Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Rabbime beni böyle bir milletin evladı olarak yarattığı için ne kadar hamdetsem azdır. Allahıma bana böyle bir millete hizmet etmeyi nasip ettiği için ne kadar hamdetsem azdır. Mevlama o gece bu kulunu böyle bir milletle mücadele verme şerefine nail kıldığı için ne kadar hamdetsem azdır” dedi.
Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen “15 Temmuz Şehitleri Anma” programına katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, salona şehit yakınları ve gazilerin tezahüratları arasında girdi. Salonda bulunan şehit yakınları ve gazilerle tokalaşan ve kısa sohbetler eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra törene TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Binali Yıldırım, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, bakanlar ve yüksek yargı başkanları katıldı. Esat Kabaklı’nın seslendirdiği “Oğlum” isimli şarkının eşliğinde kürsüye çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kürsüde şarkının bitmesini bekledikten sonra yaptığı konuşmada, 15 Temmuz gecesi şehit olanlara rahmet, gazilere sağlıklı ve huzurlu bir hayat diledi. Erdoğan, “Tankların, zırhlı araçların, askeri kamyonların önüne dikilen her bir kardeşime şükranlarımı sunuyorum. Çünkü onlar asker elbisesi giymiş vatan hainiydiler. Darbecilerin doğrulttukları silahların karşısında dimdik durarak onlara bu ülkenin sahipsiz olmadığını gösteren her bir kardeşime şükranlarımı sunuyorum. Üzerlerine ölüm kusan helikopterlere, bomba yağdıran uçaklara aldırmadan direnişlerini sürdüren kardeşlerimiz her birine şükranlarımı sunuyorum. İçeri girerken bir haber aldım. Çukurca’da yine bizim kahraman askerlerimiz 8 tane teröristi öldürdüler. Onlara da şükranlarımı ifade ediyorum. Bizim askerimiz, bizim pilotumuz bunun için vardı, işte bu görevini yapıyor. İşten son haftalarda, aylarda gerek TSK’nın gerek jandarma, polisimizin, korucularımızın teröristlere dağları, dereleri nasıl dar ettiğini görüyoruz, görmeye devam edeceğiz. Sokaklara çıkma imkanı bulamadıkları için ak sakalları ile başörtüleri ile kucağında uyuyan sabileri ile seccadelerinin üzerinde sabaha kadar dua ederek darbe direnişine destek veren tüm vatandaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. 16 Temmuz’dan itibaren 29 gün boyunca ülkemizin her köşesinde sabahlara kadar demokrasi nöbeti tutan, gündüz işlerine giden tüm vatandaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Biliyorum ki eşlerini, çocuklarını, ailelerini, geleceklerini, umutlarını geride bırakarak mücadeleye koşan erkeklere, kadınlara, gençlere ne desem eksik kalır. Rabbime beni böyle bir milletin evladı olarak yarattığı için ne kadar hamdetsem azdır. Allahıma bana böyle bir millete hizmet etmeyi nasip ettiği için ne kadar hamdetsem azdır. Mevlama o gece bu kulunu böyle bir milletle mücadele verme şerefine nail kıldığı için ne kadar hamdetsem azdır” dedi.
“Bu fakirin canını alınca 80 milyonluk Türkiye’yi teslim alacaklarını sandılar”
Kürsüde konuşma yaptığı esnada yanına gelen küçük çocuğu seven Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Burada kelimelerin kifayetsiz kaldığı, düşüncelerin ve duyguların ancak kalplerden kalplere giden o gizli yolla ifade edilebildiği andayız. Burası milletin evi, sizin eviniz. Birilerinin gelmeye ayaklarının varamadığı yer değil, burası sizin eviniz. Hamdolsun bizim milletimizle gönül bağımız hiç kopmadı. Milletimiz ne hissediyorsa biz de onu hissettik. Milletimiz neye öfkeleniyorsa biz de ona öfkelendik. Milletimiz neyi özlüyorsa biz de onu özledik. 40 yıldır bu çizgiden hiç sapmadığımız için attığımız her adımda milletimizi yanımızda bulduk. Bu yüzden milletimize hakim olmaya değil, hadim olmaya geldik. Önce bizi küçümseyerek milletten uzak tutmaya çalıştılar, bunu başaramayınca cezaevine attılar. Netice almayınca siyaset yoluyla hizmet etmemizi engellemeye çalıştılar. Bunu yapamayınca milletin verdiği yetkiyi sinsi yollarla elimizden almaya kalktılar. Sonunda işi 15 Temmuz’da olduğu gibi canımıza kastetmeye kadar götürdüler. Bu fakirin canını alınca 80 milyonluk Türkiye’yi teslim alacaklarını sandılar. Halbuki ne diyor Yunus, ‘Ten fanidir, can ölmez, gidenler geri gelmez, ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil, cevhersiz gönüllere yüz bin söz söylesen, Hakk’tan nasip olmasa nasip alası değil.’ İşte bu Hakk’tan nasibini almamış olanlar, milletimizle aramızdaki rabıtayı göremedikleri için güç kullanarak, silah kullanarak, kan dökerek, ülkeyi teslim alma hevesine kapıldılar. Biz milletimizle birlikte ölümü göze alarak yola çıktığımızda bu nasipsizlerin yüreğine korku çoktan düşmüştü. FETÖ’nün ordumuza sızmış mensuplarının döktükleri masum kanı onların yüreksizliklerinin, alçaklıklarının ruhlarını ve bedenlerini sattıkları şarlatanla birlikte yuvarlandıkları ihanet çukurundaki çırpınışlarının eseridir. Bu alçaklar o gece kendilerince her şeyi hesap etmişler. Sadece Allah’ın hesabının tüm hesapların üzerinde olacağını düşünememişler. Türk milletinin dünyada tanka karşı yumrukla, kurşuna ve bombaya karşı tekbir ile karşı koyacak tek millet olduğunu akıllarına getiremedikleri için sokağa adım attıkları andan itibaren planları bozuldu. 15 Temmuz gecesine dair öyle hatıralar, öyle kareler, öyle arka plan hatıraları var ki, inanın üzerimizdeki yükün ağırlaştıkça ağırlaştığını hissediyoruz. Çanakkale’de son ferdine kadar şehit düşen meşhur 57. Alaya oğlunu asker olarak gönderen bir baba, evladının arkasından şöyle diyordu, ‘Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım, şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım, hadi yavrum hadi git, ya gazi ol ya şehit.’”
“Ulan terbiyesizler karşınızda tek başına bir bayan var, elinde silah mı var?”
İki oğlunu Gölbaşı Özel Harekat Daire Başkanlığında şehit veren Halil Oruç’un konuşmasını hatırlatan Erdoğan, “İki ikizi Özel Harekatta şehit oldu. Orada 53 şehidimiz var. İkisi de bu ikiz kardeşler. Allah rahmet etsin. Rabbim Kur’an-ı Kerim’de müjdeyi veriyor, Allah yolunda ölenlerin cennet karşılığında onların nefsini Rabbimiz satın alıyor. Onlar Allah yolunda öldüler. Onlara ölüler demeyiniz, onların makamı zaten belli. Ömer Halisdemir kardeşimin eşi ‘Rabbim bize bu şehadeti nasip edecek mi?’ diye ağlıyordu. Mesele bu. Rabbim bizlere inşallah aynı yolda şehadeti nasip etsin. Biz Allah yolunda dinimiz için, vatanımız için, milletimiz için her an ölmeye hazır, yola çıkarken kefenimizi giydik ve yola çıktık. 15 Temmuz gecesi evladını, eşini, çocuğunu darbecilerin üzerine gönderenler de aynı duygular içindeydi. Safiye kardeşimi de dinlediniz. Orada kaç tane asker vardı, ellerinde silahlar. Onlardan yoğurt olmaz be. Ulan terbiyesizler karşınızda tek başına bir bayan var, elinde silah mı var? Hiçbir şey yok, o haliyle geliyor ve siz onu ölümle tehdit ediyorsunuz. Ne oldu? Yürek meselesi bu, kürek değil, yürek. İstiklal Marşımızda Akif ne diyor; ‘Arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın, siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın, doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakk’ın, kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.’ İşte mesele bu. Kardeşlerim ister F-16 olsun, ister silahlar yağdıran helikopterler, tanklar olsun. İşte Sabri, kendini tankın altına atıyor, paletlerin arasına. Birinci tank üzerinden geçiyor, çıkıyor. Arkadan ikinci tank geliyor, onun da altına kendini atıyor, oradan da çıkıyor. Hadi öldürseydiniz, niye öldüremediniz? O an gelmeden muktedir olamazsınız. Hele hele şehadete yürüyorsa hiç muktedir olamazsınız. Şuanda gazilerimizin içinde 40’ın üzerinde ameliyat geçirenler var. GATA’yı ziyaret ettim, oradaki gazilerimizi gördüm. 40’ın üzerinde ameliyat. Rabbimin o murad ettiği hayat, ömür devam ediyor, edecek. Biz işte şehitlerimizle ne denli iftihar duyuyorsak, gazilerimizle de iftihar duyuyoruz. Sevdiklerinin şehit olduğunun haberini alanların yüreklerine o gece kor ateş düşüyordu. Gazilerin yakınları üzüntü ile umudu bir arada yaşıyordu. Sağ salim geri dönenlerin yakınları ise şehitlerin ve gazilerin acısıyla sevinçlerini göstermeye dahi imkan bulamıyorlardı. 16 Temmuz akşama doğru darbenin bilançosu ortaya çıktığında bir daha dillerimizden ‘Ah be Anadolu, şimdi her köşe ağlayan ana dolu’ bu sözler döküldü. Kur’an-ı Kerim’in şehitlerle ilgili o ayetini ezberledik. ‘Allah yolunda öldürülenlere asla ölüler demeyiniz, bilakis onlar diridirler, lakin siz anlayamazsınız.' Bu emir en büyük teselli kaynağımızdır. Atalarımız ‘ateş düştüğü yeri yakar’ diyor. Ancak 15 Temmuz şehitlerimizin, terörle mücadele şehitlerimizin ateşi sadece ailelerini değil, milletimizin tamamını yaktı, yakıyor. Anaların yürek yangınlarını söndüremeyeceğini biliyoruz. Bir şehidimizin dilinden ifade edilen şu dörtlük belki annelerimize bir parça ferahlık verir, ‘Gene hangi duayı okudun anne, vurulduğum yerde güneş açtı. Yine mi ağlıyorsun anne, cennetime yağmur yağdı.’ İşe bu sesleniş, sırf annesine, ‘evladım gel, yoksa hakkımı helal etmem’ dedirtmemek için konuşmasını kesip, telefonu kapatarak şehadete koşan kahramanların cennetten kopup gelen fısıltısıdır. Anneler, babalar, kardeşler, eşler, evlatlar, emin olunuz ki sevdikleriniz şehittir. Rabbimin müjdesi gereğince cennetliktir. Bize bu düşen bu dünyadaki imtihanımızı şehitlerimize layık olarak şekilde vermeye çalışmaktır. Şehadet için öne atılan ama yaralanıp gazilikle yetinmek zorunda kardeşlerim, işte Derya kardeşimiz, o da gazi oldu, bir öğretmendi, daha sonra belediye meclis üyesi olarak görevine devam ederken Kahramankazan’da o da gazi oldu. 1 yıldır tedaviler devam ediyor. Fakat mesele yürek meselesi. Size sadece bu unvanın şerefi yeter. Dünyanın tüm malına, mülküne, makamlarına değişilmeyecek bu unvanı hayatınız boyunca şanla, şerefle, gururla taşıyınız. Başka hiçbir millete böyle bir makam yok. Bu sadece Müslümanlarda var. Vakarlı, onurlu, ağırbaşlı duruşunuzla yeni nesillerin rol modeli olacağınızı unutmayınız. Bu unvan ve getirdiği sorumluluk size şehitlerimizin emanetidir. Her yıl 18 Mart’ta Çanakkale’yi yad ediyoruz, bundan sonra 15 Temmuz'da, 16 Temmuz'da aynı şekilde anılacaktır. Ben şimdi buradan bütün şehit kardeşlerimin tüm yakınlarına ve gazilerimize söylüyorum, şehitlerimizi unutmayacağız, unutturmayacağız. Unutmayın, her salalar okunduğunda şehitlerimiz akla gelecek. Bu çok önemli. Şuanda bazı görsel medyanın bunları sürekli olarak yayında tutması aslında bizim geleceğe bakışımızı güçlü kılıyor, kavi kılıyor. Şehitlerimizi hatırlıyoruz. Onları hatırladıkça geleceğe olan güvenimiz artıyor. Şehadete inanmak, onu yaşamak, o konuşulmaz yaşanır, işte o çok önemli. Bu milletin tarihinde bu var. Bundan sonra da bu olacak. Dünyanın hiçbir yerinde, buna İslam dünyası da dahil, askerine ‘Mehmet’ diyen bir başka millet yoktur. Ecdadımız askerine aslında ‘küçük Muhammed’ anlamına Mehmet demiştir. Muhammed dememiştir, olur ki yakışık almaz. Önce yumuşatmış, ‘Mehemmed’ demiştir, sonra daha da yumuşatmış ‘Mehmet’ demiştir. Mehmetçik ile küçük Muhammed, bu anlama getirmiştir. Askerimizin böyle bir güzelliği ve özelliği var. Onun için bizim Mehmetçiğimiz farklı, onun için de ordumuzun yeri, konumu çok farklı” şeklinde konuştu.
“Sinsi oyunlarla gördük ki artık ya olacağız ya öleceğiz”
Devletlerin ve milletlerin tarihlerinde geleceklerine yön veren kritik dönüm noktaları olduğunu kaydeden Erdoğan, “15 Temmuz Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti için böyle bir tarihtir. Bundan sonra ülkemizde hiçbir şey 15 Temmuz öncesi gibi olmayacaktır. Tek parti döneminin zulmünü yaşayan milletimiz bir daha böyle bir zillete asla rıza göstermeyecektir. 27 Mayıs darbesinin, 12 Eylül darbesinin, 28 Şubat müdahalesinin mahcubiyetini yaşayan milletimiz bir daha asla böyle bir mihnete maruz kalmayacaktır. Menderes gibi bir beyefendinin haksız yere darağacında son nefesini vermesine engel olmayan milletimiz bir daha böyle bir utancı asla yaşamayacaktır. Milletimiz bir daha asla FETÖ gibi inancını, eğitim ve hayırseverlik duygularını sömürerek ihanet zehrini damarlarına zerk etmek isteyen örgütlerin ülkesinde boy göstermesine meydan vermeyecektir. Her kim ki, din adına, mukaddes bildiğimiz değerler adına bizi istismar etmeye kalkarsa, Kur’an-ı Kerim’ de defalarca emredilen ‘Akletmezmisiniz’ ikazını hatırlayacağız. Rabbimizin bize en büyük ihsanı olan irademizi, aklımızı kesinlikle kimseye ipotek etmeyeceğiz. Bölücü gayelerle milletimizin içine etnik veya mezhebi fitne sokmak isteyenlere karşı aynı yolu izleyeceğiz. Bu ihanet teşebbüslerinin üstesinden coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızın, kardeşliğimiz, birliğimizin, beraberliğimiz, bize gösterdiği hakikatlerin rehberliğinde yola devam edeceğiz. 15 Temmuz ile onun ayrılmaz parçası olarak gördüğüm bölücü terör örgütünün saldırılarıyla, etrafımızı kuşatmaya yönelik sinsi oyunlarla gördük ki artık ya olacağız ya öleceğiz. Bu sebeple 2023 hedefleri bizim için sıradan bir kalkınma programının çok ötesinde anlamlara sahiptir. Yaklaşık 200 yıldır gerileye gerileye geldiğimiz yerin bir tarafı uçurama, bir tarafı düz duvar gibi yalçın sırtlara açılıyor. Gidecek yerimiz kalmadı. Kurtuluş Savaşımızın ardından razı olduğumuz sınırlarımız, Misak-ı Millimizin dahi gerisinde bulunmasına rağmen hala bize rahat vermiyorlarsa artık geriye değil, ileriye bakma zamanı gelmiş demektir. 2023 hedeflerimiz bizim ufkumuzu açacak, menzilimizi genişletecek, dizlerimize derman, kollarımıza kuvvet verecek, nefesimizi tazeleyecek, mazimizle atimizin bağını kuracak imkanın adıdır. Ecdadımız Balkan bozgunun acısıyla Çanakkale’de sadece kendi tarihimizin değil, dünya savaş tarihinin en büyük zaferlerinden birisini kazandı. Onlardaki teknoloji bizde yoktu. Ama bir şeyleri vardı, imanları. Çanakkale7den aldığımız cesaret ve özgüvenle Kurtuluş Savaşımızı zafere taşıdık. 15 Temmuz bizim yeni Çanakkale’mizdir, Dumlupınar’ımızdır, Sakarya’mızdır, yıllardır darbelerin, müdahalelerin, vesayet güçlerinin pençesinde kıvranan bu millet 15 Temmuz’da şahlanışını ifade etmiştir. Buradan aldığımız cesaret ve özgüvenle elde edeceğimiz bir sonraki zafer 2023 hedeflerine ulaşmak olacaktır. Savaşların, işgallerin, sömürgelerin biçim değiştirdiği bir dünyada demokratik, ekonomik, siyasi ve ferdi özgürlüğümüz bizim elimizdeki en önemli fırsattır. Şehitlerimize layık olmanın, gazilerimize şükranlarımızı ifade etmenin yolu ülkemizi her alanda muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmayı amaçlayan 2023 hedeflerimize ulaşmaktan geçiyor” ifadelerini kullandı.
“FETÖ’nün ihanetini unutmayacağız, unutturmayacağız”
Amerika’da metro istasyonunda 15 Temmuz ile ilgili ilanlara müsaade edilmediğini, benzer şeylerin Avrupa’da da yaşandığını söyleyen Erdoğan, “Lafa geldiğinde özgürlükten bahsediyorlar. Ne özgürlüğü, bak biz 15 Temmuz’da darbe ile karşı karşıya kaldık. 3 gün Hamburg’u yaktılar yıktılar. Bumerang gibi. O teröristlerin içinde de buradan Almanya’ya gidip orada kabul gören PKK teröristleri vardı. Paçavralarıyla beraber, terörist başının resimleriyle beraber kortejin içinde yer alanları gördük. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste, olay bu. Çevresinde düşmanın, içinde hainin eksik olmadığı bir coğrafyada ayakta kalmanın, hedeflere ulaşmanın zorluğunu biliyoruz. Unutmayınız ki, bizim milletimizin diğerlerinden farkı tarihin her döneminde bunu başarmış olmasıdır. Bugünde bölgemizdeki ve dünyadaki tüm mazlumlar gözlerini ülkemize dikmişlerse, kalplerinde ve dudaklarında bizim için dualarını eksik etmiyorlarsa sebebi budur. Kendi evlatlarımız ve umudunu bize bağlamış tüm mazlumlar için bu sorumluluktan kaçamayız. Bir insanın canından daha değerli neyi vardır? Eğer şehitlerimiz en değerli varlıklarını gözlerini kırpmadan ülkemizin ve milletimizin geleceği için feda etmişlerse bize düşen görev onların davasına sahip çıkmaktır. Bu sebeple 15 Temmuz’u unutmamak ve unutturmamak mecburiyetindeyiz. FETÖ’nün ihanetini unutmayacağız, unutturmayacağız. Darbe girişimini fiilen yürütenleri, arka planları onları yönetenleri, darbecilere destek olanları asla unutmayacağız, unutturmayacağız. Batı bize ne diyor biliyor musunuz ‘hani belge.’ Daha ne belgesi olacak 250 şehidim var, 2 bin 193 gazim var, ne belgesinden bahsediyorsun. Şuanda da yargıda bunlar yargılanıyor. Hukuk bunlarla ilgili gerekli kararı verecektir. Niye rahatsız oluyorsunuz? Söyledikleri, ‘bunlar bizi tatmin etmiyor’ diyorlar. Siz buraya kaçıp gelenleri lütfen Türkiye’ye gönderin de bunların suçu işledikleri yer Türkiye’dir, Türk mahkemelerinde bunların yargılanması gerekir, Alman mahkemelerinde değil. Bunu bizzat Merkel’in kendisine söyledim bu gidişte. Sizin mahkemelerde değil, bizim mahkemelerde yargılanması gerekir. Hukukta kaide suç nerede işleniyorsa oranın mahkemelerinde bunlar yargılanır, sizin yargınızda ne için yargılanacaklar. Bizden geliyorsun çift vatandaşlı birisini istiyorsun. Niye? Suçu burada işlemiş. Burada da yargılanıyor ve tutuklandı. Yargı onlarla ilgili olumlu bir şey düşünürse gereğini yaparım” dedi.
Programa katılan şehit yakınlarının sözlerine kulak veren Erdoğan, sözler üzerine, “Kılıçdaroğlu yolda yürüyor” diye cevap verdi.