dile getiren Görmez, şöyle devam etti: "Onların bize ihtiyacından ziyade bizim onlara ihtiyacımız vardır. Çünkü unutulmuş bu toplulukları biz tanıdıkça bizi gafletten duyarsızlıktan ve ilgisizlikten kurtaracaklardır. Bu evrensel İslam kardeşliğini tesis etmemiz için bize bir imkan verecektir. Elbette bu Müslüman varlığını o kıtada unutuyor olmak, bizim ne kadar son yüzyıllarda kendi sorunlarımız ve bölgemizin sorunlarıyla uğraştığımızı göstermektedir. İslam dünyası yüzyılımızda gerçekten büyük travmalar yaşadı ve hala yaşamaya devam etmektedir. Yaşamakta olduğumuz son hadiseler bizim Latin Amerika ülkelerindeki Müslümanlar karşısında mahcubiyet duymamızı sağlamaktadır. Yaşanan bu hadiseler Batı'da yani Amerika ve Avrupa da büyük bir islamofobiyi oluşturduğu halde Latin Amerika'da islamofobinin olmaması dikkat çekicidir. Bizler 'Batı' derken hiçbir zaman Latin Amerika ülkelerini kastetmeyiz. 'Batı' kavramı coğrafi bir tanımlama olmaktan ziyade bir duruş ve tutumu içerir. Bu duruşun tarihsel kökenleri vardır. Batı sömürgeciliği, vahşi kapitalizmi ve kendisi gibi olmayanlara bir yaşam dayatmayı simgeler hale gelmiştir.”
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, coğrafi olarak Amerika ile aynı kıtada olsa da Latin Amerika ülkelerinin kendilerinin zihninde hep doğunun ve mazlum milletlerin bir parçası olarak görüldüğünü anlatarak, tarihsel süreçte ve bugün, o ülkelerden İslam coğrafyasına bir tehdit gelmediği gibi o ülkelerin Müslümanlarının güvenlik içinde yaşamlarını sürdürdüğünü söyledi.
Görmez, buralarda Müslümanların korkulacak aktör olmadığını kaydederek, "Demek ki başkasının petrolünde ve doğal kaynaklarında gözü olmayan ülkelerde ne İslam fobi ne de Müslümanların ötekileştirilerek toplum dışına itildiği görülmektedir" diye konuştu.
“BUGÜN, ÖLMEK VE ÖLDÜRMEK SANKİ İSLÂM’IN EN BÜYÜK ŞİARIYMIŞ GİBİ ANLATILMAKTADIR”
Geçmişe yönelik mahcubiyetlerinin bir de geleceğe dair yüzü bulunduğunu, geleceği inşa etmenin ve onu kurmanın ellerinde olduğunu dile getiren Görmez, şöyle devam etti: "Bu yüzden geleceğimizin mahcubiyete sebep vermemesi için gelin onu bir umut, bir hedef, bir gayret olarak ifade edelim ve her bir mahcubiyetin karşısına bir ufuk koyalım. Dertlerimizle hemdert olalım. Fakat bunu yaparken İslam'ın merkez ülkelerinin sorunlarını, Müslüman azınlıklara taşımayalım. Çok kültürlü yaşamı uygulamada birçok yerden başarılı olan ülkelere suni sorunlar taşımayalım, onların çok kültürlü hayatına yardımcı olalım. Birinci hedefimiz bu olsun. Bugün öyle bir noktaya geldik ki, sanki ölmek ve öldürmek İslam'ın en büyük şiarıymış gibi anlatılmaktadır. Bunu asla kabul etmiyorum. Üstelik bunu hariçten iddia edenler olduğu gibi, 'Müslümanız' diyen bazı gruplar bile söylemektedir. Oysa İslam'ın bir şiarı varsa o da adil bir şekilde yaşamak ve yaşatmaktır. Mahkemeyi Allah'a bırakmaktır, çünkü hesap gününün sahibi O'dur."
"ŞEHADET VE CİHAT ÖLMEK VE ÖLDÜRMEKLE İLGİLİ KAVRAMLAR DEĞİLDİR.”
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, "şehadet" ve "cihat" kavramlarının ölmekle ilgili olmadığının altını çizerek, "Yarın ölecekmiş gibi ahirete, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalışmanın” gerçek bir cihat olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Görmez, "Şehadet, Allah'ın yeryüzünde etkin oluşuna şahit olmaktır. Kardeşinin durumuna şahitlik etmek, ondan haberdar olmak esastır. Kendini bırakmak, ölmek ve öldürmek bize uzaktır. İkinci hedefimiz, Müslümanca yaşamak ve adilce yaşatmak olsun" çağrısında bulundu.Davetlilere seslenerek "Gelin, dünyanın ortak bir ayıbını hedef alalım" ifadelerini kullanan Görmez, şunları kaydetti: "Bugün küreselleşme, hukukun en temel ilkesini çiğnemekte. Adaletin sağlanmasının omurgası sayılabilecek bu ilke, suçun şahsiliği ilkesidir. Hiçbir kişi, bir başkasının suçundan dolayı kınanamaz ve yargılanamaz. Fakat dünyanın bir yerinde İslam adı suistimal edilerek işlenen bir suç, tüm Müslümanlara mal edilmekte. İŞİD'in yaptığı tüm Müslümanları suçlu konumuna düşürmekte. Adeta bütün Müslümanlardan korkulması, endişe duyulması gerektiğine inandırılmak isteniyor. Oysa asıl endişe ve korku uyandıran durum, hukukun temel ilkelerinin ihlal ediliyor olmasıdır. Bu bütünde güvenirliği sarsan, ihtiyari tasarrufların yolunu açan, mahkemeyi hüküm yerine, tahakküm yerine çeviren bir yaklaşımdır. Gelin, hedeflerimizden biri de adaleti ve rahmeti yaymak olsun."
Görmez, dördüncü olarak Müslüman azınlıkların yüzyılın belki de en önemli meselesi olacağına dikkati çekerek, bu meseleye el atmak, bu konuda gereken tedbirleri almak ve Müslüman azınlıkların sorunlarıyla hemhal olmak için çaba sarf etmeleri çağrısında bulundu.
"2015 YILINDA DÜNYA MÜSLÜMAN AZINLIKLAR KURULTAYINI GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ"
Bu kez sadece bir ufuk değil, somut bir adımdan bahsettiği bilgisini veren Görmez, 2015 yılının ilk yarısında, İstanbul'da "Dünya Müslüman Azınlıklar Kurultayı”nı kurma kararı aldıklarını, bu kurultayın, hedeflerini gerçekleştirmede, mahcubiyetlerini mutluluklara çevirmede önemli bir kilometre taşı olacağına inandığını, ancak o güne kadar asla boş durmamaları gerektiğini vurguladı.
Mehmet Görmez, konuşmasını şöyle tamamladı:"Şu andan itibaren birbirimizi yeniden bulduk. Bunun sebebi ister bir fırtına olsun, ister bir gayret. Sonuçta buradayız. Atlas Okyanusu'nu ardımızda bıraktık. Atlas Okyanusu kadar engin bir tarih var ardımızda. Gelin birbirimizi dinleyelim. Çünkü biz buraya kendimizi ve çalışmalarımızı anlatmak için gelmedik. Biz buraya Müslüman kardeşlerimizi tanımak ve dinlemek için geldik. Öyle inanıyorum ki birbirimizi anlamak için çok elverişli şartlar hakim. Latin Amerika tarihi ve ürettiği kültürüyle daima haksızlığa ve zulme karşı durmaktan yana olmuştur. Bu yönüyle İslamiyet’e fazlasıyla yakındır. Çoğulculuk ve özgürlük talepleriyle beşeri bir veri ve kaynak olarak değil, insan olarak gören yaklaşımıyla İslamiyet’e yakındır. Ve bunlardan ötürü bugün Latin Amerika’da yalnızca muhacir değil aynı zamanda yerli Müslümanlardan da bahsedebilmekteyiz. Bu ortak bakış açısı bize umut veriyor. Öyleyse önümüze bakalım ve insanlığın ve bizim ortak sorunlarına, hicaplarına çare arayalım."
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN
Programda konuşan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ise programda "Türbeleri, camileri yıkan bağnaz yaklaşımla Mescid'i Aksa'ya postallarıyla giren zalim anlayış ruh ikizidir" dedi.
Müslümanların günde 5 vakit huzurda boyun eğerek teslimiyet sergilediğini belirten Akdoğan, bu teslimilet ve yakarışın hem bir arınma hem de muhasebe ile nefisle yüzleşmeyi ifade ettiğini söyledi.
Akdoğan, Müslümanların tahiyyatta bütün kainatın lisanı haliyle yaptığı zikirleri yüce yaratana sunarken külli bir takdimde bulunduklarını ifade ederek, şunları kaydetti:"Bu takdim bir yönüyle de olup biten her şeyle de ilgili, sorumlu olmayı ifade eder. Sorumlu olmak idrak oranıyla ilintilidir. Ne kadar bilirseniz o kadar sorumlu olursunuz. Bu yüzden alimlerin sorumluluğu herkesten daha fazladır. Din adamları ve İslam âlimleri Peygamberlerin varisleridir, mirasçılarıdır. Bu miras büyük bir sorumluluğu sizlerin omuzlarına yüklemektedir. Öncü olmak, örnek olmak, rehber olmak... Sizler İslam dünyasının ortak aklını, ortak vicdanını temsil ediyorsunuz."
"İslamın iman, ahlak ve adalet anlayışını çağın idrakine söylettirecek olanlar sizlersiniz" diyen Akdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Gazze'de zulüm altında inleyen, Halep'te bombalarla vurulan Somali'de açlıkta kıvranan, Arakan'da baskı altında ezilen çocukların bebeklerin meselesini öncelikle yüreğinde hissetmesi gerekenler ehli hakikat olan alimlerdir. Yoksullukla, cehaletle, baskı ve zulümle anılan İslam dünyasının ayağa kalkmasının çaresi öncelikle zihinsel bir inşa ve ihya faaliyetiyle mümkündür. "
AMERİKA İSLAMİ İLİŞKİLER KONSEYİ (CAIR) BAŞKANI NİHAD AWAD
Amerika İslami İlişkiler Konseyi (CAIR) Başkanı Nihad Awad, ise "Kilometrelerce uzaklarda yaşayan Müslümanlar olarak İslam dünyasının liderliğini yapan Türklere ve Türkiye'ye teşekkür ediyoruz. Bu liderlik geleceğin inşasında önemlidir" dedi.Etkinlikte konuşan Awad, organizasyonda Türkiye ile geleceklerini nasıl inşa edeceklerinin konuşulacağını kaydederek, zirvenin zamanlamasına dikkat çekti."Kilometrelerce uzaklarda yaşayan Müslümanlar olarak İslam dünyasının liderliğini yapan Türklere ve Türkiye'ye teşekkür ediyoruz. Bu liderlik geleceğin inşasında önemlidir" diyen Awad, milyonlarca Suriyeli'ye kapısını açı mültecilere yardım ettiği için de Türkiye'ye ve Türk halkına şükranlarını sunduğunu söyledi.Awad, Filistin meselesinde Milyonlarca Suriyeliye kapısını açtığı için Türk insanına ve Türkiye'ye karşı büyük minnet duyduklarını dile getirerek, "Filistin konusunda liderlik yapması konusunda Türkiye'ye, Filistin konusundaki cesaretli tavrı dolayısıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a şükranlarımı sunuyorum" diye konuştu.
İslamafobianın İslamiyeti olumsuz etkilediğini dile getiren Awad, buna karşı adım atmaları gerektiğini vurguladı.Amerika'da yaşayan Müslüman sayısı hakkında bilgi veren Awad, şunları söyledi."ABD'de Müslüman sayısı 8 milyon. İslam ABD'de en hızlı yayılan din. Amerikan toplumunun yüzde 27'si İslamiyet'e olumlu bakıyor. İslamiyet algısını toplum nezdinde değiştirmek bizim için en zor şeylerden birisi. Amerikalılarla bu anlamda çalışmak çok önemli. ABD'deki cami sayısında yüzde 74'lük bir artış sağlandı. Din ile devlet arasındaki ayrım Müslümanların kendi camilerini yapmalarını sağladı. Ancak biz artık farklı kurumlar da kurmalıyız."
BREZİLYA MÜSLÜMAN ALİMLER BİRLİĞİ BAŞKANI KHALED REZK EL SAYED TAKKYUDDİ
Brezilya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Khaled Rezk El Sayed Takkyuddin, toplantının İstanbul'da yapılmasının çok önemli ve dikkat çekici olduğunu belirterek, Osmanlı hilafetinin Brezilya'daki Müslümanlara katkılarının büyük olduğunu söyledi.
Amerikan Müslümanların İslam'ı sevdiğini ve dünyadaki diğer Müslümanlar aralarında derin muhabbet olduğunu ifade eden Takkyuddin, konferansın bu bağları artırması temennisinde bulundu.
LATİN AMERİKA İSLAM ORGANİZASYONU BAŞKANI MUHAMMED YUSUF HALLAR
Latin Amerika İslam Organizasyonu Başkanı Muhammed Yusuf Hallar, ise "İslamofobiayaya karşı İslam'ın hoşgörü ve medeniyet kültürünün yayılması doğrultusunda bizlere büyük görevler düşmektedir" dedi.Sorumlusu bulunduğu ülkelerde Hristiyan işadamlarıyla toplantılar yaptığını, Müslümanlar ile diğer dinlere mensup toplumlar arasında işbirliğini artırmaya, adaleti sağlamaya yönelik çalışmalarının devam ettiğini ifade eden Hallar, şunları söyledi:"Bölgesel ve uluslararası birçok toplantı yaparak dünyaya İslamiyeti daha iyi ve doğru anlatabiliriz. İslam'ın bu bölgede daha iyi anlaşılmasına yönelik bir üniversite, imam ve hatiplerin daha iyi yetişmesi için bir merkez kurulması gerekir. İslam Bankası kurularak Latin Amerika'daki eğitim ve araştırma çalışmalarının desteklenmesi için bir banka kurulmalı. Latin Ameirka'da yaşayan Müslüman azınlıkların sorunlarının çözülmesi için bütün İslam dünyasının bir araya getirilmesi gerekiyor. İslam devletlerinin bilinci artırılmalı."
KUZEY AMERİKA İSLAM CAMİASI (ICNA) BAŞKANI NAEM MUHAMMED BAİG
Kuzey Amerika İslam Camiası (ICNA) Başkanı Naem Muhammed Baig, dünyadaki Müslümanalrı birbirine bağlayan en önemli şy Kur'an-ı Kerim olduğunu belirterek, "Amerika'da yaşayan küçük bir Müslüman azınlık olarak karşılaştığımız büyük zorluklar var. Bu güçlükler bizi İslam'a daha fazla bağlıyor. Amerika'ya gelmeden önce rahat davranan Müslümanlar, İslami görevleri konusunda Amerika'ya geldikten sonra daha fazla dikkat ediyor" dedi.
Müslümanlar için yaptıkları çalışmaları anlatan Baig, çeşitli kataloglar bastırarak ve bilboard ilanları vererek Meksika ve diğer Güney Amerika ülkelerinde İslamiyet'i anlatmaya çalıştıklarını aktardı.
Amerika'da İslamafobia denen sorunla karşı karşıya olduklarını dile getiren Baig, "İslam'ı yanlış temsil edenler var. İslam'ı hakiki Müslümanların anlatması gerekir. Amerika'da 220 İslam Merkezi, 100'den fazla İslam okulu var. Ama bunlar yeterli değil. Amerikalılara İslam'ı doğru anlatmalıyız. Bunun yanı sıra kendi çocuklarımıza da İslam'ı güzel ve doğru anlatmalıyız" diyerek sözlerini tamamladı.
“Geleneğimiz ve Geleceğimiz” teması işlenecek sempozyum 5 oturumunla gerçekleştirilecek. Zirve, sonuç bildirgesinin yayınlanmasıyla sona erecek.