'İl Buluşmaları' kapsamında Muş'a gelen Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) tarafından düzenlenen 'Bilgiden Bilince' adlı konferansa katıldı. Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Prof. Dr. Sebahattin Zaim konferans salonunda düzenlenen konferansa, Vali Aziz Yıldırım, MŞÜ Rektörü Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, Diyanet İşleri Başkanlığı bürokratları, kamu kurum amirleri, akademisyen ve çok sayıda öğrenci katıldı. Burada öğrencilere yönelik bir konuşma yapan Prof. Dr. Ali Erbaş, bilginin önemine değindi.
"Bizim, bilinçli gençler olarak, önce bilgi sahibi olmamız gerekiyor"
Öğrencilere bu tür etkinliklere katılmalarını öneren Prof. Dr. Erbaş, "Üniversite sıralarında sadece derslerle yetinmeyip, derslerin dışında bu tür etkinlikleri takip etmeniz, üniversiteyi bitirdikten sonra size 'iyi ki öğrencilik yıllarımda daha fazla konferans dinlemişim, daha fazla sempozyuma katılmışım, daha fazla kitap okumuşum' diyeceksiniz. Çünkü hayata atıldıktan sonra eğer akademik bir çalışmanın içerisinde olmazsanız, o fırsatları, o imkanları kaçırmış oluyorsunuz. Onun için üniversite bitmeden ne kadar çok bu etkinliklerden yararlanabilirseniz o kadar yetişmenizde katkısı olacağını düşünüyorum. 'Bilgiden Bilince' başlığı beni çok etkiledi. Bizim, bilinçli gençler olarak, önce bilgi sahibi olmamız gerekiyor. Çünkü bilgi ve hikmet, insan olarak yaratıldığımız ve daha sonra insanlığımızı, adamlığımızı ve yaratılışımızdaki o ahseni takvim denilen en güzel surette olmuş olmamızı daha iyi anlayabilmek ve onu muhafaza edebilmek için bilgi gerekli. Çünkü, İslam medeniyetinin belki de ilk çekirdeğini oluşturan husus da bilgidir. Hepiniz biliyorsunuz ki ilk ayet, 'Oku, yaratan Rabbinin adıyla oku.' Peygamber Efendimizin, Mekke'de Nur Dağı'nda aldığı ilk ayettir" dedi.
"Tüfek çıktı, mertlik bozuldu"
Gençlere doğru bilginin peşinde koşmaları tavsiyesinde bulunan Erbaş, "Bilginin bazen insanlığın başına açtığı belaların da olduğunu görüyoruz. Bilgisayar çağında yaşıyoruz, bilgi çağında yaşıyoruz. Bilgi çağı, benim şu anda burada konuştuklarımı Amerika'dan, Malezya'dan, Çin'den dinleyebilirler. Bu bilginin faydalı bir tarafı ama bu bilgi aynı zamanda insanların vurup vurup ölümüne sebep olabiliyor. Bu bilgiyle çeşitli silahlar üretiliyor, o silahlar kar getirdikçe daha fazla silah, şimdi bakıyorsunuz örgütler kuruluyor, o örgütlere silahlar veriliyor, o silahlarla insanlar öldürülüyor. Bu da bilgiyle yapılıyor. Bilgi olmadan önce kılıç, kalkan vardı. Kimin bileği güçlüyse o, ötekini alt ederdi. Ama tüfek çıktı, mertlik bozuldu. Tüfek, bilgiyle elde edildi. O zaman şu hadisi şerifi hatırlamak lazım; 'Faydası olmayan bilgiden sana sığınırım' Onun için biz faydalı bilginin peşinde olacağız" diye konuştu.
"Faydasız bilginin başımıza açtığı belaları yaşıyoruz"
Milletimizin bilgiye ulaştığı zaman diğer alanlarda da güçlü olduğunu ama bilgiyi kaybettiği, ilimden uzaklaştığı zaman diğer alanlarda da gücünü kaybettiğini vurgulayan Erbaş şöyle konuştu:
"O bölgelerde bundan bin sene önceden kalan tarihi eserleri görüyorsunuz. Bilgi olmadan, matematik, mühendislik bilgisi olmadan bu bina yapılamaz diyorsunuz. Önemli olan bilgiyi insanlığın faydasında kullanabilmek. 19'uncu, 20'nci asra gelinceye kadar, tüfek icat oluncaya kadar, insanlar mert kalmışlardır. Ama şimdi işte, bilginin başımıza açtığı belaları yaşıyoruz. Faydasız bilginin başımıza açtığı belaları yaşıyoruz. Ya da bilgiyi yanlış yolda kullanmanın hüsranını, ıstırabını yaşıyoruz. Bundan 100 sene önce Batı dünyası bizim milletimizi parçalamak için o günlerde hangi ırklar ön plandaysa o ırkları birbirine kışkırtmaya çalıştı. Arapları, bütün Arap dünyasını Türklere karşı kışkırttılar. Hatta, bazı casuslar camilerin kürsülerine kadar çıktı, İslam dünyasını dolaştı. Bu milleti oluşturan o unsurları birbirine kötülemeye çalıştı. Araplara dediler ki, 'Bütün Türkler Hıristiyanlaştı.' Şimdiki gibi internet, telefon yok, insanlar inandılar. Sonra, bizim bölgelerde dolaşıp, 'Ne Şam'ın şekeri ne Arap'ın yüzü.'"
"20 milyon kilometrekare 780 bin kilometrekare düştü"
"1920'lerden sonra 20 milyon kilometrekarelik devletimiz sonra 1 milyon kilometrekare, daha sonra 780 bin kilometrekareye düşmüş. Bugün, birilerine bu da büyük görünüyor" diyen Prof. Dr. Ali Erbaş, "O 46 parça olanları yutmuşlar zaten, büyük bir bloğu yutamıyorlar ve üzerimize oyunlar oynuyorlar. Ama bu oyunlara gelmeyeceğiz. Irak'ta bir örgüt çıkıyor, Suriye'de bir örgüt çıkıyor, Somali'de bir örgüt çıkarıyorlar. Şebap diye bir örgüt var, bir gece dağlardan iniyor Şebap örgütü. Somali zaten fakirlikten, içler acısı durum yaşayan o insanları gözünü kırpmadan öldürüyor. Geçen gördünüz Mısır'da yaptılar. Bu ne caniliktir. Bunun arka planında, bu örgütlere silah satan ve onlar üzerinden para kazanan ne kadar savaş olursa, ne kadar çok ırkçılık yapılırsa, ne kadar çok mezhepçilik yapılırsa o kadar çok para kazanan güçler var. Ama biz ve bizim gençlerimiz artık bu gerçeği gördü. Dur diyoruz, bu haksızlıklara, bu bölünmemize zemin hazırlayan o planlara dur diyoruz ve demeye de devam edeceğiz. Farklılıklarımız bizim zenginliğimiz" ifadelerini kullandı.
Öğrencilere ÇAP önerisi
Öğrencilere Çift Anadal Programı (ÇAP) önerisinde de bulunan Erbaş, diplomasını alan herkesin işinin hazır olduğunu söyledi. Erbaş şunları kaydetti: "Üniversitelerde, sosyal alanlarla ilgili seçmeli dersle vardır. Sosyal seçimlik dersler. Benim tavsiyem bir ders havuzu yapıp, her fakülte bir seçmeli ders koysun. Örneğin, Mühendislik Fakültesi'nde okuyan bir arkadaşımız gerekirse İslami İlimler Fakültesi'nde bir ders seçebilsin. İlahiyat Fakültesi'nde okuyan bir arkadaşımız, felsefeden bir ders seçebilsin, ya da edebiyattan bir ders seçebilsin. Bu şekilde, şu anlayışı da ortadan kaldırmış oluruz. Mühendis, sosyal bilimlerle ilgili kitap okumadığı için bu konulardan anlamaz anlayışı da yıkmış oluruz. Sosyal bilimler alanındaki bir arkadaşımız, bir mühendisle, bir doktorla, bir fen bilimciyle oturduğu zaman en azından konuşabilsin. Böyle bir faydaya zemin hazırlamış oluruz. Çift Anadal Programı (ÇAP) da bu konuda interdisipliner metodu destekleyici bir uygulamadı. Çift Anadal Programı'yla ilgili YÖK'ün bazı uygulamaları var. Ama en azından engel yoksa Çift Anadal Programı yapabiliriz. Buradan şunu özellikle tavsiye ediyorum. İlahiyat Fakültesi'ndeki arkadaşlarımız, eğer bir engel yoksa Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Eğitim'de ÇAP yapsınlar. Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Eğitim'deki arkadaşlarımız İlahiyat Fakültesi'nden ÇAP yapsınlar, bana gelsinler onların görevleri hazır. Yeter ki, o Çift Anadal Programı diplomasını bana getirsinler, görevleri hazır. Bizim 4-6 yaş grubu kuran kurslarımız var. Hemen orada resmi olarak atamasını da yapabiliriz. Yeter ki o diplomayı alalım. Belki İlahiyat Fakülteleri'nde okul öncesi din eğitimi diye bir bölüm açabiliriz. Bununla ilgili inşallah çalışmalarımız devam ede. Çünkü o alanda oldukça öğretmene ihtiyacımız var."