TÜRK TARİHİNDE KADIN HER ZAMAN SAYGI ODAĞI
Atatürk Üniversitesi (A.Ü) İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rafet Özkan, yaptığı açıklamada, ilahi dinlerde öldürmenin değil yaşatmanın esas olduğunu belirterek, ''Günümüzde özellikle töre cinayetlerinde insanlar, kendi anlayışlarını dini forma büründürerek, kadın öldürmeye meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlar'' dedi.
Tarihte ilahi dinlerde kadın hakları korunmaya özen gösterilirken, bazı inanışlarda ise kadınların kurban edildiği görülüyor.
Atatürk Üniversitesi (A.Ü) İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rafet Özkan, yaptığı açıklamada, ilahi dinlerde öldürmenin değil yaşatmanın esas olduğunu belirterek, ''Günümüzde özellikle töre cinayetlerinde insanlar, kendi anlayışlarını dini forma büründürerek, kadın öldürmeye meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlar'' dedi.
Özkan, bazı kavimlerde cenaze kurbanlarına rastlandığını ve bunların çoğunda kadınların kurban edildiğini belirterek, özellikle İslam dininin kadınlara hak ettikleri değeri verdiğini ifade etti.
''FEMİNİZM OLGUSUNU HIRİSTİYAN KÜLTÜRÜ DOĞURDU''
Özkan, ilahi dinlerden Hıristiyanlıkta Hz. Meryem'in de içlerinde yer aldığı 4 kadının dışında kadın şahsiyetlerin fazla rağbet görmediği ve son asırlara kadar kadına fazla değer verilmediğini belirterek, ''Feminizm olgusunu doğuran Hıristiyan kültürüdür. Çünkü kadınlara batı toplumlarında fazla haklar tanınmamıştır. Batılı kadınların ilk başlarda meşru haklarını elde etme arayışları neticesinde Feminizm doğmuş ve sonra da bu çizgiden uzaklaşmıştır'' dedi.
YAHUDİLİKTE ERKEK HAKİM ROLDE
Yahudilikte ise erkeklerin çok hakim üstünlüğünün bulunduğunu kaydeden Özkan, kadınların ibadetlere katılamaması ve cemaate iştirak edememesi gibi dini gerekçelerden dolayı erkeklere nazaran geri planda kaldıklarını ifade etti.
Bununla birlikte Yahudilik soyunun anneden geçtiği gerçeğine de işaret eden Özkan, Araplarda da geçmişte, kadının hiçbir değerinin bulunmadığını, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğünü belirterek, Hinduizm'de ise Brahmanların erkeklerden oluştuğunu ve bir erkek öldüğü zaman geride bıraktığı hanımı veya hanımlarının onun cenazesinde diri diri kendilerini kurban ettiklerini kaydetti.
Günümüzde bu uygulamanın dul kalan kadının tercihine bırakıldığına da dikkat çeken Özkan, özellikle İslam dininin kadının toplum dışına atılmasına engel olarak, kadına hak ettiği değeri ve şerefi verdiğini dile getirdi.
Özkan, ''İlahi dinler geçen zamanda yaşanan sorunlara rağmen mümkün mertebe kadınların hakkını korumaya özen göstermiştir'' dedi.
TÖRE CİNAYETLERİ...
Prof. Dr. Özkan, dinde cinayetin asla yerinin bulunmadığını belirterek, özellikle töre cinayetlerinin dini olmaktan daha çok kültürel eylem biçimi olduğunu ifade etti.
Dinlerde öldürmenin değil yaşatmanın esas olduğunu ve işlenen günahlar için tövbe kapısının açık olduğunu kaydeden Özkan, şöyle devam etti:
''İnsan birini cezalandırırken aslında bilinçaltında kendi işlediği günahları yok etmeye çalışıyor. İlahi dinlerde öldürmek değil, yaşatmak ön plandadır. Töre cinayetleri dini uygulama değil, folklorik uygulamadır. İnsanlar töre cinayetlerini kendi anlayışlarına dini bir format büründürmek suretiyle meşruiyet zeminine taşımaya çalışmıştır. Din, işlenen suçların cezasını bireylere değil, bilakis hukuka bırakmıştır.''
TÜRK TARİHİNDE KADIN
Türk tarihinde ise kadınlar devlet kurulmasından şehir savunmasına kadar birçok önemli görevde yer aldılar.
A.Ü Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez, yaptığı açıklamada, tarihte Türklerde kadınların İslam öncesi ve sonrasında büyük öneme sahip olduklarını söyledi. ''Türklerde her ne kadar erkeklerin egemen olduğu bir anlayış hakim gibi gözükse de yaşantı olarak anaerkil bir yaşam hakimdi'' diyen Eğilmez, şunları kaydetti:
''Örneğin Türklerde kadınlar, Kurultayda hakanın sağında otururdu. Yine boy beyleri hanımlarını sürekli sağında taşır, göçlerde de hanımının çadırını hep sağına kurdururlardı. Yine Selçuklu Devleti'nin kuruluşunda kadının rolünü görmek mümkün. Tuğrul Bey'in hanımının rolü Selçuklu Devleti'nin kurulmasında çok etkili. 1052 yılında İbrahim Yınal'ın yaptığı kuşatmada Tuğrul Bey'i hanımı ve beraberindeki ordusu kurtarmış ve devletin kurulmasında bu olay rol oynamıştır.''
2 TÜRK DEVLETİNİ HANIMLAR YÖNETTİ
Eğilmez, Afganistan'da İslamiyet'in kabulünden sonra 10. yüzyılda hanımlar tarafından yönetilen iki Türk devletini görmenin mümkün olduğunu belirterek, bunlara tarihte ''Hatunlar (Khatun) Devleti'' denildiğini bildirdi.
Eğilmez ayrıca, Osmanlı Devleti'nin ilk dönemlerinde şehirlerin korunmasında görev alan ''Bacılar''ın da kadınların her alanda etkin olduğuna bir örnek oluşturduğunu söyledi.
ARAP VE FARS KÜLTÜRÜNÜN TÜRKLERE ETKİSİ...
Türklerde kadınlara bakış açısının kısmen de olsa İslamiyet'in kabulünden sonra değiştiğini anlatan Eğilmez, ''Türklere kadınların ezilmesi kültürü Arap ve Fars kültüründen geçmiştir'' dedi.
İslam öncesinde Arapların kadınlara karşı olan tutumunun belli olduğunu anlatan Eğilmez, şöyle devam etti: ''Bu anlayış ne yazık ki İslam sonrasında ve hatta günümüzde bile hala istenilen seviyede kırılamamıştır. Hem Arap hem de İran kültüründe bu gelenek bir türlü değişmemiştir. Türklerin İslamiyeti kabulüyle beraber özellikle Fars ve Arap kültürüne yakın coğrafyada bulunan insanlarımızda bu durumdan etkilenmiştir denebilir.''
FARS TARİHÇİLERİN TÜRKLERE BAKIŞI...
Eğilmez, Fars tarihçileri İbnü'l Esir ve İbn'i Bibi'nin 12 ve 13. yüzyıllarda kaleme aldıkları kitaplarında Türkleri değerlendirirken, kadınlara karşı olan tutumları nedeniyle eleştirdiklerini ifade etti.
İbnü'l Esir'in 12. yüzyılda yazdığı ''Tarihi'' kitabında, Büyük Selçuklu Devleti'nden bahsederken, Türkleri ''Bunlar nasıl bir kavimdir? Kadınlarıyla birlikte ok atıyorlar. Onlarla oturup, eğleniyorlar'' diyerek eleştirdiğini anlatan Eğilmez, Esir'in Türkleri bu yönlerinden dolayı eleştirdiğini kaydetti.
Eğilmez, 13. yüzyılda yaşayan İbn'i Bibi'nin de Anadolu Selçuklu Devleti'ni anlatırken, Esir'le aynı tutumu sergilediğine dikkati çekerek, Anadolu Selçuklularını kadınlara verdikleri önem nedeniyle eleştirdiğini bildirdi.