Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

            Ermenilerin her yıl uyguladıkları kural dışı oyunları geçtiğimiz günlerde bir kez daha sahnelendi. Birleşik Amerika Devletleri Başkanı’nın ağzından çıkacak olan bir sözcüğe odaklandılar. Ermenilerin istediği sözcüğün kullanılmamış olması onları kızdırırken bizlerin de sevinmemize neden oldu. Bay Obama’nın 2009 ve 2010 yıllarındaki açıklamalarında da bu sözcük kullanılmıştı. Temelde farklı olmayan son açıklamaya karşı gösterilen tepkiler kayıkçı kavgasını andırıyor.

            Ermenistan Devlet Başkanı Bay Sarkisyan’da düzenlenen törenlerde yaptığı konuşmasının üzerinde hiç kimsenin durmadığını kaydetmek istiyoruz. Bay Sarkisyan, “Adalet adına =hangi adaletse = seslerini yükselten Türk aydınlarını çok takdir ediyoruz” diye konuşuyordu. Bu konuşmayı değerlendiren bir takım kişilerin yaklaşımlarını onaylamak olanaklı değildir. Anılan konuşmayı Ermenistan’ın iç politikasına yönelik olarak tanımlamak aymazlık değilse nedir…

            Kıbrıs’ta 2004 yılında oylanan Annan Planı’nın üzerinden yedi yılın geçtiği biliniyor. Ardından geçen bu zaman diliminde, Kıbrıs Türklerine verilen sözlerin hiçbirisinin yerine getirilmediğini bir kez daha yineliyor ve kaydediyoruz. Mendil büyüklüğündeki ülkenin esareti altına girdiği anlaşılan AB’nden daha fazlasını da beklememek gerektiğine inanmıyoruz. Önümüzdeki dönemde de fazladan beklentiye girilmemesi gerekiyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde anılan yıldönümü nedeniyle düzenlenen etkinliğe katılımın beklenen düzeyde olmadığını da gözlemlemiş bulunuyoruz.

            Adadaki uyuşmazlığın çözümüne ilişkin görüşmelerden, barış ve çözüme ulaşmanın olanaksız olduğu belirtiliyor. Olumlu bir sonucun çıkması her geçen gün yapılan açıklamalar sonrasında zora girmektedir. Rum tarafı görüşme masasına eğreti gibi oturmaktadır. Uluslararası toplum da bu gerçeği artık görmeye başlamıştır. Buna karşın uzun yıllardır Kıbrıs Türklerine yapılan baskıların hiçbirisi Kıbrıs Rum yöneticilerine uygulanmamaktadır. Uygulamayı bir yana bırakın uyarı bile yapılmamaktadır. Bu koşullarda çözümün ruhuna Fatiha okumak gerekmektedir.

            Bay Hristofyas; “Bölgemiz yanıyor. Buna karşın Kıbrıs sorunu çözülecektir.” diye konuşabiliyordu. Paskalya Yortusu =Bayramı= nedeniyle konuşan Rum Ortodoks Kilisesinin başkanı zıddı bir konuşma yaparak umutları söndürüyordu. Bay Hırisostomos “yüz yıllarca bu halka gerçek bir anneye eşdeğer davrandı. Zor zamanlarında teselli etti ve onu burada köklü tuttu. Kıbrıs’ın Helen ve Hıristiyan kalması, bazıları kabul etse de etmese de tamamen kilisenin sayesindedir. Kilisenin yüz yıllarca ayakta kalmasından ve bu halka söylediğim gibi hizmet etmesinden ve hizmet etmede kararlı olmasından dolayı gururluyuz.” Diyordu.

            Doğal olarak papaz başının dini bayramı gerekçe göstererek yaptığı konuşmasında Ortodoks kilisesini dolayısıyla kendisini tam yetkili olarak gördüğünü söylüyordu. Rum kesiminde yapılan eleştirilerde papaz başı halkı ikiye bölmekle de suçlanıyor. Konuşmanın içeriğine ve özüne tepki verilmediğini de kaydetmek istiyoruz. Bu görüşlerin egemen olduğu bir toplumla ortak bir çatı altında nasıl hükümet edileceğinin formülünü bilen varsa beri gelebilir.

            Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına görüşmelere katılanlar çözüme ulaşılacağı konusunda ısrarla olumlu konuşuyorlar. Gerçeklerden hızla uzaklaşılarak ulaşılacak olan çözümü de inandırıcı bulmuyoruz. Rum siyasetçiler, 22 Mayıs 2011 gününde yapılacak olan seçimlere hazırlanıyorlar. Bu ortamda Ortodoks kilisesi de Rum halkını ortak amaçlarındaki birliğe çağırıyor. Papaz başının konuşmasını bu ilkeler konusunda birlik olmaya çağırdığını da sizlerle paylaşıyoruz. Kıbrıs Türkleri olarak bizler bu gerçekleri bilerek, önümüzdeki yıllara yönelik projeleri hazırlamamız gerekiyor mu ne…

            SEVGİ ile kalınız…