Bazıları ünlü olduğu yıllardaki işlerinin aksine ticaret, tarım veya hayvancılıkla uğraşırken, bazılarıysa kendisi gibi başarılı bireyler yetiştirmek için çalışmaya devam ediyor.
Türkiye kimini olimpiyatların birincilik kürsüsünde Türk milli marşını gurur gözyaşlarıyla söylerken, kimini biraz şaşkın, biraz heyecanlı, ama tamamıyla gururlu, boynunda asılı ''Miss Turkey'' yazısıyla sahnede yürürken gördü. Kimi başarılarıyla Türk halkının göğsünü kabartan pek çok sporcu yetiştirdi. Kimi minderlerin ''tankıydı'', kimiyse ''basketbolun efsanesi''...
Kimilerinin yakaladığı başarılar bugün bile geçilemedi, kimi 20. yüzyıla öyle bir iz bıraktı ki ismi bulvarlara, caddelere, salonlara verildi.
ADLARINI HATIRLIYOR MUYUZ?
Hakan Şükür, Oğuz Çetin, Recep Çetin, Aykut Yiğit ve Bülent Uygun'un da arasında bulunduğu başarılı sporculara hocalık yapan Ekrem Karaberberoğlu, ''Manş Denizi'ni Yüzerek Geçen İlk Türk Kızı'' unvanını elinde bulunduran milli yüzücü Nesrin Olgun Arslan, ''Asrın güreşçisi'' unvanlı Hamza Yerlikaya, Serbest Güreşte Avrupa birincisi olan Erzurumlu Reşit Karabacak, Türkiye'de şampiyonluğu Anadolu'ya getiren ilk teknik direktör olan Ahmet Suat Özyazıcı, ''20. yüzyılda iz bırakan mülki amir'' seçilen 86 yaşındaki emekli Vali Hüseyin Öğütçen, Türkiye'nin ilk Avrupa Güzeli Günseli Başar onlardan sadece bazıları...
Bir zamanlar bütün gözlerin üzerlerinde olduğu, tüm Türkiye'nin onları konuştuğu yılları geride bırakan bu ünlüler, şimdilerde sakin, gözlerden uzak bir yaşam sürüyor.
MİLLİ TAKIMA 21 FUTBOLCU YETİŞTİRDİ
Yetiştirdiği futbolcuların 21'i Milli Takım'da yer alan, aralarında Hakan Şükür, Oğuz Çetin, Recep Çetin, Aykut Yiğit ve Bülent Uygun'un da bulunduğu başarılı sporculara hocalık yapmış 82 yaşındaki eski antrenör Ekrem Karaberberoğlu'nun, Sakarya'nın Adapazarı ilçesinde mütevazı bir hayatı var.
Karaberberoğlu, yetiştirdiği futbolcuların Sakarya'ya geldiklerinde, vefa örneği göstererek kendisini ziyaret ettiklerini, kentin Türk futbol tarihine adını yazdırmış sporcular yetiştirdiğini kaydetti.
Futbol hayatına 1945 yılında Ada Gençlik Kulübü'nde başladığını ifade eden Karaberberoğlu, 20 yıl kalecilik yaptıktan sonra, 1965 yılında antrenörlüğe geçtiğini belirterek, ''Bana Galatasaray'dan teklif geldi. Ayrıca Galatasaray Lisesi'nde okutacaklardı. Babam gitmeme izin verdi. Ama annem gitmememi istemediği için ağladı. Anneme kıyamadım, bu nedenle teklifi geri çevirdim'' dedi.
Yaklaşık 40 yıl antrenörlük yaptığını ifade eden Karaberberoğlu, şunları söyledi:
''40 yıl boyunca, çok başarılı futbolcular yetiştirdim. 4 yıl önce antrenörlüğü bıraktım. Yetiştirdiğim futbolcular arasında 21'i Milli Takım'da yer aldı. Onların başarılarıyla gurur duyuyorum. Çocuklarımın hiçbirini yanlış yolda görmedim. Birini yanlış yolda ya da yanlış bir tavırda gördüğüm zaman, hemen ararım ve uyarırım. Hatta ağır hakaretler bile ederim. Hiç affetmem. Onların iyiliği için konuştuğumu bildikleri için, beni dinlerler. Atatürk'ün (Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim) diye çok doğru bir sözü var. Ben de yıllarca bu anlayışla, çocuklarımı yetiştirdim. Ben insanda önce ahlak ararım. Bu varsa her zaman arkalarında olurum. Yetenekli, ama ahlakı yoksa, başarılı olamazlar.''
Kendisi gibi futbolun içinde olan oğlu Esat Karaberberoğlu'nun gönderdiği parayla ve emekli aylığıyla geçimini sağladığını dile getiren Karaberberoğlu, mütevazı bir yaşam sürdürdüğünü, bir süre önce Hakan Şükür, Bülent Uygun ve oğlu Esat'ın desteğiyle hac görevini yerine getirdiğini anlattı.
Sakaryaspor'un maçlarına gitmeye gayret ettiğini, onun dışında maçları televizyondan takip ettiğini belirten Karaberberoğlu, ''Doğduğum, büyüdüğüm mahallemde dostlarımla bir araya geliyorum. Eski talebem Bülent Uygun ve oğlum Esat'ın başında olduğu Sivasspor'un maçlarını izliyorum. Umarım bir gün şampiyonluğu yaşarlar'' diye konuştu.
''DÜNYANIN EN ACI KUVVETLİ GÜREŞÇİSİ''
Adana'nın yetiştirdiği, ''Dünyanın en acı kuvvetli güreşçisi'' diye tanınan Olimpiyat şampiyonu İsmet Atlı bugün 80 yaşında... Güreş sporuna küçük yaşlarda başlayan, azimle çalışarak yurtiçi ve yurtdışında önemli başarılara imza atan Atlı, 1960 yılında Roma Olimpiyatları'nda 87 kiloda şampiyon olduğunu, böylece dünya çapında tanındığını ifade etti.
Başarılı bir dönemin ardından 1962 yılında sporu bırakmaya karar verdiğini anlatan Atlı, şunları kaydetti: ''Sporu bıraktıktan sonra bir süre yarış atçılığıyla uğraştım. Daha sonra yeniden ata sporuna döndüm ve Adana'da güreşin gelişmesi için çeşitli çalışmalar yaptım. Yerel yöneticilerin katkılarıyla Karakucak Güreş Sahası'nı yaptık, güreş eğitim merkezini kurduk. Öğrencilerin yatılı olarak kaldığı merkezde yetenekli, gelecek vaat eden sporcuları yetiştiriyoruz. Buradan dünya ve olimpiyat şampiyonları çıkartmayı arzuluyoruz.''
İsmet Atlı, hükümet yetkilileri ve yöneticilerinin ata sporuna yeterli ilgiyi göstermediklerinden yakınarak, bu durumun kendisini çok üzdüğünü kaydetti.
MANŞ DENİZİ'Nİ YÜZEREK GEÇEN İLK TÜRK KIZI
''Manş Denizi'ni Yüzerek Geçen İlk Türk Kızı'' unvanını elinde bulunduran milli yüzücü Nesrin Olgun Arslan (52) ise Adana'da bir yüzme spor kulübünün başkanlığını yürütüyor.
Arslan, 7 yaşından bu yana yüzme sporuna gönül verdiğini, bu dalda çok sayıda başarılara imza attığını kaydetti. Maraton yüzmeye 17 yaşında başladığını, 4 kez Mersin, 2 kez Adana, birer kez de Çanakkale ve Kıbrıs maratonu gerçekleştirdiğini hatırlatan Arslan, şunları söyledi: ''Ayrıca tramplen atlamada 1976 yılında Türkiye şampiyonu oldum. 1979 yılında İngiltere'den Fransa'ya Manş Denizi'ni 15 saat 47 dakika ile geçmeyi başararak yılın sporcusu seçildim. Elde ettiğim bu başarıyı 30 yıldır kimse aşamadı. Spor hayatımın ardından çok sayıda çocuk, genç ve büyüğe yüzme sporunu sevdirdim. Çeşitli okulların bünyesinde ve Adana Büyükşehir Belediyesinde yüzme koordinatörü olarak çalıştım. Armada Spor Kulübü başkanlığını ve Adanalı kadınlara yaşam boyu spor yapma alışkanlığı kazandırabilmek için çalışmalarımı sürdürüyorum.''
''ASRIN GÜREŞÇİSİ'' HAMZA YERLİKAYA
''Asrın güreşçisi'' unvanlı Hamza Yerlikaya'nın, güreş minderinden TBMM'ye uzanan öyküsü 1976 yılında İstanbul'da başladı. Aslen Sivaslı olan Yerlikaya ailesi, oğulları dünyaya gelmeden kısa bir süre önce İstanbul'a yerleşti. Hamza Yerlikaya, eski bir güreşçi olan babasının izinden giderek, henüz 10 yaşındayken mindere adımını attı.
Spor yaşamı boyunca yurtiçi ve yurtdışında pek çok başarılara imza atan Hamza Yerlikaya, güreşte Olimpiyat, Dünya ve Avrupa şampiyonlukları alarak Türkiye'yi gururlandırdı. Dünya Güreş Federasyonları Birliği (FILA) tarafından, ''Asrın Güreşçisi'' unvanına layık görülen Yerlikaya, 2007 seçimlerinde AK Parti Sivas Milletvekili olarak TBMM'ye girdi. Yerlikaya, TBMM'de spor ve sporcularla ilgili birçok yasal düzenlemenin hazırlanmasında da öncülük yaptı.
DÜNYA ŞAMPİYONU ESKİ MİLLİ GÜREŞÇİ OTOMOTİV SEKTÖRÜNDE
Dünya ve Avrupa Şampiyonu eski milli güreşçi Sebahattin Öztürk ise şu anda memleketi Sivas'ta inşaat ve otomotiv sektörü üzerine iş hayatını sürdürüyor. Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu mezunu olan Öztürk, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü veya spor ile ilgili kuruluşlar tarafından görev verilmesi halinde spor uzmanı olarak hizmet vermek, geleceğin şampiyon güreşçilerini yetiştirmek istiyor.
Evli ve 3 çocuk babası Öztürk'ün adına Yıldızeli ilçesinde her yıl geleneksel olarak Karakucak Güreşleri düzenleniyor. İsmi kentte belediyeye ait bir spor salonuna verilen Öztürk'ün Galericiler Sitesindeki iş yerinin tabelasında da ''Şampiyon Otomotiv'' yazıyor.
Güreştiği dönemlerde sırtının yere gelmediğini, birincilik kürsüsünden inmediğini anlatan Öztürk, Sivas'tan yeni şampiyonların çıkmasını istiyor.
GÜREŞTEN KOPAMAYAN ŞAMPİYON
Dünya ve Olimpiyat şampiyonlukları bulunan 71 yaşındaki güreşçi Ahmet Ayık, şimdi Antalya'da 8 yaşındaki torunuyla günlerini geçiriyor. Uluslararası Güreş Federasyonu (FILA) Yönetim Kurulu Üyesi, olimpiyat ve dünya güreş şampiyonu Ahmet Ayık, güreşe 9 yaşındayken başladığını, Yaşar Doğu, Celal Atik, Halit Balamir, Nasuh Akar, Bayram Şit, İbrahim Önder, Halil Kaya, Nurettin Zafer, Adil Candemir gibi antrenörlerle çalıştığını anlattı.
İlk başarısının 1962 yılında Belgrad'da düzenlenen Adriyatik Kupası'ndaki ikincilik olduğunu kaydeden Ayık, 1963 yılında Napoli'deki Akdeniz Oyunlarında 97 kilogramda birinci, 1964 Tokyo Olimpiyatları'nda da hiç yenilmemesine rağmen 97 kiloda Olimpiyat ikincisi olduğunu kaydetti.
İlk Dünya Şampiyonluğunu 1965 yılında İngiltere'nin Manchester kentinde düzenlenen Dünya Şampiyonası'nda elde ettiğini belirten Ayık, iki dünya birinciliği, bir ikincilik, üç Avrupa şampiyonluğu olduğunu, 1968'de Meksico City Olimpiyatları'nda 97 kiloda Olimpiyat şampiyonu olmayı başardığını söyledi.
''MİNDERLERİ OTTAN, AYAKKABILARI KAMYON LASTİĞİNDEN''
Güreş yaptığı dönemlerde ot minderler üzerinde çalıştıklarını, güreş ayakkabılarının altında kamyon lastiği bulunduğunu anlatan Ahmet Ayık, şimdi sporcuların şanslı olduklarını ifade etti. Başarılı güreşçilere ev, altın gibi hediyeler verildiğine dikkati çeken Ayık, güreşte olimpiyat ve dünya şampiyonu olmasına rağmen o dönemde kendisine sadece saat hediye edildiğini bildirdi.
Ayık, ''Devlet bize bir şey vermedi, ama millet bağrına bastı. Ankara'da küçük bir kebap dükkanı açmıştım, etrafımda da çok lüks yerler vardı, ama benim dükkanım dolup taşıyordu. İşte bizim en büyük kazancımız, halkın gösterdiği ilgiydi'' dedi.
Zamanının büyük kısmını güreşe ve hayır işlerine ayırdığını kaydeden Ayık, Antalya ve Sivas'ta çok sayıda okul, park, çeşme ve karakol binası inşa ettirdiğini söyledi. Günlerini 8 yaşındaki torunu Ahmet Ayık Tufan ile geçirdiğini ifade eden Ahmet Ayık, torununun şimdiden 50 kiloya, boyunun ise 1.50 metreye ulaştığını ve güreşçi olmak istediğini belirtti.
Türk güreşinin geldiği noktayı da değerlendiren Ayık, ''Benim gibi şampiyonluklar yaşamış bir insanın, güreşin bugünkü durumundan mutlu olması mümkün değil. Güreşte ufak başarılar bizi tatmin etmiyor, ancak bu bir dönem meselesi. Dönem dönem bazı başarısızlıklar veya başarılar olabiliyor. Türk güreşi yeniden o eski günlerine dönecektir'' diye konuştu.
Güreşin kalkınması için Güreş Federasyonu'nun kurumsallaşması gerektiğine işaret eden Ayık, güreş eğitim merkezlerinin yeniden ele alınması, Güreş Federasyonu'nda sistemin oturtulması gerektiğini vurguladı.
ŞAMPİYONLUĞU ANADOLU'YA GETİREN İLK TEKNİK DİREKTÖR
Türkiye'de şampiyonluğu Anadolu'ya getiren ilk teknik direktör olan Ahmet Suat Özyazıcı, Trabzon'da çocuklarıyla birlikte babasından kalma dükkanı işletiyor.
Futbola 1954 yılında Yolspor'da başlayan Özyazıcı'ya, futbolculuğu döneminde futbolun her türlü teknik ve taktiğini uygulamaya yatkınlığı nedeniyle ''Brezilyalı'' lakabı takıldı.
Profesyonelliğe ilk adımı 1967 yılında kurulan Trabzonspor'da atan Özyazıcı, 1969 yılında futbol yaşantısını noktaladıktan sonra teknik direktörlüğe soyundu. Trabzonspor'u değişik dönemlerde çalıştıran Özyazıcı, takımı ilk olarak 1973-1974 sezonunda ikinci lig şampiyonu yaparak birinci lige çıkardı. Özyazıcı, daha sonra bordo-mavili takıma 1975-1976, 1976-1977, 1979-1980 ve 1983-1984 sezonlarında olmak üzere 4 lig şampiyonluğu daha yaşattı.
Ahmet Suat Özyazıcı'nın görevde bulunduğu dönemde Trabzonspor 18 kupa kazandı. Özyazıcı, İstanbul takımları olan Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın dışında bir Anadolu takımını şampiyon yaparak Türk futbol tarihine geçti.
Şampiyonlukların yaşandığı dönemde ekip ruhu olduğunu anlatan Özyazıcı, ''Yönetim, teknik heyet, futbolcular, basın ve taraftar hep birlikte kenetlenmeyle bu başarılar yakalandı'' dedi.
Trabzonspor'un dışında Bursaspor ve Sarıyer'i de çalıştıran Ahmet Suat Özyazıcı, aktif futbolu bıraktıktan sonra ailesinin işlettiği nalbur dükkanının başına geçti. Burayı çocuklarıyla birlikte işleten 73 yaşındaki Özyazıcı, Türk futbolunu ve özellikle Trabzonspor'u yakından takip etmeyi sürdürüyor.
''ŞENOL, BİROL, GOL''
Türkiye Futbol Ligi'nde Beşiktaş ve Fenerbahçe'de forma giyen Şenol Birol, bir zamanların en ünlü futbolcularındandı. Beşiktaş'ta bir kez şampiyonluk yaşayıp Metin Oktay'ın 38 gol ile ''Gol kralı'' olduğu sezon 34 gol ile en çok gol atan Beşiktaşlı futbolcu olan Birol, bu başarısının ardından Fenerbahçe'ye transfer olarak 2 şampiyonluk sevinci yaşadı.
Milli Takım formasını 8 kez giydiğini, adının forvetteki partneri Birol Pekel ile özdeşleştiğini belirten Şenol Birol, ''Aynı dönemde Fenerbahçe'ye transfer olduk. İkimiz için 'Şenol, Birol, gol' tezahüratları yapıldı. Galatasaray Metin Oktay'a 'Taçsız Kral' filmini çektirince, Fenerbahçe yönetimi de en yakışıklı ben olduğum için (gülüyor) bana film çektirdi. Baş rollerinde Birol Pekel ve Fatma Girik'in oynadığı 'Şenol, Birol, gol' filmini çektik'' dedi.
Futbolu bıraktıktan sonra bir süre Köy Hizmetlerinde görev yaptığını, daha sonra emekli olduğunu ifade eden Birol, ''Şimdi eşim ve ben kiralık bir evde emekli maaşımla geçinip gidiyoruz. Arkadaşlarım o kadar şöhretin ardından hiç para biriktirmediğim için şaşırıyor. Ancak herşey para değil. Ayrıca o zamanlar şimdiki gibi büyük paralar kazanamıyorduk. Futbolu para için oynamıyorduk'' diye konuştu.
Halen Rize'de yaşayan Şenol Birol, bir sezonda 34 gol ile en çok gol atan Beşiktaşlı futbolcu unvanını korumaya devam ediyor. Ünlü futbolcu, Fenerbahçe'de 3 sezonda 58 gol, Beşiktaş'ta 4 sezonda 132 gol atmayı başarmıştı.