Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Akile Gürsoy, "Türkiye'de birçok doktor cinsiyeti söylemiyor. Çünkü bazı aileler erkek çocuk istediklerinden, böyle bir ayıklama olabiliyor. Yani ölümcül bir ayrımcılık olabiliyor" dedi.
Gürsoy, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında, Erzurum Sağlık Müdürlüğü Çok Amaçlı Toplantı Salonu'nda verdiği "Kadının siyasi ve sosyal hakları" konulu konferansında, 8 Mart'ın çok tartışmalı bir geçmişi olduğunu anlattı.
Kadınlara yönelik şiddetin önlenebilmesi için eğitimin tek başına yeterlilik göstermediğini belirten Gürsoy, zihinsel ve kültürel değişimin de olması gerektiğini vurguladı.
ATAERKİL YAPI
Ataerkil yapıdan gelen kadın-erkek arasındaki ilişkiler başta olmak üzere bütün hiyerarşilerin değiştiğini anlatan Gürsoy, "Bütün dünyada bir değişim var. Orta Çağ Avrupa'sında çok vahim tarih yaşanmış. Kadınlar 'cadı' diye yakılmış, katledilmiş. Kadın suya batırılıyormuş ve boğulmuyorsa cadı değildir deniyormuş. Avrupa'nın tarihinde kadınlara yönelik böyle bir ayrımcılık var. İslam coğrafyasında bu tür katletmeye rastlamıyoruz. Ama çok katı gelenekler var" dedi.
ZİHNİYET
"Zihniyet denilen, kültür denilen şey ta çocukluktan itibaren nasıl aşılanıyor, çocuk hangi değerlerle büyüyor?' bunlar çok önemli" diyen Gürsoy, yoksulluğun kadınları ve çocukları daha sert vurduğunu söyledi. Gürsoy, kadınların eğitim imkanlarından daha az yararlandığını hatta 300 yıl önce Amerika Birleşik Devletleri'nde kadınlara ve kölelere okuma-yazma öğretmenin yasak olduğunu ifade etti.
ŞİDDET
Kadınların günlük hayatta ailede şiddete daha sık maruz kaldığını anlatan Gürsoy, şunları kaydetti: "Savaşlarda erkekler daha çok ölüyor ama sıcak yuva dediğimiz ailede kadınlar farklı şiddetlere maruz kalabiliyor. Daha fazla çalışıp daha az ücret alıyorlar. Bu da çok kabul edilebilir değil. Dünya nüfusuna baktığımızda bugün yaklaşık 7 milyar. Bunun yüzde 49.7'si kadın, yüzde 50.3'ü erkek, yani bugün erkekler biraz daha fazla. Bunun farklı nedenleri var. Çin'in bazı geleneksel bölgelerinde modern teknolojiyle cinsiyet tayin etmek mümkün. Kız çocuğu istemediklerinden erkek çocuk olsun istiyorlar. Hatta bazı köylerinde hiç kız çocuk yok diye gurur duyuyorlarmış. Tabi bu tür nüfus dengesizlikleri oluyor. Hatta Türkiye'de de birçok doktor cinsiyeti söylemiyor. Çünkü bazı aileler erkek çocuk istediklerinden, böyle bir ayıklamaya olabiliyor. Yani ölümcül bir ayrımcılık olabiliyor."
TÖRE CİNAYETLERİ
Cinayete kurban giden kadınların yüzde 70'inin eşleri ve yakınları tarafından katledildiğini açıklayan Gürsoy, "En iyi örneği, dünyadaki arazilerin sadece yüzde biri kadınlara ait. Yüzde biri kadınların üzerine tapulu. Böyle bir dengesizlik söz konusu. Bütün iş yerlerinde de ayrımcılık oluyor. Kadınlar hemen hemen bütün sektörlerde çalışıyor ama yönetici olarak, istenilen oranlara ulaşılamıyor" diye konuştu.
ÖZTÜRK’ÜN YORUMU
Erzurum Valisi Sebahattin Öztürk de kadına yönelik şiddetin önlenebilmesi için düzenlenen yasaların tek başına yeterli olmadığını söyledi.
Öztürk, "Örneğin üniversitelerde hocalar bakımından bir oransızlık yok. Ama bazı kurumlarda böyle bir durum olabiliyor. Yasal bir takım düzenlemeler yapılarak, bunlar çözülmeye çalışılıyor. Kadına yönelik şiddetin altında bir takım kültürel sebepler de var. Hukuk değil zihniyet değişikliği de şart" diye konuştu.
İl Sosyal Hizmetler Müdürü Sultan Murat Aydın ise gelişen ve değişen dünya şartlarının toplumumuzda büyük bir kültürel erozyona sebebiyet verdiğini ve bu durumun özelikle kadınlar üzerinde olumsuz etkilere neden olduğunu anlatan Aydın, şöyle devam etti:
"İletişim araçlarının bilinçsiz kullanımı, kadına olan saygının azalmasına ve aile yapısının bozulmasına etki yapmaktadır. İlla ki teknolojik gelişmeler toplumların faydasınadır. Kültürel değerlerinden arındırılmış olan toplumlarda bu ters etki yapmaktadır."
Konuşmaların ardından, Yakutiye Kent Konseyi Kadın Meclisi tarafından düzenlenen "Kadının İnsan Hakları Eğitimi Programı"na katılanlara sertifikaları verildi.