“Rumların kafalarında enosis çivisi çakılıdır. Bunun için sürekli olarak tehlikeli oyunlar içinde olacaklardır. Bunu böyle bilelim ve geçmişte olduğu gibi gelecekte de el ele verelim”.
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Kıbrıs’ta seçim kazanının kaynamaya başladığı günlerde adada idik. Adayların kendilerini beğendirmeye ve kazanın kaynamaya başladığında da ayrılmak zorunda kalmış bulunuyoruz. Genel görünümü şöyle tanımlamak istiyoruz. Cumhurun başına kimin seçileceği adeta toto oyununa dönüşmüştü. Bu arada yayımlanan kamuoyu araştırma sonuçlarında tutarlılık yoktur Cumhur toto oynanmasının nedeni bu olsa gerek.
Adayların bu güne değin selam vermeye gerek görmedikleri seçmenleri sokak ortalarında veya buldukları her yerde kucaklamaları güzel görüntüler veriyordu. Bu da olayın renkli magazin boyutu oluyordu.
Bir yandan da boyalı kutulara çıkarak kendilerini daha geniş seçmen kitlelerine anlatmaya çalışıyorlardı. Adaylardan birisi ile katıldığımız programda kısmen de olsa projelerinden söz etmesi güzeldi. Bu seçimlerde öne çıkan en önemli husus, kişisel tartışmalardır. Böyle bir yaklaşımın halk arasında derin kırgınlıklara neden olacağının biliniyor olmasına karşın bu yöntemin uygulanmasını doğru bulmadığımızı sıklıkla katıldığımız her toplantıda dillendirmiş bulunuyoruz.
Seçim sonrasında tüm adaylar çözüme ilişkin olarak görüşmelerin sürdürüleceğini söylüyorlardı. Buna karşın izleyecekleri strateji ve yöntemi açıklamaktan adeta çekiniyorlardı. Ki bu husus yaşamsal önemdedir. Adayların bu bilinçte olduklarına da inanmak durumundayız.
Bu ortamda Yeşilırmak kapısının açılması için çabalar sürdürülüyordu. Her iki görüşmecinin katıldığı temel atma töreni düzenleniyordu. Atılan bu temel yeni seçilecek olan cumhurbaşkanının hareket alanını daraltmanın ötesinde bir anlam içermiyor.
Bir anlamda Kıbrıs Türklerinin geleceklerine de ipotek konulmuştur. Yangından mal kaçırırcasına atılan bu temel, “ben yaptım oldu yaklaşımının” göstergesi oluyor mu ne…
Bunun ötesinde 30 Mart 2010 günü liderlerin yaptıkları görüşmenin, mantığının olmadığının bilinmesi gerekiyor. Bu görüşmeyi 20 aydır yaptıkları çalışmalardan sonuç alamadıklarını açıklamak için yapmışlarsa kendilerini kutlamak istiyoruz. Bir arpanın boyu kadar yol almayanlar, birbirlerini tatmin etmek istiyorlar mı idi ne…
Kıbrıs Türkleri adına görüşmelere katılanların ortak bildiri yayımlatabilmek adına düştükleri durumu kabul etmemizin bizlerden istenmemesi gerekiyor. Bildiri yayımlama konusunda bile ulusal konseyden izin almak isteyenlerin iplerinin kimlerin elinde olduğunu da bir kez daha kanıtlamış oldular. Bu güne değin bizlerin böyle bir konseyi oluşturamamış olmamızı ayıp ötesi bir durum olarak görüyoruz.
Seçim çalışmalarını sürdüren adayların bazıları Kıbrıs Türk Ulusal Konseyini oluşturacaklarını söylemelerini olumlu bir yaklaşım olarak gördüğümüzün de altını çiziyoruz. Bu söylemlerin seçim alanlarında kalmaması için kendilerini izlemekte olduğumuzun bilinmesini istiyoruz.
Bizler seçimlerle uğraşırken karşı tarafın boş durmadığı görülüyor. Rum Milli Muhafız Ordusunun vurucu gücünün arttırılması gerektiğine ilişkin açıklamalar yapılıyordu. Bunu neden yaptıkları biliniyor. Bu nedenle seçimlere gidilirken korku imparatorluğu kurmadan serinkanlı değerlendirme yapılacağına da inanmak istiyoruz.
Aynı şekilde Rumların Milli Eğitim Bakanının söylediklerini yinelemek istiyoruz. Bay bakan, “14 yaşına gelmiş olan bir Rum gencinin Türk düşmanı olarak yetiştirilmediği anda kendisini başarılı olarak görmeyeceğini” söylüyordu. Küçük beyinlerin nasıl yıkanarak bu duruma getirildiğinin de sorgulanması gerekiyor mu ne…
AB’nden estirilen rüzgarların ne kadar yanıltıcı ve inandırıcılıktan uzak olduğunu Kıbrıs Türkleri yaşayıp öğrenmişlerdir. Son günlerde yeni vaatlerle ortalık yere çıkmaları hatta para dağıttıkları konusunda fısıltı gazetesinde yer alan haberler de ilginçlik ötesi bir durumdur. Bu haberleri doğru olarak kabul etsek bile Kıbrıs Türklerini bu kadar ucuz bir meta gibi görenler, 19 Nisan 2010 sabahı yanıldıklarını bir kez daha göreceklerdir.
SEVGİ ile kalınız…